30 Ocak 2007 Salı

Kızılırmak Türküleri



Kızılırmak 1927



Kızılırmak Türküsü, Anadolu’nun dört bir yanında bilinen ve söylenen, Türk kültürüne mal olmuş çok önemli bir folklor ürünüdür. Kızılırmak’ın geçtiği-geçmediği her yerde, genç-yaşlı, kadın-erkek, eğitimli-eğitimsiz hemen herkes tarafından bilinir ve söylenir.


Kırşehirli Aşık Said
Büyük kıtlıkta Aşık Said'in oğlu ve yeğeni keme toplamak üzere Kızılırmak üzerinden karşı sahile geçeceklerdi. Irmak coşkundu, suyun ortasında kayık devrildi. İçindekiler boğuldu. Aşık Said bu türküyü Kızılırmağa karşı söylemiştir.

Kızılırmak (Dağlar Issız Kaldı)

Bağlar ıssız kaldı bülbül ötmeye
Evler viran kaldı figan etmeye
Kızlar azık aldı üç gün gitmeye
Zilfiyi Sorguna çal Kızılırmak

Kızılırmak ne belalı başın var
Hakka yaramadık senin işin var
Nuri Yavrucuğum üç kardeşi var
Al gitme Nuri'mi dur Kızılırmak

Ala ördek olsam uçmam kıyından
Zaten hoşlanmazdım senin huyundan
Abı zemzem olsa içmem suyundan
Suyunu böğrüme çal Kızılırmak

Kanlı Kızılırmak pek coşkun akar
Ayrılık ateşi ciğerim yakar
Gözleyin Nuri'mi nereden çıkar
Nuri'mi kenara vur Kızılırmak

Kızılırmak etrafın hep dağ mıdır
Dört tarafın lale sünbül bağ mıdır
Haber ver nerede Nurim sağ mıdır
Ciğerin acısı zor Kızılırmak

Kızılırmak talkın verir kuşları
Akar durmaz gözümüzün yaşları
Nittin adadaki kanlı leşleri
Hasret kefenine sar Kızılırmak

Gark olup gemimiz deryaya daldı
Gelin kız kalmadı yüzüne ağdı
Zilfi hanımdan bir haber gelmedi
Zilfiyi Sorguna sür Kızılırmak

Bahar gelir senin suyun çoğalır
Eser poyraz düz ovaya dağılır
Pek zor etme Nuri'm suda bunalır
Nuri'mi kenara çal Kızılırmak

Nuri'min bahçesi bülbülün yurdu
Çıkartan yüzüne feryad ederdi
Bahçesinde elvan güller biterdi
Nice canlar yedim der Kızılırmak

Der Said'im arşa çıktı figanım
Elimden uçundum bir çift doğanım
Biri yiğenimdi biri ciğerim
Mahşerde davacın var Kızılırmak



******


Bayram Eder (Kızılırmak)

Kızılırmak can incitme sen bugün
Mübarek günlerdir sel bayram eder
Kitabın kavlince dağlar al giymiş
Karışmış çiçeğe çöl bayram eder

Bülbül ile saka hep uçan kuşlar
Gece üç aylarda figana başlar
Eser yel eğilir dallar ağaçlar
Mübarek günlerdir dal bayram eder

Yavru şahin bir kekliğe salaklar
Dökünce çığasın göksü yelekler
Cennete huriler gökte melekler
Mahlukat sevinir kul bayram eder

Günüm yetti artık mezardır önüm
Allanın aşkma kıbleye yönüm
Daimi ağlamak bu benim karım
Said ağlamakta il bayram eder


Kızılırmak Türküsü /Sivas

Orta Anadolu köylerinden birinden ötekine gelin götürülürken Kızılırmak'tan geçen gelin alayı köprünün yıkılması üzerine suya dökülmüş, bu arada gelin de kaybolmuştur. Bu çok acıklı olay toplumu öyle etkilemiş ki dalga dalga bütün yurda yayılmıştır. Bu ağıt o acı ile yakılmıştır. Sözü de, ezgisi de gerçekten güzeldir.


Kaynak Kişinin Anlatımıyla: Ben o zamanlar yedi yaşındaydım. Daha kente göçmemiştik. Köyde yaşıyorduk. Köyümüzün yaşlı bir çobanı vardı. İyi bir insandı. Çobanın yakışıklı, aslan gibi bir de oğlu vardı, adı İbrahim'di. O da babası gibi sevilirdi köyde. İbrahim, günlerden bir gün babasıyla birlikte sürüyü otlatmaya götürmüş. Akşam köye dönerken komşu köyün beyi İsmail Ağa'nın kızıyla karşılaşmış. Kız, arkadaşlarıyla birlikte kuşburnu toplamaktan dönüyormuş. İbrahim kızı görünce aklı başından gitmiş, aşık olmuş. İbrahim'in İsmail Ağa'nın kızına aşık olduğunu köyde herkes duydu. Ama kızın babası kızını bir çobanın oğluna vermek istemedi. Fakat bütün köylü İbrahim'den yana çıktı. Kızın babasına yalvardılar. "Çoban olmak bir suç mu? İbrahim mert, dürüst bir çocuk. Ver kızını," dediler.

Sonunda İsmail Ağa yalvarmalara dayanamadı, razı oldu. Buna bütün köy sevindi. Düğün günü kararlaştırıldı. Herkes gücünün yettiğince bir yardımda bulundu. Büyük bir tören düzenlendi. Kazan kazan düğün yemekleri pişirildi. Çevre köyler düğüne çağrıldı. Kısacası o güne kadar köyümüzde benzeri daha görülmemiş bir düğün başladı. Gelin almaya gidileceği gün hava günlük güneşlikti. Düğün alayı büyük bir coşkuyla yola çıktı. Davullar, zurnalar çalıyor, herkes, sevinç içinde halay çekiyor, oyunlar oynuyordu.



Köprüye varınca köprü yıkıldı
Üç yüz atlı birden suya döküldü
Nice yiğitlerin beli büküldü

Nettin Kızılırmak allı gelini
Gelini gelini benim yarimi

Tüfek getirin de şu kartalı vuralım
Dalgıç getirin de allı gelini bulalım
Biz gelinsiz nasıl köye varalım

Nettin Kızılırmak allı gelini
Gelini gelini benim yarimi

Elinin kınası soldu mu ola
Gözünün sürmesi soldu mu ola
Evde kaynatası duydu mu ola

Nettin Kızılırmak allı gelini
Gelini gelini benim yarimi

Kızılırmak parça parça olaydın
Her bir parçan bir yerlerde kalaydın
Sen de benim gib yarsız kalaydın

Nettin Kızılırmak allı gelini
Gelini gelini benim yarimi

Altı kardeş idik bindirdik ata
Hürü'yü yolladık üç köyden öte
Kızılırmağa varınca oldu bir hata

Nettin Kızılırmak allı gelini
Gelini gelini benim yarimi

Evde kaynanası evi bezedir
Yolda kaynatası yolu gözedir
Gelinsiz haneyi kim bezedir

Nettin Kızılırmak allı gelini
Gelini gelini benim yarimi

Atlılar da Kapaltı'nı dolaşır
Yengeler de kuzu gibi meleşir
Kara haber güveyiye ulaşır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder