Tahrir ve
Tahrir Defterleri
Bilindiği gibi, sanayi-öncesi tarım toplumu
yapısına dayalı çeşitli devlet ve imparatorluklarda ülkenin vergi ve vergi
nüfusu potansiyelini belirlemek maksadıyla bir çeşit sayımlar yapılmıştır. Bu
usûl, Osmanlılarla çağdaş bazı toplumlarda da görülmektedir. Osmanlıların kesin
olarak hangi tarihte bu tür sayımlara başladığı bilinmemekle birlikte günümüze
ulaşan en eski tarihli defter olan 1431 tarihli Arvanid Sancağı defteri
(İnalcık 1954) ile diğer bazı belgelerin ışığında defter usûlünün 14. yüzyılda
mevcut bulunduğu ileri sürülebilir.(…)
Tahrir defterleri Osmanlıların ‘klasik devri’
denilen 15 ve 16. asırlarda, timar sistemini uyguladıkları bölgelerde, vergi
mükelleflerine ait çeşitli bilgileri (ki bazen vergiden muaf kişiler de
kaydedilirdi), bunların yaşadıkları yerlerden toplanması beklenen vergileri, bu
vergilerin hangi kişi veya kurumların tasarrufunda bulunduğunu tespit eden ve
genelde sancak esasına göre tertip edilen resmî belgelerdir(Barkan 1940, 1941,
1988; İnalcık 1954, 1993; Fekete 1947;
Kaldy-Nagy 1968; Öz 1991). [3]
(…)
Demografik
Veriler
Tahrir defterleri, ilk başlarda biraz da iyimser
bir yaklaşımla, nüfus hakkında sağlam veriler içeren kaynaklar olarak
görülmekte iken zamanla bu konuda kuşkular belirdi ve hatta giderek bu
defterlere dayanarak hiçbir nüfus tahmini yapmamanın daha uygun olacağını ileri
sürenler oldu(Lowry 1992). Tahrir defterlerini demografi açısından
değerlendirmenin ön koşulu bu defterlerin ne amaçla derlendiğini ve bunlardaki
bilgilerin neyi ifade ettiğini akıldan çıkarmamaktır. Bu alanda çalışan
herkesin bildiği gibi tahrir, nüfus sayımı değildir ve çeşitli sebeplerden
nüfusun büyük bir bölümü (kadınlar, çocuklar, askerîler) kayıt dışı
tutulmuştur. Bu bakımdan tahrir defterlerine dayanarak genel nüfus tahmini
yapmak için çeşitli teklifler geliştirilmişse de zamanında Barkan’ın önerdiği
formül(hane x 5 + yazılmayan askerîler için % 10 dışında hiçbirisi yaygınlık
kazanmamıştır.[8] Yetişkin erkek nüfusun ne şekilde deftere kaydedildiğine
yukarıda değinildiği için burada kayıtlı nüfus kategorileri üzerinde tekrar
durmayacağız.
Yukarıda, tahrir defterlerindeki nüfus rakamlarının
mahiyetine dair işaret edilen hususlar hatırda tutulmak kaydıyla şehir, kasaba,
köy, mezraa, cemaat nüfusları hakkındaki veriler kullanılmak suretiyle,
demografik değişimler, nüfus ve iskân hareketleri, kent ve kasabalarla köylerin
büyüklükleri, müslim-gayrimüslim nüfus oranları vb. konularda verimli tahliller
yapılabileceği gibi, kırsal nüfusu oluşturan kategorilerin tasarruf edilen
toprak büyüklüğüne göre tasnif edildiği durumlarda, bunların sayısal açıdan
değerlendirilmesi de sosyal tabakalaşma konusunda ilginç ipuçları
sağlayabilir.[9]
(…)
Nüfus
Artışları
Mesela, Ordu (Canik-i Bayram) kazasında 1520 –1547
arasında nüfus tahminen yüzde 30 kadar artarken (Yediyıldız 1985: 101), nüfus
artışı Manisa kazasında 1531-1575 arasında köylü nüfus için % 54,
konar-göçerler için %38, kent nüfusu için ise % 27 oranlarında(Emecen 1989:
136), Harput Sancağında 1523-1566 arasında yüzde 99.5 oranında (Ünal 1989: 74)[11],
Kemah kazasında 1520-1568 arasında yüzde 65-70 (Miroğlu1990: 137), Canik
Sancağında ise 1520-1576 arasında yüzde 60-70 civarında idi.[12]
(…)
Tarım Üretimi
Verileri
Üretimin hesaplanması açısından ekilebilir toprak
miktarının bilinmesi gerçekten önemli bir faktördür. Çünkü o devrin şartlarında
birim tohumdan alınan ürün miktarı, bir dönüm topraktan alınabilecek asgari ve
azami mahsul vb.yi dikkate alarak defter verilerini daha iyi
değerlendirebiliriz (Koç 1999). Öte yandan, Venzke’nin de belirttiği gibi tarım
üretimini tahmin ederken vergi miktarlarına güvenmek yetersizdir; bu bağlamda
toprağın kalitesi, hava, iklim, sulama potansiyeli, nüfus yoğunluğu, bölgenin
güvenliği vb. bir dizi faktörü de hesaba katmalıyız(1997:12). Ancak ortalama
bir çiftliğin veya bennâk kaydedilen bir raiyyetin çiftliğinin tahminen kaç
dönümden oluştuğunu kesinlikle bilemeyiz. Bununla birlikte yarım çiftlikten az
toprağı ifade eden bennâk’in dörtte bir çiftlik sayılması makuldür ve bu konuda
yapılan hesaplamalarda bu varsayım kullanılmıştır. Tarım üretimi hususunda
defterlerimizin değeri hususunda özetle şunu belirtmeliyim: Defterlerdeki öşür
miktarları, herhangi bir yılın gerçek üretimi üzerinden tespit edilmiş
olmamakla birlikte üretim hakkında genel tahminlerde bulunmamıza yarayabilir.
İstisnaî örneklerde dahi nüfus-üretim veya
nüfus-toprak-üretim faktörleri arasındaki ilişkinin incelenen dönemler boyunca
nispeten inandırıcı bir seyir arz ettiğini söyleyebiliriz. Bunun makul bir
yansıması da kişi başına düşen tarım üretiminin, mesela Rum beylerbeyliğine
tabi Tokat, Çorum ve Samsun yörelerinde, 1520lere göre 1570lerde belli bir
düşüş göstermesidir(İslamoğlu-İnan 1991; Öz 1997: 88). Aynı yüzyılda Osmanlı
sancaklarının pek çoğunda benzer gelişmeler yaşanmıştır. Canik-i Bayram (Ordu)
kazasında 1485- 1547 arasında kişi başına düşen buğday ve arpa miktarının
azaldığı (Yediyıldız 1985: 133), aynı durumun 1531-1575 arasında Manisa (Emecen
1989: 243) ve 1518-1566 arasında Harput (Ünal 1989: 101) yöreleri için de
geçerli olduğu anlaşılmaktadır. Kır nüfusunun 16. yüzyılın ikinci yarısında
karşılaştığı zorlukların bir yansıması olarak da değerlendirilebilecek bu husus
ayrı bir tartışmayı hak etmektedir.[16] Bahsedilen yörelerin çoğunda gerek
ekilebilir toprak miktarı gerekse toplam hububat üretimi artmış gözükse de bu
artışın nüfustaki artışa göre çok daha düşük bir oranda kaldığı tespit
edilmektedir. Tabiatıyla burada hem nüfus, hem toprak miktarı ve hem de öşür
rakamlarının gerçeği ne ölçüde aksettirdiği hususundaki çekinceleri göz ardı
etmemeliyiz; ancak değişik bölgelerde benzer sonuçların çıkması da aynı şekilde
dikkate alınmalıdır. Gerçekten de 16. yüzyılın ikinci yarısındaki artış ile
ulaşılan nüfus seviyesinin sürdürülebilir bir mahiyet taşımadığı, Celalî
isyanları sonrası dönemde Anadolu nüfusunda büyük oranda bir düşüş olduğu
izlenimini verecek veriler ışığında ileri sürülebilir(Özel 1993).
Sonuç
(…)
Yukarıdaki değerlendirmeler ışığında özetle şunlar
söylenebilir: Tahrir defterleri nüfus sayımı sonuçları veya toplanan vergilerin
hesap cetvelleri olarak okunamaz. Bu defterlerdeki istatistik veriler tahminî
ve takribî niteliktedir. Bu gerçeği vurguladıktan sonra, 15 ve 16. yüzyıllara
ait bu emsalsiz kaynakların diğer açılardan olduğu gibi sayısal analizlere de
konu edilmesinin çok doğal karşılanması gerektiğine inanıyoruz. Bunu yaparken
demografi veya tarım üretimi vb. bakımından kesin rakamlarla iş görmediğimizin
ve ihtiyatlı bir üslup kullanma gereğinin farkında olmalıyız. Defterlerdeki her
türlü bilgiyi derinliğine tahlil etmeliyiz. Demografik verileri veya üretim
tahminlerini değerlendirirken, sanayi-öncesi tarım toplumlarının şartları
dikkate alınmalı ve çelişkili görünen hususların sebepleri araştırılmalıdır.
(…)
EKLER
Defter verilerinin daha iyi anlaşılması bakımından
bir mufassal, bir muhasebe icmali ve bir timar icmali defterinden örnek birer
sayfanın fotokopisini ve bu sayfaların başlangıç kısımlarının transkripsiyonunu
vermeyi uygun görüyoruz.
TT 387 Rûm
Vilâyeti Muhasebe İcmali, s. 668
Hasshâ-i pâdişâh-ı âlem-penâh der Kazâ-i Bafra[20]
Yekûn-i hasshâ-i pâdişâh-ı âlem-penâh der Kazâ-i
Bafra, Hâsıl: 59.914
Hasshâ-i Mir-i liva-i Canik der Kazâ-i Bafra
Karye-i Gelemen tâbi-i m. Hâsıl: 1.382
Karye-i Mandırçay tâbi-i m. Hâsıl: 1.999
Niyâbet-i Karye-i Geyikkorı Hâsıl:87
Yekûn-ı mir-i liva-i Canik der Kazâ-i Bafra
Nefer: 3
Hâne-i avârız: 2 Mücerred:
1 Kurâ: 2 Hâsıl: 3.665
Timarhâ-i züema ve erbâb-ı timar der Kazâ-i Bafra
Hisse-i Kethüda-yı Göründür Hâsıl: 147
Karye-i Denizgözi ma’a çiftlik-i Yusuf ma’a zemin-i
İdris an Karye-i Göründür Hâsıl:
370
Mine’l-muafiye
Hâsıl: 400
Karye-i Kara Arslan tâbi-i Bazar-ı Göründür,
tamam-ı mâlikâne mülk-i mebî-i merhum Ali Paşa; hâliya vakf-ı imaret-i hod der
İstanbul; hisse-i evvel
Nefer: 13
Hâne: 11 Mücerred:
3 Hâsıl: 1.996 Mâlikâne: 544
TT 384 Canik
Sancağı Timar İcmali (1554-55 civarı), s. 82.
Timar-ı Kubad veled-i İskender
Karye-i Duman tâbi-i Kavak Hâsıl: 2.720 Karye-i Bayındır tâbi-i mezkûr Hâsıl: 2.931
Çiftlik der Karye-i Alan tâbi-i mezkûr Hâsıl: 450 Mezraa-i Şehinşah tâbi-i
mezbûr Hâsıl: 334
Yekûn: 6.437[6.435] Hisse-i Kubad el-mezbûr: 3.826
/Doç. Dr.
Mehmet Öz*
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder