18 Şubat 2007 Pazar

Memleket !



/Çiğdem ÜLKER    
Kış soğuğunun bütün Türkiye'yi kavurduğu bir günde Ankara'dan selamlar sevgili okurlar. Başkent'ten yürekler dolusu sevgi size. Biliyorsunuz, Anadolu'nun tam ortasındadır başkent. Ve en yakın denizden saatlerce uzaklıktadır. Ankara'ya en yakın deniz Karadeniz’dir, ama, Karadeniz'in ılık rüzgârı Ankara'ya ulaşamaz elbet.

Ama sevgili dostlar, Ocak ayının acımasız soğuğuna rağmen dayanılmaz değildir Ankara'nın Ocak sonları. Yarı yıl tatilidir. Kent boşalır, tenhalaşır, sessizleşir, trafik sakinleşir. Ankara aksamları bir başka güzel olur ve güneş kocaman batar dağların arkasında. Camları kızıla duvarları pembeye boyayarak batar. Ve kış tatillerinde Ankara bir başka havayı solur. Kent sanki başkalaşır, farklı bir kimliğe bürünür.

Öğrenciler memleketlerine giderler. Üniversiteler boşalır. Sadece memleketi Ankara olanlar kalır burada. Benim gibi. "Memleket neresi" diye soranları, "Ankara" diye yanıtlayanlar kalır burada. Ankara'yı memleket belleyenler kalır burada. Gurbet ellerde "memleket" denince, Ankara'yı düşünenler kalır burada. Benim gibi.

Ve sözün burasında bu "memleket" sözcüğü takılır kafama. Memleket, bütün dünya dillerinde en çok kullanılan sözcüklerden biri. Memleket, içimizdeki bin bir duyguya aracılık yapan sözcüklerden belki en önemlilerinden biri. Memleket, yabancı bir dil öğrenirken ilk öğrendiğimiz sözcüklerden biri. Hasretiyle içimizin yandığı memleket. Bu ağustos sıcağına aldırmadan, ta Avustralya'dan, Hollanda'dan, Fransa'dan koşup geldiğimiz aziz toprak. Memleket. Yabancı ellerde, fabrika bantlarında, gece nöbetlerinde, gelecek için uğraşılan günlerde adı bile içimizi titreten sözcük. Memleket. "Memlekete gidiyorum" diyenlerle selam yolladığımız, türküleriyle ağladığımız, adı geçince gurbet ellerde kulak kesildiğimiz. Memleket. Ekonomik krizlerle sarsılsa da, dolar mark başını alıp gitse de, kentlerinin bakımsızlığı çok üzse de, memlekettir o.

Memleket sözcüğünün içine sığdırdığımız duygular, sevgiler, vazgeçilmezlerdir o. Yabancı ellerde, daha adını anarken, yüzünüzü ağartan mavi Antalya'dır, Ege'nin incisi beyaz İzmir’dir. Şair Nedim'in bir sengine yekpare Acem mülkünü feda ettiği İstanbul'dur, Doğu'da karlı sınır boylarındaki küçük köylere dek, memleketin soluk aldığı Anadolu’dur. Şairin deyimiyle, "Dört nala gelip uzak Asya'dan Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanandır o". Yerde yeşil bir halıya benzeyen topraktır o.

Boz bulanık akan bir Sakarya nehridir memleket. O Büyük Zaferin öyküsünde yer alan Sakarya Meydan Savaşıdır. Porsuk nehri kıyısında hoşgörülü bir Yunus şiiridir ve belki, Yunus'un şiirlerini yakan, kalanını nehre veren bir Molla Kasımlar diyarıdır. Ama, Memlekettir. Bizimdir. Hepimizindir. Ortak kan damarlarımızdır sanki, Fırat ve Menderes. Meriç ve Aras. Berrak sularla Çağlayarak aksalar da bizimdir, bulanık ve cılız olsa da suları bizimdir. Fırat'ın, Menderes'in suları. Ege'nin kıvrak, kıpırdak, Doğu'nun asi, isyankar nehirleri. Bizimdir. Konya ovasında, manzaranın yeknesaklığı kadar, yeknesak, uzun ve acılı bir aittir memleket. Ama aynı memleket bir Karadeniz ezgisinde fıkır fıkır, şıkır şıkır neşeler solur. Çayelin'den ötelerde, Ordu ile Fatsa arasında, kemençeler, sipsiler, neşeli türkülerdir memleket. Ne kadar uzakta olursak olalım, ne kadar kazanırsak kazanalım, bir parçası olduğumuzu hiç unutmadığımız yerdir memleket.

İster kendi gönlümüzle ayrılmış olalım ondan, ister ekmek parası için, ister görevle, ya da bilinmez ne nedenle. Belki çok kazanıyorsunuz dışarda, belki ülkemizi temsil ediyorsunuz bir şerefli görevle. Kim bilir belki artik hiç geri dönmeyeceksiniz. Aileniz dostlarınız var orada. Eviniz evleriniz, bahçeleriniz. Ama memleket... Ahh memleket.

Beyaz tülbentli, nur yüzlü, ışık bakışlı kadınların, annelerin, yengelerin, baldızların samimi, ılık sözleridir, yerel aksanlı Türkçeleridir memleket. Bozulmuş, kalınlaşmış elleriyle sundukları, gözlemedir, bazlamadır, bir bardak çaydır memleket. Bir tozlu yolun sonunda ulaşılan, işte ne bileyim mesela, Kocadağ'ı aşınca görünüveren taş evlerdir memleket. Köy kahvesinde her daim, türküler çalan. Televizyonda Kemal Sunal filmleri oynayan. Yaz kış kasketlerini arkaya itip kahvede oturan hemşerilerindir memleket. İki bin iki yüz km karelik Anadolu'da ve Rumeli'de, Akdenizden Karadenize, Iğdır'dan Edirne'ye bizim olandır.

Bir vatana sahip olmanın ne demek olduğunu çok iyi öğrendiğimiz gurbet ellerde, kıymetini çok çok iyi anladığımızdır memleket. Bir radyonun sesinde dindirmeye çalıştığımız hasretidir. Sevgisidir. Tutkusudur. Memleketten size selamlar sevgili dostlar. Memlekette olsun, bizde olsun, Türkiye'nin Sesi'nde olsun kulağınız. Esen kalın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder