1910 da sipariş edilen gemi yapılıp 1910 Aralığında denize indirilmiş. 1921 de Kurtuluş Savaşı güçlerine katılan gemi, 1954 te hizmet dışı kalıp sökülmek üzere satılmış. 182 Grostonluk gemi, H. Vuijk & Zonen, Capelle a/d Ysel yapımı, boyu: 30.1 metre , eni: 6,7 metre , çektiği su: 3,1 metre . Çelik olan gövdeyi düşey 2 silindirli 750 beygirlik G. T. Gray makinası tek uskurla 12 knots sürate çıkarıyormuş.
Asker ve malzeme taşıyan Yunan Urania gemisi ile karşılaşıp durdurmak istediklerinde de Seyfeddin Bey, ani bir hamle ile bir mermi alıp düşmana göstere göstere namluya sürmüş ve topu ateşe hazırlar gibi yapmış. Bunun üzerine koca gemi teslim olmuş ve Urania “Samsun” olarak Türk Donanmasına dahil edilmiş. Bu olay ve Seyfeddin Bey’in davranışı Ankara’ya Gazi’ye kadar ulaşmış. Yıllar geçip Soyadı Kanunu çıkınca, Seyfeddin Bey Gazal soyadını almak istemiş. İstiklal Madalyası sahibi olduğu için, istediği soyadı onay için Gazi’nin önüne gitmiş. Gazi bu soyadına itiraz etmiş: “Gazal, geminin adı olmakla beraber bir av hayvanıdır” demiş “Seyfeddin Bey, orada acarca davranmış, soyadı Acar olsun !”
YUNANLILAR denize dökülmüş, Mudanya’da mütareke görüşmeleri sürüyor. İngilizler, Türklerin Trakya’ya asker çıkarmalarından kuşkulanıyorlar. Bu nedenle İngiliz muhripleri, Boğaz ağzında ve Trakya kıyısında sürekli devriye geziyor.
Gazal gemisi küçük, eski, özürlü bir gemicik. Denizciler arasındaki adı "ecel teknesi". Çünkü iki saat geçince makineleri stop ediyor, yeniden istim tutmak gerekiyor. Ama usta denizcilerin elinde o güne kadar birçok inanılmaz görevler başarmış, yine tehlikeli bir göreve seçilmiş. Bilgi toplamak için o da yakalanmamaya çalışarak Boğaz ağzında dolaşıyor. Boyundan büyük bir görevi daha var: Bir Yunan gemisi görürse batıracak ya da el koyacak.
FORA TOP
7 Ekim 1922 sabahı kuzeyden gelen büyük bir şilep göründü. Komutan Yüzbaşı Nazmi, Gazal’ı şilebe yaklaştırdı. Geminin adı Oranya idi. Şilebin kaptanına "hangi milletten olduklarını" sordular. Yunanlı kaptan, bu tehlikeli sularda bir Türk gemisine rastlayacağını hiç düşünmediği için iç rahatlığıyla "Grek!" diye bağırdı. Zaten yolunu kesip kimlik soran gemi de küçük, köhne bir gemiydi. Neşe içinde bandıra direğine Yunan bandırasını çektirdi.
Yüzbaşı Nazmi de Türk bandırasını toka ettirdi ve bağırdı: "Fora top!" Gemiciğin baş tarafında bir top vardı. Görevliler topun meşin kılıfını hızla çekip aldılar, namlusunu şilebe çevirdiler. Top başındaki denizcilerin kararlı duruşlarının şilep kaptanı ile tayfalarının ödünü koparttığı anlaşılıyordu. Top, çelik bir canavar gibi ışıldamaktaydı. Yüzbaşı Nazmi, işin cılkı çıkmadan hemen bir filika indirterek Oranya’ya Üstteğmen Sabri ile üç silahlı denizci yolladı.
Üsteğmen Sabri ve silahlı denizciler, şilebin köprü üstünü ve makine dairelerini şimşek gibi denetim altına aldılar. Filika dönerken kaptan ile başçarkçıyı Gazal’a taşıdı.Küçük Gazal, 2000 tonluk Oranya şilebini ele geçirmişti.
ÇALIŞMIYORDU
İngiliz muhriplerine yakalanmamak için geniş bir kavis alarak Ereğli’ye doğru yola çıktılar. Oranya’ya Samsun adı verilecek, Türk bandırasının gölgesinde birçok sefer yapacaktı.
Bu öykünün püf noktası şudur: Gazal gemiciğinin baş tarafındaki top bozuktu, çalışmıyordu. Şilep dirense Gazal bir şey yapacak durumda ve güçte değildi. (Erol Mütercimler, Bu Vatan Böyle Kurtuldu.)
/ Turgut ÖZAKMAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder