1864'teki Büyük Çerkes sürgününde vatanlarından olan 1.5-2 milyon insandan en az 500 bini Osmanlı topraklarına ulaşmadan ya da çıktıkları kıyılarda yaşamını yitirmişti.
/İbrahim SERBESTOĞLU*
Giriş
Bireylerin veya toplulukların, bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine, geçici veya sürekli yaşamak amacıyla gitmesine göç denir. Tarih boyunca insanlar ekonomik, toplumsal ve siyasal sebeplerden dolayı göç etmişlerdir. Sanayileşme, sömürgecilik ve milli devlet-milli kültür bilincinin zirveye ulaştığı XIX. yüzyılda, dünyanın her tarafında göç hareketlerine rastlamaktayız. Bu göçleri, ekonomik nedenlerden dolayı kıtalararası, ülkelerarası ve şehirlerarası yapılan gönüllü göçler ve topraklarının işgal edilmesi sonucunda maddi ve manevi baskılara dayanamayan insanların yaptığı zorunlu göçler olarak gruplandırmak mümkündür1.
Kırım Savaşı’ndan sonra Rusya, Kırım ve Kafkasya’da yaşayan Müslüman topluluklarını baskı, şiddet ve propaganda yoluyla Hıristiyanlaştırıp, Ruslaştırmaya çalışmıştır. Rus hükümeti, İslav İttihadı Cemiyeti vasıtasıyla Müslüman halkın elindeki verimli arazileri alarak, buralara Rus, Alman, Rum ve Bulgar göçmenleri yerleştirmiş2; Müslüman halkı ise Kerson, Poltova, Orlov, Kursk ve Kuban gibi iç bölgelere göçmeye zorlamıştır3.
Kırım ve Kafkasya’da yaşayan Müslümanlara Ruslarca dini ve kültürel baskılar sa yapılmaktaydı. Ruslar, işgal ettikleri bölgelerdeki Müslüman ve putperest halka yönelik Hıristiyanlık propagandası yapmıştır4. Bu bağlamda Ruslar, nüfusa kayıt sırasında Müslüman çocuklarına Ortodoks kültürüne özgün isimler verilmesi hususunda baskı yapmaktaydılar. Ayrıca Müslüman çocuklarına, Rus kültürünün hâkim olduğu okullarda okuma zorunluluğu getirerek, Rusçayı ve Hıristiyanlığı öğretmeye çalışmaktaydılar. Müslüman din adamlarının etkinliği baskılarla yok edilirken, Ortodoks misyonerlerin daha etkin görevlere getirilmesine imkân tanınmıştır5.
Rusların uyguladığı diğer bir baskı da Müslümanlardan ağır vergi toplamak ve Müslümanlara angarya yüklemekti. Çeşitli nedenlerle hayatını kaybedenlerin adına geriye kalanlardan vergi tahsil edilmekte, vergisini veremeyecek durumda olanların malına- mülküne el konulmaktaydı. Yapılan tüm haksızlıklar karşısında sessiz kalmak kaçınılmazdı. Çünkü karşı gelmek yalnız karşı gelenin cezalandırılmasıyla bitmiyor, toplu sürgünlere ve idamlara neden oluyordu6.
Rusların, Kırım ve Kafkaslardaki Müslüman topluluklara yaptıkları baskıların neticesinde halk, Osmanlı topraklarına göç etmek zorunda kaldı. Buna karşılık Ruslar, Kırım ve Kafkasya’da ekonomik yönden zarara uğramamak için Canik gibi Karadeniz’e çevre sancak ve eyaletlerde yaşayan Rum ve Ermenileri Kafkasya’ya göçe teşvik etti. Ancak Rusya’ya göç eden bu gayrimüslimler bekledikleri huzur ve refahı Ruslarca iskân edildikleri yerlerde bulamayınca geri dönmek zorunda kaldılar7.
Bu çalışmanın amacı Kırım Savaşı sonrasında göçmenlerin geçici iskân mıntıkalarından birisi olan Samsun’daki yaşamlarını ve daimi iskân bölgelerine gidişlerini, karşılaştıkları sorunları ve çözümlerini araştırmacıya sunulan yeni arşiv tasnifleri ışığında ortaya koymaktır.
1. Kırım ve Kafkas Göçmenlerinin Yolculuğu
Ruslar, Kırım Savaşı’nda Kırım Tatarlarını müttefik devletlerle işbirliğiyle suçluyordu ve onlara türlü baskılar yapıyordu8. Bunun üzerine Gözleve’deki Türk kuvvetleri komutanı 14 Nisan 1856’da İstanbul’dan bölge halkının göçü için izin talebinde bulundu9.
Kafkasya’da ise Ruslar, Kırım Savaşı’nda aldığı yenilginin ezikliğini bastırmak istercesine bütün güçleriyle harekete geçti. Bölgedeki Müslüman köyleri Ruslarca yakılıp yıkıldı. Sohumkale’deki İngiliz konsolosu Dikson’a göre “Ruslar tarafından, hiçbir yerlinin bölgede kalmasına izin verilmedi”10.
1861 yılında Kafkasya’yı ziyaret eden Rus Çarı II. Alexander, işgalden vazgeçmesi için başvuran bir heyete: “ Ya gösterilecek yerlere ya da Türkiye’ye göç edersiniz.” cevabını verdi11. 1864’te ise Müslüman toplulukların bir ay içinde Kafkasya’yı terk etmelerini istedi. Terk etmeyenlere savaş esiri muamelesi yapacağını ilân etti12.
Rus Çarının talimatı zaten başlamış olan göçü daha da hızlandırdı. Genellikle deniz yolunu tercih eden göçmenler için yeterli ulaşım aracı olmadığı gibi ulaşım fiyatları da yüksekti. Ulaşım için Fevaid-i Osmaniye, Tersane-i Amire, Tuna Kumpanyası, Bursa Şirketi ve Rus kumpanyasına ait vapurların yanında Türklere ait eski balıkçı tekneleri de kullanılıyordu. Rus yetkililere göre Çerkezler, Türk tekne sahipleriyle doğrudan pazarlık yapıyorlardı. Tekne sahipleri, teknelerinin tonajı üzerinde insanı tekneye tıka basa doldurup Karadeniz’e açılmaktaydı. Bu da deniz kazalarına davetiye çıkarıyordu13. Pek çok göçmen yolculuk öncesinde bekleme kamplarında hastalanmıştı. Kış mevsiminde yolculuk sırasında da aç ve çıplak oldukları ve sıkışık durumda seyahat ettikleri için bitkin düşmüşlerdi. Göçmenlerin pek çoğu ya yolculuk esnasında ölmüş ya da hastalıklı olarak Osmanlı topraklarına ulaşmıştı. Her gemiden 5–10 ölü çıkartılıyordu14. Tüm bu zorluklar içerisinde yapılan deniz yolculuğu sırasında veya Osmanlı limanlarına vardıktan sonra tahminen 500.000 kişi hayatını kaybetmiştir15. Bununla birlikte sağ kalanlardan hasta olan yüzlerce göçmen Samsun iskelesine ulaşırken, pek çok ceset de Karadeniz sahillerine vuruyordu16. İstanbul’daki Rus elçisi İgnatiyef Petersburg’a gönderdiği bir raporda “Düşmanlarımız mahvoluyor” diyerek göçmenlerin yolculuk esnasında içinde bulunduğu elim ve vahim durumu özetliyordu17.
Uzun ve yorucu yolculuk sonucunda yüz binlerce Kırım ve Kafkasyalı Osmanlı topraklarına ulaşabildi. Doğrudan Samsun’a ulaşan göçmenlerin yanında önce Trabzon’a gelip, sonradan daimi iskân bölgelerine gönderilmek üzere Samsun’a sevk edilen göçmenlere de rastlanmaktaydı18.
Çeşitli yollarla Osmanlı topraklarına ulaşan göçmenlerin sayısı her geçen gün artmaktaydı. Osmanlı Devleti, her ne kadar Ruslarla göçler hususunda antlaşma yapmışsa da bu boyutta bir göç hadisesini istemiyor hatta beklemiyordu19. Osmanlı hükümeti, Müslümanların mümkün olduğunca anavatanlarında kalmaları görüşündeydi. Ancak Rusların, Müslümanlara uyguladığı yoğun baskı karşısında Osmanlı Devleti, göçlerin önünü alamadı ve göçmenleri kabul etmek zorunda kaldı. Petersburg’daki İngiliz sefiri Lord Napier, Rusların bölgedeki Müslümanları zorla göç ettirdiğini ve Osmanlı Devleti’nin göçmenleri kabule mecbur kaldığını ifade ediyordu20.
2. Göçmenlerin Samsun’daki Yaşam Koşulları
2.1. Göçmenlerin Samsun’da Geçici İskânı
Kırım Savaşı sonrasında Samsun’a gelen göçmenler Canik sancağı21 dâhilindeki kasaba ve köylerde, göçmen kamplarında ve kısa süreliğine çadırlarda iskân olunmaktaydı. Kaza merkezlerinde ve köylerde iskân olunanların hepsi daimi statüde iskân edilen göçmenlerden oluşmamaktaydı. Bunlardan bir kısmı hava şartları dolayısıyla daimi iskân yerlerine gönderilmeyi bekleyen göçmenlerdi. Örneğin Ekim- Kasım 1860 ile 16 Şubat 1861 tarihleri arasında Samsun’a gelen 3.010 göçmenden bir kısmı Canik Sancağı dâhilinde iskân edilirken; kalanlar, geçici olarak Amasya Sancağı’na ve Rumeli’ye sevkedilmek üzere İstanbul’a gönderildiler22. Bununla birlikte Akçay, Terme ve Havza’nın köylerine muhtelif tarihlerde göçmen yerleştirilmiştir23.
Göçmenler, Çarşamba tarafına iskân olunmak üzere önceleri kayıklarla naklediliyordu. Ancak göçmen taşıyan bazı kayıkların batması üzerine karayolu kullanılmaya başlandı. Çarşamba’da Kumluk mevkiinde yerleştirilen göçmenler için en önemli sorun, arazilerinin bataklık olmasıydı. Bu nedenle göçmenler arasında hastalık ve ölüm vakaları görülmesi üzerine hükümet, Çarşamba tarafındaki göçmenlerin uygun yer bulununcaya kadar Kavak’ta geçici iskân edilmelerini sağladı. Kavak’ta geçici iskân edilen göçmen kabile reislerine mizaçlarına uygun boş arazi bulmaları talimatı verilince, onlar da bir takım zorluklardan sonra Ladik’te Akpınar dağının eteklerine yerleştiler24. Ancak bu göçmenlerin iskânında devlete ait boş arazileri tapusuz olarak kullanan kişilerin muhalefetiyle karşılaşıldı. Aynı zamanda bu kişilerin siyasi nüfuzlarını kullanarak göçmen iskânını geciktirdikleri görüldü.
Göçmen nüfusunun fazlalığı dolayısıyla kaza ve köylere yerleştirilemeyenler; Kılıçdede, Kurupelit, Dereköy, Derbend ve Kumcağız’daki göçmen kamplarına yerleştirildiler25. Ayrıca göçmenlerin sefaletten kurtulup, uygun yerlere yerleştirilmeleri için bölgenin önde gelen hanedan veya kişileri de arazi bağışlamaktaydılar. Örneğin Hazinedarzade Said Bey tarafından bağışlanan Kızılkoruluğu’na bir kısım göçmen yerleştirildi26.
Samsun’a gelen göçmen sayısı o kadar fazlaydı ki Kılıçdede Dergâhı önündeki kumsaldan Çarşamba tarafındaki Kabakum mevkiine kadar yaklaşık 80.000 göçmen açıkta toplanmıştı27. Sonradan gelen göçmenler Giresun, Ünye ve Sinop iskelelerine yönlendirilmeye çalışıldıysa da bundan olumlu netice alınamadı.
Geçici olarak değişik yerlerde iskân edilen göçmenlerin ihtiyaçları genellikle mal sandığından ve Müslüman ahali tarafından karşılanıyordu28. Bununla birlikte hükümet masrafların artması üzerine Aralık 1863’te göçmenlere yardımlar yapılmasına yönelik ilânlar yayınladı29. İlân sonrasında Tekfurdağı, Gelibolu, Kastamonu ve Çankırı sancaklarından Samsun’daki göçmenlere aynî ve nakdî yardımlar gönderildi30.
2.2. Göçmenlerin Barınma Sorunu
Göçmenlerin barınma sorunu göçmen bulunan idari birimlerin mülkî amirlerine gönderilen talimat doğrultusunda çözülmeye çalışılmaktaydı. Talimatta göçmenlerin birer ikişer hane olmak üzere köy ve kasabalara dağıtılarak masraflarının yerli ahali tarafından karşılanması istenmekteydi. Ayrıca miri ve metruk arazi ile sahipsiz hanelere göçmenler yerleştirilecek, tamir işlerinde yerli ahalinin desteği sağlanacaktı. Bununla beraber göçmenler ortakçılık ve amelelik yapacak veya hali vakti yerinde olan ahali de göçmenlere yardım edecekti.
Göçmenler münferiden iskân olunmalarına karşı çıkıp, kabile olarak bir arada iskân olunmayı istiyorlardı. Bu isteğe yönelik olarak hükümet, miri ve metruk araziler üzerine her biri 250 kuruşu geçmeyecek şekilde otuzar kırkar hane yapılmasına karar verdi. Hanelerin yapılacağı arazinin suyu ve havası göçmenlerin uyum sağlayabileceği özellikte olacaktı31. Masraflar öncelikle kaza halkından toplanacak iane ile karşılanacaktı. Eğer halktan toplanan yardımlar yeterli olmazsa açık hazinece kapatılacaktı.
Göçmenler için yapılan evlerde dikkat edilecek bir husus da evlerin ebniye nizamnamesine uygun yapılmasıydı. Hükümet, Canik mutasarrıflığını nizamnamenin uygulanmasına dikkat etmesi için uyarmıştı32. Ancak Mert Irmağı çevresinde Müslüman göçmenlere ev yapılması için tahsis edilen Kumluk mevkiine arsa mülkiyeti ve bina ruhsatı olmadan 54 tane kulübe şeklinde kaçak ev yapıldı33. Otuz yıl boyunca yıkılmayan bu kaçak evler, II. Meşrutiyetin ilânı ile çıkartılan imar affı kapsamında yalnızca ruhsat tezkeresi harcı alınarak yasal hale getirildi34.
Müslüman ahali göçmenlere yardımcı olmakla beraber zamanla ekonomik yükün artması, tapusuz kullandıkları orman ve meraların ellerinden alınıp göçmenlere verilme olasılığından dolayı çevrelerinde göçmenlerin iskânına karşı çıkmaya başladılar. Ayrıca göçmenlerin huzur bozucu davranışlarından çekinmeleri bu karşı çıkışa etkendi. Hükümet, gelen şikâyetler üzerine mahalli yöneticilerden bu tür sorunları çözme hususunda gayret göstermelerini istedi35.
2.3. Sağlık Sorunları
Gelen göçmenlerin yarıya yakını karahumma, tifüs ve çiçek gibi hastalıklara yakalanmıştı. Hastalarla ilgilenenlere hastalığın sirayet ettiği görüldüğünden Samsun’da halk ve görevliler hastalığa yakalanmaktan korkuyorlardı. Mekteb-i Funûn-i Tıbbiye’den ısrarla doktor istenmesine rağmen bir doktora 4–5 bin hasta düşmesinden ve hastalık kapma korkusundan bölgeye gitmeye istekli kimse yoktu36. Hükümet, 1864’ün Ocak ayındaki doktor talebine ancak Ağustos ayında Mahmud Yusuf Efendi’nin görevlendirilmesiyle cevap verebildi37. Doktor sıkıntısı çekildiği sırada Samsun karantina tabibi de vefat etti. Samsun karantinası için hükümet, 1.000 kuruş olan karantina doktoru maaşını ancak 2.000 kuruşa çıkarttığında doktor bulabildi38. Karantina doktorunun yokluğunda bir kısım hasta göçmen Samsun’dan posta vapurlarıyla İstanbul’a gönderilip, Haydarpaşa’da karantinaya alındı39. Tüm çabalara rağmen 19 Mayıs 1864 günü Trabzon’daki İngiliz konsolosunun raporuna göre, Samsun’a yaklaşık 40.000 kişi indirilmiş ve 48 saat içerisinde 500 kadar göçmen ölmüştür40.
Mayıs 1864’ten Şubat 1865’e kadar Samsun’daki ölü sayısı 11.774’tür. Samsun merkezinde 1864 Ağustosunda günde ortalama 15–16 kişi vefat ederken, sonraki tarihlerde bu sayı 2-|3’e düşmüştür. Kurupelit’te 30–40, Kılıçdede ve Terme’de 45–50, Çarşamba’da da bu sayı 55 civarındadır41.
Samsun’da doktor sıkıntısı çekilmesi ve hasta sayısının fazla olması ölüm oranlarının yüksek olmasının birinci sebebi olarak görülebilir. Ölümlerin diğer bir sebebi Samsun’da iskân için yeterli arazi yokluğundan göçmenlerin bataklık bölgelere yerleştirilmeleridir42.
Hükümet, sonradan göçmenlerin sağlık koşullarının iyileştirilmesine yönelik bir hastane açıp, çocuklara aşı yapmak ve hastalara bakmak için memurlar görevlendirdi43. Hükümet, 1867 yılından itibaren Abaza kabileleri daha gelmeden Trabzon, Canik ve Sinop’a İstanbul’daki hastanelerden birer doktor göndererek tedbiri önceden almaya çalıştı. Ayrıca bu doktorların Müslüman olmasının daha uygun olacağını özellikle belirtti44.
2.4. Göçmenlere İaşe ve Giyecek Yardımı
Samsun’a gelen göçmenlerin çoğu aç ve çırıl çıplak olup üzerlerinde setr-i avret edecek elbiseleri dahi yoktu45. Açlıktan bitkin düşmüş göçmenler arasında soğuklara dayanamayıp ölenler oldu. Bunun üzerine askeri depolardaki eski askerî kıyafetler Samsun’a gönderilerek göçmenlere dağıtıldı. Ayrıca Tophane dairesinde çalışanlar da yeni elbiseler yaptırıp Canik ve Amasya’ya gönderdiler46. Samsun yerli ahalisinden toplanan yardımlarla gömlek ve hırka tedarik edilerek göçmenlere dağıtıldı47.
Göçmenlerin iaşe meselesine gelince 1865 yılına kadar her göçmen için yüzer dirhemden ortalama 12.000 kiyye ekmek pişirilmekteydi. Yerli ahalinin ekmek tüketimi de göz önüne alınarak sıkıntı çekilmemesi için Amasya ve çevre kazalardan ekmek ihtiyacının karşılanması yoluna da gidilmekteydi48. Ancak göçmen sayısındaki artışla ekmek üretimindeki artışın paralellik göstermemesi, memurların sorumsuzca davranışları49 ve bazı fırıncıların hastalığa yakalanma korkusuyla fırınlarını kapatmaları sonucunda ortaya bir takım sıkıntılar çıkmıştır50. 1864’te yaşanan durumu İtalyan Doktor Barozzi, “İnsanlar uzun süre bitkiler, bitki kökleri ve ekmek kırıntılarıyla yetindiler.” sözleriyle ifade etmektedir51.
İaşe tedarikinde yaşanan sorunlardan biri de ekmeğin gramajının eksik olmasıydı. Fırıncılar, üç günde bir kaza meclisine çağrılıp, ekmeğin gramajı ve pişkinliği konusunda uyarılmaktaydı. Buna rağmen Kumcağız mevkiindeki göçmenler için ekmek üreten Bafralı üç fırıncının ekmekleri eksik gramajlı çıkmıştır52. Bu konuda tedbirler arttırılıp, yolsuzluk yapanlara para cezası verilmiştir.
1865 yılında yayınlanan talimatnamede ekmek ihtiyacının karşılanması sorununa da değinilmiştir. Ekmek ihtiyacının karşılanması için kaza meclislerinden bir kâtip ile göçmenlerden hoca veya ihtiyarlarca önce göçmenlerin sayısı tespit edilecek, ardından on yaşına kadar olanlara yüz dirhem, yukarısına da yarımşar kiyye ekmek verilecekti. Fırınlara yapılan ödemelerin listesi aylık olarak tanzim edilip İstanbul’daki Muhacirin Komisyonu’na gönderilecekti53.
Göçmen sayısının beklenenin üzerinde olmasından dolayı 1865 yılındaki talimatnamenin altıncı maddesine göre daimi iskân tarihi itibariyle üç yıl geçmiş olanlar öşür vergisi ödeyecekti. Alınan bu vergi sonradan gelen ve geçici olarak iskân edilen göçmenlere ekmeklik ve tohumluk ihtiyacını karşılamak üzere verilecekti.
Samsun’a gelen göçmenlerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi için yapılan çalışmaların düzenli olarak yürütülmesi ve denetlenmesine yönelik bir takım tedbirler de alınmaktaydı. Bu bağlamda 1860 yılında Canik mutasarrıflığınca liva meclis azası Numan Ağa göçmenlere yönelik yapılan çalışmaları yürütmekle görevlendirildiyse de hükümet, bu görevlendirmeyi uygun bulmayıp merkezden görevlendirmeler yaptı. 1861’de Binbaşı Davud Efendi, 1863’te Salih Bey, 1864’te Yaver Efendi Canik sancağındaki göçmen işleri için görevlendirilen memurlardı54. İskân memurlarının suiistimalleri neticesinde göçmenlere verilen arazilerin, 1869 yılında muhacirin talimatında belirtilen miktardan fazla veya eksik verilmesi durumunun düzeltilmesi için Anadolu dört bölgeye ayrılıp, her bölgeye yeni memurlar gönderildi. Bu meyanda Trabzon sancağı, Canik Sancağı ve Lazistan sancağından sorumlu olarak Besim Efendi Trabzon vilayetine gönderildi. Besim Efendi, vilayet merkezinde ikamet edecek; ancak gerek görürse kaza ve livaları dolaşacaktı55.
2.5. Göçmenler ve Samsun’da Asayiş
Samsun’a göçmen gelmesiyle birlikte bir takım asayiş problemleri ortaya çıktı. İlk olarak iskân olunacakları mahallere gitmek istemeyen göçmenlerle iskân olundukları halde bulundukları arazileri terk edip Samsun’a gelenler sokaklarda başıbozuk bir halde gezmekteydiler. Bunların sayıları birkaç bini bulmaktaydı. Oysa iskân olunan göçmenlerin Osmanlı tabiiyetine geçtikleri için kadim Osmanlı tebaası gibi kanunlara uymaları gerekmekteydi. Kabile şeklinde yaşam tarzını Osmanlı topraklarında da devam ettiren göçmenler, vatan-ı asliyelerine döneceklerini söyleyerek mürur tezkeresi almaksızın Sivas ve Konya gibi eyaletlerden kalkıp Samsun’a kadar gelebiliyorlardı. Hükümet ise Anadolu’da iskân olunan göçmenlerin yerlerini izinsiz terk etmelerine mâni olunmasını, gerekirse tevkif edilerek uygun mahallere iskânlarının sağlanması talimatını veriyordu56. Talimata binaen iskân yerlerini terk etmiş olan göçmenler, misafir olarak birçok köye ve uygun mahallere dağıtıldılar. Ancak bu önlemler dahi sorunları çözmeye yetmedi. Bu defa da göçmenler yerli halkın malına-mülküne musallat olmaya başladılar. Asayişin sağlanamadığı bu ortamda Samsun’da yaklaşık 25.000 at, öküz veya davar göçmenlerce çalınmıştır57. Durumdan şikâyetçi olan Müslüman halk yerel memurlara başvururken, Ermenilerin de Batılı konsoloslara müracaat ettikleri görülmekteydi58.
Göçmenlerin silah taşımaları da asayiş bozukluğuna yol açmaktaydı. Silah neredeyse Çerkez göçmenlerinin ayrılmaz bir parçasıydı. Hicri 1286 tarihli Trabzon vilayet salnamesi, Çarşamba kazasındaki Çerkez göçmenlerinin altı defa patlar tabanca ve tüfenk ve kama imal edip, Samsun ve sair yerlerde sattıklarını belirtmektedir59. Silah yapan göçmenler, silah taşımamaları için defalarca ikaz edilmişler; ancak bu alışkanlıklarından vazgeçmemişlerdir.
Osmanlı hükümeti, Samsun’daki asayişin sağlanması için 1864 yılında Yüzbaşı Hüseyin Ağa nezaretinde 20 zabıta ile üç teftiş zabitini durumu tahkik etmek ve göçmenleri kontrol altına almak için Samsun’a gönderdi60. Ayrıca yapımına önceden başlanmış olup bitirilememiş kışlanın ödenek ayrılarak hemen bitirilmesi hususunda ve IV. Ordu’ya bağlı bir veya iki bölüğün buraya konuşlandırılmasının da asayişin sağlanmasında etkili olabileceği üzerinde fikirler beyan edildi61. Hatta suçları sabit olanların cezalandırılmaları görevi de IV. Ordu’ya verildi. 1869 yılında göçmenlerin durumunu denetlemek için Trabzon’a gönderilen Besim Efendi’ye kabile reislerini kanunlara ve silah taşıma yasağına uymaları için ikaz etme görevi de verildi62.
Çerkez göçmenlerinin yaptığı yasadışı işlerden biri de kadın ve çocuk ticaretiydi. Örneğin İstanbul’da bir tüccardan alınan beş çocuğun ikisinin ailesinin Çarşamba’da, ikisinin Samsun’da, birinin de Trabzon’da olduğu tespit edilmiştir. Bu çocukların dördü yedi yaşında, biri dokuz yaşında olup amca, amcaoğlu ya da kardeşi gibi yakınları tarafından 2.750- 3400 kuruş arasında satılmışlardır63. 1865 yılında Sadrazam, Çerkezlerin bulunduğu yerlerin valilerini bu konuda önlem almaları için uyarmıştır. Ancak soruna hiçbir çözüm getirilememiştir64.
3. Göçmenlerin Daimi İskân Yerlerine Nakledilmeleri
Geçici olarak Samsun’da bulunan göçmenler, kış mevsimi bitiminde genellikle Ankara, Sivas, Konya, Erzurum, İzmid ve Amasya’ya sevk edilirken az da olsa Rumeli’ye de gönderilmişlerdir. İskân bölgelerine sevk edilen göçmenlerin ellerinde varsa pasaportları alınıyor65 ve isimlerinin yazılı olduğu bir deftere kaydolunup göçmenin komisyonuna gönderiliyordu66.
Göçmenlerin Samsun’dan daimi iskân bölgesine kadar yapacakları yolculukta rahatlarını temin etmek amacıyla kendilerine yardımcı olmak için hayvan tedarik ediliyor; dilini anlamadıkları bir ülkede, yolunu bilmedikleri topraklara giden göçmenlere gerekirse mihmandarlar da eşlik ediyordu67. Ayrıca yolculuk esnasında ihtiyaçlarının karşılanması için, 15 yaşından büyüklere iki kuruş, küçüklere ise bir kuruş yevmiye verilmekteydi68. Sevkıyat sırasında her zaman olduğu gibi Müslüman ahali göçmenlere yardımcı olmaktaydı. Özellikle ahali Samsun-Amasya arasında nakliye işini belirli bir ücret karşılığı yaptıkları halde, devletin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıdan ve muhacirlerin durumundan dolayı sonradan ücret talebinden vazgeçmiştir69.
İskân edilecekleri bölgelere gönderilecek olan göçmenler, zaman zaman iskân yerlerini beğenmeyip ellerindeki iskân olunacakları yeri belirten pusulaları yok edip, arzuladıkları yönde, kabile olarak topluca iskân edilebilecekleri arazi talep ediyorlardı70. Bu tür taleplerin çözümü de genellikle kabile reislerinin bizzat İstanbul’a gidip, muhacirin komisyonu yetkilileriyle görüşmeleriyle sağlanıyordu71. Bu görüşmeler sonucunda çıkan karar genellikle yerli ahaliye zarar vermedikçe göçmenlerin istedikleri yerlere iskân edilmesi şeklinde sonuçlanmaktaydı72.
Sonuç
Kırım Savaşı sonrasında Samsun’da iç göç ve dış göç olmak üzere iki yönlü göç hareketi yaşanmaktaydı. Kırım ve Kafkasya’dan Rusya’nın baskıları sonucu Osmanlı topraklarına göç etmek zorunda kalanlar ve Rusya’nın kışkırtması ile Osmanlı topraklarını terk ederek Rusya’ya göç eden binlerce gayrimüslim tebaa bu göç hareketlerini oluşturmaktadır. Rusya’ya göç eden gayrimüslim Osmanlı vatandaşları genellikle işsiz taifesindendi. Bunlar Rus topraklarında kaldıkları süre içerisinde aradıkları huzuru bulamayınca Osmanlı hükümetinin yardımıyla geri dönüp, eski topraklarına yerleştirildiler.
Samsun’a gelen Müslüman göçmenler ise genellikle geçici olarak kazalarda, köylerde veya göçmen kamplarında iskân edildiler. Geçici iskânları süresinde göçmenlerin sağlık, iaşe, barınma ve giyecek ihtiyaçları devletin özellikle de yerli Müslüman ahalinin yardımıyla karşılandı. Bununla birlikte zaman zaman yerli halkın çıkarlarının zedelenmesi, hastalık bulaşma ihtimali ve göçmenlerin agresif davranışları dolayısıyla yerli halk ile göçmenler arasında sorunlar yaşanmıştır.
Kırım ve Kafkas göçmenlerinin Samsun’da nüfusun artması ve bataklıkların kurutulmasına yaptıkları olumlu katkının yanında bölgede yasadışı işlerin de yaygınlaşmasında olumsuz rolleri görülmektedir. İnsan ticareti, hırsızlık, kaçak yapılaşma bunlardan bazılarıdır. Osmanlı hükümeti, çeşitli tedbirlerle asayişi sağlamaya çalışmışsa da yerel yetkililerin ihmali dolayısıyla kaçak yapılaşmanın önü alınamamış, bu sorun ancak II. Meşrutiyetin ilânı dolayısıyla çıkarılan imar affı ile sözde çözülebilmiştir.
Kaynakça
Başbakanlık Osmanlı Arşivi
1. Sadaret Tasnifi
Sadaret Mühimme Kalemi Evrakı (A.MKT. MHM)
Sadaret Nezaret ve Devair Evrakı (A. MKT. NZD)
Sadaret Umum Vilayet Evrakı (A.MKT. UM)
2. İrade Tasnifi
İrade Hariciye (İ.HR)
İrade Meclis-i Mahsus (İ.MMS)
İrade Meclis-i Vala (İ.MVL)
3. Dahiliye Tasnifi
Dahiliye Muhaberat-i Umumiye İdaresi (DH.MUİ)
Dahiliye İdare
Salnâmeler
Trabzon Vilayet Salnâmesi H. 1286
Trabzon Vilayet Salnâmesi H. 1287
Araştırma Eserler
Bala, Mirza,” Çerkesler”, İslam Ansiklopedisi, c.3, İstanbul 1993,s.375–386
Darkot, Besim, “ Samsun”, İslam Ansiklopedisi, c.10, İstanbul 1993, s. 172–178
Doğanay, Hayati, Türkiye Beşerî Coğrafyası, Ankara 1994
Goç, Van P. Beynelmilel Usûl-i Temsîl İskân-i Muhâcirin, Mütercimi: Habil Adem, İstanbul 1334
Hızar, A.H. “ Kuzey Kafkas Türk Kültürü ve Yardımlaşma Derneği”, Türk Göçmen ve Mülteci Dernekleri Federasyonu, İstanbul 1962,s. 53–58
İpek, Nedim,“ Canik Sancağı’nın Nüfusuna Dair Bir Değerlendirme”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, S. 12/1, Samsun 1999,s. 29–45
İpek, Nedim, “Balkanlar’dan Rusya’ya Bulgar Göçü ve Geri Dönüş (1861- 1862)”, 60. Yılında İlim ve Fikir Adamı Prof. Dr. Kâzım Yaşar Kopraman’a Armağan, Yay. Haz: E. Semih Yalçın, Ankara 2003, s.396–411.
İpek, Nedim, “Kafkaslar’daki Nüfûs Hareketleri”, Türkiyat Mecmuası, c. XX, İstanbul 1997,s. 273–313
İpek, Nedim, “Kafkaslar’dan Anadolu’ya Göçler (1877–1900)”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, S.6, Samsun 1991,s.97–134
Karpat, Kemal H.“ Avrupalı Egemenliğinde Müslümanların Konumu Çerkeslerin Sürgünü ve Suriye’deki İskânı”, Çerkeslerin Sürgünü 21 Mayıs 1864 (Tebliğler, Belgeler, Makaleler), Ankara 2001,s.78-111
McCarthy, Justin, Ölüm ve Sürgün Osmanlı Müslümanlarına Karşı Yürütülen Ulus Olarak Temizleme İşlemi 1821- 1922, çev: Bilge Umar, İstanbul 1998
Pinson, Marc, “ Kırım Savaşı’ndan Sonra Osmanlılar Tarafından Çerkeslerin Rumeli’ne İskanı”, Çerkeslerin Sürgünü 21 Mayıs 1864 ( Tebliğler, Belgeler, Makaleler), Ankara 2001,s. 52–77
Pinson, Mark, “ Russian Policy and The Emigration of The Crimean Tatars to The Ottoman Empire, 1854–1862”, Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, 1972/1, İstanbul 1972, s. 37–55
Pinson, Mark, “ Russian Policy and The Emigration of The Crimean Tatars to The Ottoman Empire, 1854–1862”, Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, 1973–74/ 2–3, İstanbul 1974, s. 101–114.
Saydam, Abdullah, Kırım ve Kafkas Göçleri (1856–1876), Ankara 1997
Saydam, Abdullah, “ The Migrations From Caucasus and Crimes and The Ottoman Settlement Policy (1856- 1876)”, The Great Ottoman- Turkish Civilisation, vol: II, Ed: Kemal Çiçek, Ankara 2000,s. 584–593
Tulum, Cahit, “ 1864 Göçü ile İlgili Bazı Belgeler”, Çerkeslerin Sürgünü 21 Mayıs 1864 ( Tebliğler, Belgeler, Makaleler), Ankara 2001,s.7–51
Vozgrin, Valeri, “Çarlık Zamanında Kırım’da Türk Milli Hareketi”, Türkler, c. 18, Ankara 2002,s. 471–484
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder