12 Şubat 2007 Pazartesi

Samsun Tarihiyle İlgili Notlar



Yıldırım Bayezid, 1398 ilkbaharında Samsun üzerine yürüdü ve Müslüman Samsun’u aldı. Böylece Osmanlı sınırı Karadeniz havâlisinde Trabzon İmparatorluğu sınırına dayandı. 1398 sonlarında Kadı Burhâneddîn, Akkoyunlu hükümdârı Karayülük Osman’a mağlup olmuştu. Bunun üzerine Bayezid, şehzâdelerinden birini Sivas’a göndererek burayı zaptettirdi. Böylece Tokat, Kayseri, Niksar, Şarkikarahisar, Kırşehir ve Aksaray şehirleri Osmanlı ülkesine katıldı. Bayezid, Dulkadiroğullarından Elbistan’ı aldıktan sonra Memlûkların elindeki Malatya, Divriği ve Besni gibi şehirleri de sınırları içine kattı. Böylece,Osmanlı sınırı, Fırat kıyılarına kadar dayandı.


Şehzâde Murâd, ilk vazîfe yeri Amasya’dayken, 1416’da âsi Börklüce Mustafa isyânını bastırdı. 1421’de Anadolu Beylerbeyi Hamza Bey ile İsfendiyaroğullarından Samsun’u aldı. Babasının vefâtıyla 25 Haziran 1421’de Bursa’da tahta çıktı.


Osmanlılar, Erdel’e de birkaç defâ akın düzenlediler. Netîcede Macar eyâleti baştanbaşa çiğnendi. Bu sûretle, Balkanlarda ve Adriyatik’te Osmanlı nüfûzu kuvvetlendirildi.
Bundan sonra Çelebi Mehmed, Anadolu’da kuvvetlenmiş bulunan İsfendiyar Beyle mücâdeleye başlamış ve Sinop’u muhâsara etmiştir. Çâresiz kalan İsfendiyar Bey, Osmanlı Devletinin yüksek hâkimiyetini tanımıştır. Ayrıca oğlu Kasım’ın istediği Kastamonu, Tosya, Çankırı ve Kalecik’i pâdişâha vermiştir. Bunu müteâkip, Çelebi Mahmed, daha önce Osmanlılarda bulunan Samsun’un alınmasını istedi. Müslüman ve kâfir olmak üzere ikiye ayrılmış olan Samsun’un kâfir kısmını Biçeroğlu Hamza Bey kuşattı. Kale halkı şehri yakarak gemilere binip ayrıldıklarından şehir ele geçirildi. Müslüman Samsun’u bizzât muhâsara eden Çelebi Mehmed’e karşı koyamayan İsfendiyaroğlu Hızır Bey, şehri teslim edip babasının yanına döndü.


Osmanlı veziri. Babası Amasya ileri gelenlerinden Atabekzâde Abdullah Beydir. Doğum târihi bilinmemektedir. Çelebi Sultan Mehmed Amasya’dayken, hizmetinde ve lalalığında bulundu. Ankara Savaşı (1402) sonrasında bozulan Osmanlı birliğinin tekrar sağlanmasında, Çelebi Sultan Mehmed’e yardımcı oldu. Bunun mükâfâtı olarak da, Çelebi Sultan Mehmed’in, Osmanlı birliğini sağlamasından sonra, Amasya sancakbeyliğine tâyin edildi. Samsun ve civârında ve Sivas’ta çıkan isyanları bastırdı. 1415 yılında Murad Çelebi (İkinci Murad), Amasya sancakbeyliğine tâyin edilince Şehzâde’nin lalası oldu. Şehzâde Murad’ın 1420’de tahta çıkması üzerine Amasya’dan ayrıldı. Bilâhare 1422 yılında vezirlik rütbesiyle, Rum beylerbeyi olarak Amasya’ya gönderildi. Pâdişâh değişikliğinden istifâde edip karışıklık çıkarmak isteyen eşkıyâ ve yerli beylere karşı başarılı faaliyetler yaptı. Eşkıyânın tamâmına yakınını ortadan kaldırıp bir kısmını da yakalayarak muhâfaza altına aldı. 1434’te, yaşlılığı dolayısıyla beylerbeylik vazifesinden alındı.


Görülen lüzum üzerine, Emevîlerin kuruluşundan itibaren Müslümanlar, süratle denizciliğe başladılar. Az zamanda Akdeniz hakimiyetini ele geçirdiler ve bir kısım kuzey sahilleri dışında, bütün kıyılarına hakim oldular. Müslümanların fetihleri ve medeniyetleri gibi, Akdeniz’e hakimiyetleri de o derece kuvvetli olmuş ve asırlarca sürmüştür. Ancak, 12 ve 13. yüzyıllardaki Haçlı saldırıları, donanma faaliyetlerinin uzun süre aksamasına sebep oldu.

On üçüncü ve on dördüncü asırlarda, Mısır-Suriye Türk Memlûkları, Akdeniz’in doğusunda, ancak mevziî bir kudrette deniz gücüne sahip bulunuyorlardı. Bununla beraber Türkler, Anadolu’ya gelişlerinden bir müddet sonra denizlere hakim olmanın lüzumunu duydular. İlk teşebbüse, İzmir’de küçük bir devlet kuran Çaka Bey tarafından girişildi. Çaka Bey, büyük bir gayretle vücuda getirdiği donanmayla adaları zaptetti ve İstanbul muhasarasına hazırlandı. İlk Türkiye Selçuklu Sultanı Süleyman Şahın ölümünden sonra, İznik Türk beyleri de Marmara’da Bizans’a karşı bir donanma inşasına başladılar. Fakat imparatorun deniz kuvvetleri, bu tesisleri tahrip etti. Türkiye Selçukluları, ancak 13. asır başlarında, Akdeniz’de Antalya ve Alâiye, Karadeniz’de ise Sinop ve Samsun limanlarında tersane kurup, donanmalar ortaya koydular. Daha sonra Karadeniz’de Sinop beyleri, Adalar (Ege) Denizinde Aydınoğulları ve Karesioğulları, Akdeniz’de Antalya beyleri denizcilikte bir hayli ilerlediler. Bilhassa Aydınoğulları, deniz gazâ ve seferleriyle, adaları ve sahilleri hakimiyetleri altına aldılar.


Kuzey Kafkasya'dan. Türklerin yoğun bulundukları bölgelerden biri olan Kuzey Kafkasya'ya ilk Rus akını, 1768'de oldu. Kuzey Kafkasya halkı, önce Türklerle birlikte Ruslara karşı savaştı; fakat düşmanın sayıca fazla olması yüzünden yenilerek, 10 000 kişilik bir kafile halinde Anadolu'ya göç ettiler. 1780-1800 arasında göç edenlerin sayısı 30 000'i buldu. 1812-1815'te 15 000, 1829'da 12 000 Kuzey Kafkasyalı Türk, Anadolu'ya göç etti. 1829-1859 yılarında Ruslara karşı yapılan bağımsızlık savaşlarındaki yenilgiler, Anadolu'ya yeni göçlerin yapılması sonucunu doğurdu; 1855-1863 yılları arasında 295 000 kişi Türkiye'ye göç etti. 1864'te Batı Kafkasya ve Kuban havalisindeki Türkler, bir ay içinde yurtlarını terk etmek zorunda bırakıldılar. Bir milyondan fazla göçmenin büyük bir kısmı, yollarda öldü; ancak 600 000'i Trabzon, Samsun, Köstence ve Varna limanlarına gelebildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder