YARIM ASIR ARAYLA... John Godolphin Bennett (solda), 1920’lerin İstanbul’unda İngiliz istihbarat subayı olduğu sırada bir Türk görevli ile. Bennett İstanbul’a 50 sene aradan sonra eşi Elizabeth ile beraber geldiğinde artık Avrupa’nın tanınmış bir sufisi idi (sağda). Fotofraf: Nezih Uzel
KAYNAK: www.sabah.com.tr
İngiliz subay John Godolphin Bennett,
Mustafa Kemal'e Samsun vizesi verip derviş olmuştu.
Ben, Yandım Ali filmindeki Mustafa Kemal ve arkadaşlarına Samsun vizesi veren İngiliz yüzbaşıyı gerçek hayatında tanımıştım. John Godolphin Bennett adındaki yüzbaşı sonraki yıllarda tasavvufa merak salmış ve Londra yakınlarındaki bir şatoyu tekke haline getirmişti. Bir milyon seyirci sınırına dayanan "Son Osmanlı-Yandım Ali" filmini hafta içinde ben de seyrettim ve filmin bir sahnesi, Mustafa Kemal Paşa ile arkadaşlarının Samsun'a gidişleri öncesinde İstanbul'daki İngiliz makamlarından aldıkları vizenin gösterilmesi, beni bundan 35 sene öncesine götürdü. Zira, hem filmde vizeyi verirken görünen genç subayı gerçek hayatından tanıyordum, hem de vizelerin asıllarını görmüş, hattâ yayınlamıştım. İşte, Yandım Ali'nin Samsun vizesi sahnesindeki genç İngiliz subayının, yani John Godolphin Bennett'in maceralarla dolu hayatının kısa öyküsü....
/Murat BARDAKÇI
Suat Yalaz'ın çizgi romanından uyarlanan Son Osmanlı-Yandım Ali filmi, bir milyon seyirci sınırına dayandı. Filmi hafta içinde ben de seyrettim ve açık söylemem gerekirse şaşırdım, zira senelerden buyana Türk filmi görmemiştim ve filimciliğimizin bu derece geliştiğinden haberdar değildim. Çekim tekniği son derece ilerlemişti ve eski filimlerdeki alaturkalıklardan artık eser yoktu. Ama, bu şaşırtan gelişmeye rağmen, seslendirme maalesef hâlâ yerinde sayıyordu. Konuşmalar kesik kesik ve gereksiz duraksamalarla doluydu, ifadedeki üslup yapmacık, sıkıcı ve acemi bir tiyatro seviyesindeydi. Son Osmanlı'daki bir sahne, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Samsun'a gidişleri öncesinde İstanbul'daki İngiliz makamlarından aldıkları vizenin gösterildiği bölüm beni bundan 35 sene öncesine, 1970'lerin başına, ilk gençlik senelerime götürdü. Zira, hem filimde vizeyi verirken görünen genç subayı gerçek hayatından tanıyordum, hem de vizelerin asıllarını görmüş, hattâ yayınlamıştım.
MÜZİKTEN MESTOLDU
1970'lerin İstanbul'unda, eski bir gelenek hâlâ devam ediyordu: Ev fasılları... Türk Müziği'nin profesyonel olmamalarına rağmen müzisyenlikte profesyonel seviyede olan mensupları akşamları bazı evlerde, genellikle de musiki üstadlarının evlerinde biraraya gelir ve saatler boyunca fasıl icra ederlerdi.
Bu evlerden biri, tanbur üstâdı Dr. Selâhaddin Tanur'un Bomonti'deki dairesiydi. Orada her cuma akşamı saat sekizde toplanılır, gece yarısına kadar musiki yapılır, bendeniz de henüz lise talebesi genç bir tanburi adayı olarak, fasılda üstadlara refakate, daha doğrusu onları taklide çalışırdım. İşte, bu fasıllı gecelerden birinde, musikiyi dinlemek için gelmelerine izin verilen az sayıdaki misafir arasında uzun saçlı, zayıf ve yaşlı bir ecnebi dikkatimi çekti. Etrafla pek alâkadar olmuyor, gömüldüğü kadife koltukta gözleri kapalı vaziyette sadece dinliyor ve nağmeleri kendinden geçmiş gibi, daha derinlerden takibe çalışıyordu. Misafirin kim olduğunu merak edip üstâd Selâhaddin Bey'e sordum, "Meşhûûûr İşkenceci Benet" dedi, o kadar. Ama, bu üç kelimelik cevap, misafirin kim olduğunu anlamama kâfi gelmişti.
Benet adı, o günlerde okuduğum bir kitapta, Hüsamettin Ertürk'ün Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele yıllarını anlattığı "İki Devrin Perde Arkası" isimli hatıralarında çok sık geçiyordu. Koltukta kendinden geçercesine musiki dinleyen kişi, İstanbul'un Birinci Dünya Savaşı sonrasında uğradığı işgale katılan İngiliz birliklerinin istihbarat subayı olan ve o dönemi anlatan kitaplarda Yüzbaşı Benet yahut İşkenceci Benet diye bahsedilen John Bennett idi.
Beni, fasıl sonrasında Bennett ile tanıştırıp "Bu çocuk meraklıdır" dediler. Hafif aksanı vardı ama eski İstanbul üslubuyla ve mükemmel bir Türkçe konuşuyordu. Bir ara şehrin çok değişmiş olduğunu, gitmek istediği bazı yerleri bulmakta zorluk çektiğini ve iki günlüğüne kendisine bir refakatçi aradığını söyleyince hemen talip oldum. Ertesi sabah buluştuk, gideceği yerlere beraberce gittik, sonra eski dostlarını buldu ve Bennett'i gazeteci Nezih Uzel ile arkadaşları devraldı. Yüzbaşı Bennett'i bir daha göremeyecek, bir yahut iki sene sonra İngiltere'de öldüğünü öğrenecektim. Bennett'in o iki gün boyunca anlattıklarından hafızamda en fazla kalan cümle, "Mustafa Kemal Paşa, Samsun'a benim verdiğim vizeyle gitmişti" sözüydü ama açık söylemem gerekirse "Galiba karıştıyor" diye düşünmüş ve yaşlılığına vermiştim. İngiliz işgal kuvvetlerinin istihbarat subayının aslında doğru söylediğini, yani vize hadisesinin gerçek olduğunu, Bennett'in ölümünden sadece birkaç hafta önce yayınladığı hatıralarını seneler sonra okurken öğrendim.
Bennett, "Witness", yani "Tanık" adını verdiği otobiyografisinde Mustafa Kemal Paşa ile arkadaşlarının Samsun'a gidişleri konusunun bilinmeyen taraflarını anlatıyordu. Derken aradan yine seneler geçti ve talihin cilvesi mi, kader mi bilemeyeceğim ama, yolum Bennett ile yeniden buluştu.
KUMANDANIN ARŞİVİ
1990'lı senelerde Şahbaba'yı, yani Sultan Vahideddin'in hayatını yazıyordum ve bazı belgeler bulabilme ihtimalini düşünerek, İstiklâl Savaşı'nın çok önemli ve meşhur bir kumandanının ailesini ziyaret etmiştim. Söz döndü, dolaştı, Mustafa Kemal Paşa ile arkadaşlarının Samsun'a gitmeleri konusuna geldi ve İstiklâl Savaşı'nın bu çok önemli kumandanının aile mensupları, "Bunlar belki işinize yararlar" diyerek bana bir dosya uzattılar.
Dosyanın kapağını açınca, tüylerimin nasıl diken diken olduğunu bugün hâlâ hatırlarım. Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun öncesi ve hemen sonrası yazışmaları elimde duruyordu, seneler boyunca işittiğim vize söylentileri gerçekti, zira Paşa'nın Samsun vizelerinin asılları bu dosyadaydı ve vizelerin altında John Bennett'in imzası vardı. Önceki gün seyrettiğim Son Osmanlı- Yandım Ali filmi, bana işte 35 sene öncesine uzanan bir hatıralar zincirini yeniden hatırlattı.
Sonra, Yüzbaşı Bennett'in, yahut tam adıyla John Godolphin Bennett'in filimlere bile rahmet okutacak derecedeki maceralı hayatından enstantaneleri, bu sayfada sizlere de anlatmak istedim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder