I. KEYHÜSREV (2. Saltanatı) (1205-1211)
Keyhüsrev, büyük oğlu İzzeddin Keykavus’u
Malatya’ya, ortanca oğlu Alaeddin Keykubat’ı Tokat merkez olmak üzere Danişmend
iline, küçük oğlu Keyferidun’u da Koyulhisar’a melik tayin etti. Fakat bu meliklerin bağımsızlıkları,
babaları ve amcaları kadar değildi. Eski
düzene, sadece itaatkar davranan Erzurum meliki Tuğrulşah devam etti.
Keyhüsrev, içişlerinde herhangi bir problemle
karşılaşmadı ve komşuları arasında itibarı arttı. Himayesi aranır oldu. Nitekim Harput Artuklu hükümdarı Nizameddin
Ebubekir ve Sumeysat hükümdari Melik Efdal, Keyhüsrev’e
elçiler gönderip, Süleymanşah zamanında olduğu gibi, tabiiyetlerini arzedip
yardım talebinde bulundular. Keyhüsrev
de, Harput’u, Diyarbekir Meliki Nasreddin Mahmud’ a karşı
korudu. Mengücikoğullarının bağımlılığı
devam etti. Mugiseddin Tuğrulşah zaten
Konya’ya bağımlı idi.
Gürcüler 1205 yılında, Azerbaycan ve doğu Anadolu’da
yeni yağma seferleri düzenlediler. Ahlat
hükümdarı ve Tuğrulşah
Gürcülere karşı seferler yaptılar.
İstanbul’da kurulan Latin İmparatorluğu, Balkanlar
ve Yunanistan’da da egemenliklerini genişlettiler. Anadolu’ya dokunmadılar. Alexius’un damadı, Theodore Laskaris İznik’te
yeni bir imparatorluk kurmaya muvaffak oldu (1206).
Laskaris, Latinlere karşı olduğu gibi, Karadeniz
sahillerinde tutunmaya çalışan Comnenus’lara karşı da
mücadele vermek zorunda idi. Nitekim,
Bizans İmparatorluğu’nun yıkılması üzerine, Alexis ve David adlarında iki genç
şehzade, Karadeniz sahillerinde
yerleşiyordu. Thamara’nın
yeğeni olan Alexis, Gürcistan’dan aldığı yardım ile Trabzon’da yerleşip burada
yeni bir hanedan kurdu (1204-1461).
Küçük kardeşi David ise, Sinop ve Ereğli şehirlerine yerleşip,
Laskaris’e karşı harekete geçmişti. Laskaris, Keyhüsrev ile anlaşmak zorunda kaldı. Bu anlaşma sayesinde David’in
ordusunu mağlup ederek David’i esir aldı.
Keyhüsrev de, Samsun’a baskı yapan Alexis’i bertaraf etti.
Bizans’ın
yıkılmasından sonra, Bizans’ın hakimiyetinde bulunan Anadolu’nun
başka bölgeleri gibi, Antalya’da da bir otorite boşluğu ortaya çıkmış, şehir
Aldobrandini adında bir İtalyan’ın eline geçmişti. Aldobrandini, Kıbrıs’taki haçlılar’ın
korumasında idi. Şehirdeki karışıklıklar
nedeniyle ticari faaliyetlerin aksaması üzerine, Keyhüsrev, duruma müdahale etmek için,
Antalya’ya yürüdü ve şehri muhasara etti. Fakat Kıbrıs’tan yardım gelmesi üzerine
başarılı olamadı. Sonradan, yerli rum
halkın, Keyhüsrev’i tercih etmesi üzerine, şehir zaptedilebildi ve franklar
esir alındı
(1207). Keyhüsrev, ikinci defa tahta
çıkışında yardımını gördüğü Mübarizeddin Er-Tokuş’u,
Antalya valiliğine atadı. Takiben
Kıbrıslılarla da anlaşarak şehri serbest ticarete açtı.
Süleymenşah’ın ölümü
üzerine, Ermeniler, Selçuklu tabiiyetini bir tarafa bırakarak, sınırlarda karışıklık
çırarıp yağmalara başladılar. Bunun
üzerine Keyhüsrev Ermeni seferine mecbur oldu.
Maraş’ı geri alıp, Hüsameddin Hasan’a teslim
etti (1208-1209). Böylece Selçuklular’a
tabi bir beylik ortaya çıktı. Maraş,
Hüsameddin
Hasan, oğlu İbrahim ve torunu Nusretüddin zamanında, çok iyi idare ve imar
edildi. Keyhüsrev, Maraş’tan
sonra Kilikya’ya indi ve Ermeniler’i tekrar itaate aldı.
Keyhüsrev’in, Samsun ve
Antalya’da kazandığı zaferler ve Ermeniler’e karşı elde ettiği başarılar, İznik
İmparatoru Laskaris ile arasını açtı.
Bunun aksine, Keyhüsrev ile, İstanbul’daki Latin
İmpartatoru Henri arasında bir yakınlaşma başladı. Bu arada, daha önce Keyhüsrev’i İstanbul’da
misafir eden ve Latin işgali nedeniyle İstanbul’dan kaçan, eski imparator III. Alexis te,
Ermeni seferinden sonra. Keyhüsrev’i Antalya’da
ziyaret edip, damadı olan İznik İmparatoru Laskaris’ten şikayetçi oldu. Keyhüsrev bir elçi ve mektup yollayarak,
Laskaris’ten, tahtı, esas sahibi olan kayınpederi III. Alexis’e
bırakmasını talep etti. Laskaris’in bu
ültimatomu kabul etmemesi durumu daha da
gerginleştirdi ve çatışma noktasına getirdi.
Bizans ve Selçuklu orduları Denizli veya Alaşehir yöresinde
karşılaştılar. Bu savaşta, Selçuklu
orduları, üstün durumda
olmalarına rağmen, Keyhüsrev’in şehit düşmesi üzerine
dağılarak mağlup oldular (1211).
Laskaris, kayınpederini de esir alarak, onu, ölünceye kadar İznik’te
hapsetti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder