Atatürk, vakit ve fırsat buldukça, Çankaya’dan ayrılır, yurdu dolaşırdı. Bu gezilerinde Atatürk; yapılan işleri yerinde görür, halkın dertlerini dinler, notlar aldırırdı. Çoğu zaman* yapacağı inkılâpların öncesinde kamuoyu yoklamasını bizzat kendi yapar, kendi konuşur, kendi öğretirdi. Şapka inkılâbını, yazı inkılâbını halkla bir arada, halkla bütünleşerek yapmıştı.
Atatürk, Anadolu ve Trakya bölgesini adım adım dolaşmış ve gezmişti. Onun uğrayamadığı çok az şehir ve kasaba vardı. Her nereye gitmişse orada bayram olurdu. Yeniden yetmişe herkes sokaklara dökülür, geçeceği yollarda bazen saatlerce beklenirdi. Nerede konaklamışsa, özellikle gençler, kaldığı evin veya konağın önünde toplanır, geceleri fener alayları düzenler, millî oyunlar oynarlardı. Ta ki gece yansı Atatürk, balkondan veya dışarı çıkarak gençlere “artık dağılınız, yoruldunuz, evlerinize dönünüz..” demedikçe, kimse yerinden kımıldamazdı.
Atatürk’ü görenler, görmeyenlere Onu anlatır, altın yeleli sarı saçlarından, şimşek bakışlı yeşil gözlerinden söz ederlerdi. Yine böyle bir yurt gezisinden dönüşte, Çankaya köşküne gelen yüzlerce mektup arasından bir mektubu, Genel Sekreter Atatürk’e okumuştu. Mektup, Samsun’dan İnönü ilkokulu 5. sınıf öğrencisi Bahri’den geliyordu. Mektup aynen şöyleydi :
(Mektup : 12)
“Samsun : 14.12.1930
Çok Sevgili Gazi Babama,
Yurdumuzu şenlendiren, benliğimizi koruyan büyük kumandanın mübarek yüzünü görmek için bütün Türk yavrularının kalbinin çarptığını çok yakından bilirsiniz, değil mi? İşte bir küçük yavrunuz olan ben de bir gün olur elbette sizi görürüm diye düşünüyordum. Bu düşüncelerim gün geçtikçe artıyor, kalbimde yanan ateş beni yakıyordu. Bir gün vücudumda hafif bir kırgınlık duydum, yatağa yattım. Tam 15 gün hastalandım. Ümidim kesilmişti. Bir gün Samsun’a geleceğinizi haber verdiler, dünyalar kadar sevindim. Ne iyi ben de Gazi Babamı göreceğim diyordum. Fakat yataktan kalkamıyordum. O kadar üzülüyordum ki, Samsun’a geldiğinizi öğrendiğim dakikada kendimde iyiliğe doğru bir hâl gördüm. Bunun sizin muhabbetinizden geldiğine inanarak “Allahım dedim, eğer ben de yataktan kalkar ve iyi olursam dünyada yegâne malım olan sevgili tayımı Aziz Babama armağan edeceğim dedim. Ve günden güne iyileşerek büsbütün ayağa kalktım. Mektebime devama başladım. Şimdi bu adağı yerine getiriyorum. Bir küçük yavrunuzun candan kopan, gönlünden gelen bir hediyesini kabul etmenizi rica eder, ellerinizden öperim Sevgili Gazi.
Samsun İnönü Mektebi 5. ci sınıf talebesinden 23 numaralı Bahri
(Çankaya Köşkü-Atatürk Arşivi Kutu 87-4)
Atatürk, gözleri dolmuş, tebessüm etmişti. Genel Sekreterine şu emri verdi:
“Samsun valisine bir yazı gönderin. Çocuğun hakkımdaki duygularına ve armağanına teşekkür ettiğimi bu değerli hediyesini yine kendisine bağışladığımı bildirin. Vali, çocuğun babasına bizzat tebliğ etsin.”
Samsun Valiliğine gereken yazıldı. Bahri’ye de böylece teşekkür edildi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder