Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi'nin (THKP-C)
kurucusu ve önderi. 14 Ağustos 1945'te Samsun'da doğdu, 30 Mart 1972'de
Tokat'ın Niksar ilçesine bağlı Kızıldere köyünde, yanındaki dokuz arkadaşıyla
birlikte öldürüldü.
Bir memur çocuğuydu. Devrimci düşüncelerle
üniversitede, Ankara'da Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde tanıştı. Bu dönemde
Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi oldu, Ankara Çankaya ilçe teşkilatında yer
aldı. TİP içindeki Aren-Boran-Aybar eğilimlerine şiddetle saldırdı. İlk olarak
bu dönemde, çeşitli yayın organlarında yazıları yayımlandı. Bu yazılardaki
teorik derinlik ve üslubunun keskinliğiyle dikkat çekti.
Revizyonizm olarak belirlediği düşüncelere karşı
yayımladığı ilk önemli yazı, "Aren Oportünizminin Niteliği"dir.
Burada çok açık biçimde sadun Aren 'in temsil ettiği çizgiyi yerden yere vurur.
Yazıda aynı zamanda sadece teorik değil, siyasi-pratik vurgular da dikkat
çeker; Arencilerin TİP örgütlenmesi içinde sürdürdükleri çalışmaları ve
"devrimci" eğilimlere karşı tutumlarını anlatır.. Gene bu dönemde
yayımlanmış olan "Revizyonizmin Keskin Kokusu" yazı dizisi de aynı
sorunlar üzerinde durur.
Aynı zamanda Dev-Genç içinde de çalışıyordu. Hemen
bütün Dev-Genç eylemlerinde örgütleyici ve/veya eylemci olarak yer aldı.
Türkiye solundaki ilk ciddi bölünme sayılabilecek
TİP-MMD (Mihri Belli ‘nin adından dolayı Mihriciler diye de anılır) ayrımında
MDD (Milli Demokratik Devrim) saflarında yer aldı. Aslında "Sağ Sapma,
Devrimci Pratik ve Teori" başlıklı yazısı, bu ayrılığın işaretlerini
önceden vermektedir.
"Yeni Oportünizmin Niteliği Üzerine"
başlıklı yazısı ise, esasen Türkiye solunda o tarihlerde ortaya çıkan yeni bir
eğilimi eleştirir: bu, Doğu Perinçek'in temsil ettiği ve Mahir Çayan'ın
"kampüs maoizmi" diye tarif ettiği bir eğilimdir.
Bu yazıların yayımlandığı dönem çok kısa bir süreye
tekabül eder; bu, aşağı yukarı iki yıldır. Türkiye solundaki ilk ayrışmalar da
esasen bu iki yıl içinde netleşmiştir.
Mahir Çayan'ın MDD çizgisinden kopması da gecikmez.
(Mihri Belli ‘nin yayımladığı Aydınlık Sosyalist Dergi'ye (ASD ya da Al
Aydınlık olarak da bilinir) gönderilen "Açık Mektup" ile,
Mihricilerle ortak hareket edilen döneme nokta konulur. Yazı ilk olarak ancak
iki sayı yayımlanabilen ve THKP-C'nin yayın organı sayılan Kurtuluş dergisinde,
Ocak 1971'de yayımlanmıştır.
ASD'ye Açık Mektup makalesi, artık yeni bir
çizginin de belirginleştiğini göstermektedir. Makale daha ilk satırlarından
itibaren çok ciddi bir belirleme ile başlar: "Hakim sınıfların sınırlı
demokratik hakları rafa kaldırma hazırlıkları içinde oldukları, proleter
devrimci hareketi ezmek için oyunların tezgahlandığı şu günlerde, ilk bakışta
saflarımızdaki bu bölünme hoş bir şey değildir." Ancak bunun arkasından
ayrılığın neden kaçınılmaz olduğunu anlatır. Ona göre, devrimci meselelerde,
ideolojik ayrılığın üstü örtülmemeli, üzerine gidilmelidir; ve zaten kalıcı
ideolojik bir birlik de bu temelde inşa edilebilir. Ancak (Mihri Belli ile
"milliyetçilik, revizyonizm, örgüt meselesi vs." üzerine yapılan
tartışmalar/görüşmeler sonuç vermemiştir.
Mahir'in sıraladığı bu anlaşmazlık maddeleri
önemlidir, çünkü onun "milliyetçilik" ve "revizyonizm"
olarak değerlendirdiği yaklaşımlarla her türlü bağın koparılmasından yana
olduğunu göstermektedir.
Mahir daha sonra, şartlar ileri sürülerek Mihri
çizgisine şu anda saldırmanın doğru olmadığını iddia edenlere cevap verir.
Makalesinin son bölümlerinde ise ayrılık noktalarından hareketle kendi
çizgisini formüle eder. Bunlar, devrim anlayışı, çalışma tarzı ve örgüt
anlayışı üzerine yoğunlaşmıştır. Bu arada silahlı mücadele, halk savaşı,
özgücüne güven ve devrimci iddia, demokratizmin reddedildiği, merkezi yanı ağır
basan bir demokratik merkeziyetçi örgüt üzerinde durur.
"İlk etapta, işçi veya aydın kesiminden gelmek
önemli değildir, önemli olan işçi sınıfı ile kendisini özdeşleştirmiş,
"yalnız boş gecelerini değil, bütün ömrünü devrime adamış" asgari bir
marksist formasyondan geçmiş ve belli alanda uzmanlaşma yolunda olan
profesyonel devrimcilerin örgütün temelini oluşturmasıdır. Önemli olan,
profesyonel devrimcilerin yönetimde olup olmamasıdır. Ve ilk dönemde dar
tutulmuş, sayıca az, ama demir gibi bir disipline sahip çelik çekirdek
önemlidir. ...
"Ancak, bu çelik çekirdek çeşitli aşamalardan
geçerek, ikinci etaba geçer. Emekçi kitlelerin mücadelelerini yönlendirmeye,
onu kucaklamaya başladığı bu ikinci etapta emekçi kökenden gelenlerin ağır
basmasına dikkat edilir."
Mahir bu yazıda, gene (Mihri Belli'nin katılmadığı
düşüncelerinden hareketle, milliyetçilik üzerinde özel olarak durur ve Kürt
meselesine şöyle bakar:
"(Mihri Belli'ye göre, Türkiye'deki milli
meselenin her zaman ve her şart altında tek bir çözüm.yolu vardır; Kürt emekçi
halkının çıkarlarıyla bağdaşan tek formül vardır; o da, meseleyi şartlar ne
olursa olsun, misak-i milli sınırları içinde ele almak gerekir.
"Oysa bu görüş, temelden yanlış ve
anti-sosyalist bir görüştür. Bilindiği gibi, devrimci proletarya milli meseleyi
ulusların kendi kaderini tayin hakkının ışığı altında ele alır. Biz, uluslann
kendi kaderini tayin hakkının ışıği altında diyoruz ki: 'Her şart altında, her
zaman meseleyi misak-ı milli sınırları içinde ele almak gerekir veya Kürt
emekçi halkının çıkarlarıyla bağdaşan tek çözüm yolu ayrılma hakkının
kullanılmasıdır' diyen görüşler yanlıştır. Bu görüşlerin sahipleri, her iki
tarafın burjuva ve küçük-burjuva milliyetçi unsurlarıdır. Oysa, devrimci
proletarya, meseleyi diyalektik bir tarzda ele alır. Yani, ulusların kendi
kaderini tayin etme hakkının öngördüğü ayrılma, özerklik, federasyon vs. çözüm
yollarının hangi şartlar altında ve ne zaman geçerli olabileceğini açikça
ortaya koyar."
Mahir burada, bu konudaki görüşlerini ayrı bir
broşürle ortaya koyacaklarını söyler ama, ne var ki buna ömrü vefa etmemiştir.
ASD'ye Açık Mektup, Ertuğrul Kürkçü, Yusuf Küpeli,
Münir Ramazan Aktolga ve Mahir Çayan imzasını taşımaktadır, ancak yazıyı Mahir
hazırlamış ve diğerleri daha sonra imzalamışlardır. İmza sahibi olan diğer
isimler, o yıllarda özellikle gençlik hareketi içinde önderlik fonksiyonlarına
sahip kişilerdir. Bu durum, Mahir'in gençliğin önder kesimi tarafından
ideolojik önderlerden biri olarak kabul edildiğini ortaya koyar. Söz konusu
ekip, adları o dönemde fazla bilinmeyen (ve muhtemelen hareketin güvenliği
açısından özellikle böyle kalması istenen) Hüseyin Cevahir ve Ulaş Bardakçı'yla
birlikte aynı zamanda THKP-C'nin de çekirdeğidir.
Kurtuluş'un 12 Mart muhtırasından sonra yayımlanan,
15 Mart 1971 tarihli ikinci sayısı, bir başka önemli yazıyla açılır; bu,
"Devrimde Sınıfların Mevzilenmesi"dir. Burada ideolojik önderlik,
kırların esas alındığı Türkiye'ye has bir "halk savaşı" anlayışı,
politik askeri liderliğin birliği ilkeleri ele alınır. Yazının son bölümü
özellikle çarpıcıdır:
"Bütün ideolojik ayrılıkların temeli ...,
devrim isteyip istememeye değil, (çünkü sosyalist geçinen herkesin subjektif
niyeti genellikle devrimin olması doğrultusundadır) devrim yapmak için yola
çıkmaya, savaşmaya cesaret edip edememeye dayanır. İşte bu yüzden, devrim için
savaşmayana sosyalist denmez."
Mahir Çayan'ın en önemli teorik çalışmaları
Kesintisiz Devrim 1 ve özellikle de Kesintisiz Devrim 2-3'tür. İlk bölüm Nisan
1971 tarihinde Kurtuluş Yayınları tarafından illegal bir broşür olarak
yayımlanır. Kesintisiz Devrim 2-3 ise 1972'nin Ocak-Şubat aylarında, illegal
olarak kaleme alınmış ve broşür olarak THKP-C çevrelerinde dağıtılmıştır.
12 Mart muhtırası, Mahir Çayan'ı yeterince
olgunlaşmamış partisiyle birlikte harekete geçmeye yöneltir. Aynı yıl Nisan
ayından itibaren silahlı hareket başlatılır. Bu kapsamda İsrail'in İstanbul
maslahatgüzarı Efraim Elrom kaçırılır ve öldürülür. Gene İstanbul ve
Ankarada'da Amerikan hedeflerine yönelik Türkiye'deki ilk bombalamalar yapılır.
Ziraat Bankası "kamulaştırması" ve Mete Has'ın kaçırılarak yüklü bir
fidye alınması da bu ilk eylemler arasındadır. Ancak örgüt, bu eylemlerin
ardından ağır darbeler yer. Başbakan Nihat Erim'in ünlü "balyoz
operasyonları" başta İstanbul ve Ankara olmak üzere bütün ülkeyi cehenneme
çevirir. Mahir ve Hüseyin Cevahir Maltepe'de bir evde kıstırılırlar. Saatlerce
süren çatışmanın ardından Mahir yaralı yakalanır, Cevahir katledilir. Bu olay
daha sonra Mahir tarafından "Mayıs darbesi" diye anılacaktır.
Artık dışarıda esasen iki yönetici kadro kalmıştır;
bunlar da Ulaş'ın yanı sıra, Parti MK üyesi olan Yusuf Küpeli ve Münir Ramazan
Aktolga'dır. Ancak bu iki MK üyesi, Mahir Çayan'ın çizgisinin yanlış olduğunu
iddia ederek örgütü farklı bir çizgiye çekmeye yelteneceklerdir. Ancak Mahir
Çayan'ın Maltepe Askeri Cezaevinden firarı bu girişimi bitirmiştir.
Bununla birlikte, Mahir Çayan dışarı çıktığında,
örgütün birçok olanağının ortadan kaldırıldığını gördü. Bu arada Deniz Gezmiş,
Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ın idamları tartışılıyordu. Askeri mahkemeler
tarafından infaz kararı alınmıştı ve mecliste, Demirel'in Adalet Partisi'nin
oylarıyla infazın onaylanacağına kesin gözüyle bakılıyordu.
THKO kadroları Cihan Alptekin ve Ömer Ayna'nın
idamlarıönlemek için birlikte hareket etme teklifini kabul eden Mahir Çayan,
böylelikle dünyada hiç görülmeyen bir ortak eylem platformunun yaratıcılarından
olacaktı. Pratik iilem şuydu: THKP-C, ya bu idama karşı birşey yapmayacak ve
yenilen darbeleri onararak kendi örgütünün yeniden ayağa kalmasını sağlamaya
çalışacaktı, ya da idamı engellemek için üst düzey bir eylemin içinde yer
alacaktı. Nahir Çayan için birincisini tercih ettiğinde bunun Türkiye devrimi
açısından büyük bir moral bozukluğuna neden olacağı açıktı. İkincisini tercih
etiğinde ise örgütün fiziken tamamen imhası da mümkündü. Ancak moral bir güçle Türkiye
devriminin yeniden ayağa kalkabileceğini düşünen Mahir Çayan, 30 Mart 1972'de
Kızıldere'de noktalanacak olan eyleme girişti: THKO ve THKP-C savaşçıları,
Ünye'deki radar üssünde görevli iki İngiliz ve bir Kanadalı görevliyi
kaçırdılar. 11 kişi olan eylemciler, Kızıldere'ye ulaştıklarında,
varlıklarından bir ihbarcı yüzünden kolluk kuvvetlerinin haberi oldu. Çok
sayıda asker Kızıldere'deki iki katlı köy evini sardı. Sonuçta eylemden sadece
Ertuğrul Kürkçü sağ kaldı; diğerleri öldürüldüler.
Mahir Çayan'ın bu eylem sırasında, kendisiyle
megafonla konuşan MİT'çi Hiram Abas'a şöyle dediği bilinir: "Biz buraya
dönmeye değil ölmeye geldik."
Kızıldere'de 2 THKO ve 8 THKP-C savaşçısının
ölümüyle hem THKO hem THKP-C fiziken yok edilmiştir. Ancak 1974'ten itibaren
Türkiye'nin her yerinden THKP-C taraftarları yeni gruplar ve örgütler
kurmuşlardır. 12 Eylül öncesindeki devrimci hareketin en önemli kanadı THKP-C
kaynaklı hareketler olmuştur.
Bugün çeşitli örgütler Mahir Çayan ve THKP-C'nin
çizgisini savunma savındadırlar.
Not: Bu maddenin tarafsızlığı konusunda
şüpheler var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder