İzmir
işgalinden Sonra Meydana Gelen Gelişmeler
İzmir işgalinden sonra da Analodu’da Rum nüfusunu
çoğaltma girişimleri artarak devam etti. Nitekim özellikle Ayvalık ve Çanakkale
taraflarına çeşitli yollarla Rumlar sokulmağa çalışıldı. Yine bu gelişmelerle
ilgili bölgelerde bulunan İngiliz Komiserleri muavenet etmekteydi. Nitekim
Çanakkale Mutasarrıfının 22 Mayıs 1919 da Dahiliye Nezaretine sunduğu raporda;
Mondros’tan, Bozcaada’dan, Nemlos’dan ve Yunanistan’ın diğer taraflarından
Rumların Çanakkale Sahillerine geldiği ve bunların Çanakkale’de görevli İngiliz
temsilcisi Mösyö Vetibol’un yardımcı olduğu belirtilmekteydi55. Yine Bahriye
Nezareti, 26 Mayıs 1919 da Balkan Harbinden sonra ve Harb-i Umumiden evvel
Limni ve Bozcaada’ya gitmiş olan Rumların deniz yoluyla kontrol ve muhafazadan
mahrum olan Çanakkale sahillerine çıkmakta olduklarını ve bunların bazı
yerlerde nüfus ekseriyeti temin gayesiyle daha çok olarak gelmelerinin muhakkak
olduğunu bildiriyordu56.
Bu durumda Hükümet, bir kez daha 1 Haziran 1919 da
Balkan Muharebesinden sonra Yunanistan ve Bulgaristan Hükümetleriyle münekkid
muahedat mucibince, mübadele edilen efrad-ı ahalinin Memalik-i Osmaniye’ye
avdetlerinin men’i ve Yunanistan ve Bulgaristan ahdisinden beray-ı siyaset
gelecekler hakkında tevhidat-ı icra zımnında Makdema Harbiye Nezaretince tanzim
ve Meclis-i Mezkûrece tasdik talimatname bu babda lazım-ül ittihaz tedabir-i
inzibatkâriyeyi muhtevi olmasına ve salıfuzzıkr eşhasın Yunan Hükümetince
mücerred bazı mevakide ekseriyet-i nüfusu teminen sevk edilmekte oldukları
derkar ettiğine binaen eşhas-ı merku-menin Memalik-i Osmaniye’ye men’i
duhulleri...” kararı aldı ve gerekenin yapılıp bölgelerde tedbirlerin alınması
için Harbiye-Hariciye ve Dahiliye Nezaretleri ile ilgili vilayetlere
bildirildi57.
Ayrıca özellikle İzmir işgalinden sonra Rumların
taşkınlıkları gittikçe arttı. İstanbul Rumlarında da taşkınlık eserleri
görülmeğe başladı. Nitekim bir müddetten beri sokaklarda Rum çocuklarının Türk
çocuklarını taşa tutmak, tezyif ve tahkir etmek gibi çirkin hareketler
görülmeğe başlanmıştı ki bunları Patrikhane düzenlemekteydi. Bu sebeple
Hükümet, “Patrikhaneye suret-i münhasebede vesaya ifa ettirilmesi” kararını
aldı58.
Bunun yanında Rumlar bu sıralarda Ayasofya
civarında bir çok arsa ve ebniyeyi fahiş fiyatlar teklif ve sahiplerini itma ve
ikna etmek suretiyle ele geçirmek istedikleri de görülmekteydi. Bunun üzerine
Vükela Meclisi 28 Mayıs 1919 daki toplantısında bu gibi hallerde fera
muamelesine meydan verilmemesini, elden çıkarılmak istenilen mahallerin Evkaf
Nezaretince bedelleri tesfiye edilmek suretiyle alınması cihetine gidilmesi..”
kararını verdi59.
Diğer taraftan bu sırada Marmara Sahillerinden
Yunan silah kaçakçılığı da başlamıştı. Bu şekilde aşağıda anlatılacağı gibi
Anadolu’da oluşturulan Rum çetelerine silah temin edilmeğe çalışılmaktaydı60.
Yine İzmir’in işgalinden sonra Rum çeteleri ve
Yunan ordusunun tazyikleriyle işgal edilen bölgelerden Müslümanlar göçe
zorlandı. Bu şekilde çok sayıda Türk nüfusu yerlerinden ve yurtlarından oldu ki
bunlar hicret ettikleri bölgelerde sefalet içinde kalmışlardır. Aydın Livasının
Yunan işgaline girmesi de bu muhacereti arttırmış ve işgalci Yunanlıların
tutumları sebebiyle Muhacir Türklerin köylerine dönmeleri imkansız hale
gelmişti61.
Patrikhane Ve Ona Bağlı Metropolid’lerin Desteğinde
Anadolu’da Gelişen Rum Faaliyetleri
Mondros Mütarekesinden sonra Rum Patrikhanesi de
İstanbul’un Yunanistan’a ilhakı veya hiç olmazsa beynelmilel idareye
kavuşturulması yönünde faaliyete geçmişti. Nitekim, İstanbul’da (elden)
çoğunluğu meydana getirmek için yukarıda değindiğimiz faaliyetlerinin yanısıra,
İngilizlerden bekledikleri ilham ve direktiflere dayanarak Türklerin meskun
olduğu mahallerde onları göçe zorlamak için sık sık yangınlar çıkarmağa karar
vermişler ve uygulamağa koymuşlardı. Diğer taraftan İstanbul yöresindeki
köylerde Rum çete örgütleri vasıtasıyla Müslüman Türk köylerine baskınlar
düzenlemeğe ve insanlık dışı baskılar uygulamağa başladılar. Bu çeteler
İstanbul’un Boğaziçi Anadolu kıyılarından başlayarak Şile, İzmit, Mudanya
yöresine kadar uzanmaktaydı ve burada yaşayan Türkleri insanlık dışı baskılarla
göç etmeğe zorlamaktaydılar62.
Patrikhanenin teşvikiyle Anadolu’da işte bu ve
bunun gibi diğer faaliyetlerini yürütmek üzere, 1814 de kurulmuş olup Bizans’ı
yeniden ihya etmek doğrultusunda faliyet gösteren Etnik-i Eterya ki 1821-1919
seneleri arasında İstanbul Patrikhanesi bu derneğin merkezi olmuştur. Şimdi bu
derneğin yanı sıra merkezi İstanbul Rum Patrikhanesi’nde şubeleri Anadolu’da
bulunmak üzere Mavri Mira Cemiyeti, Rum İzci Derneği63 Rum Kızılhaç Derneği ve
Pontus Derneği kuruldu64.
Yine Rumlar’ın siyasi faaliyetini idare etmek için
Küçük Asya Cemiyeti adlı gizli bir teşkilat kurulmuştu ki, cemiyet Aydın
Vilayeti’nin Yunanistan’a ilhakını bir olup bitti haline getirmek gayesiyle,
ihtilal çıkararak Hükümet daireleriyle resmi müesseseleri işgal ve Türkleri
öldürmeyi tasarlıyorlardı. Nitekim İzmir’in işgalinden önce 20 Ocak 1919 da
Anfitriti adlı hastane gemisi İzmir’e gelmişti ve Şehirde üç dispanser
açılmıştı. 17 Şubat 1919’da da Ayvalık’a gelen bir Yunan torpidosu buraya bir
kızılhaç heyeti ile bir miktar Yunan askeri çıkarmıştı. Bilahare İzmir’de ve
Ayvalıkta açılan Yunan Kızılhaç Hastaneleri birer teşkilat merkezi haline
sokuldu. Buralara ilaç yerine sandıklarla silah, bomba, cephane ve askeri elbise
getirilmekte idi. Doktor adı altında İzmir’e gelen personelin sayısı kırkı
aşmıştı. Bunların çoğunun subay olduğu anlaşılıyordu. Bunlar teşkilata alınarak
silahlı Yunan kuvvetleri teşkiline çalışılmaktaydı. Ayrıca Rum okullarında da
İzci Teşkilatı kurulmuştu. Bu arada Yunanistan’dan ve Adalardan yukarıda
belirttiğimiz gibi gelen Yunanlılar teşkilata girerek çeteler halinde çapul ve
soygunculuk yapmağa başlamışlardı. Bu faaliyetleri İzmir ve bölgedeki varlıklı
yerli Rumlar da her şekilde desteklemekde ve basın yoluyla da Türkler aleyhinde
propagandalar yapmaktaydılar65.
Esasen bu sırada Mondros Mütarekesi’ni Anadolu’nun
taksimi için eşi bulunmaz fırsat olarak gören Fener Rum Patrikhanesi, uzun
süreden beri Yunan kilisesi haline gelmiş, bir taraftan da bağımsız bir devlet
gibi hareket etmeğe başlamıştı. Nitekim Temmuz 1919 da Patrikhane kapısına çift
kartallı Bizans ve Yunan bayrakları çekildi. Kasım 1919 da Batı Kiliseleriyle
temasa geçilerek onların desteğini sağlama girişimlerine başlandı. Rum okullarında
Türkçe dersleri kaldırıldı. İtilaf Devletleri ve Yunan Donanmasının
karşılanması için okullar tatil edildi. İstanbul’daki Yunan ATASEmiliteri de
işgal kuvvetleri komutanlarıyla Patkikhane arasında irtibat subayı görevini
yapıyordu. Patrikhane Yunan Konsolosuyla daimi işbirliği içindeydi ki Konsolos
İstanbul Rumlarının devlete vergi vermemeleri için sahte Yunan pasaportları
düzenlemeğe başlamıştı. Patrikhanenin en büyük destekçisi Venizelos tarafından
askeri müşavir olarak Albay Konamakis, Siyasi Müşavir olarakta Konalupolos
atanmıştı66.
Bu sırada Karadeniz Bölgesinde Pontus Cumhuriyeti
oluşturma faaliyetleri de sürdürülmekteydi. Buna mukabil Venizelos’un Batı
Anadolu ile ilgili planları ne kadar hudutsuzca ise politikası gereği
Ermenilere karşı lütufkarlığı da o derece barizdi. Venizelos “denize çıkış”
temini için Trabzon Vilayetini Ermenilere bırakacağını söylüyordu67. Nitekim
Ermeniler de Ermeni Patriki Zaven Efendi önderliğinde Mavri Mira Cemiyetiyle
hem fikir olarak faaliyet göstermekteydiler ki, bunlar Rum Patrikhanesinde
düzenlenen Türk aleyhtarı toplantılara katılarak onlarla tam bir işbirliği
yapıyorlardı68. Ancak, buna rağmen Trabzon Vilayeti Rumları ve bilhassa
Metropolit Chrysanthos Venizelos’un bu tutumuyla asla mutabık değillerdi. Bunlar
Trabzon İmparatorluğu hatırası ile bir Pontus Cumhuriyeti kurulması için
hararetli propagandaya koyulmuşlardı. Bunun için baş şehir Trabzon olmak üzere
bir Pontus Hükümeti kurulmasını temin gayesiyle Avrupa merkezlerini ziyaret
etmek üzere komiteler teşkil etmişlerdi. Hatta Trabzon Metropolid’i Pontus
Cumhuriyetinin temin ve tesisi için Paris’e gidip konferansa katıldı69. Ayrıca
4 Mart 1919 da İstanbul’da Pontus Cumhuriyetinin kurulması için çalışmak üzere
“Pontus” Gazetesi kuruldu. Yine daha önce belirttiğimiz gibi Trabzon’da Pontus
Cemiyeti kuruldu70.
Bu gelişmeler Türk ve Rum halkları arasında
gerginliğe sebep olmuşdu. Bu sırada Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkıp oradan
Sivas ve Erzurum’a geçişi sırasında gösterdiği faaliyetler bu gerginliği biraz
azaltmıştı. Ancak Papazlar kışkırtmalarına devam ediyorlardı. Nitekim Trabzon,
Amasya, Samsun, Sinop, ve Karahisar bölgelerinde Papazların buyruğu altında
faaliyetlerini arttıran Rumlar, bölgede Rum nüfusunu çoğaltmak için göçmen
getirtiyorlar ve ayaklanma hazırlıkları yapıyorlardı. Ayrıca bütün bu
faaliyetleri yürütmek, Türkleri yerlerinden kaçırtmak, böylece Pontus
meselesini sürdürmek gayesiyle Patrikhanenin desteğiyle bir çok Rum çetesi
oluşturulup faaliyete geçirilmişti71. Bölgedeki Rum çetelerinin çoğunu kontrol
altında bulunduran ve Pontus meselesiyle ilgili başlıca propaganda yürütenlerin
başında Samsun’daki Rum Metropolidi Yermanos geliyordu72.
Yine bu sırada Mavri Mira Cemiyeti İngilizlerin
himayesinde ve Patrikhane’nin desteğiyle Karadeniz Bölgesinde mitingler
düzenlemeğe ve daha önce de belirttiğimiz gibi İzci Teşkilatı adıyla Rum
gençlerini teşkilatlandırmağa yöneldiler. Ayrıca kıyılara Yunan Donanması’nın
çıkarma yapacağı şayiaları yayılmağa başlandı. Bu arada Rum çeteleri bölgede
yağma ve Türk köylerini basmağa başladılar73. Bu arada Samsun ve Trabzon’dan
sonra Amasya Metropolid’i Karavengelis de yıkıcı ve bölücü faaliyetlere
katıldı. Yine bu sırada mütareke hükümlerine dayanarak Rum halkının güvenliğini
tehlikeye düştüğünü ileri süren İngilizlerin Samsun ve Merzifon’u işgal
etmeleri Pontusculara yeni bir ümit kaynağı oldu74.
Patrikhane
Desteğinde Rum Muhacir İskanı
Yine yukarıda değindiğimiz gibi hedef olarak
seçilen bölgelerde Rum nüfusunu arttırmak için Rum teşkilatları faaliyete
geçmişlerdi. Nitekim Rus ihtilali sırasında Rusya’dan Batum’a ve Poti’ye göç
eden Rumların Trabzon, Samsun ve civarlarına yerleştirilmeleri girişimlerinde
bulundular75.
Bu işte de Patrikhane öncülük etmekteydi. Ayrıca
Polis Müdürü Umumisi’nin 16 Haziran 1919 tarihli raporuna göre Yunan Hükümeti,
Dersaadet’teki (İstanbul) mahalleriyle Patrikhane ve Kordos namı diğer Etnik-i
Eterya Cemiyeti vasıtasıyla “Memalik-i Osmaniye’deki Rumları Teslih, asayişi
ihlal, çeteler teşkil etmek, Anadolu’da teşkilatta bulunmak üzere vurud eden
Amerika ve Avrupa Heyetini iğfal ve Rum kesafetini sağlamak “maksadıyla muhacir
kaydetmekte ve Anadolu’yla Trakya’ya bir çok kişileri sevk etmekteydi76.
Yine Polis Müdüriyet-i Umumiyesinin gayet mahrem ve
müstacel kayıtlı 18 Haziran 1919 tarihli istihbarat raporuna göre, teşkilat
yapmak üzere İzmir’e gönderilen yüzotuz fedayi Rum muhacirlerini sevk etmek
için Galata’da Sinevra Hanı’nın üçüncü ve dördüncü katlarında “Rum Muhacirleri
Merkez Komisyonu” zahiri adı altında vazife yapan “Kordos Komitesi” diğer adla
“Etnik-i Eterya Cemiyeti” şubesinin faaliyet içinde olduğu ve yine memleket
içinde asayişi ihlal etmek maksadıyla Yunanistan’dan gönderilen çetelerle
burada kaydedilen şahısları muhtelif mevkilere sevk etmekle meşgul olduğu,
ayrıca Karadeniz Sahillerine gönderilmek üzere resmi (Rum İskan Muhacirin
Cemiyeti) serlevhalı vesikaları esasta muhacir olanlara vermeyip polis
dairesini yanlış yola sevk ederek başka kimselere vermekte olduğu
anlaşılmaktadır. Bu komitenin reisi ise Yunanlı Manol Sozokas adında biri idi
ve vilayetlere çektiği telgraflarda Santralikoz müstear (takma) ismini
kullanmaktaydı77.
Ayrıca bu günlerde Kumkapı civarında Rumlar
tarafından taşınan ve içinde cephane bulunan bir çok çuvallar da polis
tarafından ele geçirilmişti78.
Bu faaliyetlerin bir gayesi Rumları silahlandırmak
ve çeteler teşkil etmek olduğu gibi diğer bir gayesi de yukarıda belirttiğimiz
gibi Anadolu’ya gelecek Amerika ve Avrupa Heyetlerinin Rum nüfusunun kesafetine
(çokluk) inandırmaktı79.
Bu faaliyetler neticesi ilgili bölgelerde
papazların öncülüğünde oluşmuş olan Rum çeteleri gittikçe faaliyetlerini
arttırdılar80. Bunlar yukarıda belirttiğimiz gibi Türk köylerini basmağa ve
fırsat buldukça Türk askerlerini öldürmeğe başladılar. Bunlar aynı zamanda
bölgedeki İngiliz ve Amerikan subaylarıyla da sıkı bir ilişki içindeydiler81.
Bu Rum çetelerine İstanbul’dan İzci Teşkilatları
vasıtasıyla silah, üniforma para ve çeşitli malzeme gönderiliyordu. Ayrıca
Yunanlı öğretmenlerde gönderilmekteydi82. Yine muhacir kıyafetiyle Trabzon’da
toplanan bir çok çeteci Rum, Yunan Salib-i Ahmeri (Kızıl Haç) meyanında bulunan
oniki Yunan subayı tarafından idare ediliyordu83.
Aynı şekilde bu sırada Yunanlılar, Trakya’yı
tamamen ellerine geçirebilmek için aşağıda belirtileceği gibi Yunanistan’da
tedbirler alıyor, fırka kumandanlarını bile tayin ediyorlardı. Ayrıca hususi
komiteler teşkil ile ihtilalci bir hareket ve faaliyette bulunuyorlardı84.
Nitekim Trakya’da demiryolu boyuna yerleşen Yunan
Taburunun mevcudu binbeşyüzü bulmuştu. Bu taburdan terhis edilen askerler Rum
ahalinin arasına dağılıyorlar bunların yerine de silahlarıyla Yunanistan’dan
gelen çok sayıda ikmal erleri tabura katılıyorlardı. Trakya Rumlarını iki
teşkilat idare ediyordu. Bunlardan biri olan “Yardım Komitesi” yerlerine dönen
Doğu Trakya’lı göçmenlere evlerini tamir, çift hayvanlarını tedarik için uzun
vadeli para yardımında bulunuyor, ziraat aletleri veriyordu. Rumların ikinci ve
en mühim teşkilatı “Trakya Komitesi” idi. Bu komite de Trakya’nın Yunanistan’a
ilhakı için çalışıyordu. Yardım ve Trakya Komiteleri’nin merkezi İstanbul’da
idi. Trakya Komitesi açıktan açığa çeteler kurarak Trakya’da asayişi bozmakta,
Türkleri mümkün olduğu kadar zarara sokmakta, ürkütmekte, böylece yabancı
müdaheleye yol açacak bir durum hazırlamakta idi. Komitenin Trakya’daki en
mühim teşkilat merkezleri Gelibolu, Keşan ve Çorlu idi85.
Bu arada Yunanlılar yine Amerikan Tetkik Heyetini
işgal etmek üzere Trakya’da sun’i bir Rum ekseriyeti temin maksadıyla Trakya
kıyılarına Rumları çıkarmak hazırlıkları yapmaktaydılar86.
Yunanlılar’ın Trakya’ya yönelik faaliyetleri Polis
Müdürü Umumisi Halil Bey’in 18 Haziran 1919 tarihli istihbarat raporunda “Trakya
kıtasının işgali için şu günlerde ve yakın bir zamanda Yunan Ordusu’nun sevk
edileceği, bunun için Yunanistan’da lazım gelen tedbirlerin alındığı ve sevk
edilecek kumandanların tayin edildiği, hareket günü hakkında Venizelos’dan emir
beklemekte oldukları, ayrıca Yunan Hükümeti’nce suret-i resmice vazifede
Dersaadet ve Umum Memalik-i Osmaniye’de seferberlik ilan edilerek şimdilik
resmen dokuz ve yirmi yaşlarında olan iki gurubun askeri talim yaptırılmak
üzere silaha davet ettiği ve bu yaşta olanlar mecburi, bundan yukarısında
olanların da ekserisi malum olduğundan., takibine lüzum görülmeyerek
kendilerince hem fikir olduklarına itimat ettikleri şahısların suret-i
umumiyede celb ve kıtaatdaki mahalline sevk edilmekte olduğu, içlerinde
tabiyet-i Osmaniyeyi haiz-i ulvide henüz şayan-ı itimad olamayan eşhasa karşı
dahi şimdilik bir icbar olmayıp yalnız gönüllü kayıt olmak isteyenlerin
hüviyetleri kendilerince malum ve masduk olduğu anlaşılanlar kabul ve şüpheli
olanların şimdiden celb ve şevkinden Hükümet-i Osmaniye’ce haber alınır ve
itilaf mümessillerine şikayet edilir, mülahazasıyla sarf-ı nazar edildiği,
silah altına davet edilen gençlerin Yunan subayları tarafından talim ve terbiye
edilmekte olduğu, bu davetleri “Patrikhane Merkez Milli Komitesi” tarafından
mahrem surette icra edilmekte olduğu” şeklinde tespit edilmekteydi87.
Yine İstanbul ve Trabzon’a yönelik faaliyetleri
ortaya koyan 8-11-1919 tarihli Harbiye Nazırı Cemal Paşa’ya sunulan Mustafa
Kemal Paşa’nın aşağıdaki raporu, herşeyi açıkça gözler önüne sermektedir.
“Geçen ay kiliselerin heyet-i idare intihabatı
yapılmış bir çok Yunani zevat heyet-i idare azalığına intihab edilmiştir.
Rum Patrikhanesi Yunan Sefaretinden aldığı emir
üzerine kilise mütevellilerinden başka kırk kişilik bir heyet intihab ettirmiş
ve bunlara İstanbul Rum mebusları namına vermiştir. Bu heyetin vazifesi
İstanbul meselesi konferansda mevzu olunca propaganda için münasib görülecek
eşhasın Paris, İngiltere, İsviçre, Yunanisan’a izamile tahrikad ve teşvikatta
bulunmak, umum Rumlar namına İstanbul’un ilhakını taiep ve hiç olmazsa
beynelmilel idareye nailiyeti hakkında sarf-ı mesaide bulunmak ve
Yunanistan’dan gelen evamiri tatbik ve sevk edilen çeteleri icabeden yerlere
i’zam velhasıl hukuk-u hakimiyet-i Osmaniye ile gayr-ı kabil-i ahval ve
harekatı idare etmektir. Heyet İzmir’e de gönderilecektir.
Yunanlı Miralay Aleksandros Simrafa daki 12 gün
evvel buraya gelerek Sefarethanede Yunan hafiye zabıtasının İstanbul
teşkilatına memur olmuş ve işe başlamıştır. Vazifesi bitince Atina’ya
gidecektir. Bunun bir kaymakam iki mülazım, iki yüzbaşı, muavini vardır. Bu
muavinlerden Yüzbaşı Dirikis Kolokilas bu günlerde Zolpli nam Torpido ile
Pontus Hükümet-i Cumhuriyetisi’nin jandarma teşkilatını tensik etmek üzere
Trabzon cihetlerine hareket edecektir.”88
Bütün bu anlatılan faaliyetlerde görüleceği gibi
Patrikhane’nin özellikle Patrik Germanos 5. yerine “Locum Tenens” (vekil
kaymakam) seçilen Doratheos Mamelis’in payı büyüktür. Bu papaz aynı zamanda
politik alanda, şakileri hazırlamaktan daha etkili rol oynuyordu ve aynı
zamanda Mavri Mira Cemiyeti’nin başkanlığını da yapıyordu89.
-Devam
Ediyor-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder