TÜRKİYE
‘NİN ENERJİ DURUMU
4.1 2002 Yılı Türkiye Toplam Elektrik Enerjisinin
Üretim ve Tüketim Analizi
1970 yılına kadar Etibank bünyesinde yürütülen
elektrik enerjisi faaliyetleri Türkiye Elektrik Kurumunun (TEK) kurulmasıyla bu
kurum tarafından yürütülmeye başlanmıştır. Mayıs 1994 tarihinde TEK ikiye
bölünerek elektrik enerjisi üretim ve iletim faaliyetleri TEAŞ, dağıtım
faaliyetleri TEDAŞ tarafından yürütülmüştür. Dünyada oluşan yeniden yapılanma
çalışmalarına paralel olarak ülkemizde de üretim, iletim, elektriğin ticareti
faaliyetlerinin ayrılmasına karar verilmiş ve TEAŞ 01.10.2001 tarihinde üçe
bölünerek üretimden Elektrik Üretim A.Ş. (EÜAŞ), iletimden Türkiye Elektrik
İletim A.Ş. (TEİAŞ), elektrik ticaretinden Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt
A.Ş. (TETAŞ) sorumlu olmuştur. (EÜAŞ, 2003)
Türkiye toplam enerji ihtiyacının irdelenmesi
TEK’in kurulduğu 1970 yılından bu yana yapılan toplam üretimler ve artışlar ve
1995-2002 yılları arasında Türkiye’deki üretim-tüketim artışı yüzde olarak
Tablo 28’de verilmiştir.
Yukarıdaki tabloya göre 1995-2002 yılları
arasındaki süreç içerisinde Türkiye’nin ortalama tüketim artışı % 6,98 olarak,
üretim artışı ise % 6,6 olarak gerçekleşmiştir. Bu tabloda tüketim artışına
paralel bir üretim artışı görülmektedir.
4.2 2002
Yılı Türkiye Elektrik Enerjisi İhtiyacının Karşılanmasına Kuruluşların Katkısı
Tablo 29’dan
görüleceği üzere, 2002 yılında toplam tüketime sunulan 132.987,7 milyon
kWh’ın 3.588,2 milyon kWh’i ithal, 435,1 milyon kWh’ı ihraç edilmiştir. Fiilen
üretilen 129.399,5 milyon kWh’ın 3.208,8 milyon kWh’ı mobil santrallerden
üretilmiş bu rakam 2002 yılı Türkiye Elektrik Enerjisi ihtiyacının
karşılanmasına % 2,41 katkı sağlamıştır.
Tablo 30’dan
görüldüğü üzere, 2002 yılında tüketime sunulan 132.987,7 milyon kWh’lık
enerjinin; (EÜAŞ, 2003)
95.563,2 milyon kwh (%71,9)’lik bölümü termik
kaynaklardan,
48,0 milyon kwh rüzgar kaynağından,
104,6 milyon kwh (%0,1)’lik bölümü jeotermal
kaynağından,
33.683,7 milyon kwh (%25,3)’lik bölümü hidrolik
kaynaklardan,
35.88,2 milyon kwh (%2,7)’lik bölümü yapılan
ithalatla sağlanmıştır.
4.4 Uzun
Dönem Elektrik Enerjisi Planlama Kriterleri
Enerji sektörünün temel amaç ve politikaları,
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca hazırlanan Beş Yıllık Kalkınma
Planları ve Yıllık Programlar içinde kapsamlı olarak yer almaktadır.
Değişen zaman ve konjonktüre bağlı olarak bu amaç
ve politikalarda değişiklikler olabilmektedir. Özellikle küreselleşme, sektöre
özel kesimin çekilmesi, yeni finansman kaynaklarının oluşturulması, rekabetçi
serbest piyasa uygulamaları çerçevesinde özelleştirme ve yeniden yapılandırma
çabaları bu amaç ve politikalara yön verebilmektedir.
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında (8.BYKP)
elektrik enerjisi ile ilgili amaç ve politikalar aşağıdaki şekilde sıralanmaktadır:
(DPT, 2003)
Enerji sektöründe temel amaç, artan nüfusun ve
gelişen ekonominin enerji ihtiyaçlarının sürekli ve kesintisiz şekilde ve
mümkün olan en düşük maliyetlerle, güvenli bir arz sistemi içinde
karşılanabilmesidir (8.BYKP madde 1416).
Elektrik sektörünün optimal bir sistem anlayışıyla
geliştirilmesi esastır (8.BYKP madde 14l9). Bu doğrultuda ''elektrik açığına ve
fazlalığına yer vermeyen, sistem yük ihtiyaçlarına uygun büyüklük ve tipte
seçilmiş projelerle geliştirilmiş bir elektrik üretim sistemi (8.BYKP madde 1422)''
hedef alınmaktadır.
Uzun vadeli gaz alımlarına ait girişimler, elektrik
sektöründeki optimal sistem gelişim planları ve konut ve sanayi gelişim plan ve
politikaları çerçevesinde geliştirilmelidir (8.BYKP madde 1424).
Bu politikaların ortaya koyduğu temel yaklaşım,
elektrik ihtiyaçlarının optimal bir sistem yaklaşımı içinde, teknik, ekonomik
ve çevresel kriterler dikkate alınarak sektör ve ülke açısından en doğru kaynak
tercihleriyle güvenli ve düşük maliyetli bir üretim ve iletim-dağıtım
sistemiyle karşılanması olarak özetlenebilir.
Bu temel amaç ve politikalara karşın, özellikle son
on beş yıldır, 3096 sayılı Kanun çerçevesinde sürdürülmeye çalışılan
Yap-İşlet-Devret, Yap-İşlet, İşletme Hakkı Devir modellerini de içeren
özelleştirme çalışmaları nedeniyle sağlıklı bir yatırım planlaması ve
uygulaması içine girilememiştir. Özel kesim projelerinin gerçekleştirilmesine
öncelik verilmiş; kamu projeleri, finansman yetersizlikleri de dikkate alınarak
yavaşlatılmış veya askıya alınmış ancak özel kesimden beklenen yatırımların
planlı bir şekilde yürütülememesi ve gerçekleştirilememesi sonucu belirli
dönemlerde enerji açığı tehlikesi ortaya çıkarken, diğer dönemlerde alım
garantili, aşırı atıl üretim kapasiteleri ciddi sorunlara dönüşmüştür.
DPT Müsteşarlığınca bu gelişen şartlar paralelinde,
yıllık ekonomik programlara ve resmi yazılara taşınan makro bazda ve proje
bazında görüş, uyarı ve alternatif politika yaklaşımlarında bulunulmuştur. Buna
göre ''Enerji planlaması çalışmasının amacı ülkemizin gelecek yıllardaki
elektrik enerjisi ihtiyacının optimal sistem gelişim planlaması çerçevesinde
kaliteli, kesintisiz, güvenli ve mümkün olan en düşük maliyetle karşılanmasını
temin etmektir. Böyle bir çalışmanın çevre, teknoloji, arz güvenliği, enerji
kaynakları, ekonomi, finansman ve talep gibi parametreleri de içerecek ve
bölgeler itibariyle arz-talep dengesizliğine yol açmayacak tarzda elektrik
sektöründe optimizasyonun sağlanması gerekmektedir” denilerek o dönem için
elektrik arz-talep planlaması yaklaşımı içinde;
· Yeni proje çalışmalarının 2007 yılı ve sonrası
için yapılması,
2007 yılı sonrası için proje önerilirken ihtiyacın
üzerinde proje önerilmemesi,
TEAŞ Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanacak
optimal sistem gelişim planlarına uygun projeler üzerinde durulması,
Doğal gaz ihtiyaçlarının bu çalışma paralelinde
belirlenmesi; doğal gaz ithal bağlantılarının ve boru hattı projelerinin bu
ihtiyaçlar ile konut ve sanayi sektörlerinin taleplerini karşılayacak tarzda
planlanması,
Bölgesel arz-talep dengelerine dikkat edilmesi,
enerji açığı bulunan bölgelerdeki projelere öncelik verilmesi,
Optimal sistem planı ile belirlenen projelerin
ihale veya görüşme yöntemiyle seçiminde en düşük elektrik tarifesine
ulaşılmasının sağlanması,
Yerli kaynak payını artırmaya yönelik olarak yurt
içi kaynaklara dayalı projelere öncelik verilmesi,
Başta hidrolik ve rüzgar olmak üzere yeni ve
yenilenebilir enerji kaynaklarına, iletim hattı imkanları dikkate alınarak
öncelik verilmesi,
Kaynak güvenliğinin sağlanması amacıyla kaynak
çeşitlendirilmesine gidilmesi,
Enerji kaynaklarını en etkin ve verimli şekilde
kullanan ve çevresel etkileri en az düzeyde olan yeni teknolojilerin
kullanılmasına önem verilmesi,
gibi kriterlerin dikkate alınması gereği ifade
edilmiştir.
DPT Müsteşarlığınca benzer şekilde Yüksek Planlama
Kurulu Sekreteryasına hitaben yazılan 4.8.2000 tarih ve AHD-54, İSKGM-88,MY-134
sayılı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına hitaben yazılan 7 Ağustos 2000
tarih ve 3172 sayılı ve Başbakanlık ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına hitaben yazılan 20 Eylül 2000 tarih ve
3638 sayılı yazılarımızda elektrik enerjisi arz-talep planlaması yapılırken o
gün için uygulanması gerekli görülen kriterler aşağıdaki şekilde sıralanmıştır:
2000-2002 dönemi için Hazine garantisi kapsamına alınması
uygun görülen projeler de dikkate alınarak, enerji planlaması çalışmalarında
belirlenen makul yedekli enerji ihtiyacını karşılayacak şekilde proje
önerilmesi,
İlgili şirketlerden söz konusu projelerin 2001 ve
2002 yıllarında işletmeye alınacakları konusunda teminat ve taahhüt alınması.
Projelerin bu tarihlerde işletmeye girmemeleri halinde takip eden ve enerji
fazlası görülen 2003 ve 2004 yıllarında enerji alım anlaşma ve garantilerinin
uygulanmaması,
TEAŞ Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan optimal
sistem gelişim planlarına uygun projeler üzerinde durulması,
Doğal gaz ithal plan ve bağlantılarının dikkate
alınması, doğal gaz açığına ve fazlalığına yol açılmaması,
Bölgesel elektrik arz-talep dengelerine dikkat
edilmesi; böylece atıl iletim yatırımlarının ve iletim kayıplarının
engellenmesi,
Projelere yüksek eskalasyon uygulanmaması,
Daha önceki dönemlerde, o dönemin konjonktüründe
yüksek tarifelerle anlaşılmış olan projelerde tarifelerin aşağıya çekilmesi.
Benzer şekilde, daha önce ikili görüşmelerle belirlenmiş projelerdeki
tarifelerin, alternatif projelerde ihale yöntemiyle elde edilmiş tarifeler
düzeyine çekilmesi,
Enerji arz (kaynak) güvenliğinin sağlanması amacıyla
kaynak çeşitlendirmesine gidilmesi,
Yerli kaynak payını artırmaya yönelik olarak yurt
içi kaynaklara dayalı projelere öncelik verilmesi,
Yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarını
destekleme politikası çerçevesinde, tarifelerinin en son ihalelerde elde edilen
düzeylere çekilmesi ve iletim hattı imkanlarına bakılması kaydıyla, rüzgar
projelerine destek verilmesi,
Enerji kaynaklarını en etkin ve verimli şekilde
kullanan ve çevresel etkileri en az düzeyde olan yeni teknolojilerin
kullanılmasına önem verilmesi,
İhalesi
henüz sonuçlanmamış ve firması belirlenmemiş projelerin önerilmemesidir.
Görüleceği üzere sektörde temel amaç ve hedefler
aynı kalmak kaydıyla uygulamaya yönelik politika ve kriterler zaman içinde
gelişmeler ve değişen şartlar paralelinde farklılıklar gösterebilmektedir.
(DPT, 2003)
4.5 1995-2003 Dönemi Elektrik Arz-Talep Planlaması
Elektrik talebi, esas itibariyle nüfus artışına,
ekonomik gelişime ve sanayiin yapısına bağlı olarak gelişme göstermektedir. Bu
nedenle elektrik talep projeksiyonları nüfus artışı ve ekonomik büyüme
hedefleri baz alınarak yapılmaktadır. Nüfus artışı ve ekonomik büyüme değerleri
hedeflerin üzerinde oluşurken talep değerleri büyümekte, tersine nüfus artış
hızı ve ekonomik büyüme hızı değerleri hedeflerin altına düştüğünde elektrik
talebindeki gerçekleşmeler de öngörülen değerlerin altına düşmektedir. (DPT,
2003)
Bu açıklama doğrultusunda son dört plan döneminde
de elektrik talep projeksiyon değerleriyle gerçekleşmeler arasında farklılıklar
izlenmektedir. Çalışma konusu dönemde yer alan 2000 yılı için 7 .Beş Yıllık
Plan elektrik talep tahmini 122 milyar kWh olarak öngörülmüş, ancak tüketim
128,3 milyar kWh olarak gerçekleşmiştir.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına yazılan 10
Mayıs 1993 tarih ve 2348 sayılı DPT yazısında, ülke elektrik talebinin 2000
yılında 127 milyar kWh'e yükseleceği, 1993 yılında yeni projelere
başlanılmadığı taktirde 1996 yılını takiben sistemde açık olacağı ifade
edilmektedir.
Daha sonraki yılarda yapılan birçok arz-talep
çalışmasında da benzer sonuçlara ulaşılmış, 2002 yılı ortalarına kadar enerji
arzında yetersizlik olduğu, dönem için ek proje ihtiyacı bulunduğu ortaya
konmuştur.
30 Haziran 1999 tarih ve 2253 sayılı dağıtımlı DPT
yazısında ise 1999-2002 döneminde sistem üretim kapasitesinin yedekli sistem
ihtiyacının 8-13 milyar kWh arasında altında kalacağı tahmininde
bulunulmaktadır.
Nitekim 1996 yılından itibaren mevcut sistem
tarafından elektrik talebinin karşılanmasında problem yaşanmaya başlanmış,
talebin karşılanması için hidrolik santrallere aşırı yüklenilen bir dönem
yaşanmıştır. Hidrolik santrallerde kapasite kullanım oranı 1 996 yılında %111,
1997 yılında %108, 1998 yılında %114 ve 1999 yılında %92 olarak
gerçekleşmiştir. Hidrolik santrallere bu aşırı yüklenme sonucu baraj
rezervuarlarında su miktarları tehlikeli düzeylere düşmüş ve hidrolik
santrallerden elde edilen elektrik üretimi takip eden üç yılda ciddi şekilde
azalmıştır. Hidrolik santraller kapasite kullanım oranı 2000 yılında % 77, 2001
yılında % 57, 2002 yılında % 77 düzeyinde kalmıştır. Bunun sonucunda mevcut
üretim sistemi, yeterli düzeyde bir yedek kapasite oranına sahip olunmasına
rağmen talebi karşılamakta zorlanmış, elektrik ithalatına gidilmek durumunda
kalınmıştır. (DPT, 2003)
Hidrolik santrallerde düşük su düzeylerinde türbin
kanatları için zararlı bir işletme sürdürülürken, aşırı ihtiyaç ve yüklenme
nedeniyle termik santrallerde düzenli bakım ve revizyon çalışmaları
yapılamamış, başta kazanlar olmak üzere tesislerde ciddi problemler ortaya
çıkmış, santral ömürlerinden kaybedilmiştir. Takip edilen politikalar
paralelinde kamu projelerinin askıya alınmaya çalışıldığı bu dönemde, 3096
sayılı Kanun çerçevesinde yürütülen Yap- İşlet -Devret projelerine öncelik
verilmesine ve ilgili Bakanlıkça alım garantili yüksek tarifeli anlaşmalarla
özel şirketlerin önü açılmaya çalışılmasına rağmen bu projelerden beklenen
katkı alınamamış, enerji açığı riski ortaya çıkmıştır. Bu riskin önlenebilmesi
ve kamu proje stoğu içinde yedek proje yaratılabilmesi amacıyla Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığı talebiyle TEAŞ Genel Müdürlüğü Yatırım Programına 1997
yılında Tunçbilek, Soma-C, Kangal IV ve Çayırhan Linyit Santralı Projeleri ile
Ambarlı Fuel-Oil Santralı Projesi dahil edilmiştir. (DPT, 2003)
Ancak Yap-İşlet Projelerinin gündeme gelmesi ile bu
projelere girilmesine gerek kalmamıştır. Bununla beraber Yap-İşlet-Devret
projelerindeki belirsizlik ve 1998-2002 döneminde ortaya çıkması beklenen
enerji açığı nedeniyle ek tedbirler alınması gereği duyulmuş ve Mobil
Santraller bu amaçla gündeme getirilmiştir. Sonuçta Yap-İşlet-Devret
projelerinden, her türlü desteğe rağmen beklenen katkının alınamaması, enerji
açığının kapıya dayanması sonucunda acil, hızla işletmeye girebilecek, pahalı
çözümlere yönelmek zorunda kalınmıştır. Bunun yanı sıra açığın daha da
azaltılması amacıyla Bulgaristan'dan ilave elektrik ithali için anlaşmaya
girilmiştir. Nitekim aynı yaklaşım içinde özel şirketlerle yapılan mobil
santral anlaşmalarına ek olarak 1999 yılında TEAŞ Genel Müdürlüğü programına
4x20=80 MW'lık bir proje dahil edilmiştir. (DPT, 2003)
DPT Müsteşarlığınca bu dönem için Beş Yıllık Plan
ve Yıllık Programlarda hedef alınan ekonomik büyüme hızları baz alınarak
yapılan elektrik arz-talep projeksiyonları daima 2002 yılı ortasına kadar
enerji açığı göstermiştir. Bakanlık çalışmalarında bu açık daha yüksek
değerlerdedir. Ancak 2001 yılında yaşanan ekonomik kriz ve sonrası ekonominin
önemli oranda küçülmesi ve durgunluğa girilmesi nedeniyle elektrik talep
projeksiyonlarında önemli sapmalar oluşmuş, beklenen talep artışı
gerçekleşmemiş, başta Yap-İşlet ve mobil santraller olmak üzere son dönemde
işletmeye giren bütün projeler atıl kapasite yaratır duruma düşmüşlerdir. Tablo
31’de Beş Yıllık Kalkınma Planlarında elektrik talep projeksiyonlarını ve gerçekleşmelerini
vermektedir. (DPT, 2003)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder