2- DİYARBEKİRLİ KÂZIM (İNANÇ) PAŞA VE 6 MAYIS 1919 TARİHLİ TALİMATNAME
“Mesuliyet yükü her şeyden, ölümden de ağırdır.”
“Her an tarihe karşı, cihana karşı hareketimizin
hesabını verebilecek bir vaziyette bulunmak lâzımdır.”
Kemal ATATÜRK
Kafasında taşıdığı fikirleri Kâzım (İnanç) Paşa’ya âdeta açıklarcasına anlatan Mustafa Kemal Paşa: “Ben zaten şu veya bu suretle Anadolu’ya geçmek fırsatını arıyordum” diyor.
Mustafa Kemal Paşa, müfettişlik yetki ve sorumluluklarını ihtiva eden 6 Mayıs 1919 tarihli talimatnameyi Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi (Genel Kurmay Başkanı) Fevzi (Çakmak) Paşa’nın o zaman raporlu olması dolayısıyle İkinci Başkan Diyarbekirli Kâzım (İnanç) Paşa’ya hazırlattırıp, Harbiye Nazırı Şakir Paşa’ya mühürlettirmiştir. Profesör Gotthard Jaeschke’nin de belirttiği gibi, Mustafa Kemal’in 1926’da yazdırdığı ve 1944’de yayınlanan hatıralarında anlattıkları ile Kâzım İnanç Paşa’nın 1933 yılında Cumhuriyet Gazetesi’ne yaptığı açıklama, esas itibariyle birbirine uymaktadır15. Böylece her iki hatıra vasıtasiyle bu tarihi talimatnamenin nasıl meydana getirildiğini ve bu arada Kâzım İnanç Paşa’nın bu konuda oynadığı rolü tereddütlere yer vermeyecek şekilde öğrenmek mümkün olmaktadır.
Mustafa Kemal Paşa gerçekten, o zaman sık sık görüştüğü Kâzım (İnanç) Paşa’dan arzu ettiği talimatnameyi hazırlatmak hususunda büyük anlayış ve yardım görmüştür. Hatta O, Kâzım Paşa’yı fikren kendine yakın görmüş olmalı ki, ona düşüncelerini ihsas etmekten çekinmemiştir.
Mustafa Kemal Paşa, Harbiye Nazırı Şakir Paşa’dan Samsun ve havalisindeki olayların araştırılmasına dair görev teklifi alınca, Genel Kurmay Başkanlığı Dairesi’ne gitmiş ve durumu Genel Kurmay İkinci Başkanı Kâzım Paşa’ya açmıştır. Orada ona hemen hemen bütün düşüncelerini anlatan Mustafa Kemal, sözlerini, ‘ ‘Ben zaten şu veya bu suretle Anadolu ‘ya geçmek fırsatım arıyordum. Madem ki onlar teklif ettiler, fırsattan mümkün olduğu kadar istifade etmeliyiz” şeklinde cümlelerle bitirmiştir16.
İtilâf Devletlerinin dikkatlerini üzerine çekmemek düşüncesiyle o günlerde orduyu küçültmek ve yeni makamlar ihdas etmekle meşgul olan Genel Kurmay Başkanlığı’nın, Mustafa Kemal Paşa’ya Samsun ve havalisindeki olaylarla ilgili bir görev bulması pek güç olmamıştı. Öte yandan daha önce Mersinli Cemal Paşa’nın Konya’da Yıldırım Kıtaatı Müfettişliği’ne tayin edilmiş olması (2 Şubat 1919), bu hususta önemli bir kolaylık sağlamıştı. Fakat, Mustafa Kemal Paşa memuriyetin şekline değil, verilecek yetkinin mümkün olduğu kadar geniş olmasına önem veriyordu. Kâzım Paşa, “Zaten ordu müfettişlikleri meselesi var. Sen o taraflara ordu müfetişi unvaniyle gidebilirsin” deyince, O “Unvanın ehemmiyeti yok. Şimdi Harbiye Nazın ile konuş; benden ne istiyorlar tespit et; üst tarafını kendimiz yaparız” diyerek bu konuda asıl düşüncesini açığa vurmuştur.
Mustafa Kemal Paşa arzu ettiği talimatnameyi hazırlatıp imzalatmak hususunda Diyarbekirli Kâzım İnanç Paşa’dan büyük anlayış ve yardım görüyor.
Kâzım (İnanç) Paşa Harbiye Nazırı Şakir Paşa’nın görüşünü alıp döndükten sonra, Mustafa Kemal ona: “Onlar ne istiyorlarsa, azamisini ilâve ederek bir talimatname kaleme alınız; yalnız bir noktayı ben not ettireyim” demiştir. Mustafa Kemal 1926 yılında yazdırdığı hatıralarında o zaman talimatnameye eklettirdiği maddeler hakkında şunları söylemektedir: “Mümkün olduğu kadar Anadolu’nun her tarafına emir vermeli idim. istediğim bir madde, Samsun’dan başlayarak bütün şark vilâyetlerinde bulunan küvetlerin kumandanı olmaklığım ve bu kuvvetlerin bulunduğu vilâyetler ve valilerine doğrudan doğruya emir vermekliğimdi. Bir başka madde, bu mıntıka ile herhangi bir temasta bulunan askerî ve idarî makamlara işarlarda (yazı ile bildirme) bulunabilmekliğimdi.”
Mustafa Kemal Paşa talimatnamede yer almasını istediği bu maddeleri dikte etirdikten sonra, Kâzım Paşa’ya tekrar; “Onların arzularını bir araya topla; fakat sonuna bu iki maddeyi ilâve et” demiştir. Kâzım Paşa o zaman, onun esas gayesi hakkında bir şeyler sezinlemiş olacak ki, “Birşey mi yapacaksın” diye sormaktan kendini alamamıştır. Mustafa Kemal Paşa da, ‘ ‘Evet... Birşey yapacağım. Bu maddeler olsada olmasa da yapacağım’’ şeklinde karşılık vermiştir. Kâzım Paşa gülerek “Vazifemiz, çalışacağız” demiştir17.
Mustafa Kemal bu sözleri söylediği sırada herkes herşeyden ümidini kesmiş bulunuyordu. Bu ortam içinde, onun söylediği bu sözler, Türklüğün azim ve iradesini göstermesi bakımından dikkate şayandır.
Mustafa Kemal Paşa ertesi gün müsveddeyi okuyup, tekrar bazı tashih ve ilâvelerde bulununca, Kâzım Paşa dayanamamış ve “Salâhiyetin bu kadarı da çok fazla olmaz mı Paşam? Çünkü korkarım ki, Nazır kabul etmemezlik eder” diye onu ikaz etmek ihtiyacını duymuştur.
Kâzım (İnanç) Paşa son şeklini alan talimatnameyi Harbiye Nazırı Şakir Paşa’ya götürmüş ve imzasına arzetmiştir. O gün hasta bulunan Harbiye Nazın Şakir Paşa, talimatnameyi Kâzım Paşa’ya okutmuş; fakat okuma işi daha bitmeden “Paşa oğlum, siz üçüncü (9.) Ordu Müfettişliği değil, bütün Anadolu’da sahib-i nüfuz bir müfettişlik ihdas etmişsiniz, bu nasıl şey” diye yetkinin genişliği karşısında hayretini belirtmekten kendini alamamıştır. Kâzım Paşa, “Hayır efendim, müfettişliklerin kendi hududuna mücavir (komşu) kıtaat ve vilâyetlerde de temasta bulunması vazifemizin mesul ve mevzuuna dahildir. Tabirimiz umûm Anadolu müfettişliği sarahatinde ifade etsek dahi yeniden bir şey ihdas etmiş olmuyoruz” gibi bir açıklamada bulunduysa da, Şakir Paşa’yı ikna etmesi mümkün olamamıştı. Ancak Paşa, “İmzaya lüzum yoktur; yalnız mühürlersin” diyerek ona mührünü vermiştir18. Mustafa Kemal Paşa bu kadarını yeterli bulmuştur. Ayrıca o, Kâzım Paşa’nın itirazlarına rağmen, son olarak talimatnameye ‘ ‘Müfettişlik lüzum gördükçe doğrudan doğruya Sadrazam Paşa ile muhabere eder” kaydını koydurmuştur19.
6 Mayıs 1919 tarihli tarihî talimatname âdeta Mustafa Kemal Paşa’nın eseri olarak ortaya çıkıyor.
Mustafa Kemal Paşa’yı tasavvur ve gayesine ulaştıracak olan tarihi talimatnamenin tam metni şöyledir:
Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Dairesi
Şube
I Numara
Dokuzuncu Ordu Kıtaatı Müfettişliğine
verilecek talimat suretidir.
Dokuzuncu Ordu Kıtaatı Müfettişliği’ne ait vezaif Zât-ı âlinizin Dokuzuncu Ordu Kıtaatı Müfettişliği’ne tayini İrade-i Seniyye-i Cenab-ı Padişahi şerefsüdur (Padişah emri) buyrulmuştur. Ancak işbu müfettişlikteki vezaif-i âlileri), yalnız askerî olmayıp müfettişliğin ihtiva eylediği mıntıka dahilinde aynı zamanda da mülkîdir.
1. İşbu müşterek vezaif (görevler) şunlardır:
a) Mıntıkada asayiş-i dahilinin iade ve istikran ve bu asayişsizliğin esbab-ı hususunun (ortaya çıkış sebebinin) tespiti.
b) Mıntıkada ötede beride müteferrik (ayrı ayrı) bir halde mevcudiyetinden bahsedilen esliha (silâhlar) ve cephanenin bir an evvel toplattırılarak münasip depolara iddiharı (yığma) ve muhafaza altına alınması.
c) Muhtelif mahallerde birtakım şûralar mevcut olduğu ve bunların asker toplamakta bulunduğu ve gayr-ı resmî bir surette ordunun bunları himaye eylediği iddia olunuyor. Böyle şûralar mevcut olup da asker topluyorlarsa, kat’-iyyen men’i ile bu kabil (gibi) müteşekkil şûraların da lağvı.
2. Bunun için:
a) İki fırkalı olan Üçüncü ve dört fırkalı olan Onbeşinci Kolordular müfettişlik emrine verilmiştir. İşbu kolordular hareket ve asayiş hususatında doğrudan doğruya müfettişlikle ve muamelât-i cariye (günlük işler), yani muamelât-ı zatiye (özlük işler) kuvve-i umûmiye (genel kuvvet) vesaire gibi hususatta kemâfissabık (eskisi gibi) Harbiye Nezareti’yle muhabere edeceklerdir. Fırka (tümen) veyahut mıntıka (bölge) kumandalığı veya bir vazife-i hususiyeye tayin edilecek zabıtanın tayin ve tebdilleri (değiştirme) müfettişliğin muvafakat (onayı) ve talebiyle olacaktır. Maahaza (bununla beraber) sair (diğer) hususatta lüzum ve menfaat görerek müfettişliğin verdiği talimatı kolordu kumandanları aynen tatbik edeceklerdir. Bilhassa ahval-i sıhhiyye pek mühimdir. Bu zemindeki tetkikat ve icraatın ahaliye de teslimi lâzımdır.
b) Müfettişlik mıntakası Trabzon, Erzurum, Sivas, Van vilâyetleri ile Erzincan ve Canik20 müstakil livalarını (sancak) ihtiva eylediğinden müfettişliğin yukarıda ta’dât edilen (sayılan) vezaif-i tedvir (idare) için vereceği bil-cümle talimat işbu vilâyetlerle mutasarrıflıklar doğrudan doğruya ifa edeceklerdir. Müstakile (bağımsız sancaklar) (Diyarbekir, Bitlis, Mamüretülaziz (Eflâziz), Ankara, Kastamonu vilâyetleri) ile kolordu kumandanlıkları da müfettişliğin ifa-ı vazife sırasında re’sen (doğrudan doğruya) vâki olacak müracaatlarını nazar-ı dikkate alacaklardır.
4. Müfettişliğin hususat-ı askeriyyeye ait merci Harbiye Nezareti olmakla beraber hususat-ı saire (diğer konular) için makamat-ı âliye-i aidesiyle (yüksek makamlarla, yani başbakan) muhabere edecek ve işbu muhabereden Harbiye Nezareti’ne de haber verecektir21.
Şifreye tahvil edildi
(değiştirildi)
7.5.(1919)
Refet Harbiye Nazırı
Mehmed Şakir bin
Numa Tahir
Mühür
Genel Kurmay İkinci Başkanı Diyarbekirli Kâzım (İnanç) Paşa İngiliz İşgal subayının şüphelerini dağıtmayı başarıyor.
Söylemeye bile gerek yoktur ki, bu talimatnamede Mustafa Kemal Paşa’nın o zaman Kâzım (İnanç) Paşa’ya dikte ettirdiği maddeler açıkça belli olmaktadır.
Diyarbekirli Kâzım (İnanç) Paşa, sadece 6 Mayıs 1919 tarihli talimatnameyi hazırlayıp Harbiye Nazırına onaylatmakla kalmamış, İngiliz işgal komutanlığının, Mustafa Kemal Paşa’nın beraberinde götürmek üzere teşkil ettiği karargâhındaki22 subayların çokluğu üzerinde uyanan şüphelerini de dağıtmayı başarmıştır. O, 1933 yılında Cumhuriyet Gazetesi’ne yaptığı açıklamada, bu hususta şunları söylemektedir. “Gazi Hazretlerinin hareketleri günü dairemdeki yerimde bulunmadım. Ertesi günü İngiliz irtibat zabitlerinin beni çok aradığını ve nihayet İngiliz Komutanlığının bir mektubunu bıraktığını söylediler. Mektup cevaplı bir protesto idi. Muazzam bir ordu karargâhı gönderdiğimizden ve bunun ahkâmı mütareke ile taban tabana zıt bulunduğundan ve hemen cevap talep edildiğinden bahsediliyordu.
İngiliz irtibat zabitini gördüm. İngiliz ordusu karargâhında kaç zabit bulunduğunu sordum. İyi hatırlamıyorsam da iki yüze yakın bir rakam söyledi. “Halbuki muazzam gördüğünüz bu karargâhta 20 zabit bile yok” mukabelesinde bulundum ve o gün cevabı tehir ile ertesi sabah gönderdim”23.
Gerçekten bu tayin, ‘ ‘şu veya bu suretle Anadolu ‘ya geçmek fırsatını’’ arayan Mustafa Kemal’e bu hususta büyük kolaylık sağlamıştır. O, yetki ve sorumluluklarını ihtiva eden 6 Mayıs 1919 tarihli talimatnameyi hazırlatmak ve ilgili makamın onayından geçirmek hususunda da, o zaman Genel Kurmay İkinci Başkanlığı makamında bulunan Diyarbekirli Kâzım İnanç Paşa’dan büyük anlayış ve yardım görmüştür. Öte yandan O, bizzat Kâzım Paşa’ya talimatnamede yer almaşım istediği maddeleri dikte ettirmekle, işi tesadüflere bırakmayan, olaylar ve kişiler üzerinde kolayca hakimiyet kurabilen büyük adam olma özelliğini daha o zaman göstermiştir. Böylece talimatname hükümetin değil, onun eseri olarak ortaya çıkmıştır.
Talimatname üzerinde, onun daha o zaman neler yapmak istediğini, yani tasavvur ve gayesini anlamak güç değildir. Ancak onun, daha sonra yaptıklarının hepsini, talimatnamenin kendisine tanıdığı yetkilere bağlamak doğru olmaz. Zira O, daha o zaman ‘‘bu maddeler olsada olmasa da” birşeyler yapmak azim ve kararında idi. Talimatnamedeki yetkiler, ancak Samsun’a çıkışının ilk aylarında kendisine büyük kolaylık sağlamıştır. Nitekim Erzurum Kongresinden az önce görev ve yetkileri tamamen elinden alınmıştır (9 Temmuz 1919).
3- MUSTAFA KEMAL, MUSTAFA FEVZİ (ÇAKMAK) ve CEVAD (ÇOBANLI) PAŞALAR
“Bir millet, bir memleket için necat (kurtuluş) ve
selâmet ve muvaffakiyet istiyorsak, bunu yalnız
bir şahıstan hiçbir vakit talep etmemeliyiz.”
Kemal ATATÜRK
Mustafa Kemal Paşa İstanbul’dan ayrılmadan önce, ilerisi için, daha sonra Harbiye Nazırlığı’na getirilecek olan Fevzi (Çakmak) ve o zaman Erkân-ı Harbiye-i Umumiye-Reisliği’ne (Genel Kurmay Başkanlığı) tayin edilen Cevad (Çobanlı) Paşaların destek ve yardımlarını temin etmişti. Gerçekten, Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’da başarıya ulaşmasında bu iki milliyetçi şahsın destek ve yardımlarının büyük payı vardır. Özellikle Fevzi (Çakmak) Paşa Harbiye Nazırı iken Mustafa Kemal Paşa’ya sağladığı büyük destek ve yardımla âdeta Türk İstiklâl Savaşı’nın başlangıcında İstanbul’da başı olmuştu.
Mustafa Kemal’in Fevzi (Çakmak) ve Cevad (Çobanlı) Paşalar ile karşılaşması ve ilerisi için aralarında plân yapmaları şöyle vuku bulmuştur: 15 Mayıs 1919 tarihinde, Fevzi Paşa üzerindeki Genelkurmay Başkanlığı görevini devretmek üzere Cevad Paşa ile Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Dairesi’nde buluşmuşlar ve uzun müzakerelerden sonra aralarında şunlara karar vermişlerdir.
1. Zaten kararlaşmış olan üç ordu müfettişliğinin bir an evvel teşkili ile ordunun emir ve kumandasının tanzimi.
2. Mümkün olduğu kadar çok miktarda silâh ve mühimmatın Anadolu’da toplanması ve İtilâf Devletlerine teslim edilmemesi.
3. İstanbul Hükümeti tamamen işgal Kuvvetlerinin elinde esir olduğundan burada verilecek emirlerin icra edilmemesi için Anadolu’da bir millî irade vücuda getirilmesi.
4. Millî galeyandan istifade olunarak (Kuvay-ı Milliye) teşkili ve millî iradenin buna istinat ettirilmesi.
5. Artık mutlak müdafaa da kalınmayarak tecavüzkâr düşmanlarımız üzerine mukabil taarruza geçilmesi24.
Üç Büyüklerin Yemini
Bu beş maddenin tahakkuku için lâzım gelen teşebbüslerin ayrıntılarına geçtikleri sırada, Samsun’a hareket etmek üzere bulunan Mustafa Kemal Paşa veda için Erkân-ı Harbiye-i Umumiye dairesine gelmiştir25. Burada Mustafa Kemal Paşa’nın karşılaştığı manzara şudur: Masanın üzerinde bir harita bulunmaktadır. Fevzi Paşa’nın gözlerinden, yüzünden ve tavrından çok dolgun olduğu anlaşılmaktadır. Mustafa Kemal Paşa, Cevad Paşa’nın ne düşündüğünü bir gece önce Sadrazam’ın konağındaki buluşmada öğrenmiştir. Şimdi de Fevzi Paşa’nın ne düşündüğünü merak etmektedir. O bu düşünce ile Fevzi Paşa’ya, “Paşam vaziyeti nasıl mütalâa ediyorsunuz?” diye sormuştur. Fevzi Paşa da âdeta gök gürler gibi bağırarak, ‘ ‘Anlamıyorum ki efendim, (sağ elinin şehadet parmağı ile haritada İstanbul noktasını göstererek) buradaki rahatımızı feda etmemek için koskoca memleketi veriyoruz’’ demiştir. Böylece Fevzi Paşa’nın da fikrini öğrenen Mustafa Kemal Paşa, “İçinden sevinmiş ve ferahlamıştır”26.
Herhalde, Fevzi ve Cevad Paşalar da Mustafa Kemal Paşa’yı kendilerine yakın görmüş olmalılar ki, biraz önce aralarında tespit ettikleri beş maddelik kararlarını ona da açıklamışlardır. Mustafa Kemal Paşa da bu beş maddelik kararı tamamen uygun ve yerinde bulmuştur. Aralarında, Anadolu’da milli iradenin nasıl yaratılabileceği konuşulurken Mustafa Kemal Paşa büyük bir metanetle: “Ben bunu tahakkuk ettirmek üzere Anadolu ‘ya gidiyorum. Kahraman milletimin sinesinde hayatımı feda edinceye kadar çalışacağım” deyince, bu sözlerden duydukları heyecanla ayağa kalkmışlar; vatanın kurtarılması için beraber çalışacaklarına ve bu uğurda hiçbir şeyden çekinmeyeceklerine yemin etmişlerdir”17.
Fevzi (Çakmak) ve Cevad (Çobanlı) Paşaların destek ve yardımlarını temin eden Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a gönül rahatlığı ile hareket ediyor.
Bunu takiben Mustafa Kemal Fevzi ve Cevad Paşalara, “Yalnız sizlerden bir şey bekliyorum, bana yardım edeceksiniz...” demiş ve onlar da, “Tabii... Evet...” karşılığında bulunmuşlardır. Bu defa Cevad Paşa’ya dönen Mustafa Kemal, “Bilhassa siz Paşam... Asıl salâhiyet makamında siz bulunuyorsunuz. Beraber yürüyebilecek miyiz?” diye sormuş ve ondan da, “Elbette..” cevabını almıştır. Böylece Mustafa Kemal Paşa, “O halde ilk iş olarak, Ulukışla tarafında bulunurken şimendiferle nakillerine müsaade olunmayan Yirminci Kolordunun yürüyerek Ankara’da hareket etmelerini emir buyurunuz” diyerek ilk istekte bulunmuş ve Cevad Paşa da, “Emir vereceğim” şeklinde bir cevapla onun bu arzusunu yerine getireceğini vaad etmiştir. Mustafa Kemal Paşa son olarak Cevad Paşa’dan bizzat kendisi ile muhabere edebilmek üzere özel bir şifre istemiş ve O da, bunu hemen temin etmiştir28.
Çok faydalı geçen bu görüşmeden sonra Mustafa Kemal Paşa arkadaşlarına veda ederek oradan ayrılmıştır.
Gerçekten Mustafa Kemal Paşa’nın Cevad Paşa’dan temin ettiği özel şifre, Samsun’a varışından kısa bir süre sonra çok işine yaramıştır: Damad Ferid Paşa hükümetinin aldatıcı vaadlerle Mustafa Kemal’i Anadolu’dan İstanbul’a çağırdığı zaman, O, gerçek sebebi bu şifre vasıtasiyle Cevad Paşa’dan sormuş ve İşgal Kuvvetleri Komutanlığı tarafından bunda ısrar edilmekte olduğunu öğrenmiştir29.
Öte yandan, Cevad Paşa’nın Ulukışla’dan Ankara’ya hareketini emrettiği 20. Kolordu, Mustafa Kemal Paşa’nın İstiklâl Mücadelesi’nde en büyük güç kaynaklarından biri olmuştur.
Mustafa Kemal Paşa, İstanbul Erkân-ı Harbiyesi’nin başında bulunan Cevad ile Fevzi, Kâzım (Karabekir), Ali Fuad ve Diyarbekirli Kâzım (İnanç) Paşaların, ilerisi için yardım ve desteklerini daha İstanbul’dan ayrılmadan temin etmiştir. Ayrıca Şakir, Cevad ve Diyarbekirli Kâzım Paşalardan böyle bir anlayış ve yardım görmemiş olsaydı müfettişlik yetkilerini ihtiva eden talimatın yazılıp, İşgal Komutanlığı’nın haberi olmadan, Osmanlı Vükelâ Meclisi’nin tasdikinden geçirilmesinin mümkün olmayacağı şüphesizdi30.
Böylece, arkasını bu iki milliyetçi şahsa dayayan Mustafa Kemal, Samsun’a gönül rahatlığı içinde hareket etmiştir.
Cevad Paşa’nın Mustafa Kemal Paşa ile ilişkisi ortaya çıkınca, görevinden alınmış ve üstelik Malatya’ya sürülmek suretiyle cezalandırılmıştır.
Fevzi Paşa Harbiye Nazırlığı süresince (3 Şubat 1920-5 Nisan 1920) Anadolu’ya silâh sevk etme işini büyük bir gizlilik ve sessizlik içinde başarıyla yürütmüş ve İstanbul’un işgalinden sonra da Anadolu hareketine katılmıştır.
KAYNAKÇA
1 Mustafa Kemal Paşa’nın 9. Ordu Müfettişliğine tayini için bkz. Gotthard Jaeschke, Mustafa Kemals Sendung nach Anatolien, No: 1, Geschichte des tslamischen Orients, Tübingen, 1949; aynı yazar, Auftrag und Vollmacht Mustafa Kemals vom 6 Mai 1919, No: 62, Wiener Zeitschrift für die Kunde des Morgenlandes, 1969; Beitraege zur Geschichte des Kampfes der Türkei um ihre Unabhaengigkeit, Die Welt des Islams, No: 1,1957; Kurtuluş Savaşı ile İlgili İngiliz Belgeleri, Ankara, 1971, s. 96-118; Tevfık Bıyıklıoğlu, Atatürk Anadolu’da, İstanbul, 1981, s. 91—110; Sabahattin Selek, Anadolu İhtilali, İstanbul, 1965, s. 186-194; Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, C. I, İstanbul, 1981, s. 397-419; Tahsin Ünal, Milli Mücadele Başlarında Mustafa Kemal, TK, s. 73; Sina Aksin, İstanbul Hükümetleri ve Millî Mücadele, İstanbul, 1983, s. 276-296; D.A. Rus-tow, The Army and the Founding of the Turkish Republic, World Politics, XI. (1959), s. 537-538; Salahattin Tansel, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, C. I, Ankara, 1973, s. 81-89; Salim Koca, “Mustafa Kemal’in 9. Ordu Müfettişliğine Tayininde Vahideddin’in Rolü”, Milli Kültür, S. 50, 1985, s. 1-5; aynı yazar, “Mustafa Kemal Paşa’nın 9. Ordu Müfettişliğine Tayininde Damad Ferid Paşa’nın Rolü Var mıydı?”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, S. 41, 1990, s. 3-9.
2 Gotthard Jaesche, Mustafa Kemal Paşa’nın 9. Ordu Müfettişliğine tayininde “Padişahın kendisine olan büyük itimadını görmemezlikten gelmemek gerekir” derken Tevfik Bıyıklıoğlu da, “Aksi takdirde bu tayini tasvip etmeyeceği muhakkaktır” diyerek, âdeta onun ifadesini tamamlamaktadır (G. Jaeschke, Kurtuluş Savaşı ile İlgili İngiliz Belgeleri, Ankara, 1971, s. 96; T. Bıyıklıoğlu, Atatürk Anadolu’da, İstanbul, 1981, s. 100).
Mustafa Kemal, daha veliaht iken Vahideddin’in 15 Aralık 1917-4 Ocak 1918 tarihleri arasında Almanya’ya yaptığı seyahatte refakatinde bulunmuştu. Vahideddin, Çanakkale savaşlarında gösterdiği başarılardan dolayı hayranlık duyguları dolu olduğu Mustafa Kemal Paşa’yı, bu vesile ile daha yakından tanıma fırsatını bulmuş, fikirlerini ve şahsî kıymetini takdir etmişti (F. R. Atay, Çankaya, İst., 1980, s. 104; G. Jaeschke, a.g.e., s. 97).
Mustafa Kemal Paşa Karlsbad’dan tedaviden döndükten sonra yeni bir göreve tayin edilinceye kadar İstanbul’da kalmış ve bu arada âdet olduğu üzere Sultan Vahideddin’in Selamlık törenlerine katılmıştır. 16 Aralık 1981 tarihli Selâmlık töreninde Sultan Vahideddin onu iki Alman generaline, “Çok takdir ve emniyet ettiğim bir kumandan” diye takdim etmiştir. Hatta o, bu güvenin bir nişanesi olarak 22 Eylül 1981’de cephede iken ona fahrî yaverliğini (Fahrî Yaver-i Hazret-i Şehriyarî) tevcih etmiştir. Mustafa Kemal de bu unvanı, uzun süre yazışmalarda bir iftihar vesilesi olarak kullanmıştır (G. Jaeschke, a.g.e., s. 97; aynı yazar, Auftrag und Vollmacht Mustafa Kemals vom 6 mai 1919, s. 265).
Mustafa Kemal Paşa, Mondros Mütarekesini müteakip 13 Kasım 1918 tarihinde cepheden İstanbul’a döndükten sonra Sultan Vahideddin ile görüşme isteğinde bulunmuş ve 15 kasım 1918’de huzura kabul olunmuştur. Bu görüşmede Vahideddin, “Bilirim ki, ordunun zabitleri ve kumandanları sizi severler. Bana teminat verebilir misin ki, onlardan bana bir fenalık gelmeyecektir” gibi bir ifade ile endişesini ihtiyatkâr bir dille belirttikten sonra, ona güvenin bir belirtisi olarak, “Siz akıllı bir kumandansınız. Tecrübesiz arkadaşlarınızı tenvir edeceğinize eminim” demiştir (Hakimiyeti Milliye, 12 Nisan 1926). Bu konuşmadan anlaşılacağı gibi, Sultan Vahideddin güvendiği bir komutan olarak Mustafa Kemal Paşa vasıtasiyle orduyu elinde tutmak istemektedir.
Hiçbir olay Sultan Vahideddin’in Mustafa Kemal Paşa üzerindeki büyük güvenini saymamıştır: Mustafa Kemal Paşa, kendisine fikren yakın saydığı Ahmed İzzet Paşa ile birlikte iktidara gelebilmek için arkadaşları ile bazı politik teşebbüslerde bulunmuştu. Hatta bu gaye ile arkadaşlarıyla toplantılar bile düzenlemişti. Öyle ki, bir gün arkadaşları ile İttihat ve Terakki Hükümeti Dahiliye Nazırlarından İsmail Canbulat’ın evinde toplandıkları ve hükümet aleyhinde kararlar aldıkları ihbar edildiğinde Sultan Vahideddin, -şüphesiz kendisine duyduğu büyük güvenin tesiriyle- onun böyle teşebbüslerin içinde olmasına ihtimal vermediğini o zaman sadrazam olan Tevfik Paşa’ya söylemiştir (Fethi Okyar, Üç Devirde Bir Adam, Haz. C. Kutay, İst. 1981, s. 263).
Söylemeye bile gerek yoktur ki, bu olay Sultan Vahideddin’in Mustafa Kemal Paşa üzerinde güveninin derecesini açıkça göstermektedir. Anlaşılacağı üzere, Sultan Vahideddin’in Mustafa Kemal Paşa üzerindeki güveni herhangi bir olay karşısında silinip gidecek kadar köksüz değildir.
Sultan Vahideddin, Mustafa Kemal Paşa’ya duyduğu büyük bir güvenin bir diğer belirtisi olarak, ona kızı Sabiha Sultanı vermek istemiştir. Fakat Mustafa Kemal Paşa bu evliliği istememiş olacak ki, karşı tarafın kabul edemeyeceği bir teklifte bulunmuştur (Enver Behnan Şapolyo, Kemal Atatürk ve Millî Mücadele Tarihi, Ank., 1958, s. 273 vd.).
Yukarıdan beri izah etmeye çalıştığımız bu ‘ ‘büyük güven’ ‘in tesiri ile Sultan Mehmed Vahideddin; “Samsun’a bir müfettiş gönderileceğini öğrenince, yaveranımdan Erkanı-Harp Mirlivası (Tuğgeneral) Mustafa Kemal Paşa’yı da namzetler meyantnda nazar-ı itibara alınız” diye zamanın “hükümetini ikaz” etmiştir. Böylece, tarihin Türk milletine en büyük ihsanı olan bu tayin gerçekleşmiştir (S. Koca, Mustafa Kemal’in 9. Ordu Müfettişliğine Tayininde Vahideddin’in Rolü Var mıydı?, Milli Kültür S. 50, 1985, s. 3).
3 Mustafa Kemal ATATÜRK, Nutuk, C. I (Haz. Zeynep Korkmaz), Ankara, 1984, s. 11.
4 Harp Tarihi Vesikalar Dergisi, s. 1, Belge No: 15; Gotthard Jaeschke, Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi, TTK Yayını, Ankara, 1989, s. 41.
5 Harp Tarihi Vesikalar Dergisi, s. 1, Belge No: 17.
6 Feridun Kandemir, Rauf Orbay, İstanbul, 1965, s. 35.
9 Cumhuriyet, 17 Mayıs 1933, Kâzım İnanç Paşa’nın açıklaması.
12 6 Mayıs 1919 tarihli vesikada talimatname Vükelâ Meclisi’nde müzakere edilmiş deniyorsa da, 17 Mayıs tarihli vesika ise, bunun böyle olmadığını gösteriyor. Öyle anlaşılıyor ki, Harbiye Nazırı Şakir Paşa ilgili makamlara bir an önce emir verebilmek için, talimatname daha Bakanlar Kurulu’nda görüşülmeden rica ile almıştır. Şakir Paşa bunu böyle yapmakla, herhalde Mustafa Kemal Paşa’nın bir an önce Samsun’a hareket etmesini istemiş olmalıdır. Talimatnamenin üst yazısında “yola çıkmakta acele edilmesi rica olunur” denmesi, bunu açıkça göstermektedir. 7 Mayıs’ta ilgili makamlara tebliği yapılan talimatname, 17 Mayıs’ta, yani Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a hareketinden bir gün sonra, Bakanlar Kurulu’nda okunmuş ve uygun görülmüştür. Talimatname, Dahiliye Nazırı Mehmed Ali Bey’in 18 Mayıs’ta yaptığı “Kayseri ve Maraş müstakil mutasarrıflıklarının müfettişlik bölgesine eklenmesi teklifi ile birlikte Harbiye Nezaretine gönderilmiştir (Harp Tarihi Vesikalar Dergisi, s. 1; No: 4; Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, s. 2.).
13 Harp Tarihi Vesikalar Dergisi, s. 1, No; 4.
14 Asım Us, Gördüklerim, Duyduklarım, Duygularım, İstanbul, 1964, s. 40 vd.; Atay, s. 22 vd.
18 Cumhuriyet, 17 Mayıs 1933; Almanca trc. için bkz. G. Jaeschke, Mustafa Kemah Sendung Nach Anatolien, s. 23 vd.
20 Trabzon vilâyetine bağlı dört sancaktan biri. Merkezi Samsun idi.
21 Vesika, No: 3,; Atatürk ile İlgili Arşiv Belgeleri, Başbakanlık Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayım, Ankara, 1982, s. 23-24, (Belge-21).
22 9. Ordu Müfettişliği Karargâhından başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere 17 yüksek rütbeli subay ve iki askeri memur görev yapmıştır. Mustafa Kemal Paşa beraberinde götürdüğü erkân-ı harbiyesini, o zaman Genel Kurmay İkinci Başkanı olan Diyarbekirli Kâzım İnanç Paşa ile anlaşarak bizzat kendisi teşkil etmiştir. Bunların adları rütbe sırasıyla şöyledir: 1. Mustafa Kemal Paşa (9. Ordu Müfettişi), 2. Kurmay Albay Refet (Bele) (3. Kolordu Komutanı). 3. Kurmay Albay Manastırlı Kâzım (Dirik) (Müfettişlik Kurmay Başkanı). 4. Dr. Albay İbrahim Tali (Öngören) (Müfettişlik Kurmay Başkam). 5. Kurmay Yarbay MehmedArif(Ayıa) (Kurmay Başkan Yardımcısı -1926 yılında İzmir’de idam edildi). 6. Kurmay Binbaşı Hüsrev (Gerede) (Karargâh Erkân-ı Har-biyesi İstihbarat ve Siyasî Şube Müdürü 1939-42 yılları arasında Berlin’de Büyük Elçilik görevinde bulunmuştur). 7. Topçu Binbaşı Kemal (Doğan) (Müfettişlik Topçu Komutam). & Dr. Binbaşı Refik (Saydam) (Sağlık Başkan Yardımcısı). 9. Yüzbaşı CevadAbbas (Gürer) (Müfettişlik Başyaveri). 10 Yüzbaşı Mümtaz (Tünay) (Kurmay Mülhakı), 11. Yüzbaşı İsmail Hakkı (Ede), (Kurmay Mülhakı), 12. Yüzbaşı Ali Şevket (Öndersev), (Müfettişlik Emir Subayı). 13. Yüzbaşı Mustafa Vasfi (Süssoy), (Karargâh Komutam). 14. Üsteğmen Hayati (Kurmaybaşkanı Emir Subayı ve Müfettişlik Kalem Amiri). 15. Üsteğmen Arif Hikmet (Gerçekçi), (Kurmay Mülhakı). 16. Üsteğmen Abdullah (İaşe Subayı). 17. Teğmen Muzaffer (Kılıç) (Müfettişlik İkinci Yaveri). 18. Birinci Sınıf Katip Faik (Aybars) (Şifre Katibi). 19. Dördüncü Sınıf Katip Memduh (Atasev) (Şifre Katibi Yardımcısı). (Genel bilgi için bkz. Fethi Tevetoğlu, Atatürk’le Samsun’a Çıkanlar, Ankara 1971). Daha sonra Amasya’ya gelip Mustafa Kemal Paşa’ya katılanlar da şunlardır: /. Hüseyin Rauf (Orbay), 2. İbrahim Süreyya (Yiğit), 3. Yüzbaşı Osman Nuri, 4. Asteğmen Recep Zühtü, 5. Teğmen Afganlı Abdurrahman.
23 Cumhuriyet, 17 Mayıs 1933.
24 Erik Jan Zürcher, Milli Mücadelede İttihatçılık, İstanbul, 1987, s. 198; Ali Fuat Cebesoy, Milli Mücadele Hatıraları, İstanbul. 1953, s. 37.
25 Süleyman Külçe, Mareşal Fevzi Çakmak, İstanbul, 1953, s. 108; Akın, 20.5.1948.
27 Süleyman Külçe, A.g.e., s. 108; Akın, 20 Mayıs 1948.
30 Tevfîk Bıyıkhoğlu, Atatürk Anadolu’da, İstanbul, 1981, s. 102.
----------------------
- ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 29, Cilt: X, Temmuz 1994
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder