Osmanlı İmparatorluğu'nda Bir Samsuncu
Hundförare med stridshund
"Samsongij der ser efter Leyonen"
Samsuncu-kompaniet skötte mastifferna –
doggarna, som användes vid sultanens jakter.
Türkiye Cumhuriyeti'nde Bir Samsuncu(!)
Çoban Köpekleri Derneği Başkanı Doğan Kartay "Yeniçeriler savaşa Kangal’la giderdi" dedi. Yaşamının 52 yılını Kangal ve Türk Çoban köpeklerini araştırmaya adayan Doğan Kartay, Yeniçeri Ocağı'nda bir birlik olan 71. Orta'nın savaşa 500 erkek Kangal soktuğunu söyledi. Kartay, şöyle devam etti; ”500'ü aşkın Samsuncu Yeniçeri neferinin en az 500 yetişkin erkek Kangal'ı savaş alanına sürdüğü ve önemli karargáhların Samsunlarca korunduğu düşünülürse, 71. ortanın dişiler, yedekler ve yavrular ile birlikte altyapı olarak en az 2.000 Kangal'a sahip olduğu ortaya çıkar.”
Osmanlı İmparatorluğu döneminde iki ayrı çoban köpeğinden bahsedilmektedir. Bu dönemde çok itibar gören bu köpekler saf olarak yetiştirilmektedir. Bu iki değerli ırktan Evliya Çelebi'nin seyehatnamesinde de bahsedilmektedir. Evliya Çelebi bu ırklardan birisinin Kastamonu bölgesinde yaygın olarak yaşadığı ve "Büyük Aslan" benzeri olarak nitelendirilen Samsun Köpeği olduğunu söylemektedir. Bu köpeklerin varlığı Yeniçerilerin içinde Samsuncu sınıfının varlığı ile de geçerlilik kazanmaktadır. İkinci ırk ise İmparatorluğun güney bölgelerinde yaygın olarak bulunan eşek büyüklüğünde ve bir aslan kadar yırtıcı olarak tanınan çoban köpeğidir. Bu ırklardan her ikisi de barış dönemlerinde bekçi köpeği olarak kullanılmakta ve oldukça da değer görmekteydiler.
ESKİ TÜRK SPORLARI ÜZERİNE ARAŞTIRMALAR
/Halîm Bâkî Kunter
(…)
Yıldırım'ın Timura karşı icra ettiği av hakkında (Hammer Tercümesi, cild. 2, S. 62) ve Niğbolu'daki muhteşem av hakkında da (Hammer Tercümesi, cild. I, S. 288) de tafsilât vardır.
Niğbolu avına dâir olan malûmatı ehemmiyetine binaen aynen naklediyoruz:
“Ziyade av meraklısı olan Bayazıd, asil mahbusları iade etmezden evvel kendilerini bir doğan avına götürdü. 7000 doğancı ve 6000 sekbandan aşağı olmayan maiyet-i halkının ihtişamıyla ile onlara hayret verdi. Av köpeklerinin arkasına ipekli örtüler ve parslara mücevherli tasmalar konulmuştu. Bayazıd'ın saltanatından beri doğancılar padişahın sayd takımını teşkil ediyordu. Dörde munkasem idiler. Asıl doğancılar, çaylak avcıları, akbaba avcıları, atmaca avcıları. Sekbanlar muahharen yeniçerilere ilhak olundu. Üç alay samsuncu, zağarcı, turnacı dahil olma üzere sekbanların mecmuu 33 alaydı. Bu alayların dört büyük zabiti bizim zamanımıza kadar yeniçeri ağalarının maiyetinde en büyük zabit idiler. Osmanlı’ların almış oldukları efkâra göre büyük zabitler av hizmetlerinden müstaar unvanlarla iktisab-ı necabet ederler; nasıl ki küçük yeniçeri zabitleri de matbah hizmetlerinden me'huz unvanlarla. Şu garabetin sebebi Asya’lıların ezmine-i kadimeden beri yerleşmiş fikirlerince, sayd muharebenin en güzel misali olduğu gibi, yiyecek de kavganın en mühim levazımından biri bulunmasından ibarettir.”
Yeniçeri teşkîlâtında sekbanlar ehemmiyetli bir mevki sâhibi idiler. Yeniçeri Ocağı: Yayabeyler, Bölüklüler, Sekbanlar namlarında üç kısımdan terekküp ederdi. Yayabeyler birden yüzbire kadar 101 ortadan, Bölükler de birden altmış bire kadar tadad olunmak üzere 61 ortadan ve Sekbanlar dahi birden otuz dörde kadar numaraları haiz olmak üzere 34 ortadan teşekkül edip Yayabeylere Cemaat ve Bölüklülere Ağa Bölükleri yahut sadece Bölük ve Sekbanlara galat olarak Seymenler dahi denilirdi (Mahmud Şevket, Osmanlı teşkîlât ve kıyafet-i askeriyesi, 1nci Cild, S. 3.). Sekbanlar 65 inci cemaati teşkil ediyorlardı. “Bunların neferatı ziyade olmakla beyinlerinde bir azim erkân vazedip Sekbanlar kethüdası ve katibi ve başçavuşu ve neferatına 34 oda ta’yîn edip” (Levâmi’-ün nûr fî zalemet-i atlas-ı münevver, Istanbul, Üniversite Kütüphanesi, 4-1527) ayrı bir sınıf teşkil eylediler.
Levâmi’-ün nûr’da Sekbanların adları hakkında şu izahat vardır:
“Sebeb-i tesmiye-i Sekban:
Fatih Sultan Mehmet Han şikâra mail olmakla ol asırda olan Yeniçeri ağasını davet edip kendi ile şikâra çıkmağa yarar muallem tazılar beslemek lâzımdır diyor. Yeniçeri yoldaşlardan bir bölük tazı beslemek için sekbanlar ta’yîn ettiler ve bunlar için başka sekbanlar fırını icad edip üzerine ondört akça ile bir ekmekçibaşı eylediler. Bu fırını Ayasofya kurbinde bina ettirip ve hünkâr ile av olurken şikara tazı yetiştirmeğe adam lâzım olunca neferatıyla sekban ta’yîn ederler. Bu ekmek bunlar içindir. Amma haliya gayriye sirayet etmiştir. Bu sekban başının cümle korular taht-ı zaptındadır.” Yeniçeri teşkîlâtında 68inci cemaat Turnacılar, 71inci cemaat de Samsunculardı.
Avcılık Anadolu’da ve Rumeli’nde asırlarca Türklerin en mühim sporu olmuştur. Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi'nde tetkik eylediğimiz kayıtlardan (Cebi hümayun defterleri, Fiş No. 529.) avcılığın gerek payitahtta gerek taşrada bir teşkîlâta tâbi’ olduğunu, Ankara, Çankırı ve Bolu avcılarının teferrüd eylediğini öğrenmiş bulunuyoruz. Vurulan avlardan pastırma yapılarak bunun hükümdara gönderilmesi bir âdet hükmünde uzun zaman devam etmiştir.
Avcılar arasındaki eski an'anelerden birinin de “Kılkuyruk” takdîmi olduğunu ve buna mukabil 1001 çil akça ihsân edilmesi mûtâd bulunduğunu yine bu kayıtlardan öğreniyoruz. Bu defterlerde
“... Evvel bahâr-ı huceste âsâr müjdecisi kılkuyruk arz olundukta....” gibi kayıtlara sık sık rast gelinir. Kılkuyruk bir nevi yaban ördeğidir.
Samsun benim memleketim. Çok seviyorum ama ismini değil. Aslında benim vilayetimin adı Samsun değil, CANİK'dir. Çünkü Samsun'un arkasında bir tabii abide gibi duran dağın adıdır CANİK. Aynı isimde Samsun'da bir de merkez ilçe vardır: Merd Irmağı'nın solu.
Peki Samsun adı nereden geliyor? - Bugün Samsun dediğimiz vilayet merkezinin eski adı Rumca 'Amisus' idi ve Osmanlı devrinde Türk ekâbiri bu ismi beğenmediğinden 'Samsun' olarak değiştirdi.
Samsun; bu isim fonetik ilmi bakımından kulağa hoş gelebiliyor, ama aslına inersek, Samsun adı da eski Yunanca'da 'savaş köpeği' demekmiş. Ben nereden mi biliyorum? - D. Mehmet Doğan'ın 'Büyük Türkçe Sözlük'ünde böyle geçiyor. Ayrıca merhum Necip Fazıl Kısakürek'in 'Yeniçeri' adlı eserinde de 'Samsuncu' isimli bir tipleme var.
Aksaraydaki Köpekleri bence incelemeye değer. Hasbelkader Ben bunların, Evliya çelebinin de Seyahatnamesinde belirttiği ve Osmanlı döneminde de pedigrili olarak Yeniçeriler tarafından yetiştirilen, hatta Ocakta Samsuncu diye lonca kurulan, Samsun(Aslan) köpeği olduğunu ve Mezopotamyadaki Asurluların da yazıtlarında gözüken Asur Mastifff`i (assyrian Mastiff) Bkz.Molosserdogs.com)nin günümüzdeki temsilcileridir.
Μέχρι τὸ 1850 οἱ βάσεις τοῦ πύργου καὶ τὰ λίθινα ὑπολείμματα σῴζονταν στὴν περιοχή, ἐνῷ τὰ πέριξ αὐτῆς δασώδη τμήματα χρησιμοποιήθηκαν, ὅπως γράφει ὁ Σκ. Βυζάντιος, ὡς « κυνοκομεῖο ». Σὲ τοῦτο τὸ σημεῖο ὑπάρχει κάποιο μεταφραστικὸ λάθος. Τὸ «κυνοκομεῖο» ποὺ ἀναφέρει ὁ συγγραφέας καὶ τὸ μεταφράζει ἀπὸ τὸ Samsunhane εἶναι λαθεμένο. Ἡ λέξη Samsun στὴν Τουρκικὴ γλῶσσα ἔχει διπλὴ ἔννοια. Ἔτσι, ὅπως ἀναφέρθηκε, σημαίνει σκῦλος, εἶδος μολοσσοῦ καὶ ἀπὸ τὴν ἔννοια αὐτὴ παρασυρόμενος ἔδωσε στὴν περιοχὴ τὴν ἰδιότητα νὰ φιλοξενῇ σκύλους. Ἐνῷ, ἀντίθετα, ἡ λέξη Samsuncu σημαίνει ἰδιαίτερο τάγμα ἀρχαίου τουρκικοῦ στρατοῦ. Ὅτι ὁ τόπος μέχρι καὶ τὸ 1828, ὅπου συνεχίζονταν οἱ ἐργασίες οἰκοδομῆς στρατιωτικῶν ἐγκαταστάσεων, φιλοξενοῦσε τὸ Μποσταντζιλὰρ ὀτζαγὶ δηλαδὴ τὸ σῶμα τοῦ στρατοῦ μὲ ἀρχηγὸ τὸν Μποσταντζίμπαση ποὺ ἦταν τεταγμένο στην αὐτοκρατορικὴ φρουρὰ εἶναι, ἂν μή τι ἄλλο, βέβαιο καὶ βιβλιογραφικὰ τεκμηριωμένο ἀπὸ τοὺς ξένους καὶ Ὀθωμανοὺς ἱστορικούς..
Meraklısına Linkler
06 Şubat 2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder