Milli Mücadele Türk milletinin çok zor
bir döneminde gerçekleştirilmiştir. I. Dünya Savaşı’nı takip eden günlerde
Anadolu insanı ardarda gelen ve sonu yenilgilerle biten savaşlardan bitap
düşmüştür. O dönemin şartlarında halkın yönlendirilmesinde din adamları birinci
derecede güç sahibidirler. Din adamları, bu güçlerini Milli Mücadele için
kullanmışlardır: Halkın vatan sevgisinin ve bağımsızlık aşkının harekete
geçirilmesinde ve Anadolu’nun işgal edilmesine karşı çıkmak üzere Müdafaa-i
Milliye cemiyetleri kurulmasında, hocalar, müftüler ve şeyhler gibi din
adamlarının çok önemli rolleri olmuştur. 1919 ve 1920 yıllarında Anadolu’nun
hemen her tarafında kurulan Müdafaa-i Hukuk cemiyetlerinde bizzat görev
almışlar, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde milli bağımsızlığın sağlanması
için gayret göstermişlerdir. Mustafa Kemal Atatürk, söz konusu din adamları ile
görüşerek, haberleşerek, tebrikleşerek ve onları onore ederek, onların
desteklerini almış ve bu desteği de çeşitli yollarla göstermiştir.
Kamuoyu oluşumunda, birey, çevre ve bu ikisi
arasındaki etkileşim unsurları rol oynar. Kamuoyu denilen şey, ferdin
kanaatleri ve şahsi yapısı ile içinde yaşadığı çevrenin karşılıklı
etkileşimleri sonucunda oluşur. Bu çerçevede ferdin hayatı boyunca edindiği
tavırlar onun şahsi özellikleri ile ilgili unsurları teşkil eder. Aile ve okul
gibi birinci ve kişinin özdeşleştiği referans grupları gibi ikinci gruplar ise
kanaatleri biçimlendiren çevre ile ilgili unsurlardır. Teknik imkanların
artması ile basın, radyo, televizyon ve film gibi kitle haberleşme araçları da,
kanaatlerin şekillenmesinde önemli rolü bulunan çevre ile ilgili unsurlar
arasında yer alırlar.1
1910’lu yıllar Türk tarihinin en zor ve felaketli
yıllarıdır denilse yanlış olmaz. 1912-13 Balkan savaşlarında yaşanan umulmadık
hezimetin neticesinde hemen bütün Rumeli Türk hakimiyetinden çıkmış, 1914-18
Birinci Dünya Savaşı ile Devletin varlığı tehlikeye düşmüştü. 30 Ekim 1918’de
imzalanan Mondros Mütarekesi belirsizliklerle dolu idi. Mütarekenin 5. maddesi
sınırların korunması ve iç güvenliğin sürdürülmesi için gerekli görülecek
miktarın dışındaki askeri kuvvetlerin hemen terhis edilmesi; 7. maddesi ise
müttefiklerin güvenliklerini tehdid edecek bir durum bir durum baş
gösterdiğinde her hangi bir stratejik noktayı işgal hakkına sahip olmaları
hükmünü içermekteydi. Mütarekenin akabinde ordular terhis ve silahlar teslim
edilmeye başlanmışken memleketin en önemli merkezleri çeşitli bahanelerle
düşman orduları tarafından işgal ediliyordu.
İstanbul’daki hükümet yetkilileri, Ordu mensupları
başta olmak üzere devletin resmi görevlilerinin Anadolu’daki işgallere karşı
girişebilecekleri bir hareketin İtilaf kuvvetlerinin daha fazla yer işgal
etmesi için bir gerekçe olarak kullanılabileceğinden endişe ediyorlardı. Halk,
sonu gelmeyen yenilgilerden ve iç kavgadan bezmiş, yorgun ve mecalsizdi.
Kendisi de o günleri yaşamış bir subay olan Rahmi Apak’ın hatıralarında ifade
ettiği gibi, halk subaylardan nefret ediyor, geçimleri kavgaya bağlı olduğu
için kavgayı onların çıkardığını düşünüyordu. Bütün bunların yanı sıra halk
İttihatçı ve İtilafçı olarak birbirini sevmeyen iki gruba ayrılmıştı.2
Okur-yazarlık oranının tek rakamlarda dolaştığı,
modern kitle iletişim araçlarının hiç birinin bulunmadığı o dönemin
Anadolu’sunda, hocalar, müftüler ve şeyhler gibi dini şahsiyetler ve camiler,
mescidler ve tekkeler gibi dini mekanlar kamuoyunu yönlendirmede çok önemli bir
mevkiye sahip idiler. Ordusu terhis edilmiş, resmi görevlilerinin yukarıda
işaret edilen sebeplerle ellerinin kollarının bağlandığı, halkın ise büyük bir
bezginlik içerisinde bulunduğu bu günlerde, vatan sevgisini ve istiklal
duygusunu ayağa kaldırarak Türk kamuoyunu işgallere karşı şuurlandırıp, karşı
koymaya hazırlamada din adamlarının büyük rolleri olmuştur.
Amerikan Genel Kurmay Başkanı General Harbord, o
günlerde Doğu Anadolu’da bir Ermeni devleti ve Anadolu’da bir Amerikan
mandasının olabilirliğini araştırmak maksadıyla Anadolu’ya yaptığı geziden
sonra hazırladığı raporunda bu hususu şöyle ifade etmiştir: “Türkler’de dini
şahsiyetlere karşı olan rabıta, dünyevi hislerin fevkinde ve daha derin ve ruhi
idi... Türk köylüsü üzerinde en müessir kuvvet, bir kaç evlik meskûn yerlerde
bile bulunan cami ve mescitteki hocalardı. Bunlar, halk efkârını temsil ve
teşkil eden esas kuvvetti. Müslümanlar vatan ve istiklal için harpte ölenlerin
cennete gittiği inancında idiler ve cihad mukaddes vazife idi. Bu telkini de,
çoğu okuma yazma bilmeyen Türk köylüsüne ancak bu din adamları yapabilirlerdi.
Nitekim, bizden ülkeleri için hak ve müsavat talep eden heyetlerin içinde bu
hocalar çokluk idiler ve onların fikirleri esas arzular olarak izah
ediliyordu.”3
Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a çıkışından itibaren
Anadolu’nun nabzını tutmak üzere harekete geçti. 1 Haziran 1919’da Trabzon,
Diyarbakır, Erzurum, Van, Bitlis, Mamüretülaziz ve Sivas vilayetlerine ve
Kayseri mutasarrıflığına bir telgraf çekerek, bölgelerinde Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti teşkilatı olup olmadığını, varsa kimlerden teşekkül ettiğini ve
birbirleriyle irtibat halinde bulunup bulunmadıklarını bildirmelerini istedi.4
Takip eden günlerde cevaplar gelmeye başladı. Diyarbakır’dan gelen telgrafta
böyle bir cemiyetin bulunmadığı cevabını alınca, 15 Haziran’da oraya bir
telgraf çekerek böyle bir cemiyetin “teşekkül ve teessüsüne delalet buyurulmasını”
istedi.5
Gerek o tarihe kadar, gerek o tarihten sonra
kurulan Müdafaa-i Hukuk cemiyetlerinde kurucu başkan veya üye olarak bulunan
isimlere bakıldığında, pek çok cemiyette din adamlarının belediye başkanlarıyla
birlikte yer aldıklarını tesbit etmek mümkündür: Amasya Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti’nin Reisi Müftü Hacı Tevfik Efendi,6 Denizli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
İkinci Başkanı Müftü Ahmet Hulusi Efendi,7 Mardin Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin
Reisi Müftü Hüseyin Efendi,8 Belediye Başkanının riyasetinde kurulan Niğde
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin birinci üyesi Müftü Süleyman Efendi,9 İzmir
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Reisi Müftü Rahmetullah Efendi,10 Ankara Müdafaa-i
Hukuk Cemiyeti’nin Reisi Müftü Rıfat Efendi,” Siirt Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
Reisi eski müftü Halil Hulki Bey,12 Kırşehir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Reisi
Müftü Halil Hilmi Efendi. 13 Karahisar Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Reisi Müftü
Hüseyin Efendi,14 Zonguldak Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Reisi Müftü İbrahim
Efendi,l5 Gümüşhane Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti üyesi Müftü Şükrü Efendi,16
Çarşamba Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti üyesi Müftü Mahmut Naim Efendi,17 Aksaray
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin üyesi Müftü Kadızade İbrahim Efendi’nin18 yanısıra
Urfa Müftüsü Hasan Efendi,19 Kozan Müftüsü Hafız Osman Efendi,20 Kadirli
Müftüsü Osman Nuri Efendi,21 Manisa Müftüsü Alim Efendi, Edirne Saray Müftüsü
Ahmet Efendi, Trabzon Müftüsü Mahir Hoca, Yozgat Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi,
Kayseri Müftüsü Ahmet Remzi Efendi, Bilecik Müftüsü Mehmet Nuri, Çorum Müftüsü
Ali Efendi. Erzincan Müftüsü Osman Fevzi, Eskişehir Müftüsü Salih Efendi,
Giresun Müftüsü Muhittin Efendi, Maraş Müftüsü Abdullah Mehmet, Van Müftüsü
Ziya Efendi bölgelerinde Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti başkanlığı yapmış veya bu
cemiyetin kurulmasında ve faaliyetlerinde aktif rol oynamış müftülerin bir
kısmıdır. Mesela Antalya merkezde Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin üyesi Müftü
Yusuf Talat, mülhak ilçelerden Korkuteli’nde başkan Müftü Hüseyin Hilmi Efendi,
Elmalı’da başkan Müftü Hacı Ömer Efendi, Alaiye’de üye Müftü Arif Efendi,
Manavgat’ta reis Müftü Ali Rıza Efendi, Akseki’de üye Müftü Salim Efendi,
Finike’de üye Kadı Ömer Lütfi Efendi’dir.22 Burada sıralanan isimleri bir kaç
katma çıkarmak mümkündür. Ancak maksadımız bir liste değil bir fikir vermek
olduğu için bu kadarla yetiniyoruz.
Mustafa Kemal Paşa, o günlerde Anadolu insanını
Milli Mücadele etrafında toparlayabilmekte din adamlarının ne kadar önemli bir
rol oynayabileceklerini biliyordu. Kendisi Samsun’a çıkışından Ankara’ya
varışına kadar gittiği pek çok yerde din adamları ile içice olmuştur. Gittiği
yerlerde onlar Mustafa Kemal’i karşılayıp destek ve bağlılıklarını
bildirmişler, Mustafa Kemal de onlara itibar ve iltifat etmiştir: 19 Mayıs 1919
tarihindeki Samsun’a çıkışında mutasarrıf hastalığı sebebiyle evinden çıkamadığı
için karşılamaya gelememişti. Belediye Reisi yoktu. Vekalet eden kişi ise
Çarşamba’daki arazisinin başındaydı. Belediye Meclisi’nden Hacı Molla, şehir
namına Mustafa Kemal Paşa’ya hoşgeldiniz demişti. Mustafa Kemal’in Havza’ya
gelişinin ertesi günü, ulemadan Hacı Mustafa Efendi’nin başında bulunduğu bir
heyet ziyaretine gelerek durumu görüşmüşlerdi. Mustafa Kemal’in kurmay başkanı
Binbaşı Hüsrev (Gerede)’in ifadesine göre, Mustafa Kemal’in 15 Haziran’da
Amasya’ya gelişinde kendisini karşılayanların başında bulunan Müftü Tevfik
Efendi’nin “Paşam... bütün Amasya emrinizdedir. Gazanız mübarek olsun” hitabı
karşısında Paşa’nın gözleri yaşarmıştı. Mustafa Kemal Paşa’yı Erzurum’da
karşılayanların başında Vilayat-ı Şarkiyye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Erzurum Şubesi
Başkanı Raif Hoca, Sivas’ta karşılayanlar arasında ise Müftü Abdurrauf Efendi
bulunuyordu.2-1
Mustafa Kemal Atatürk, Erzurum Kongresi’nin
kendisinin başkanlığında seçtiği dokuz kişilik Hey’et-i Temsiliye’de iki tane
din adamına yer vermişti: Erzurumlu Raif Hoca ve Erzincan’da Nakşi Şeyhi Fevzi
Efendi. Askerlikten istifa ettiğini bildirip, Kongre kararlarını göndererek
desteklerini istediği önemli isimlerin arasında da din adamları önemli bir yer
işgal etmekteydi. Bitlis’te Küfrevizade Şeyh Abdülbaki Efendi’ye 13.3.1919
tarihinde gönderdiği telgrafta “o havalice icabına tevessül buyurularak
düşmanlarımızın her türlü muzır telkinatına sed çekmeleri müsellem olan
hamiyyet ve vatanperverliklerinden intizar olunur” diyordu.24 Aynı tarihle Şeyh
Mahmut Efendi’ye çekilen aynı türdeki bir başka telgrafta “Zatıalileri gibi
fedakar, vatanperver dindaşlarımızın benimle beraber çalışacağından mutmainim.
Bu defa Erzurum Kongresi’nce takarrür ettirilen beyanname ve nizamnamelerden
takdim ediyorum. O havalice tevsi ve takviye-i teşkilat zımnında sarf-ı
makderet buyurulmasını rica ederim” diyordu.2”1 Aynı şekilde, Norşins’li
Meşayih-i İzamdan Şeyh Ziyaeddin Efendi’ye çektiği telgrafta “Zat-ı
fazılaneleri cemiyetimizin en muhterem azasından bulunduğunuz cihetle istihsal-i
maksad-ı mukaddes için cümlece müsellem olan himmet ve gayretlerinizin
teşkilatımızın o havalice tesri-i husulüne ve muzır düşman telkinattının
izalesine -masruf olacağına mutmainim” diyordu.26
Erzurum Kongresi’ni takip eden günlerde, yapılması
daha evvelden kararlaştırılan Sivas Kongresi’nin yapılıp yapılamayacağı
konusunda bir tereddüd yaşanır. Bu meyanda Heyet-i Temsiliye namına Mustafa
Kemal, Sivas’ta Üçüncü Kolordu Komutanlığı vasıtasıyla Kadı Hasbi Efendi’ye
çektiği telgrafta “zat-ı fazılanelerince Sivaslıları irşad ve tenvir ile Sivas
Kongresi’nin millet ve vatan hakkında yapacağı hayırlı tesiri izah ve bu
suretle halkın beyhude yere tevehhüme duçar olmamalarının temin buyurulmasını
hassaten rica eder ve arz-ı hürmet ederiz” demektedir.27 Sivas Kongresi
günlerinde Mustafa Kemal, kamuoyu oluşturmada güçlerini çok iyi bildiği din
adamlarını hep etrafında tutmaktadır. Nitekim, General Harbord yukarıda
bahsedilen raporunda “Sivas’ta Mustafa Kemal Paşa ile yaptığımız mülakatta
yanındaki yedi şahsiyetten dördü bu sarıklı ve yaşlı din adamları idi”
demektedir.28
Mustafa Kemal Paşa, Sivas Kongresi’nden sonra 8
Aralık 1919’da Sivas’ta M.Picot ile güney illerindeki Fransız işgali konusunu
görüşür. Bu görüşmede söz konusu illerin boşaltılması ihtimalinin belirmesi
üzerine. Heyet-i Temsiliye, kendileri sebep olmadıkça Müslümanların silahlı bir
tecavüzde bulunmamalarını kararlaştırır. Heyet-i Temsiliye Reisi Mustafa Kemal
bu kararı telgrafla Urfa Müftüsü Hüsnü Efendi’ye ve Mutasarrıfa bildirir.
Karara uymalarını aynı zamanda milli birliği sağlamlaştırmalarını ve milli
teşkilatı genişletmelerini ister.29 O günlerde İstanbul’da Ferid Paşa hükümeti
ile münasebetlerin bozulması üzerine mesela Zonguldak’ta da Müftü İbrahim
Efendi ile Belediye Reisinin Ferid Paşa kabinesi ile kat-ı alaka ettiklerine
dair Sivas’ta bulunan Heyet-i Temsiliye’ye bir telgraf çektiklerini görürüz.30
Bu dönemde bulundukları bölge ahalisi adına taleplerini bildiren müftü ve
belediye başkanı imzalı pek çok telgraf arşivlerimizde mevcuttur.
Sivas Kongresi’nde seçilen Mustafa Kemal’in
başkanlığındaki Heyet-i Temsiliye,31 Sivas’tan Ankara’ya gelirken Kırşehir’in
Hacı Bektaş ilçesine uğrayarak Bektaşilerin merkezini ziyaret etmiş, burada bir
gece kalarak onlardan Milli Mücadele’ye destek sözü almıştır32 O dönemin
şartları içerisinde bu destek çok önemlidir. Heyet-i Temsiliye’nin yayın organı
İrade-i Milliye gazetesi’nin bu habere özellikle yer verdiği dikkatimizi
çekmektedir. Ankara’da Büyük Millet Meclisi açıldıktan sonra bu desteği herkese
göstermek maksadıyla Bektaşilerin Postnişini Cemalettin Efendi’yi Kırşehir
milletvekili seçtirerek Ankara’da kurulan milli hükümete Bektaşilerin ve
Alevilerin desteğini almak ve bu desteği sürdürmek hususunda Mustafa Kemal ve
arkadaşları çok hassas davranmışlardır. Meclis’in açılışını takip eden günlerde
“Alevilik aleminde haiz olduğu manevi nüfuz-ı azim” dolayısıyla bu kesimin
Milli Mücadele’ye daha sıkı bağlılığını temin maksadıyla Hacı Bektaş Çelebisi
Veliyüddin Efendi, Ankara’ya davet edilerek desteği alınmıştır.33 Takip eden
yıllarda da Mustafa Kemal Paşa’nın bayram ve kandillerde Hacı Bektaş Çelebisi
Celaleddin Efendi ile samimi ifadelerle tebrikleştiği görülmektedir/14
Bilindiği gibi yeni açılan Meclis’in Birinci
Başkanvekilliğine seçilen kişi ise diğer bir dini grubun lideri, Konya’da
bulunan Mevlevilerin post-nişini Abdülhalim Çelebi’dir. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı ve Başkumandan Mustafa Kemal, Mevlevilerin lideri Amil Çelebi
ile de karşılıklı kandil tebrikinde bulunmuştur.3;ı Şeyh Seyfettin,36 Şeyh Şerafettin37
gibi tasavvufi kesimin liderleri; Mersin Müftüsü,38 Diyarbakır Müftüsü39 gibi
müftüler, o dönemde Mustafa Kemal Paşa’nın dini bayram ve kandillerde
tebrikleştiği din adamlarının bir kısmıdır.
Mustafa Kemal Paşa’nın öncülüğünde Sivas’ta 14
Eylül 1919’da çıkarılmaya başlanan, ismi O’nun tarafından konan, yazıları
tamamen Mustafa Kemal Paşa’nın direktifleri ile yazılan Heyet-i Temsiliye’nin
ilk yayın organı İrade-i Milliye gazetesinin yedinci sayısında yayınlanan bir
telgrafta, Silvan kazasında Müdafaa-i Milliye Cemiyeti’nin kurulduğu ve bütün
kaza halkının vatanın ve devletin devamı için canını ve malını fedaya amade
olduğu bildirilmektedir. Telgrafın altındaki imzalar, sırasıyla ulemadan Salih,
ulemadan Yakup, ulemadan Müftü Abdurrahman, ulemadan Müdir Hasan, eşraftan Ali
Galip, meşayihten Salih, meşayihten Şemseddin ve meşayihten Mehmet’tir.40
İrade-i Milliye gazetesinin o günlerdeki sayılarında buna benzer telgraflar bol
bol yayınlanmaktadır. Bununla hem söz konusu yörelerin, hem de çoğu din adamı,
ulema ve meşayihten olan imza sahiplerinin Kuvvacılar safına katıldığı
gösterilmek istenmektedir.
İzmir’in Yunanlılarca işgal edilmesi tehlikesinin
ortaya çıkması üzerine ne yapılacağını kararlaştırmak için İzmir Müdafaa-i
Hukuk-ı Osmaniye Cemiyeti 17 Mart 1919’da İzmir’de bir kongre topladı. Bugünkü
İzmir, Manisa, Balıkesir, Aydın, Muğla ve Denizli illerinden 37 Belediye
başkanı, 37 müftü, Belediye meclisi üyeleri ve ahalinin iştirakiyle toplam 165 kişinin
katıldığı kongre Anadolu’da yapılan ilk büyük kongredir. Çalışmaları üç gün
süren Kongre, bütün müftü ve belediye başkanlarını halk ile dernek genel
merkezi arasında haber alıp verme aracı olarak tanıdı ve bu temel üzerine
teşkilatını oturttu.41 Kongre’nin 19 Mart 1919 tarihinde İstanbul’daki İtilaf
Devletleri temsilcilerine çektiği, işgalleri protesto eden telgrafta, biz
aşağıda imzaları bulunan belediye reisleri, müftüler, umumi meclis azaları,
matbuat ve bilcümle halk sınıflarının mümessilleri diye kendilerini takdim
etmişlerdir.42
Anadolu’nun çeşitli bölgelerinin, bilhassa İzmir ve
İstanbul’un işgalini protesto etmek üzere Anadolu’nun pek çok yerinde mitingler
yapılmış ve Anadolu halkı adına protesto telgrafları çekilmiştir. Bu
mitinglerde yaptıkları konuşmalarla dini ve milli duyguları harekete geçirerek
halkı işgallere karşı çıkmaya davet edenlerin başında din adamları gelmektedir.
İstanbul’daki İtilaf kuvvetlerinin, tarafsız devletlerin ve yabancı basının
temsilcilerine çekilen protesto telgraflarının çoğunda, o yerlerin müftü ve
belediye başkanlarının, eşraf ve diğer din adamlarının imzaları vardır.41
Memleketin yer yer düşman işgalinden kurtarılması üzerine bu sefer, yine müftü,
belediye başkanı ve eşraf imzalı tebrik telgraflarının Başkumandan Mustafa
Kemal’e çekildiğini görüyoruz.44
Anadolu’nun iç isyanlarla sarsılmakta olduğu
günlerde Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nde menfi propagandalarla halkın
zehirlenmesinin önüne geçilmeye çalışılmakta, çareler aranmaktadır: Hamdullah
Suphi (Tanrıöver) kürsüdeki konuşmasında sorar: “Halkı kim aydınlatacak, doğru
yolu kim gösterecektir”. Sivas milletvekili Emir Paşa da konuşmasında aynı
soruyu sorar ve cevaplandırır: “Halk bugün kimi dinler? Hangi sınıfın, meslek
erbabının kanaatlerine hürmet duyar? İrşat ve tenviri kimler yapabilir? Halk
ancak ulemayı dinler, onların telkinlerine kıymet verir... Her hoca efendi, her
müderris, ulemadan her zat, kendi muhitinin irşat ve tenvirini üzerine
almalı...” Mustafa Kemal Paşa da Beypazarı isyanı münasebetiyle Büyük Millet
Meclisi’nde yaptığı konuşmada “Şimdi muhterem heyetiniz, Ulemayı kiramdan beş
zat intihab etsin, bunlar oradaki ulema ve eşrafı çağırsın, hakikatleri
anlatsın ve iğfal edilenler affedilsin. Bu münhasıran Beypazarı’nda değil, aynı
akibete maruz kalan bütün vatanın temel meselesidir” der.4? Nitekim bu görüşler
doğrultusunda ulemadan teşkil edilen bir irşad heyeti Beypazarı’na gider ve
karışıklığı önler. Daha sonra Bursa milletvekili Şeyh Servet Efendi’nin teklifi
ile sair karışıklıklarda, halka Milli Mücadele istikametinde doğru yolu
göstermesi maksadıyla, aynı şekilde ulemadan bir “Encümen-i İrşad” teşkil
edilir.46
Bir kısım din adamları - müftüler, Milli
Mücadele’nin yanında yer almak, Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri kurmak, halkı Milli
Mücadele istikametinde yönlendirmek faaliyetleriyle yetinmeyerek bilfiil
çalışmışlardır. İstanbul Üsküdar’daki Özbekler Tekkesi’nin ve Eyüp
sırtlarındaki Hatuniye Dergahı’nın İstanbul’dan Anadolu’ya insan, silah,
cephane ve mühimmatın kaçırılmasındaki rolleri; Urfa ve Antep’teki direnişte
askeri ve siyasi bir hüviyete bürünerek önemli görevler ifa eden Cemiyet-i
İslamiye’de yöredeki dört büyük tarikatin şeyh ve müridlerinin hizmetleri
bilinmektedir.47
Bazı din adamları da gönüllülerden müteşekkil
silahlı birlikler teşkil ederek ve cephe kurarak işgallere karşı koymak yoluna
gitmiştir. 29 Mayıs 1919’da Denizli Müdafaa-i Hukuk Redd-i İlhak Cemiyeti’ni
kurarak başına geçen Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi, Çal Müftüsü Ahmet
İzzet (Çalgüner) Efendi, Afyon milletvekili Şükrü (Çelikalay) Hoca bu meyanda
ilk etabta sayılabilecek isimlerdendir. 1919 Ağustos ortaları itibariyle o
bölgedeki cephedeki kuvvetlerin %12’sini 57. Tümen kuvvetleri, %83’ünü ise
önemli bir kısmı yukarıda isimleri sayılı kişilerin bizzat teşkil ettikleri veya
teşkilinde önemli rol oynadıkları gönüllülerden müteşekkil kuvvetler
oluşturuyordu.48 Bitlis’te Küfrevizade Şeyh Abdülbaki Efendi’nin teklifi
üzerine, Kağızman cephesinde cansiperane gayret eden Şeyh Hüsnü Efendi ve.
maiyyetine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal, Şark Cephesi
kumandanı Kazım Karabekir Paşa vasıtasıyla iltifat ve tebrik telgrafı
göndermiştir.49 Aynı şekilde Batı Anadolu’da Yunanlılara karşı kazanılan
zaferler üzerine Nakşibendi Dergahı Postnişini Şeyh Hüsameddin Efendi’nin
göndermiş olduğu tebrik telgrafını,s0 Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi ve
Başkumandan Gazi Mustafa Kemal, Şark Cephesi Kumandanlığı vasıtasıyla çok
saygılı bir ifade ile cevaplandırmıştır/1
O dönemde İstanbul’da Şeyhülislam olmak üzere bazı
din adamlarının Milli Mücadele’nin karşısında oldukları bilinmektedir. Ancak,
din adamlarının büyük çoğunluğunun Milli Mücadele’nin yanında yer aldıkları ve
aktif olarak bu mücadeleye katıldıkları da bilinen bir gerçektir. Anadolu
halkının Milli Mücadele’nin yanında yer almasında, Halife’nin bilinen fetvasına
karşı, Anadolu’daki 147 din adamının yayınladığı karşı fetvanın da çok önemli
bir rolü olmuştur. Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde bulunan bir belgeye göre, Baş
Kumandan Mustafa Kemal’in, Seriye Vekaletine yazdığı “Anadolu ulema-yı
kiramının dini esasat ve delaile müsteniden tastir ettiği fetvaya vaz-ı imza
etmeyen ulemadan elyevm ... müftülük makamını işgal edenler var mıdır ve
kimlerdir, lütfen iş’ar buyurulmasını rica ederim” şeklindeki yazısına, Şeriyye
Vekili, Anadolu uleması tarafından verilen fetvaya imza atmayan müftülerin
ancak “ekal-i kalile” teşkil edecek kadar az oldukları ve onların da artık
yerlerinde bulunmadıkları cevabını vermiştir.”12
Başlangıçta ifade edildiği veçhile esir olan Halife
ve Padişahı kurtarmak, vatan topraklarını işgalcilerden temizlemek ve milli
hakimiyeti tesis için yapılan Milli Mücadele kazanıldıktan sonra bu mücadelede
faal rol oynamış bazı din adamlarının, Saltanatın ve Halifeliğin kaldırılması
başta olmak üzere gerçekleştirilen devrim hareketlerini benimsemedikleri, hatta
karşı çıktıkları da bir vakıadır. Ancak bu insanların daha sonraki dönemlerdeki
tavırları, başlangıçtaki hizmetlerini görmemeyi gerektirmez.
Milli Mücadele, I. Dünya Savaşı’nın sonunda kalan
Türk vatanının yer yer işgal edilmeye başlanması üzerine memleketin istiklaline
kavuşması için verilen topyekün mücadelenin ismidir. Bu mücadelede büyük
yararlıklar göstermiş toplum kesimlerinden birinin hizmetini ortaya koymak
diğer kesimlerin bu hizmetteki şerefini azaltmaz. Milletler, milli davalarına
toplumun her kesiminin sarılması nisbetinde başarılı olurlar.
/Yrd. Doç.
Dr. Ömer Turan*
KAYNAKÇA:
1 Duygu Sezer, Kamuoyu ve Dış Politika. Ankara
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Ankara, 1972, s. 19-33.
2 15 Mayıs 1919da Yunan ordularının İzmir’e asker
çıkarmaları ve yerli Hıristiyan azınlıkların Türklerin canlarına, mallarına,
şeref ve namuslarına karşı yaptıkları hakaretler ve taşkınlıklar, bu insanları
yeniden istiklallerine kavuşmak için silaha sarılmaya sevk eden unsurların
başında gelir. Bk. Rahmi Apak, Yetmişlik Bir Subayın Hatıraları, Türk Tarih
Kurumu, Ankara, 1988, s. 189-190.
3 Cemal Kutay, Kurtuluşun ve Cumhuriyeti Manevi
Mimarları, Diyanet İşleri Başkanlığı. Ankara. 1973(7), s.35-36.
4 Kemal Atatürk. Nutuk, CİFİ, Vesikalar, Devrim
Tarihi Enstitüsü, 10. Baskı. İstanbul, 1969, s.901-902.
5 Atatürk, C.III, s.903-905.
6 Cumhurbaşkanlığı Arşivi (Bundan sonra CA). Dol.l.
Kutu 2-4, Dos.14-1, Fih.58.
7 CA, Dol.l, Kutu 2-4, Dos. 14-1, Fih.42-1.
8 CA, Dol.l, Kutu 2-4, Dos. 14-1, Fih.42-1.
9 CA, Dol.l, Kutu, Dos. 14-1, Fih.41.
10 CA, Dol. I. Kutu 3-3, Dos. 14-1, Fih.20-1.
11 ÇA, Dol. I, Kutu 2-4, Dos.14-1. Fih.20-1.
12 Ömer Atalay, Siirt Tarihi. İstanbul. 1946, s.90.
13 CA. Dol.l, Kutu 2-4, Dos.14-1, Fili. 11-5:
Dol.l. Kutu 2-4, Dos. 14-2, Fih.97-7.
14 CA. Dol.l. Kutu 2-4, Dos.14-2, Fih.68-2.
15 Ali Sarıkoyuncu. Milli Mücadele’de Zonguldak ve
Havalisi, Kültür Bakanlığı, Ankara, 1992. s. 116.
16 CA, Dol.l, Kulu 2-4. Dos.14-1, Fih.l 1-9 ve 1
1-10.
17 CA, Dol.l, Kulu 2-4, Dos. 14-2, Fih.92-3.
18 CA, Dol.l, Kutu 2-4, Dos.14-1. Fih.l2-1.
19 İsmail Özçelik. Milli Mücadele’de Güney Cephesi
(Urfa). Kültür Bakanlığı, Ankara, 1992. s.50-153.
20 Seviye Solak. Milli Mücadele ve Kadirli. Taş
Medrese Yayınları. Erzurum. 1995, s.26-62.
21 Solak, s.26-62.
22 CA, Dol.l. Kutu 2-4. Dos.14-1. Fili. 12-1;
Dol.l. Kutu 2-4, Dos.14-1. Fih.44-1; Dol.l, Kutu 2-4. Dos.14-2, Fih.80-7.
23 Ali Sarıkoyuncu. Milli Mücadelede Din Adanılan.
Ankara, 1995. s.29-31.
24 Atatürk. C.III, s.939-940.
25 Atatürk, C.III, s.941-942.
26 Atatürk, C.III, s.942-943.
27 Atatürk, C.III, s.935-936.
28 Kutav, s.36.
29 Özçelik, s. 139-140.
30 CA, Dol.l, Kutu 3-3, Dos. 14-1. Fih.43-2.
31 Sivas Kongresi’nde teşkil edilen Heyet-i
Temsiliye’nin üyeleri ve aldıkları kararlar hakkında bk. Bekir Sıtkı Baykal,
Heyet-i Temsiliye Kararlan, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1974. Heyet-i
Temsiliye’nin toplantı tutanakları için bk. Uluğ İğdemir (Haz.), Heyet-i
Temsiliye Tutanakları, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1975.
32 Sırrı Kardeş, Heyet-i Temsiliye ve Mustafa Kemal
Kırşehir’de. Cumhuriyet Halk Partisi Halkevleri Bürosu, Ankara, 1950.
33 CA, Dol.3. Kutu 22-3. Dos.48-3, Fih.7.
34 CA, Dol.I I, Kutu 105-2. Dos.90-1, Fih.3-56;
Dol.I I. Kutu 105-2. Dos.90-1. Filı.3-155.
35 CA, Dol. 11, Kutu 105-2, Dos.90-1, Fih.7.
36 CA, Dol. 11, Kutu 105-2. Dos.90-1. Fih.7-2.
37 CA, Dol.l 1, Kutu 105-2. Dos.90-1, Fih.3-43.
38 CA, Dol.l I, Kutu 105-2, Dos.90-1. Fih.3-51:
Dol.l 1, Kutu 105-2, Dos.90-1, Fih.7-31.
39 CA, Dol.l 1, Kutu 105-2, Dos.90,Fih.5-l4.
40 İrade-i Milliye. 19 Teşrin-i Evvel 1335, s.7.
41 Nail Morali, Mütareke’de İzmir, İstanbul, 1976.
s. 173.
42 Nail Morali, Mütareke’de İzmir Olayları, Ankara,
1973. s.81-83.
43 Bk. Mehmet Şahingöz, İzmir, Maraş, ve
İstanbul’un İşgali Üzerine Yapılan Protesto ve Mitingler, Yayınlanmamış Doktora
Tezi, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü. Ankara. 1986. Güney
Doğu Anadolu Bölgesinde milli kuvvetlerin teşkilatlanmaları, bu teşkilatlarda
din adamlarının rolü ve bilhassa onların öncülüğünde çekilen işgalleri protesto
telgrafları için bk. Özçelik, s. 127- 128, 130, 133. 150-153, 345, 351-352.
44 Adana’da Türk bayrağının yeniden dalgalanmaya
başlaması münasebetiyle Müftü Rıza, Belediye Başkanı ve eşraf imzalı telgraf
için bk. CA,Dol.l 1.’Kutu’105-2, Dos.90-1. Fih.3-64.
45 Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi
(Bundan Sonra TBMMZC), 1.3, C.3. 25.4.1336 (1920), C.l, s.48-49.
46 TBMMZC. İ.5, C.l, 27.4.1336 (1920), C.l, s.99.
47 İsmet İnönü, Mehmet Akif Ersoy ye Halide Edip
Adıvar gibi önemli şahsiyetlerin Anadolu’ya kaçırılmasında önemli roller
oynayan Üsküdar’daki Özbekler Tekkesi ile ilgili olarak, başta yukarıda ismi
geçen kişilerin hatıraları olmak üzere pek çok hatıratta bilgi vardır. Söz
konusu tekkenin o dönemdeki muhtelif hizmetleri için ayrıca bk. Hüsamettin
Ertürk, İki Devrin Perde Arkası, İstanbul, 1964. Urfa ve Antep ile ilgili
bilgiler için bk. Hulusi Yetkin, Gaziantep Tarihi ve Davaları, Gaziantep, 1968,
s.42.
48 Söz konusu gönüllü kuvvetler 1920 sonlarına
kadar vatan savunmasında büyük bir fonksiyon icra etmişler. 1921 başlarından
itibaren ise düzenli kuvvetler içerisinde yer almışlardır. Bk. Nuri Köstüklü,
Milli Mücadele’de Denizli, Isparta ve Burdur Sancakları. Kültür Bakanlığı.
Ankara. 1990. s. 130-133.
49 CA, Dol. 1. Kutu 6-1, Dos. 18-2. Fih. 184-1.
50 CA, Dol. 1, Kutu 6-1. Dos. 18-2. Fih. 184-1.
51 CA. Dol. I. Kutu 5-1. Dos.18-3, Fih. 199-1.
52 CA, Dol.3, Kutu 24-4, Dos.51-5. Fih.1-1.
----------------------
* ODTÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim
Üyesi -
- ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 45, Cilt:
XV, Kasım 1999
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder