/Mümin Yıldıztaş
(...)
Anadolu’nun önemli bir liman kenti ve kesişim noktası olan Samsun'a ilk göçler, 1853-56 yılları arasında yaşanan İngiltere ve Fransa’nın da Osmanlı Devleti'nin safında yer aldığı Rusya’ya karşı yapılan Kırım Savaşı esnasında yaşanmıştır. Samsun, coğrafî olarak Kırım yarımadasının hemen karşı kıyılarında yer alması nedeniyle, Kırımdan Anadolu’ya gerçekleşen göçlerin ilk durağı olmuştur. Daha çok Eskişehir ve Ankara dolaylarına sevk edilen Kırım muhacirlerinden bir kısmı ise Samsunun Kılıçdede mahallesinde iskan edilmiştir.
Bu tarihlerde ve sonrasında Rusya’nın, Kafkaslar bölgesinde yaşayan halklar üzerinde hakimiyet kurma mücadelesi neticesi yerlerinden yurtlarından olan birçok Çerkez, Çeçen, Nogay, Adıge Tatar, Gürcü ve Abaza yine Anadolu’yu alternatif yurt olarak görmüşler ve Batum üzerinden gemilerle Samsun’a getirilmişlerdir. Bu göçmenlerin bir kısmı Anadolu içlerine hatta Suriye Filistin ve Ürdün taraflarına sevk edilmişken önemli bir kısmı ise, ilimizin Çarşamba ve Terme İlçelerinde iskan edilmişlerdir. Kafkaslardan yaşanan bu göç hareketi, 93 harbi olarak bilinen 1877-78 savaşı esnasında ise had safhaya varmıştır.
Çok büyük sıkıntıların yaşandığı bu yıllarda Rus katliamlarından kurtulabilen çok sayıda göçmen salgın hastalıklardan, yorgunluktan ve bakımsızlıktan yollarda yada konaklama yerlerinde vefat etmişlerdir. Geçen yazılarımın birinde de değindiğim, Kurupelit hakkında araştırmalar yapan sayın Mustafa Çakır, geçici konaklama yeri olarak kullanılan Kurupelit bölgesinde tutulan Nogay Muhacirlerinden 147 kişinin birkaç gün içerisinde yakalandıkları bir salgın hastalık neticesi ölmüş olduklarını Osmanlı Arşivi kayıtlarından tespit ettiğini söyledi.
Samsuna Balkan göçmenlerinin yerleştirilmesi ise, 1912-13 Balkan savaşları sonrasına rastlar. Büyük bozgunun yaşandığı ve o bölge halkı tarafından “Kaç-Kaç Seneleri” olarak tabir edilen bu yıllarda bir gurup muhacir de Samsun’da Kirazlık, Çırakman, Ökse, Devgeriş, Çinik, Çınarlık köylerine yerleştirilmeye çalışılmıştır. Ancak Rumlar bu iskan muamelelerine şiddetle muhalefet ederek daha sonra Karadeniz Bölgesinde dalga dalga yayılacak olan Pontusculuğun ilk hareketlenmesini başlatmışlardır.
Samsun’a en yoğun ve düzenli muhacir iskanı ise, Lozan barış görüşmeleri esnasında 30 Ocak 1923 tarihli Türk-Yunan mübadele anlaşması gereği gerçekleşmiştir. Bu anlaşmaya göre İstanbul Rumları ve Batı Trakya Müslümanları haricinde, Türk topraklarında yerleşmiş Rum Ortodoks dininden Türk uyruklular ile Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman dininden Yunan uyruklular 1 Mayıs 1923 tarihinden itibaren zorunlu olarak mübadele (karşılıklı yer değiştirme) edileceklerdi.
Bu çerçevede Türkiye’den Yunanistan’a yaklaşık olarak 1.200.000 Rum giderken Yunanistan sınırları içerisinde kalan Türk topraklarından gelen Türk sayısı ise 500.000 civarındadır.
Mübadiller iskan edilirken ekonomik durumları, meslekleri, şehirli yada köylü olmaları hatta mezhebî yapıları dahi dikkate alınarak uyum sağlayacakları bölgelere gönderilmişlerdir. Bu çerçevede Samsun’a Drama, Kavala ve Sarışaban bölgelerinden 6288 ailede 23454 nüfus yerleştirilmiştir. Bunlara ancak bazı akraba aileler birleştirilmek suretiyle 4209 ev verilebilmiştir. Geçimlerini temin edebilmeleri maksadıyla da 511 dükkan, 544 arsa 112997 dönüm arazi dağıtılmıştır(bak: H. Yıldırım Ağanoğlu, Osmanlı’dan Cumhuriyete Balkanların Makûs Talihi: GÖÇ, Kumsaati Yayınları, İstanbul 2001, s.280-335). Bir çoğu geldikleri yerlerde de tütün tarımı yaptıklarından tütüncü Rumların terk ettikleri maden köyleriyle Kızıloğlak, Demirciköy ve Avdan gibi merkez köylerine iskan edilmişlerdir.
Bu muhacirler elbetteki Samsun’a geldikleri esnasında yerli halk tarafından baş üstünde tutulmamışlar, hoş-amedi merasimleriyle karşılanmamışlar. Ama dünyanın birçok yerinde yaşandığı türden muhacir-yerli çekişmesi de Samsun’da hiçbir zaman kaydedilmemiştir. Birkaç on yıl sonra tamamen kaynaşan Samsun halkı yerel kimliğini bu gün, ‘Samsunlu Olma Bilinci’ üzerine tesis etmektedir.
Selam ve Sevgilerimle,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder