17 Ağustos 2006 Perşembe

Pontus Dosyası



Yunanistan, 1916-1923 yılları arasında, Anadolu'nun Doğu Karadeniz bölgesinde yaşayan Rum Ortodoks nüfusun, Türk makamlarının sistematik imha politikasının kurbanı olduğunu ve bundan kurtulanların, ancak Yunanistan’a sığınmakla canlarını kurtardıklarını iddia etmektedir.

24 Şubat 1994 tarihinde, Yunan parlamentosu "19 Mayısı", "Pontus Yunanlılarının Türklerce Katlini Anımsama Günü" olarak kabul etmiştir. Ama tarih ve olgular, Yunan iddialarıyla çatışmakta ve çok farklı bir yönü işaret etmektedir.

Yunanlı politikacıların konuşmalarında sık sık; "Türkiye'nin kan kaybından ölmesi için, yaralarını kaşıyacağız..." yönündeki söylem ve politikalarının bir ürünü olan PONTUS konusu, Atina'yı bağlayan bir mesele değildir.


1922'den önce Doğu Karadeniz sahillerinde yaşayanlar, azınlıklardan biri olan, Bizans kökenli Rumlardı. Bunlar, Osmanlı İmparatorluğunun sınırları içinde 450 yıl huzur içinde yaşamış, imparatorluğun zenginliklerinden fazlasıyla payını almış olan Hristiyanlardı. Yunanistan’la uzak yakın hiçbir kan bağları yoktu.

Yunan Yayılmacılığı, Anadolu Rumları'nın felaketi olmuştur. Venizelos'la başlayan "Megali İdea" politikası, Türkiye'deki Rumları ayaklandırarak toprak talepleriyle devlete isyan ettirmiştir. Tıpkı 1820'lerde Rus, İngiliz ve Fransızların kışkırtmalarıyla Osmanlı İmparatorluğunun sınırları içinde bulunan değişik kökenli (Sırp, Arnavut, Makedonyalı, Bulgar, Anadolulu vs) insanların uydurma bir Yunan Devleti kurmak için Türklere karşı ayaklandırıldıkları gibi. Bu hareketin asıl amacı bir Yunan Devleti kurmak değil, yabancı büyük devletlerin Osmanlı İmparatorluğunu parçalayarak petrol zenginliklerini yağmalamak olduğunu Yunanlı tarihçiler yazıyor.

1918'lerde yaratılan "Pontus" ve "Ermeni" meselelerinin Osmanlı İmparatorluğunun aleyhine malzeme olarak kullanılması da nedeni Anadolu'yu parçalamayı amaçlıyordu.

Ve göz ardı edilemeyecek bir gerçek te aradan 80 yıl geçtiği halde, Türkiye Cumhuriyeti’ni; "Pontus Rum Devleti", "Ermenistan Devleti", "Kürt Devleti" şeklinde parçalama çabası içinde bulunanların hala daha var olduğu gözleniyor.
(…)

SOYKIRIM YAPAN KİM; TÜRKLER Mİ, YUNANLI ÇETELER Mİ?
Osmanlı İmparatorluğu’nun hızla çökmekte olduğu, 20. yüzyılın ilk bölümünde, Yunanistan'ın yolladığı subaylarına kurdurttuğu 40 kadar çete; Türk köylülerini soydu, yaşlı, kadın ve çocuk ayırımı yapmaksızın en az 2000 Türkü katletti.

1918 Ateşkes Anlaşması’ndan sonra, Yunanistan ile Anadolu’da yaşayan Rum azınlık Osmanlı Padişahının bölgede kontrolü sağlamakta içine düştüğü zaaftan faydalanan Yunanlıların emrindeki çeteler, Karadeniz kıyısında, antik Pontus Devleti’ni model alan etnik bir Yunan Devleti kurma girişiminde bulundular.

Bölgeyi, o tarihlerde ziyaret eden pek çok yabancı gözlemci Rum çetelerinin Türklere karşı nasıl vahşice davrandıklarına tanık olmuş, gördüklerini yazmışlardır. Amerikan Yüksek Komiseri Mark Bristol, Karadeniz kıyısında yaptığı bir geziden sonra yazdığı bir raporda, Yunanlılar'ın körüklediği anarşiye dikkat çekmişti.

Şubat 1920’de, Zile’ye yaptığı ziyaret sırasında, bir Yunanlı teğmen ise Piskopos Efthimios’un Türk devlet makamlarına karşı takındığı tehditkar tavırlar karşısında şaşakalmıştı. Yunanlı Teğmen Karasiaskos, Efthimios’un, Samsun Valisi’nin hapisteki bir çete reisini serbest bırakmaması halinde, şehre 5000 silahlı çeteci göndereceği tehdidinde bulunduğunu anlatır.

Doğu Karadeniz’de, Rum ve Ermeniler'in ayaklanmaları devam ederken, Türkiye’deki Müttefik işgal kuvvetleri; bilinçli bir şekilde, Türk güvenlik güçlerinin asilere karşı mücadelesini "soykırım" olarak çarpıtıyorlardı. Onların asıl amacı, bölgedeki kargaşadan yararlanarak, kendilerine, Ateşkes Anlaşmasına rağmen, bölgeyi işgal etmek için fırsat yaratmaktı.
(…)


YUNANLI TARİHÇİNİN KALEMİNDEN PONTUS GERÇEĞİ
Hristos Samuelidis, 1900'ların başında Samsun'da doğmuş bir araştırmacı-yazardır. 1970'de Atina'da yayınlanan "Mavri Thalasa-Karadeniz" adlı kitabının da yazarıdır. Bu kitapta yazarın yaşadıklarına dayanarak yazdıkları; Sadece Yunanlıların Pontus konusundaki yalanlarını ortaya çıkarmakla kalmıyor, Türk tarafının haklılığını bir kez daha gözler önüne seriyor.

Samuelidis’in, 306 sayfalık "Karadeniz" adlı kitabından alınmış aşağıdaki bölümler, Türkiye'yi parçalamak için Pontus adı altında, oynanan kirli oyunların yalnızca birkaçını anlatıyor.

"Yunanistan'dan gelen Amasya Mitropoliti Karavangelis, Samsun'a ayağını basar basmaz, yaptığı ilk iş Rum halkını Türklere karşı ayaklandırmak için propaganda yapmak olmuştu. Rum gençlerine tüfek dağıtarak onları Yunanistan'dan gelen subaylara eğittirdi. Anavatanla (Yunanistan) irtibatı sağlayan Teğmen Karavangelis, Atina'dan Samsun'a tüfek ve cephane gönderilmesini istedi. Bir hafta sonra silah ve cephaneler bira fıçıları içinde gizlenmiş olarak Samsun'a getirilmişti. Silahları bize teslim eden bir Yunan Yüzbaşısıydı. Silahları Kadıköy'de, Mercanis'in kahvehanesinde gizlemiştik. Bu silahları birkaç gün sonra Türklere karşı mücadeleye katılacak gençlere dağıttık."

"Balkan Savaşı başladığında Türkler, Rum gençlerini Osmanlı vatandaşı oldukları için askere alarak cepheye yollamaya başlamıştı. Metropolit Karavangelis; Rum gençlerinin, Yunan Ordusuna karşı, Türk Ordusu saflarında savaştırılacakları için çılgına dönmüştü. Bu arada 20 Rum genci Türklere karşı savaşmak için gizlice Yunanistan'a kaçmışlardı. Zorla Türk ordusuna alınan Rum gençleri, savaşın başlamasından beş ay sonra firar ederek Samsun'a gelmişlerdi. Altıncı aya gelindiğinde, Türk ordusundaki tüm Rum ve Ermeni gençleri firar etmişlerdi. Pontuslu Rum firari gençler Türk ordusunun Makedonya'da Yunanlılara karşı uğradığı hezimeti öğrendikçe firar edip Türk gücünü zayıflattıkları için kendileriyle övünüyorlardı."

"Çanakkale savaşında, topçu olarak askerliklerini yapan Rum gençleri, Yunan gemilerini vurmamak için denize karavana atış yapıyorlardı. "

"Samsun'un en zengin tütün tüccarı olan isim yapmış bir Rum Türklere karşı savaşacak Rum çetelerinin silah satın almaları için Kiliseye büyük miktarda para vermişti. Hatta depoları Pontuslu Rum çetecilerin bir ikmal üssü durumundaydı."

"Ermeniler, Ruslarla birlikte Türklere karşı savaştıkları ve Van'da ve Adana'da Türkleri katlettikleri için Samsun'da korku içinde yaşıyorlardı. Türklerden kaçan Ermenilerden bir bölümünü Metropolit Karavangelis kilisede saklamıştı."

"Rus savaş gemileri Trabzon’a yanaşıp karaya asker çıkarmaya başlamalarıyla Rumları bir sevinç havası sarmıştı. Kiliselerin kampanaları çalarken, papazlar limana inmiş karaya ayak basan Rus general ve amiralini çiçeklerle karşılıyorlardı. Türkler ise ortadan kaybolmuşlardı."

"Osmanlı Devleti, Balkan Savaşlarının sona ermesiyle Türkiye'ye gelen Arnavut göçmenlerin bir bölümünü yerleşmeleri için Samsun'a yollamıştı. Bunlar Rumların yaşadıkları köylere yerleştirilmeleri için ferman çıkmıştı. Samsun’lu Rum Tüccar, Cemaatin lideri olan Despota giderek, Müslüman göçmenlerle bir arada yaşayamayacaklarını söyleyerek tepki göstermesini istediler. Despot Mutasarrıf Halil Hamdi Efendiye giderek bu durumu bildirdi. Halil Paşa, Despota " Despot Efendi bunlar topraklarından sökülüp atılmış zavallı insanlardır. Huzur bulmak için bir ümitle bize gelmişlerdir.

Bunların acılarını dindirmek bize düşer" deyince, Despot tepki göstererek, "Bu bizim değil sizin probleminizdir. Biz onlarla yan yana yaşayamayız. Onlar da sizin gibi Müslümanlardır, onları siz barındırın, bizim sırtımıza yüklemeyin."cevabını vermişti. Mutasarrıf "Ferman var.." deyip göçmenleri Rum köylerine yerleştirme konusunda ısrar edince, Rumlar silaha sarılarak Jandarmaya direnmişlerdi."

"Rum çeteci Kaptan Vasilusta, Türk ordusundan firar eden geçlerden oluşturduğu bir çete ile Sivas'ta bir askeri hapishaneyi basarak oradaki bütün Türk muhafızları öldürmüş, esir bulunan bir Rus generalini kaçırmışlardı. Bu olay Rusları çok etkilemişti. Bu olaydan on gün sonra Vasilusta, Rusların işgali altında bulunan Trabzon’a gitmişti. Orada görüştüğü Rus İstihbarat subayı Yarbay Artatof, ona Samsun’da, Türklere karşı bir direnme hareketi başlatmasını istemişti."

"Rum çeteleri Türklere karşı mücadele için mantar gibi çoğalıyordu. Eylül ayı ortalarında Rum çetecilerin başı Vasilusta ile Kosmidi Rusların kendilerine verdiği 2.000, tüfeği gizlice Samsun'a getiren bir Rus savaş gemisinden bir koyda boşaltmışlardı."

"1917 Ocak ayında Rusya'da Çarlık Yönetiminin devrilmesiyle birlikte, Rus askerleri Trabzon’dan ayrılmaya başlamışlardı. Askeri ve sivil Rus yönetimi İhtilal Komitesinin emrindeydiler. Rum Metropoliti Hrisanthos da Komitenin kontrolünde bulunuyordu. Ruslar artık bizimle değil kendi sorunlarıyla ilgileniyorlardı."

"1917 Kasım ayında Marsilya'da bulunan Pontuslu zengin bir Rum işadamı, Fransa'nın Nis şehrinde Elefterios Venizelos ile buluşarak onunla Pontus'un bağımsızlık mücadelesini görüştü. Rus askerleri Trabzon'dan çekildikten sonra Metropolit harekete geçerek toplantılar düzenledi Rum, Ermeni ve Gürcülerden oluşan bir gönüllü birliği Türklere karşı savaşmaları için Kafkas Cephesine gönderildi. Ruslar Kafkas cephesinden çekilmeye başladıklarında Pontuslu Rumlardan oluşan bir tümen Türklere karşı savaşı sürdürdü. Trabzon'daki Rum liderler, Rusların onları terk ettiklerini görünce Rum, Ermeni ve Gürcü Birlikleri takviye edecek yeni güçler oluşturmak amacıyla Trabzon ve Samsun havalisinde yaşayan Rum erkekleri toplayarak ellerine silah verdiler. Böylece Türklere karşı direnebileceklerdi."

"Venizelos, 1919 Haziran ayında Ukrayna'ya güvenilir adamlarını yollamıştı. Bunlar, beraberlerinde bol para ile Bolşeviklere karşı savaşan General Denikin'i desteklemeye gitmişlerdi. Venizelos, Clemenseau ve Lloyd George'nin isteği ile Türk Devleti'ni parçalamak için Pontus devletini kurmak amacıyla Samsun'a Giritli ve Anadolulu Rum çeteciler yollamıştı. Bunlara verilen talimat, Ermenilerle işbirliği yapmalarıydı. Londra, Kuzey Anadolu sahillerinde bağımsız bir Rum-Ermeni devletinin kurulmasını kararlaştırmıştı. Ermeni ihtilalcilerin başında bulunan Nubar Paşa, Paris'te yaşıyordu."

Nubar Paşa, Venizelos ile yaptığı görüşmeler sonucunda, çok sayıda ajanını, Yunan ajanlarına yardımcı olmaları için Samsun'a yollamıştı. "

"1919'un Nisan ayı başlarında Rum kilisesinin piskopos'u Zilon ile Rum eşkiyalarının başı Pandelis, görüşmek için kendilerini davet eden İngiliz Kuvvetlerinin komutanına gittiler. İngiliz komutan Solder, "Bildiğiniz gibi Türkiye ve Almanya savaşı kaybetti. Galipler bizleriz. Sizi biz koruyacağız artık silaha ihtiyacınız yok sizi biz koruyacağız. Bunun için silahlarınızı bölgenizdeki polis karakoluna teslim edin." dedi. Kendisine silahlarımızı teslim etmeyeceğimizi bildirdik."

"İngilizler Samsun'da bulundukları sürece hiç açık vermeden bölgenin Bağımsız bir Pontus olması yolunda çalışmalarını çok gizli bir şekilde sürdürüyorlardı. Tesbit ettikleri alan Samsun, Trabzon ve Sivas'ı içine alıyordu. "

"1919 Ağustos ayında Yunan ordusunun içinde 2 Pontuslular taburu kuruldu. Bunlardan biri Selanik'te, diğeri Atina'da üslenmişti. Bu taburlar kurulacak Pontus Devletinin ordusunun ilk birlikleri olacaktı. Gece gündüz tatbikat yapıyor ve heyecanla Trabzon'a ayak basacakları günü bekliyorlardı. Aralık ayında Atina'taki Pontus taburu Selanik'e aktarıldı ve diğer taburla birleştirildi.

1920'lerin başında her an yola çıkma emri beklenirken emir gelmişti ama Trabzon'a değil İzmir'e."

"Bu arada Pontus Komitesi bir toplantı yaparak bazı kararlar aldı. 1919'da Türk Ordusu güçsüzdü ve dağılmıştı. Pontus cephesinde Rum gençlerinin oluşturacakları 18.000 kişilik bir güç Türklere Kuzey ve Orta Anadolu'da problem yaratabilecek ve Yunan Kuvvetleri Anadolu'yu fazla güçlük çekmeden işgal edebileceklerdi."

"Pontus Komitesi, Rus ordusunda General Rütbesiyle görev yapan Pontuslu Rum Ananias ile gene onun emrinde Çarlık ordusunda görev yapan 500 subay ve erden ek bir kuvvet düzenledi. Anadolu Rumlarından oluşacak 10.000 kişilik bir ordu hazır sayılıyordu. Böylece Yunan Askerleri Anadolu’yu işgale başladıklarında hiçbir güçlükle karşılaşmadan Mustafa Kemal'in üssü olan Sivas'a kolayca ulaşacak, onu yok edebileceklerdi."

"Mustafa Kemal Anadolu'da örgütlenmeye başlayınca; Pontuslu gençlerin Türklere karşı savaşmak için Yunanistan'ın onlara irtibat subayı olarak yolladığı Pontus kökenli Üsteğmen Karaiskos, Yunanistan'dan acele olarak silah ve cephane gönderilmesini istedi. Atina'dan kısa süre sonra gelen gizli bir mesajda bol miktarda silah ve cephanenin bir gemiye yüklendiği ve geminin Samsun'a doğru yola çıktığı bildiriliyordu. Yunanlı İstihbarat subayı Karaiskos, Samsun'da Kızılhaç temsilcisi örtüsü altında faaliyetlerini gizliyordu."

Yunanistan'ın yolladığı silahlarla donatılmış Rum çeteciler omuzlarına astıkları fişekliklerle at üzerinde Samsun sokaklarında dolaşıyor, Türk halk üzerinde korku yaratıyorlardı. Tepki gösteren Türkleri ise yolun ortasında kırbaçlıyorlardı.
 (…)
  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder