7 Şubat 2007 Çarşamba

Yeniden Kuruluşa İlk Adım





DÜNYA PENCERESİNDEN / Prof. Dr. Haluk Ülman

Yıl 1919. Birinci Dünya Savaşı yenilen devletler, bu arada Osmanlı İmparatorluğu için felaketle sonuçlanmış. Yenen devletler Osmanlı devletiyle imzaladıkları 18 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi hükümlerine dayanarak, başta İstanbul olmak üzere, Trakya ve Anadolu'nun büyük bir kısmını işgal altına almışlar. Güneybatı Anadolu İtalyanlar'ın, Çukurova Fransızlar'ın, Musul ve Güneydoğu Anadolu İngilizler'in payına düşmüş. Onunla da yetinmemişler, İngiliz birlikleri Çanakkale, Mudanya, Samsun ve Merzifon'a, Fransız birlikleri Zonguldak ve Doğu Trakya'ya, İtalyan birlikleri Konya'ya yerleştirilmişler. İstanbul ortak işgal altına alınmış. Osmanlı orduları dağıtılmış, donanmaya el konulmuş. Ve nihayet, 15 Mayıs 1919'da, Yunanlılar İzmir'e girmişler. Ege bölgesindeki Rum halkının işbirliğiyle, Manisa ve Aydın'dan başlayarak, o bölgeyi kendi egemenlikleri altına almaya başlamışlar.

İşte Osmanlı devletinin içine düşmüş olduğu bu acıklı ve umutsuz durumda Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal Paşa, Yunanlılar'ın İzmir'e girişinden dört gün sonra "Dokuzuncu Ordu Kıtaatı Müfettişi" sıfatıyla ve de Samsun bölgesinin asayişini sağlamak göreviyle, Bandırma gemisiyle İstanbul'dan harekatla 19 Mayıs 1919'da, yani bundan tam 87 yıl önce, Samsun'a ayak bastı. Bu, yeni Türk devletinin kuruluşuna giden yolda atılan ilk adımdır. Nitekim Atatürk, Türk'ün kurtuluş mücadelesinin destanına şöyle başlıyor: "1919 senesi Mayıs'ının 19'uncu günü Samsun'a çıktım."

Son zamanlarda, bir yandan hilafetçi-saltanatçılar, bir yandan İkinci Cumhuriyetçiler, tıpkı Anafartalar Savaşı konusunda olduğu gibi, Atatürk'ün Milli Mücadele içindeki yerini en azından küçümsemek amacıyla ve padişah fermanıyla Samsun'a yollanmış olmasına bakarak, "vatanı kurtarmak için" O'nun Sultan Vahdettin tarafından Anadolu'ya gönderilmiş olduğu görüşünü savunageliyorlar. Üstelik, cebine büyük paralar konularak... Samsun'a yolculuk için kendisine tahsis edilen gemi ise "resmi tarihçiler"in öne sürdükleri gibi "yük gemisi bozuntusu" değil, "mükellef bir yolcu gemisi"dir!

Dilin kemiği, kalemin endazesi yok. Eloğlu bu, söyler mi söyler, yazar mı yazar... Ne var ki ben, bu konudaki gerçekleri öğrenmek isteyen okurlarıma, değerli bilim adamı Prof. Dr. Sina Akşin'in, uzun araştırmalardan sonra yazdığı "İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele" başlıklı çok değerli eserini salık veririm. (Kitap Prof. Akşin'in doçentlik tezi olup, eserin benim elimdeki nüshası, Cem Yayınevi tarafından 1976 yılında yayınlanmıştır. Özellikle bakınız: sh. 279-294.) Düşünce ve söz özgürlüğüne "evet" ama kimsenin gerçekleri çarpıtmaya hakkı yok. Mustafa Kemal'in Anadolu'ya "padişah firmanı"yla gönderildiği bir gerçektir, ama fermandaki görev tanımlamasında bir ulusal direniş düzenlenmesini öngören hiçbir talimata rastlamıyoruz. Ona verilen talimat, Samsun bölgesinin asayişini sağlamaktı. Ama bu fırsatı değerlendirmesini bilen Atatürk, Milli Mücadele'yi, Samsun'dan başlayarak, İstanbul'un iradesi dışında ve ona rağmen düzenlemiştir. Cebine konan paralara gelince, eğer o paralar ileri sürüldüğü kadar büyük idiyse, Kuvayı Milliyeciler'in tüm Kurtuluş Savaşı boyunca çektikleri para sıkıntısı nedendir? Bandırma gemisi konusundaki polemik ise ciddi olmaktan çok uzaktır.

Atatürk, Kuruluş -ve de "yeniden kuruluş"- Mücadelesi'nin destanı olan Nutuk'u, "Türk istiklalini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa" etmeyi Türk gençliğine görev olarak vererek bitiriyor. Biz, "artık genç olmayan kuşaklar", 19 Mayıs'ın 87'nci yıldönümünde, bir yandan Atatürk'ün gençliğe adadığı bu bayramı kutlarken, öte yandan gençliği bu görevi yerine getirmek için yeterince donanımlı olarak eğitip eğitmediğimiz konusu üzerinde düşünmek zorundayız. Eğitime en büyük önceliği vermek, aileden başlayıp ilk ve orta öğretimden yüksek öğretime uzanan bir eğitim zincirindeki bozuklukları saptamak ve onlara çare aramak zorundayız. Eğitim ikiliğine son vermek, gençlerimizin tümünü pozitivist ve laik eğitimden geçirmek, onları çağdaş etik ve bilimsel bilgilerle donatmak zorundayız. Bunu yapamadığımız sürece 19 Mayıs'larda atılan nutuklar ne yazık ki birer hamaset örneği olmaktan öteye gidemiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder