Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından
sonra ülkemizde başlayan işgaller, ülkenin dört bir yanında büyük endişelere
neden olmuştur. Ülkenin içinde bulunduğu bu zor durumu fırsat bilen Rumlar,
Karadeniz sahili boyunca düşmanca faaliyetlerini artırmış ve Pontus Rum devleti
kurma hayallerini gerçekleştirme yoluna gitmişlerdir.
Pontusçuların faaliyet alanı içinde yer
alan Erbaa'da yaşayan Müslüman nüfus, bölgede Rumlar tarafından kurulan silâhlı
çetelere karşı örgütlenme çalışmalarına hemen başlamıştır. Erbaa halkı bir
taraftan bu çetelere karşı mücadele ederken diğer taraftan ulusal kurtuluş
çalışmaları içinde yer almıştır.
Giriş
Tokat ilinin kuzeyinden geçen Kelkit vadisi
içerisinde yer alan ve doğuyu batıya bağlayan önemli geçiş yolu üzerinde
bulunan Erbaa1 toprakları, Anadolu'da eski çağlardan günümüze kadar önemli
yerleşim merkezlerinden biri olmuştur. 15. yüzyılın sonlarına kadar Osmanlı
Devleti ile Doğu Anadolu'da kurulan Türk devletleri arasındaki sınır üzerinde
bulunmuş, 1473'de Akkoyunlular Devleti ile yapılan Otlukbeli Savaşı'ndan sonra
Osmanlı Devleti hakimiyeti altına girmiştir2.
Bugünkü Erbaa'nın merkezini oluşturan Erek3, Kelkit
çayının sol yakasında bu ırmağa 3
km . uzaklıkta 5-10 haneli "Aşağı Köy" denilen
bir mezra halinde kurulmuştur. 1859 yılında nahiye olarak teşkilatlanan Erek,
1872 yılında da Erbaa adıyla Sivas Vilâyeti'nin Amasya Sancağı'na bağlı bir
kaza haline getirilmiştir. 1892 yılında Erbaa Kazası Amasya Sancağı'ndan
alınarak Tokat Sancağı'na bağlanmış ve günümüze kadar bu şekilde devam
etmiştir.
Erbaa, gerek Birinci Dünya Savaşı'nda gerekse
Kurtuluş Savaşı'nda işgallerden uzak bir bölge olması dolayısıyla işgale
uğramamıştır. Bununla birlikte Erbaa ve civar köyleri Rum ve Ermeni nüfusu barındırması
nedeniyle azınlıkların zararlı faaliyetlerinin görüldüğü bölgeler arasında yer
almıştır.
(…)
Erbaa
Çevresinde Pontusçu Faaliyetler
Millî Mücadele yıllarında Erbaa, Osmanlı Devletine
başkaldıran Rum ve Ermeniler başta olmak üzere bazı kötü ve yıkıcı emelleri
olan isyancı grupların barınacak yer buldukları bir konuma sahip olmuştur.
Doğu Karadeniz kıyılarında bir Pontus Rum
devletinin kurulması düşüncesi, Filik-i Eterya'nın kuruluşu ve Yunanistan'ın
bağımsızlığını kazanması yıllarına dayanmaktadır. Doğu Karadeniz Bölgesi Pontus
adıyla Megali İdea'nın hedeflerinden biri olarak ortaya konulmuştur38. Birinci
Dünya Savaşı'nda hız kazanan Pontusçu faaliyetleri, başta Ruslar olmak üzere
Doğu Karadeniz yöresindeki Rumlar'ı desteklemeleri ve silah yardımı yapmaları
üzerine artarak devam etmiştir39. Silahlı Pontus çeteleri, İtilaf
Devletleri'nin İstanbul'u işgal etmelerinden sonra faaliyetlerini büsbütün
artırmış, Samsun, Çarşamba, Terme, Amasya, Merzifon, Vezirköprü, Ladik, Havza,
Tokat ve Erbaa civarında Türk köylerini basmışlardır. Rumların Pontusçu
faaliyetler etrafında toplanması ve yetiştirilmesinde Merzifon Amerikan
Koleji'nin payı büyük olmuştur. Merzifon Amerikan Koleji bünyesinde gizli
olarak Rumlar tarafından "Rum İrfanperver Cemiyeti" ve "Orpheus"
adlı bir musiki cemiyeti kurulmuş, daha sonra bunlar 1904 yılında "Pontus
Cemiyeti" adı altında birleşmişlerdir. Cemiyet "Pontus" adı ile
bir gazete çıkarmıştır40. Ayrıca İstanbul’da kurulan "Pontus Cemiyeti ve
Teşkilatı" Yunan emellerine hizmet eden Fener Patrikanesi ile birlikte
hareket etmiş, Fener Patrikanesi'nin Trabzon, Amasya, Samsun, Kayseri
metropolitleri, bu cemiyete üye olarak Pontus bölgesinde ihtilal hareketlerinin
genişleyip gelişmesine ve Pontusçu çetelerin kurulmasına yardımcı olmuşlardır41.
Kiliselerin Yunan propagandası yapması, Yunanistan'dan gönderilen ajanların
Rumları kışkırtması ve kurulan silahlı çeteler, giderek Rum gücünü artırmıştır.
Erbaa'da bulunan Rum ve Ermeniler'in nüfusu azınlık
durumundadır. Birinci Dünya Savaşı başladığında 27 bin olan Erbaa nüfusunun 3
bin kadarı Rum ve Ermeniler'den oluşmaktaydı42. Ancak bunun yanında Erbaa'nın
Sarıtarla, Çediğen, Endikpınar, Gölönü, Kırkharman, İşkili, Kozlucan, Ilıca,
Kızöldüren, Herizdağı, Kalaycılar, Karapınar, Sarıgöl, İncesu, Gökçeşme ve
Halilekinciği köylerinde yaşayan insanların tamamı Rum ve Ermeni
azınlıklarından oluşmuştur43. Pontus sorununa kadar Osmanlı Devleti'nin diğer
yerlerinde yaşayan azınlıklarında olduğu gibi Erbaa'da da ticari faaliyetler bu
azınlıkların elinde idi. Erbaa'da bulunan işyerleri ve dükkanların büyük
çoğunluğu, Tüfekcioğlu, Abıcıohanoğlu, Mandikyan, Asador Efendi, Analon Efendi,
Anastas Efendi, Zadıroğlu, Darıcıoğulları, Süzmeziyan Efendi, İstefehan Usta,
Ohannes Usta, Karabet Usta gibi Rum ve Ermeni vatandaşlar tarafından
işletilmiştir44.
Buradan anlaşılacağı gibi azınlık durumunda bulunan
Rum ve Ermeniler Osmanlı Devleti'nin her tarafında olduğu gibi Erbaa'da da
rahat ve huzur içerisinde yaşamışlar, ayaklanmalarına sebep olabilecek hiçbir
olayla karşı karşıya kalmamışlardır. Öyle ki burada yaşayan Rum ve Ermeniler 21
Ekim 1919'da Dahiliye Nezareti'ne gönderdikleri bir yazıda Hristiyanlar'ın
hayatlarının tehlikede olduğuna dair İstanbul'da çıkarılmış olan söylenti ve
dedikoduları esefle karşıladıklarını ve müslümanlarla kardeşçe bir hayat
sürdürdüklerini açıklamışlardır45. Ancak Osmanlı Devleti'nin otoritesini
kaybettiği ve Anadolu'nun işgale uğradığı bir dönemde İtilaf Devletlerinin de
desteğiyle bir devlet kurma hayaline kapılmışlardır. Pontus Devleti'ni46
gerçekleştirmek için uygun fırsat bekleyen Rumlar, bu fırsata Mondros Ateşkes
Antlaşması’nın imzalanması ile ulaşmışlardır. Mondros Ateşkes Antlaşması'nın
uygulamaya başlaması üzerine birçok yerde olduğu gibi Pontus bölgesi47
içerisinde yer alan Erbaa'da Pontusçu Rum çeteleri kurulmuştur. Erbaa ve
çevresinde Pontus faaliyetlerinin başlamasıyla birlikte Erbaa halkı gerekli
tedbirleri almakta gecikmemiş, bu faaliyetler karşısında yetkili makamlarla
haberleşme ve alınacak tedbirlerde yetkili olmak üzere 22 Şubat 1919'da Erbaa
adına eşraftan Hazım Efendi, Hacızâde Mustafa Bey, Avni Bey ve Rasim Beyler
seçilmişlerdir48.
Mustafa Kemal Paşa Samsun'a çıktıktan sonra Harbiye
Nezareti'ne gönderdiği raporlarda, Niksar ve Erbaa yörelerinde kuvvetli 5 Rum
çetesi bulunduğunu ancak bu çetelerin hareketsiz bir şekilde olduğunu ifade
etmiştir49. 26 Mayıs 1919'da Tokat Mutasarrıflığından yörenin asayişine dair
aldığı bilgiyi 3. Kolordu Komutanlığı'na bir şifre yazı ile göndermiştir. Buna
göre; Erbaa Kazası'nda genel af üzerine serbest kalan ve eşkıyalık yapan 200
kişilik Hacıbey köylü Lenger Haçor, 150 kişilik Kozlucaalan köyünden İstepil,
100 kişilik Kırkharman köyünden Anastas, 60 kişilik Karamuklu Çakır ve 180
kişilik İkinigarlı diğer Anastas çeteleri Samsun ve Amasya yörelerindeki
çetelerle ilişki içerisindedirler. Ayrıca Lenger çetesi bomba ile donanmış
bulunmakta ve bu çetelerin ellerinde Osmanlı, Rus silahları bulunmaktadır50.
Bu çetelerin dışında Erbaa civar köylerinde
faaliyet gösteren, müslüman halka karşı tedhiş hareketleri, öldürme, soygun,
gasp, yıldırma gibi insanlık dışı olaylar ortaya koyan Rum çeteleri de
kurulmuştur. Erbaa Kaymakamı Halil Rifat Beyin verdiği resmi raporda bu yörede
kurulan çeteler; Erbaa Kazası'nda oturan Tokatlı saatçi Yuvanıkı, Andon oğlu
Sifron, Kataralı Kel Anastas, Kırkharman Köyü'nden Anastas, Sarının oğlu Yani,
Kanbur, Yorgi, Kalaycı Yasef, Gariboğlu Vasil, Keşişoğlu Panayot, Vasiloğlu
Mariko, Karayani, Hacı Abus'un Oğlu ve çete reisi Koca Anastas, Endikpınarı
Köyü'nden Anastasoğullarından Karayani, Hacı Pavli oğullarından Anastasoğlu
Dimit, Papasoğullarından Deli Andon'un oğlu Antemiyos, Kiraki Damadı Mihail,
Lefterin eniştesi Çerdiğenli Çakır, Büyük Papasın torunu Koca Anastas ve çete
reisi Koca Anastas, Hacı Vasil Köyünden Haci Beraşki oğlu İlya, Kostantin oğlu
Anastas, Arap oğlu Yani, Dimit oğlu Nikola, Macıkoğullarından Yorgi oğlu
Nikola, Bülbüloğlu Yorgi, Gülecinoğlu Kostantin, Çırakoğullarından İstavri oğlu
Mihail, Pamuk oğlu Lazari, Panayot oğlu İlya, Paylak Dimit, Canik oğlu Anastas,
Tekke Köyü'nden Cab Bacak, Kürtler Tekkesi Köyü'nden Söylemez oğlu Tanas,
İşkili Köyü'nden Kocamanoğlu Hambi, Yunan Yani, Gölönü Köyü'nden Yanko,
Neofilos, Pavli, Kel Yani, Naçar Anastas ve babası, Biliçoğlu Hilos, Çavuşoğlu
Yani, Küçük Yani, Cibril Köyü'nden Hacı Borisoğullarından Kostantin, Anastas
oğlu Lazari, Kara Pavli, Efrim, Hacı Pulosoğullarından Sava oğlu Kostantin,
Fadara Köyü'nden Haydut Çakır, Abaza oğlu Dimit, Abaza oğlu Sava, Abaza oğlu
Pavli, Hristo oğlu Kostantin, Abaza oğlu Dimpos, Abaza oğlu Papas Neodipos,
Abaza oğlu Kireki, Hacı Sava oğlu Anastas, Kemençeci oğlu Anastas, papas
Yanidiyos, Beraş oğlu Bortol Hambi, Mihail oğlu Arslan, Tanas'ın Estel,
Papas'ın Tilki Arslan, Yenidere Köyü'nden Tanas oğlu Esdil, Kozlucalan
Köyü'nden Kireki oğlu Lazari ve Pavli, Serniç Köyü'nden Tavukçunun İsdil, İris
Haci, Hacı Alaksenoğlu Kirkor, Baltabıyık Mihail, Kızöldüren Köyü'nden Manas,
Tanas, Koca Abus, Boğalda oğlu Yorgi, Gökçukur Köyünden Torna oğlu Çakır,
Herizdağı Köyü'nden İstavros oğlu Yasef, Yorgi, Kalaycıoğlu Sava, Karapınar
Köyünden Beraş oğlu Pandili, Lazari oğlu Panayot, Yani oğlu Panayot, Yani oğlu
Papa Dimit, Papa Nikola olmak üzere sayıları 91’i bulan çete reisleri tesbit
edilerek resmi makamlara bildirilmiştir51. Bu çeteler gasp, eşkıyalık, jandarma
ve asker öldürme gibi Erbaa'da müslüman halk üzerinde baskı kurmak, asayişi
bozmak suretiyle Pontus emellerine zemin oluşturmaya çalışmışlardır52.
Yine Merzifon Koleji Müdürü M. White, Pontus
emellerine ulaşmak için Anadolu'daki alevi vatandaşları kışkırtmaya
çalışmıştır. Ona göre aleviler serbest bırakıldıkları takdirde Hıristiyanlara
katılabilirlerdi53. Aralık 1919 sonlarıyla Ocak 1920 başlarında Tokat ve Erbaa
bölgelerinde yaşayan alevi vatandaşlardan bazılarının özel amaçlı kişi ve
kuruluşların kışkırtmasıyla, Rum soyguncularıyla işbirliği yaptıkları onlara
maddi, manevi yardımlarda bulunduklarının öğrenilmesi üzerine Mustafa Kemal
Paşa, 2 Ocak 1920'de Mucur Askerlik Şubesi Başkanlığı'na durumu bildirmiş,
Bektaşi Çelebisi Cemal ettin Efendi’nin ve Baba Efendi'nin gerekli uyarma ve
müdahalelerde bulunmalarının sağlanmasını istemiştir54. Mucur Askerlik Şubesi
Başkanı Sadık, ilgili kişilerle temasa geçerek Hacıbektaş Veli Çelebisi
Cemalettin Efendi'nin duruma, el koymasını ve Rum çeteleri ile işbirliği
yaparak milli birliğimizi bozacak hareket içerisinde olan bu kişileri uyaran
bir genelge yayınlamasını sağlamıştır55.
Erbaa Rumları, Erbaa çevresinde yaptıkları Pontusçu
faaliyetlerinin başarıya ulaşması için, Rum Cemiyetleri'nden56 ve Samsun Rum
Metropolithanesi'nden yardım almışlardır. Samsun Rum Metropolithanesi'nden
Erbaa'nın başkaryeleri için Eleftiryadis'e 25 Temmuz 1919'da 25 bin kuruş,
Erbaa Heyeti'ne 6 Temmuz 1920'de 100 bin kuruş yardım yapılmıştır57. Bunun
dışında İstanbul Rum Göçmenleri Merkez Heyeti'de Erbaa'daki Rumlara parasal
yardımda bulunmak amacıyla 50 Osmanlı lirası göndermiştir58. Yine İstanbul
Pontus Genel Merkezi Osmanlı Bankası vasıtasıyla 1919 ve 1920 yıllarında Erbaa
Heyeti'ne 50 Osmanlı lirası gön-dermiştir59.Yapılan bu yardımlar Erbaa
Rumları'nın güçlenmesini sağlamış, faaliyetlerinin artarak devam etmesini
sağlamıştır.
Erbaa kazası Rum çetelerinin en çok faaliyette
bulundukları, mezalimlerini yaptıkları yerlerden biri olmuştur. Şıhlı köyünü
baştan başa yakan Rum'lar 80 kişiyi öldürmüşler ve 1300 büyük ve küçükbaş
hayvanı gasp etmişlerdir. Değişik köylerde Şıhlı köyünde olduğu gibi yağma ve
katliam yapmışlardır. Erbaa'da işlenen cinayetlerde toplam 275 müslüman
öldürülmüş, 20 kişi ağır şekilde yaralanmış, 30 kadar gelin ve kızın dağlara
kaldırılarak iffetleri ayaklar altına alınmış, değişik köylerden 400 kadar
hayvan gasp edilmiş ve yakılan 6 köyde toplam 697 ev yakılmıştır60. Şüphesiz
Rum ve Ermeni çetelerinin yaptıkları mezalim bu rakamlarla sınırlı değildir. O
günlere şahit olan Erbaa halkının sonraki nesillere aktardıkları olaylar çok
daha vahimdir.
Pontusçu Rumlar'ın Karadeniz bölgesindeki olayları,
Batı Anadolu'da Yunan işgali ile uğraşan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni
sınırlı imkanlarıyla gerekli tedbirler almaya sevketmiştir. Meclis 1920 yılı
sonunda 3. Kolordu bölgesindeki bütün kuvvetleri toplayacak bir idare kurmayı
kararlaştırmıştır. 9 Aralık 1920'de, 407 sayılı kararname ile, 3. Ordu
lağvedilerek komutanlığına Nurettin Paşa'nın getirildiği Merkez Ordusu
kurulmuştur61. Merkez Ordusu'nun sorumluluk bölgesi Sivas Vilayeti ile Canik,
Sinop, Amasya, Tokat, Çorum, Yozgat olarak belirlenmiş ve bu ordunun Tokat'ta
5. Kafkas Tümeni'ne bağlı 9. Alay'ın 3. taburu Erbaa'da konuşlandırılmıştır62.
Merkez Ordusu 1921 yılı başından itibaren Rum
çetelerini ortadan kaldırmak için çalışmalara başlamıştır. Pontusçular'a karşı
ilk tedbir olarak ellerindeki silahları toplama girişiminde bulunulmuştur.
Nitekim Erbaa Pontusçuları'nın merkezi durumunda olan ve silahlarını teslim
etmek istemeyen Rumların Serpin köyünde toplanması üzerine, buraya giden
müfreze ile çatışmalar çıkmıştır. Çıkan çatışmalarda müfreze komutanı mülazım
(yüzbaşı) ile Jandarma çavuşu yaralanmıştır. Buraya yeni müfrezelerin takviye
yapılması ile asiler yakalanmıştır63.
Batı Cephesi’nde Birinci ve İkinci İnönü Savaşları
bir takım yeni kıta kuruluşlarını ve intikallerini gerektirmiştir. Dolayısıyla
Merkez Ordusu'nda da düzenlemeler yapılmıştır. 12 Haziran 1921'de yapılan
düzenlemeye göre 27. Süvari Tugayı'na bağlı 6. ve 53. Süvari Alayları Erbaa'da
bulunacaktır64. Buna rağmen Rum saldırılarını önlemek bir süre daha mümkün
olmamıştır. Rum saldırılarını ve alınan tedbirleri 11 Ağustos 1921 tarihinde
meclis görüşmelerinde dile getiren Tokat Milletvekili Mustafa Vasfi (Süsoy)
Bey65, Erbaa'da Rumların İslam köylerini yakıp yıktıklarını, bu arada kendi
köylerini de yakarak İtilaf Devletlerine "Türkler köylerimizi
yakıyor" diye şikayette bulunduklarını bildirmiştir. Ayrıca saldırıları
önlemede Nurettin Paşa'nın aciz kaldığını belirterek istifasını istemiştir66.
Merkez Ordusu Komutanlığı, birliklerin
yerleştirildikleri yerlerin uzağında kalan ve önemli kaza merkezlerinde emniyet
ve asayişi sağlamada kullanılmak üzere, bulunduğu yerin önemine göre, yüzden
ikiyüze kadar mevcutlu Emniyet Teşkilatı kurulmasını istemiştir. Bu teşkilat
bir çok yerde oluşturulamazken Erbaa'da başarılı bir şekilde kurulmuştur. Tokat
Mutasarrıfı 21 Ağustos 1921 tarihli bir yazısında 250 kişiden oluşan Erbaa
Emniyet Teşkilâtı'nda 324 kadar çeşitli cinste tüfek bulunduğunu
bildirmiştir67. Pontusçu Rumlar'a karşı kapsamlı bir harekata girişmeyi
planlayan Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, bu askeri harekata kıyıdan
başlanacağını açıklamıştır. Aynı zamanda Pontusçular'ın insanlık dışı
faaliyetlerine tepki duyan bir Rum tarafından, Erbaa'nın Serniç köyünden Yüreka
çetesinin Çarşamba kıyılarına ineceği ve orada çapulculuk yapacağı Samsun
Merkez Komutanı Yüzbaşı Saim Kâzım'a ihbarı üzerine, derhal harekete geçilerek
Erkan-ı Harp Kaymakamı Zühtü Beyin kumanda ettiği alaylar tarafından deniz
istikametinde sürülmüş, Çarşamba yakınlarına getirilmiştir. Bu takip hareketi
görevi, 1921 yılının Eylül ayı başında Bahriye Müfrezesi'ne verilmiş ve bu
müfrezenin takibi sonunda Çarşamba'da çıkan çatışmalarda yüzlerce eşkıya ölmüş
ve 14 papazla 50 kadar şaki yakalanmıştır68. Aynı yıl Merkez Ordusu'na bağlı
birliklerin Rum çetelerine karşı yürüttükleri mücadeleler sonucu ele geçirilen
eşkıyalar İstiklal Mahkemesi’nde yargılanarak hak ettikleri cezaları
vermiştir69.
Pontus sorunu ile ilgili olarak mecliste Trabzon
milletvekili Ali Şükrü Bey, Tokat milletvekili Rıfat ve Hamdi Beyler İçişleri
Bakanı Ali Fethi Bey'den açıklama istemişlerdir. 10 Haziran 1922 tarihinde konu
ile ilgili yapılan gizli oturumda söz alan Rıfat Bey, Ruslar tarafından
silâhlandırılan Rumların, müslümanların can ve mal güvenliğini tehdit ettiğini
ve Rum çeteleriyle müslümanlar arasında silâhlı çatışmaların yaşandığını
açıklamıştır. Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonra Rumlara karşı Osmanlı
Hükûmeti'nin ihmalkar siyaset takip ettiğini, bundan cesaret alan Rumların
katliamlarını artırdığını, kazığa vurmak, ağaca bacağından asmak, yakmak
şeklinde çeşitli işkencelerle insanları öldürdüklerini, bu olayların görüldüğü
bölgelere jandarmanın giremediğini, ölen insanların toprak üzerinde
çürüdüklerini ifade etmiştir70. Merkez Ordusu'nun Pontusçular üzerine harekatı
6 Şubat 1923 tarihine kadar sürmüştür. Pontus sorununun büyük ölçüde çözümü,
Karadeniz'de yaşayan Rumlar'ın ülkenin başka yerlerine yerleştirmekle mümkün
olmuştur. Rumların geri kalan kısmı ise 24 Temmuz 1923 'de imzalanan Lozan
Barış Antlaşması gereği Yunanistan'a göç etmiştir71. Mustafa Kemal 1 Mart
1923'te yaptığı Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açış konuşmasında Pontus
sorununa değinerek, Karadeniz sahili ile Amasya ve Tokat Sancakları içerisinde
Pontus adlı kuruluşların dağıtıldığını belirtmiştir72. Böylece Karadeniz'de
meydana gelen Pontus sorununun çözümüyle birlikte, bu olayların etkili bir
şekilde yaşandığı Erbaa'da da Pontus sorunu sona ermiştir.Erbaa halkı yaşanan
bu insanlık dışı olayları uzun süre üzerinden atamamıştır. Olayların izlerini
silmek için Erbaa'yı terkeden Rum ve Ermeniler'den geriye kalan emvâl-i metruk
binaları muhacirlerin iskanına açmak73 ve kiraya vermek74 suretiyle
değerlendirme yoluna gitmiştir.
(…)
Sonuç
Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonra Anadolu'nun
değişik yerleri İtilâf Devletleri tarafından işgal edilmiştir. Orta
Karadeniz'de bulunan Erbaa, işgallerden uzak bir yerde bulunmasına rağmen Millî
Mücadele'ye gerekli desteği veren ve işgal bölgeleri ile irtibatta olan bir
merkez olmuştur. Şüphesiz bu durum ateşkes antlaşmasından sonra azınlıkların
ayrılıkçı faaliyetlerini artırmaları ve bulundukları yerlerde müslüman halka
karşı yaptıkları insanlık dışı olaylarla da ilgilidir. Erbaalılar bir taraftan
işgallere uğramış bölgelere destek vermek, yardımlarda bulunmak amacıyla Erbaa
Redd-i İlhak Cemiyeti ve Erbaa Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri kurulmuş, diğer
taraftan da Pontusçu Rumların ve ayrılıkçı Ermenilerin Erbaa Çevresindeki
faaliyetleri karşısında gerekli önlemleri almaya çalışmıştır. Rum ve Ermeni
çetelerine karşı ordu ile elele veren Erbaa halkı 1923 yılına kadar süren
mücadeleler sonucunda bu azınlıkların faaliyetlerine son vermiştir.
/Doç. Dr.
Abdullah İlgazi*
/Salih CENİK
Kaynakça
* Dumlupınar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi
Tarih Bölümü Öğretim Üyesi.
1 Sonusa, Taşabat, Karayaka ve Erek olmak üzere bu
dört yerleşim yerlerinden oluşan yönetim birimine Nevâhi-i Erbaa denilmiştir.
Bkz., Şehri Temiz- Şükrü Peynirci, "Erbaa"(Tarih, Coğrafya, Ekonomi,
Kültür), Erbaa 1996, s. 24.
2"Erbaa" mad.,c. XV, Türkler, Ankara
1968, s. 257.
(…)
38. Yusuf Sarınay- Hamit Pehlivanlı- Abdullah
Saydam, Pontus Meselesi ve Yunanistan'ın Politikası (Makaleler), Ankara 1999,
s.5.
42 Temiz-Peynirci, a.g.e., s. 66.
43 Oral- Sümer, a.g.e., s. 76.
44 Temiz-Peynirci, a.g.e., s. 66.
45 Erbaa'dan Dahiliye Nezareti'ne giden yazı şu
şekildedir: " Mal, namus ve hayatımızın emniyet altında bulunmadığından ve
Kuvâ-yı Milliye'ye imdat etmediğimiz takdirde bu havaliyi terke mecbur
edildiğimize dair İstanbul'da işâa olunan havadislere karşı teessüf ve nefret
izhar eyleriz. Hükümet şefkat ve rikkati, cins ve mezhep farkı olmaksızın
hepimiz üzerine siyyanen hâkim ve İslâm un surunun vakar ve ciddiyeti ma'lûm
olduğundan dolayı bu gibi söylentilerden dolayı kardeş gibi geçinmekte
olduğumuz müslüman vatandaşlarımız karşısında bir hicap hissi duymakta
olduğumuzu arz ve keyfiyetin matbuat vasıtasıyla Hânını rica eyleriz."
Erbaa Rum ve Ermeni Mu'teberânı adına Ermeni Cemâ'ati Reisi Ohanesyan,
Süzmeciyan, Kocabıyıkyan, Rum Cem'iyyeti Ruhanîsi namına Nikolayidis, Dimitri
Antonyadis, Yuvaniki Lefteryadis, Andon Lefter. Bkz. İkdam Gazetesi, 22
Teşrin-i Evvel 1335(1919), Numara: 8152; Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel
Müdürlüğü, Osmanlı Arşivleri Daire Başkanlığı; Osmanlı Belgelerinde Ermeniler
(1915-1920), Ankara 1994, s.255.
46Tarihte bağımsız bir Pontus krallığı MÖ. 28l'de
İran kökenli Mitradates tarafından kurulmuştur. Bu krallığa yine M.Ö. Romalılar
son vermiş, Roma Devleti'nin ikiye ayrılması ile birlikte Pontus bölgesi Doğu
Roma (Bizans) İmparatorluğu toprakları içerisinde kalmıştır. Pontus Krallığı
hiçbir zaman bağımsız bir konuma ulaşamamış, Selçuklulara ve Moğollara vergi
vererek varlığını devam ettirmeye çalışmıştır. Pontus Krallığı'na 1461'de Fatih
Sultan Mehmet tarafından son verilmiş ve böylece Pontus bölgesi Osmanlı
sınırlarına katılmıştır. Bkz., Nuri Yazıcı, Millî Mücadele'de (Canik
Sancağı'nda) Pontusçu Faaliyetler (1918- 1922), Ankara 1988, s. 16; Türk
İstiklal Harbi (İç Ayaklanmalar), c.VI, Ankara 1964, s. 137.
47 Rumların kurmak istedikleri Pontus devleti
sınırları, Samsun, Trabzon sahiliyle, hinterlandının da içerisinde bulunduğu
bölge olmak üzere Yeşilırmak, Kızılırmak ve Kelkit havzasını kapsamaktaydı.
Bkz., Yazıcı, a.g.e., s. 15.
48 Ahmet Önder Özel Arşivi, 22 Şubat 1919 Tarihli
Belge.
49 Onar, a.g.e., c.I., s.59-60; Ayrıca geniş bilgi
için bkz., Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Daire
Başkanlığı, Atatürk İle İlgili Arşiv Belgeleri (1911-1921 Tarihleri Arasına Ait
106 Belge), Ankara 1982, s.34-36.
50 Atatürk'ün Samsun'a Çıkışı ve Kurtuluş
Savaşı'nın Başlatılmasına Dair Belgeler, Ankara 1999, Belge No: 33, s.122-124.
51 Pontus Meselesi, Yay. Ha.. Yılmaz Kurt, Ankara
1995, s. 338-341.
52 Erbaa'da kurulan Pontusçu çetelerin faaliyetleri
için bkz.. Kurt, a.g.e., s. 330-337.
53 53Tansel, a.g.e., c.I, s.91-01.
54 Cihat Akçakayalıoğlu, Atatürk Komutan, İnkılapçı
ve Devlet Adamı Yönleriyle, Ankara 1988, s.258.
55 Akçakayalıoğlu, aynı eser, s.258-259.
56 Yunan Megalo İdeası'nın bir parçası olan
Pontusçuluğu canlandırmak için kurulan bu cemiyetlerin önemlileri , Rum
Göçmenler, Küçük Asya, Rum Matbuat Cemiyetleri'dir.Bkz., Kurt, a.g.e., s. 140.
57 Kurt, a.g.e., s. 133.
58 Kurt, a.g.e., s. 137.
59 Kurt, a.g.e., s. 139.
60 Kurt, a.g.e., s.329.
61 Nutuk, c.II, s.840; Mustafa Balcıoğlu, "
Milli Mücadele Sırasında Merkezi Anadolu'da Asayişi Sağlamak İçin Oluşturulan
Milis Kuruluşları", TİTE Atatürk Yolu Dergisi, Yıl.3, c. II, S.6, (Kasım
1990), s.261.
62 Türk İstiklal Harbi (İç Ayaklanmalar), c.VI, s.
145.
63 Kurt, a.g.e., s. 387vd.
64 Türk İstiklal Harbi (İç Ayaklanmalar), c.VI, s.
148-149.
65 I876'da Tokat'ta doğan Mustafa Vasfi Bey,
1893"de orduya katılmış ve askerlik hizmetinden sonra kendi isteği ile
orduda kalmıştır. Çeşitli yerlerde görevde bulunan Mustafa Vasfı Bey, I. Dünya
Savaşı'nda Mustafa Kemal Paşa'nın 7. Ordu Komutanlığı'ndan itibaren bütün
görevlerinde emrinde Karargah Komutanı olarak görev yapmıştır. 19 Mayıs 1919da
Mustafa Kemal Paşa'nın mahiyetinde Samsun'a çıkmış ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinin ilk dönem için yapılan seçimlerde Tokat milletvekili seçilmiştir.
Meclis'in II., III. ve IV. dönemlerinde de Tokat milletvekilliği yapan Mustafa
Vasfi Bey 10 Ekim 1934'de vefat etmiştir. Bkz., Coker, a.g.e., c.III,
s.915-916.
66 TBMM Gizli Celse Zabıtları, c. II Ankara 1983,
s.215; Leyla Kaplan, "Millî Mücadele Döneminde Tokat", Atatürk
Araştırma Merkezi Dergisi, c.XII, S.35. (Temmuz 1996), s. 586.
67 Balcıoğlu, a.g.e., s. 274.
68 Yakın Tarihimiz, " İstiklal Savaşında
Denizciler. Pontusçuların Sürülmesi", c. 4, S. 43. (20 Aralık 1962). s.
124.
69 20 Ekim 1921 tarihinde Hakimiyet-i Milliye
Gazetesinde yayınlanan haberde Tokat İstiklâl Mahkemesi tarafından şakilere
verilen cezalar şu şekildedir; " Erbaa'dan Yorgi oğlu Panayut, Todoroğlu
Çakır, Dimorta Lazları, Dimonos ve Somunoğlu Lazar, Nebi oğlu Alexsan'ın katl
ve ihrâk ve derdeste jandarmaları katl-i haramlarından dolayı Tokat'ta saliben,
Yani oğlu Hriston'un heyet-i fasidiye'ye dahil olarak şekavet ettiğinden Kürt
Ali oğullarından Ali oğlu Kör Sadık bilcümle hıyanet-i vataniyede bulunduğundan
Tokat'ta saliben idamına karar verilmiş ve bil-cümle kararlar ayın 15'inde
infaz edilmiştir". Hakimiyet-i Milliye, 20 Teşrinievvel 1337(1921), Numara
228.
70 TBMM, Gizli Celse Zabıtları, c. III, s.386.
71 Yusuf Sannay- Hamit Pehlivanlı- Abdullah Saydam,
Pontus Meselesi ve Yunanistan'ın Politikası (Makaleler), Ankara 1999, s. 108.
72 Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni Açış
Konuşmaları, Ankara 1987, s.94.
73 Cumhuriyet Arşivi, 272. 0.0. 11, Yer No:
18.88.10.
74 Cumhuriyet Arşivi, 272. 0.0. 11, Yer No:
17.75.11.
----------------------
* Dumlupınar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi
Tarih Bölümü Öğretim Üyesi -
- ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 57, Cilt:
XIX, Kasım 2003
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder