0. ÖN
AÇIKLAMA
Bu çalışmayı yapmamıza sebep olan iki faktörden
ilki, KOĞUZ’ un etraflı bir
tanıtımını yapmak, problemlerini tespit edip çözüm yollarını araştırmak idi.
İkinci faktör ise, “İlkokul Yönetmeliği Madde 105’ in (f) fıkrası” gereğince getirilen zorunluluk
idi.
Böylesine toplumsal karakterli bir inceleme için
gerekli sürenin darlığı nedeniyle bu çalışmamızın kemal bulduğunu
söyleyemiyoruz. Üç aylık bir sürede derlenen bilgiler araştırmamız için kifayet arz etmedi. Çünkü, bazı bilgilerin edinilmesi
için gerekli uygun ortamın oluşması için zamana büyük ihtiyaç vardır. İnsanı
tanımak, dert ve özlemlerini tanımlayabilmek için gerekli köprülerin kurulması
özet olarak zaman ile sağlanacaktı. Bu sebep ile bazı konulara özet olarak değinirken hiç ele alamadığımız
konular oldu. Örneğin, “Konuşma Dilinin Fonetik ve Dilbilgisi Kuralları Yönünde İncelenmesi”,
“Mani, Türkü, Destan, Efsane, Masal, Fıkra, Hikaye vb. Kültür Ürünlerinin Kaynaklarının Araştırılıp Derlenmesi” ve sair
konular ele alınamadı. “Mevcut inanç örgüsünün oluşum mu yoksa çözülüş
aşamasında mı olduğu, yaygın olarak kullanılan “ARGO” sözcük kullanımının nasıl
oluştuğu” gibi konuların mercek altına alınarak çözümlenmesi için
temel öneriler getiremedik.
Küçüklüğümden beri
“Dağ Köyü” olarak bildiğim ve ulaşılması imkansız “Kaf Dağı” na
benzettiğim buralara ve bura insanlarına
karşı efsanevi bir ilgim vardı. Bu açıdan, KOĞUZ halkından gördüğüm yakın ilgi ve sıcacık insani yaklaşımları
doğrusu beni büyüledi. Çocukların ışıl ışıl gözleri, pırıl pırıl zekaları, gençlerin tertemiz duygu ve
düşünceleri, yetişkinlerin olgun yapıları şefkat dolu alakaları onca maddi
yokluğun ve yoksulluğun ortasında bunca manevi zenginliğin bolca, dipdiri ve
taptaze yaşıyor ve yaşatılıyor olması...
Bu çalışmada yardımlarını esirgemeyen, her soruya
sabır ve olgunlukla cevap veren Sn. Mustafa ÇETİN(koca) Bey’ e, en büyük desteği veren İmam-Hatip Erol ÇIRAK
Bey’e ve tüm köy halkına teşekkür ediyor hepsini saygı ile anıyorum.
Bu çalışmanın devam ettirilmesi ve KOĞUZ halkına yaralı olması dileklerimle...
/Çetin KOŞAR
Mayıs 1990/KOĞUZ
1.KONUM
VE ÇEVRE
11.SİYASİ
KONUM
Pelitbükü Sekecek Köyüne bağlı bir mahalle
statüsünde bulunan Koğuz, Samsun ili Alaçam ilçesine bağlı bir köy niteliği arz etmektedir. “köy
niteliği” dedik, çünkü, mahalle yakınlık ifade etmektedir. Arapça asıllı mahal
(yakın çevre)’ den üretilen bu isim inceleme konumuz olan köy için biraz anlamsız kalmaktadır. Bağlı
bulunduğu köye yakınlığı takriben 3-4 km kadardır. Bu açıdan bakıldığında Koğuz, bir mahalle olmaktan ziyade bir köy niteliğindedir. Ancak
idari yapı olarak bir mahalledir.
12.İDARİ YAPI
Köyün idari
yapısında bir çarpıklık vardır. Bu özellik köyün kuruluş şeklinden
kaynaklanmaktadır. Şöyle ki; buraya ilk yerleşenlerin bir kısmı Pelitbükü
Karacak köyünden, diğer bir kısmı yerleşik olmakla birlikte Pelitbükü Sekecek
köyünden gelmiş yada oroya bağlı oldukları için şu an köyün iki muhtarı
bulunmaktadır. Örneğin, Muhtarlık bir işi olan kişiler kendi muhtarlarına gitmektedirler. Tabi, köye
iki muhtar bakmasına karşılık ne yazık
ki bu köyde hiç muhtar yoktur. Muhtarlık seçimi esnasında köye iki seçim
sandığı kurulmakta her seçmen bağlı bulunduğu muhtarlığın seçim sandığına oyunu atmaktadır. Elektrik,
yol, su, okul ve cami gibi altyapılara sahip köyün bir an önce idari statüsünün düzenlenmesi
kaçınılmazdır.
13.COĞRAFİ
KONUM
Köy, hakim Dütmen
Tepesinin eteklerinde kurulu
küçük bir yerleşim birimidir.
Dört yanı yüksek tepelerle çevrili köyün ufku oldukça dardır.
Köyün kurulu olduğu mevkii ağaçsız ve yer yer
kayalıktır. Yıllardır kesilerek yok edilen ormanların yerini yavaş yavaş yalçın
kayalıklar almaktadır.
Köyün yolu mevcuttur. Gerek ilçeye ve gerekse
Kızlan’ a gidebilme imkanı veren bu tek yolun ana sorunu 3 km .’lik bir kısmının ham toprak oluşu
sebebiyle yağış esnasında araç trafiğine kapalı kalmasıdır.
14. YERYÜZÜ
ŞEKİLLERİ
Köyün, coğrafi karakteri yoğun tek dağı “DÜTMEN” dir. Bu dağ, irili ufaklı sürülerce
tepeciklerle dolu olup tepesinde de 40 m2’ lik
sığ bir göle sahiptir.
Yapılan tahmini hesaplara göre Köyün deniz
seviyesine göre yüksekliği 1000 metre olup Dütmen
Tepesinin ise 1400 metredir.
Köy içinde ve çevresindeki dereciklerin sayısı
oldukça fazladır. Dütmenden doğarak akıp gelen
diğer derelerin hepsi yeni kaynak başlangıcı oluşları nedeniyle akarsu
potansiyeli olarak oldukça sınırlıdırlar. Köyün alt kısmından geçmekte olan ana
derenin genişliği 10 metreyi
geçmemektedir.
Dütmen dağının tepesinde bulunan 40
metrekarelik bir gölün dışında çevrede
yalçın kayalıkların dışında başka
bir coğrafi karakter yoktur.
Yeryüzü, şekil itibariyle irili ufaklı
tepeciklerden oluşmuştur. Arazi engebelidir.
Arazinin genel görünümü; az ağaçlı kıraç ve bol
kayalıklıdır. Orman yok denecek kadar azdır.
15. TOPRAK
YAPISI VE KALİTESİ
Köy toprağının üst tabakası taşlı olup, arazi yapı
olarak kayalıktır. Bu kayaların özelliği
ise sert değil ufalanıp dağılan cinsten
oluşudur. Bu nedenle, sürekli olarak erimektedir.
Arazi, ağaç, çalı vb. bitki örtüsünden yoksun olup,
sürekli esen rüzgar ve hemen hemen her
gün yağan yağmurun tahribatına maruz
kalmaktadır.
Toprağın alt tabakası taş ve kayalıktır.
Toprağın verimi
“Bir’ e Bir” dir. Sanayi gübresi ile bu oran korunmaya ve artırılmaya
çalışılmaktadır. Verimin bu kadar düşük olmasına rağmen yine de arazilerin kullanılması, hayvanlara yiyecek sağlamak amacıyla sürdürülmektedir.
Bölgede kış
mevsiminin uzun sürmesi nedeniyle sadece bahar aylarının sonlarına doğru karlar
eridiği zaman buğday vb. ekim
yapılmaktadır.
Sulu tarım yapmaya elverişli arazi ve buna izin
verecek bir yeryüzü şekli olmadığı için sulu tarım yapmak mümkün değildir.
Verim açısından araziler farklılık göstermemektedir.
Kullanılan
gübrenin miktarı yeterli
değildir. Kimyasal gübrenin yanında tabii gübre kullananlarda vardır.
16. SULAR
Köyde yer altı suları bol miktarda mevcuttur. Bu
sular, arazinin her yanından zaten
yüzeye kendiliğinden çıkmaktadır. Bu açıdan köyün su problemi yoktur.
Köy meydanında kurulu bulunan tek çeşme
sürekli akmakta olup, köylü su ihtiyacını buradan taşıyarak temin etmektedir.
Küçük bir masraf ile bu suyun her evin
önüne hatta içine bağlanıp akıtılması mümkünken nedense buna gerek
duyulmamaktadır.
17. İKLİM VE
MEVSİMLER
Köyün iklimi,
rakımın yüksek oluşundan dolayı yayla iklimi niteliğindedir. Kışlar
sert, kar yağışlı ve uzundur. Yazlar ise kısa ve serindir.
Bafra ilçesine yapılan baraj gölünün uzantısı köy
civarına yakın olduğu için iklim
üzerinde büyük etkisi görülmektedir. Yaz mevsiminde sabahları açık ve güneşli
olan hava öğle sonralarına doğru mutlaka kapanmakta ve yerini fırtınalı ve yağışlı bir havaya bırakmaktadır. Denizden
yükselen su buharcıkları köyün tepelerine çarparak kaldığı için buraların sisi,
dumanı hiç eksik olmamaktadır. Bu
açıdan genel olarak bakıldığında iklim,
sürekli yağış olarak kendini göstermektedir. Bu yağışlar, yaz sonlarından
itibaren başlayıp yaz başlarına kadar sonbahar, kış ve ilkbaharda kar, geriye kalan diğer süre içinde de yağmur ve fırtına olarak
kendini göstermektedir.
Esen sert ve soğuk rüzgar ile birlikte bu
yağışların toprak üzerinde olumsuz etkileri vardır. Bu açıdan ekim – dikim yani
toprağın kullanımı/tarım için gerekli sürenin darlığı problemi ortaya
çıkmaktadır. İşin ilginç yanı, deniz seviyesine yakın alanlarda yapılan buğday
ekiminden mahsul elde edilmesi
yaklaşık on ayda mümkün iken ne hikmetse buralarda bu süre 3-4 ay kadardır.
Olumsuz iklim şartları, geçimini çobanlıkla
sağlayan yöre insanını yarı göçebe bir hayata zorlamıştır. Erken bastıran kar,
hayvanların otlatılabilmesini engellemekte, bu nedenle kış gelince, köyün
eli yetişkinleri sürülerini alıp deniz
sahiline yakın köylere inmekte, ta yaz başlarına kadar buralarda geçici olarak
kalmaktadırlar. Bu süre zarfında köy, yaşlı ve çocuklara kalmaktadır.
İklim şartlarının bir diğer olumsuz etkisi de
sürekli yağış ve sert esen rüzgarların arazinin toprak tabakasını sürekli
erozyona uğratmasıdır. Her yıl tonlarca toprak insanın gözü önünde eriyip
gitmektedir.
18. TABİİ
BİTKİ ÖRTÜSÜ
Herhangi bir bitki örtüsü söz konusu değildir. Ekim
yapılamayan alanlar bozkırdır. Dere
kenarlarına yakın yerlerde bir miktar çayır yetişebilmektedir. Diğer yerler
mera olarak kullanılmaktadır.
Ormanlar gün geçtikçe azalmaktadır. Koruma altına
alınmış hiçbir alan mevcut değildir.
Köylü istediği zaman, istediği yerden istediği şekilde kesim
yapabilmekte, hassasiyet gösterme konusunda ne kendisi dirayetli ne de bir
başkası bu konuda yetkilidir. Öte yandan keçi vb. hayvanların taarruzuna maruz
kalan alanlarda serpilip büyüyerek ağaç olabilecek fidanlar da birer maki
olarak kalmaktadır. Bu durumu köylü
kendisi çok güzel ifade etmektedir. “5-10 yıl sonra ilçeye tuz şeker almaya
gider gibi odun kömür almaya da gideceğiz.” Hal böyle olmasına karşılık yine de
ormanlar şuursuzca kullanılmaya hem de hoyratlık derecesinde devam
etmektedir. Düzenli bir orman kullanımı yoktur. Gerek yakacak ve gerekse araç-gereç
için ve de arazi edinmek için yılın her günü yaşlı fidan denilmeksizin kesim yapılmaktadır. Bu konudaki
görüşmelerimizde, köylünün bu kötü gidişin farkında olduğu; ancak, bunun artık
gelenekselleştiğinden önünün alınması için büyük bir girişimin gerektiği
görülmüştür. (Tek çare yasaklama tabii.)
19. YABANİ
HAYVANLAR
Ormanların yok olmasıyla birlikte baş gösteren
sorunlardan birisi de özellikle yabani hayvanların neslinin tükenmesi sorunudur. Bölgede halen
geyik ve ceylan derisinde yapılmış ev eşyaları mevcutken şimdi bu hayvanın
neslinde eser yoktur.
Tavşanlar da yolcudur. Bölge Uçucu kuşların bile
bırakın barınmasını, uğrak yeri olmaktan bile çıkmıştır.
Bölge kurt ve domuz gibi yabani hayvanlara kalmıştır. Aç kalan bu
hayvanların gözü köylerdeki evcil hayvanlara dikildiğinden her evde korunmak
amacıyla nerdeyse 3-5 köpek beslenmektedir.
Viran yerlerin hayvanları olarak bilinen karga ve baykuş türü hayvanların
çokluğu buralarda dikkat çekicidir.
20.KÖYÜN
YOLLARI VE ULAŞIM
Köyü, Toklu köyü Kızlan hattından ilçeye bağlayan
tek yol vardır. Bu yol aynı zamanda Yemişen-Boyabat hattıyla Sinop iline
ulaşır. Yaklaşık olarak köyün Toklu köyüne uzaklığı 8, Kızlan’ a 10, Alaçam’ a
ise 33 Km .’
dir. Kızlan’ dan gelirken, 2. Km’ de Toklu Köyünden Uzunkıraç ve Sakarinek’ e,
8. Km’ de Dütmen’ e yol ayrımı vardır. Ayrıca, köyden itibaren 5 Km uzaklıkta Yemişen köyü
vardır.
Ulaşım güçlükle yapılmaktadır. Yılın büyük bir
bölümü kar yağışlı olarak geçtiği için
ulaşım durmaktadır. Yer yer 1-2 metreyi bulan kar kalınlığı bunda
başlıca etkendir. Bu sebeble köylü çarşıya inmek ,istediği ulaşım durmaktadır.
Yer yer 1-2 metreyi bulan kar kalınlığı bunda başlıca etkendir. Bu sebeble
köylü çarşıya inmek istediği zaman ulaşımı
hayvanlarla gerçekleştirmektedir. Atlar ile Kızlan’ a kadar
gidilmektedir. Çarşamba günleri dışında
zaten köylü pek yola çıkmaz.
Ulaşım vasıtası olarak Kamyon, Jip ve Atlar kullanılmaktadır.
Bu ulaşım güçlüğünün köylünün alışagelmiş olduğu
yaşantısının üzerine öyle aşırı bir tesiri yoktur. Köylü dar gelirlidir. Ağır
hastalıklarda bile doktor ve ilaç düşünemezler bir yerde.
Ham toprak olan yolları kışın kar kapamakta, yazın
ise yağmur çamur. Köylü genellikle bahar aylarında hayvansal ürünlerini
pazarlamak için çarşıya indiğinden
yollarının açık yada kapalı oluşundan pek etkilenmemektedirler. Köye
araç gelemez ise atlar eyerlenip yola koyulmak zaten yaşamın kendisidir.
23. TİCARET
HAYATI
Hiç şüphe yok ki, ticaret yapabilmenin temel şartı
ulaşımdır. Ticaret için gerekli ulaşım imkanları oldukça kısıtlıdır. Sadece
haftada bir gün, Çarşamba günleri köye gelen bir kamyon ile çarşı-pazara
gidilmektedir. Bu açıda ulaştırma vasıtalarının
köy ve bölge ekonomilerine katkısı yoktur. Sadece zorunlu ihtiyaçları
karşılamaya yönelik kıt bir imkandır.
Köyün mallarının satışa sunulduğu tek pazar,
ilçede haftada bir gün olarak düzenlenen
halk pazarıdır. Pazarlanan mallar sadece hayvansal ürünler olup, peynir, yün,
kasaplık koyun-kuzu ve yumurtadan ibarettir.
Pazarlama genellikle perakende olmaktadır. Ürünler
doğrudan tüketiciye ulaşır. Bazen aracı ve toptancılar da perakende
alımlarda bulunmaktadırlar.
Köylünün malını uygun fiyata alacak ya da pazarlayacak
herhangi bir ofis ya da kooperatif yoktur. Malların pazarlanması ferdi
çabalarla olduğu için, zaten bin bir güçlükle
elde edilip ve onca zahmetlerle pazara ulaştırılan ürünler yeri
geldiğinde boşu boşuna bir daha geri
köye gitmesin diye yok pahasına elden çıkarılmaktadır. Sonuç olarak
köylü emeğinin ve masrafının karşılığını
alamamaktadır. (Örn. 1990 yılında köylü beyaz peynirin kilosunu 4-5 bin liraya
satarken, aynı peynir Samsun il merkezinde 10-12 bin liradan satılmakta idi.)
Bu açıdan bakıldığında Köylünün ürününü
pazarlayacak bir kuruluşa ihtiyaç vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder