Meclis
Tutanaklarında Mobil Santral-5
27 nci Birleşim /18 .03 . 2003- Salı
-2-
AK
PARTİ GRUBU ADINA CEMAL YILMAZ DEMİR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 57
nci hükümet döneminde, ülkemizdeki enerji açığına, enerji sorununa çözüm bulmak
amacıyla, Samsun İlimizde tesis edilen ve faal durumda bulunan, toplam 200
me*****lık, kısa adı mobil santral olan, elektrik enerji üretim sistemiyle
ilgili olarak, 23 milletvekili arkadaşımızın imzasını taşıyan Meclis araştırma
önergemiz için, AK Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinize en derin
saygılarımı sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, 2000 yılında, enerji krizi
olacağı gerekçesiyle mobil, yüzergezer santrallar gündeme getirilmiştir. 5 Ekim
2000’de yayımlanan kanun hükmünde kararnamede, TEAŞ Genel Müdürlüğünün, tespit
edeceği güçte yüzergezer elektrik santrallarını, belirleyeceği firmadan,
ihaleye çıkılmaksızın, davet usulüyle, en geç 1 Ekim 2001 tarihinde işletmeye
alınmak üzere, yurt dışından uygun bedelle kiralanabileceği ve hizmet alımı
yoluyla işletilebileceği hükümleri yer almaktadır.
Bu kanun hükmünde kararnamenin yayımından beş gün
önce, 29 Eylül 2000’de Gayri Sıhhi Müesseseler Çevresel Etki Değerlendirme, Su
Kirliliği Kontrol, Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliklerindeki değişiklikler
yapılarak Resmî Gazetede yayımlanmıştır.
Çevresel Etki Değerlendirme Yönetmeliğine eklenen
geçici 6 ncı madde şöyledir: “Mobil santraller ve bu santrallerin enterkonnekte
şebekeye bağlantısını sağlayacak enerji iletim hatları, santrallerde
kullanılacak petrol, petrokimyasal veya kimyasal ürün depoları ile limanlar,
iskeleler ve rıhtımlara ilişkin faaliyetlere bu yönetmelik hükümleri 31.12.2002
tarihine kadar uygulanmaz.”
Bu geçici maddeyle söylenmek istenilen şudur: Mobil
santrallar 2002 yılına kadar çevreyi kirletebilirler. O tarihten sonra, inşa
edilmiş olduğundan, söktürülemezler. Yapılan bu değişiklikler, aslında,
Anayasanın hukuk devleti anlayışına da aykırıdır. Yönetmeliklere Anayasaya
aykırı bazı maddeler eklenerek hukuk delinmekte, insan ve çevre sağlığına dair
elde edilmiş bütün haklar ve çevresel değerler yok sayılmaktadır.
Bakınız, Çevre Mühendisleri Odası, hiçbir tarafın
görüşü alınmadan ve bilimsel bir temele dayanmadan, yönetmelik
değişikliklerinin iptaline yönelik, Danıştay Başkanlığına 28.11.2000 tarihinde
dava açmıştır. Başvuruyu değerlendiren Danıştay, Çevresel Etki Değerlendirme
Yönetmeliğine geçici madde eklenmesine ilişkin yönetmeliği, Su Kirliliği
Kontrol Yönetmeliğinde değişiklik yapılması hakkında yönetmeliği, Hava
Kalitesinin Korunması Yönetmeliğinde değişiklik yapılması hakkındaki
yönetmeliği, Gayri Sıhhi Müesseseler Yönetmeliğinde değişiklik yapılması
hakkındaki yönetmeliği oybirliğiyle iptal etmiştir.
ÇED Yönetmeliği hakkındaki iptal kararında
“getirilen değişikliğin Çevre Yasasına aykırılık oluşturduğu gibi, ÇED
Yönetmeliğinin çıkarılış amacına da aykırıdır” denilmektedir. Yapılan
düzenleme, “Çevre Kanunu ve ÇED Yönetmeliği hükümlerine aykırı olarak getirilen
düzenlemede, kamu yararına ve hukuka uyarlılık görülmemiştir” ibareleriyle,
Danıştay 6 ncı Dairesinin 26.6.2002 gün ve 2002/3682 nolu Kararıyla oybirliğiyle
iptal edilmiştir.
Değerli arkadaşlar, şu anda, Samsun İlimizde faal
durumda olan bu santralla ilgili olarak çok büyük bir kamuoyu tepkisi
mevcuttur. Samsun halkımız infial halindedir. Bu durum, bildiğiniz gibi, yerel
ve genel basına da yansımıştır. Samsun halkının bu haklı tepkisi, teknolojik
hizmete karşı değildir. Bu tepki, insan sağlığı, deniz ve çevre ekosisteminde
yaratılan telafisi mümkün olmayan tahribatlara karşı yapılmaktadır. Bu tepki,
insan hayatını hiçe sayan, maddeci ve dayatmacı zihniyetlere karşı
yapılmaktadır.
Konuyla ilgili olarak, Meclis araştırma önergemizin
gerekçesinde yer alan endişe ve tespitlerin, bugün, birer birer karşımıza
çıktığı görülmektedir. Samsun Ticaret ve Sanayi Odamızın, 19 Mayıs
Üniversitemizin, konuyla ilgili yerel meslekî örgütlerin görüşleriyle de sabit
olan gerekçelere konu endişe ve tespitlerde, daha evvel Muğla-Dalaman,
Bartın-Cide’de tesis edilmesi planlanıp, yoğun ve haklı tepkilerden dolayı
Samsun’a kaydırılan bu mobil santral, gerek boyutları ve teknik özellikleri
açısından ve gerekse yüzer gezer niteliği olmaması bakımından, aslında mobil
santral değildir. Santralın Samsun’da olmasının enterkonnekte şebekedeki yük
durumu, yük akışları, kararlılık gibi elektriksel açılardan zorunluluk olduğuna
dair bir veri de bulunmamaktadır. Toplam 200 me*****lık kurulu güce sahip ve 6
nolu fuel-oille çalışacak santralın aynı ekosistemde 150 me***** üzeri kurulu
güç oluşturmasından dolayı, ÇED Yönetmeliğine eklenmiş olan mobil santralların
muafiyet uygulamalarından yararlanması da yasa ve yönetmeliklere uygun
değildir.
Çevresel etkileri dolayısıyla dünyada kullanımı
hızla terk edilen 6 nolu fuel-oilin yüksek derecede kükürtdioksit ve
azotoksitler ihtiva etmesi, üstelik, fuel-oilin Tüpraş’tan temininde minimum
yüzde 4 dolayında kükürt içermesi, santral yakıt ve yanma prosesleri gereği
yöre atmosferine çok önemli miktarda gaz ve partikül halinde kirletici
atmaktadır. Günde en az 1 000 ton gibi önemli miktarda 6 nolu fuel-oilin
denizyoluyla taşınarak tankerlerden karadaki depolara basılması, deniz eko
sisteminde de büyük ölçüde tahribata neden olmaktadır.
Santralın işgal ettiği alan itibariyle Yeşilırmak
Deltasının alüvyonlarının oluşturduğu alüvyal kıyı arasında kirlenmemiş yeraltı
sularının, santraldan kaynaklanacak atıklardan olumsuz yönde etkilenmesi;
dolayısıyla, kullanılabilir su kaynaklarının, özellikle, Samsun ve çevresinin
su kaynağı durumunda olan Çakmak Barajının da zarar görmesi kaçınılmazdır.
Karadeniz Bölgesinin yöresel yağış rejimi
nedeniyle, mevcut tesislerden dolayı halen belli bir düzeyde yörede varolan
asitik yağışların, santralden kaynaklanan kirleticilerle artmakta olduğu;
dolayısıyla, yörenin çok daha fazla zarar gördüğü de bilinmektedir. Bundan
dolayı, Çarşamba Ovamızdaki tarımsal üretim de ciddî boyutlarda tehdit
altındadır. Bütün bu endişe ve tespitlerden de daha önemli ve vahim olanı ise,
insan sağlığı açısından telafisi mümkün olmayan, kanser başta olmak üzere,
birçok hastalıklara da zemin hazırlamasıdır. Bütün bunlar, maalesef, acı bir
gerçektir.
Değerli arkadaşlar, son zamanlarda Çernobil
kazasının etkileri, Karadeniz Bölgesinde ciddî boyutlarda, özellikle kanser
türü vakalarda, kendini göstermeye başlamıştır. Samsun İlimiz, bugün,
Türkiye’de kanser vakalarında, maalesef, ilk sıralarda yer almaktadır. Bu
nedenle, kanser erken tanı merkezî ve ileride, bütçe imkânları dahilinde,
onkoloji hastanesi kurulması yönünde ciddî ve hızlı çalışmalarımız vardır.
Ülkemizde rüzgâr, güneş gibi alternatif enerji
kaynakları varken, insana, çevreye son derece zararlı yakıtlar kullanılarak
enerji üretiminde ısrar edilmesini anlamak mümkün değildir.
Değerli arkadaşlar, bu işin şakası olmadığı gibi,
politikası da olmaz. Halkımız perişandır. Bu duruma kayıtsız kalamayız,
kalmamamız da gerekir. Neme lazımcı olamayız. Bırakın insan hayatını, herhangi
bir canlı türünün neslinin tükenmemesi için bile her türlü bilimsel ve
teknolojik imkânların seferber edildiği günümüz dünyasında, teknolojik olarak
rafa kaldırılmış, demode olmuş ve bir başka örneği olmayan, bence kimyasal
silahla eşdeğer bir yapıya ve işleve sahip bu yapının Samsunumuzun başına bela
edilmesinin bilimsel ve teknolojik açıklaması olmadığı gibi, akıl ve mantıkla
da ilişkilendirilmesi maalesef mümkün değildir. İnsanlığa hizmet edecek
bilimsel ve teknolojik her türlü hayırlı işin arkasındayız; ancak, insanlığa ve
insan hayatına zarar veren, demode uygulamaların da sonuna kadar karşısındayız.
Anayasamızın 56 ncı maddesinde, sağlık ve çevrenin
korunması başlığı altında “herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama
hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre
kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir” hükmü yer almaktadır.
Bu amir hükme rağmen, 57 nci hükümetin bu santralla ilgili çevresel etkiyi ve
hukuku yok sayan icraatlarının ayrıntılı olarak incelenmesi ve bu santralın
kurulmasına zemin hazırlayan tüm hukukî dayanakların tartışılması, hatta, bu
yatırımı bölgeye davet eden Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı da dahil, tüm
sorumluların, önce kamuoyuna, varsa mevzuat ihlalleri, sonra da adalete hesap
vermesi gerekir.
Samsunumuzun başına bu belayı saran zihniyetin,
herhalde, Samsun halkına, Samsunluya bir izahı olacaktır, olması da gerekir.
İnsan hayatı bu kadar ucuz olmamalıdır. Şayet, insan sağlığını tehdit edecek
bir metotla elektrik açığı veya sorunu halledilecekse, Samsunlu, gaz
lambasında, mum ışığında yaşamaya razıdır. Bunun faturası, ne maddeten ne manen
ne de siyaseten ödenir. Hiçbir şey, insan hayatından daha da önemli olamaz.
Bunun, mutlaka bir çözümü bulunmalıdır. Gelin, bunu tespit edelim ve
Samsunumuza reva görülen bu belayı ve yapılan bu ihaneti, hep beraber ortadan
kaldıralım. Bu açıdan, mukavele şartlarının yeniden gözden geçirilmesi
gerektiği kanaatindeyiz. Mukavelenin bedelinin Samsunluya, özellikle Tekkeköy
başta olmak üzere, Terme, Çarşamba ve civar ilçeler halkına hem insan sağlığı
hem deniz hem de tarımsal alanlar açısından ödettirilmesine müsaade
etmemeliyiz. Santraldan kaynaklanan kirliliğin fotoğrafları da mevcuttur.
Bunları ilgili bakanlarımıza, elbette, ileteceğiz.
Değerli arkadaşlar, arz etmeye çalıştığım bütün bu
gerekçelerden dolayı, 23 milletvekili arkadaşımla birlikte verdiğimiz Meclis
araştırma önergesine destek olunmasını Samsun kamuoyu adına istirham ediyor; AK
Parti Grubu adına Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Demir, teşekkür ediyorum.
Önerge sahipleri adına, Samsun Milletvekili Sezai
Önder; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
İLYAS
SEZAİ ÖNDER (Samsun)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Samsun İlinde Aralık 2001’de yapımına
başlanan ve geçtiğimiz günlerde deneme üretimine başlayan mobil santralın
çevreye yaptığı zararlı etkileri araştırmak üzere Meclisimizce kurulacak
araştırma komisyonunca incelenmesi zımnında önerge sahipleri adına söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Benden önce konuşan iki değerli Samsun Milletvekili
arkadaşım konuyu yeterince izah ettiler. Ben, tekrardan kaçınarak, bazı
konuları tekrar gündeme getirmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, saygıdeğer milletvekilleri,
Samsun, 1970’li yıllarda yapılan yanlış bir yer seçiminin sıkıntılarını bugün
hâlâ çekmektedir. Samsun’un en mümbit ovasının üzerine kurulan Karadeniz Bakır
İşletmeleri ve Türkiye Gübre Sanayi Anonim Şirketine ait fabrikalar yıllardır
Samsun’da sıkıntı yaratmaktadır. Bu fabrikaların çevreye verdiği zararlı
etkilerden dolayı, vatandaş yıllardır devletle davalıdır. Her sene münakaşalar
olmakta, devletten haksız tazminat alındığı iddia edilmekte; ama, vatandaşların
ürünlerinin bu fabrikaların çalışmasından dolayı büyük zarara uğradığı da
görülmektedir. Bu yetmiyormuş gibi, önce, 100 me***** gücünde Bartın-Cizre’de,
100 me***** gücünde de Muğla-Dalaman’da kurulması düşünülen ve oralardaki büyük
tepki nedeniyle, 200 me***** gücünde Samsun’a kurulan santral bugün deneme
üretimine başlamıştır.
Samsun’dan telefonlar geliyor “Tekkeköy civarında
kuşlar ölmeye başladı. Denizde balıklar ölmeye başladı. Sabah kalkınca,
arabamızın üzerinde bir parmak is buluyoruz” şeklinde şikâyetler almaktayız.
Esasında, bu olayın geçmişine baktığımızda, 57 nci
hükümetin bu konuda büyük bir kusuru olduğunu ve yanlış bir yer seçimi
yapıldığını, yanlış tercihler kullanıldığını görüyoruz.
Santral yapım aşamasında Samsun halkı aldatıldı.
Denildi ki, bu santral faaliyete geçtiğinde, Mavi Akım yoluyla Samsun’a
doğalgaz gelecek ve doğalgaza dönüşümlü olarak çalışacak” denildi. “Buraya işçi
alacağız, işçi çalıştırılacak” denildi; ama, bunların hepsinin yalan olduğu,
Samsun halkının aldatıldığı bugün meydana çıktı.
Değerli arkadaşlarım, ben hukukçuyum. İfade
edildiğine göre, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı ile yapımcı işletme
müessese arasında öyle bir sözleşme yapılmış ki, devletin hiçbir hakkı yok, her
türlü hak yapımcı firmaya ait. Bu santralın işletmeden alıkonulması halinde,
devlet –rivayete göre, görme imkânımız olmadığı için bilmiyoruz- 250 000 000 dolar
tazminat ödemek durumunda kalacaktır.
“Santral bittiğinde doğalgaza dönüşümlü olarak
çalışacak” diyen yapımcı firmanın yetkilileri, santral deneme üretimine
başladığında –bir yetkilinin ifadesine göre- doğalgazla çalışabilmesi için bu
santrallere 15 000 000 dolarlık ilave aparat gerekir. Bu santralın doğalgaza
dönüşebilmesi işlemi 8 ayda biter, dolayısıyla her ay 4 000 000 dolar kârdan
zarar ederiz, 15 000 000 dolar da aparat parası, devletin toplam 40 000 000
dolar tazminat ödemesi gerekir” diyor.
Değerli arkadaşlarım, bu yapılan sözleşmeye göre,
açıkça ifade etmek gerekirse, devlet, bu yapımcı firmaya mutlaka bir tazminat
ödeyecektir. Hukukta “gabn” denilen bir müessese vardır; eğer gabn hükümleri
işletilirse, devlet aldatılmış, devlet kandırılmış diye bir iddia ileri sürmek
mümkün olursa tazminat ödenmez; ama, maalesef, devlet adına işlem yapan imza
sahipleri, devlete karşı bir haksızlık yapmışlardır. Bu, olayın ekonomik
boyutudur; bir de insan sağlığı açısından bir boyutu vardır.
Biraz evvel arkadaşlarım ifade ettiler; bu santral,
günde 1 000 ton, 6 numaralı fuel-oil yakacak ve TÜPRAŞ tarafından üretilen
fuel-oilin içinde de yüzde 3, yüzde 4 nispetinde kükürt var. Fuel-oil yandığı
takdirde, havaya, yüzde 3, yüzde 4 kükürtdioksit karışıyor ve havada su
buharıyla karşılaştığı anda da sülfürik asit olarak -asit yağmuru olarak- yere
dökülüyor, çevreye zarar veriyor.
Değerli arkadaşlarım, ismi mobil gezer; ama, sabit
santral olan bu fabrikanın kurulduğu alan ile Samsun’a içmesuyu temin eden
arıtma tesislerinin arası 4,5-5 kilometredir. O asit yağmurlarının, bir ters
rüzgârla, arıtma tesisinin dinlendirme havuzlarına gittiğini düşünün, bütün
samimiyetimle söylüyorum, Samsun’da toplu ölümlere şahit olabiliriz.
Biraz evvel Sayın Başbakan hükümet programını
okudu, orada özellikle dikkatimi çekti “enerji politikamız, çevreye ve insan
sağlığına zarar vermeyecek bir şekilde şekillendirilecektir” dediler. Biz,
hükümetimizden bunu bekliyoruz. Bizim, hangi siyasî partiye mensup olursak
olalım, 9 Samsun milletvekili olarak, Samsun’a gitmeye yüzümüz yok;
gittiğimizde, halk sızlanıyor ve biz de bir şey yapamamanın ezikliği içerisinde
bulunuyoruz. Ben, Yüce Meclisimizin bu soruna bir çare bulacağını, bir çözüm
bulacağını, gerekirse, 58 inci hükümetin Sayın Başkanının 15 Ocak 2003 tarihli
bir demecinde ifade ettiği gibi, bazı enerji sözleşmelerinin gerekirse
tazminatlarının verilip feshedilmesi, gerekiyorsa bu işlemi Samsun’daki mobil
santral için de kullanmak gerekir diyorum.
Fazla tekrardan kaçınmak ve sizlerin fazla vaktini
almamak için hepinize saygılar sunuyorum. Önergemize Yüce Meclisimizin sahip
çıkmasını bekliyorum.
Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Önder, teşekkür ederim.
Önerge sahipleri adına ikinci konuşmayı Samsun
Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya yapacaklardır.
Sayın Uzunkaya, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MUSA
UZUNKAYA (Samsun)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyor, Adalet
ve Kalkınma Partisi milletvekilleri ile Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili ve
Grup Başkanvekili arkadaşlarımızın, bendenizin de içinde bulunduğu iki ayrı
önergeyle 22 nci Dönemde; ancak, 21 inci Dönemde de bendenizin ve diğer
arkadaşlarımızın içinde bulunduğu önergelerle de bir önceki dönemde gündeme
taşıdığımız, Samsun için gerçekten fevkalade hayatî olan bir araştırma
önergemize genel anlamda kabul oyu verileceğini bildiğim; ama, sizin bilmenizi
de arzu ettiğim bir iki hususu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bir kere şunu açıklıkla söylemek lazım: Yüce
Parlamentoya getirilmek istenen bu tip konulardaki araştırma önergelerine,
araştırmaya imkân tanıyacak bir yaklaşımın sergilenmesinin doğru olduğu
kanaatindeyim; bu konu ne olursa olsun, iktisadî olabilir, sosyal bir hadiseyi
içeriyor olabilir, siyasî derinlikleri olabilir, hele hele 2000’li yılların
çevre faktörünü önplana çıkarırsanız çevresel sorunlar olabilir.
Değerli arkadaşlar, şu bir gerçek ki, 2000’li
yıllar, dünyanın iki temel hadisesini belki harplerle sonuçlandırabilecek,
istemediğimiz vahim olaylara gebe temel iki unsuru taşıyor. Bunlardan birisi,
çevre ve çevresel sorunlardır; ikincisi, su ve gıda sorunudur.
Dikkat buyurulursa, zaman zaman erozyonla ve çevre
sorunlarıyla ilgilenenlerin ifade ettikleri hususlar hep gündemimize
taşınmaktadır ki, 2050 yıllarında, dünyada araziler çok büyük oranda erozyona
uğrayarak ya şu andaki tabiî suların akış debisine mahkûm olarak denizlere
göçecek veya çölleşecek ve sağlıksız kullanılan gübreler sonucu tarımsal
araziler yok olacak. Bunların bir kısmı, belki, elimizde olmayan tabiî afetler
gibi olabilir; ama, bizim gibisini Allah kimsenin başına vermesin!.. Yani,
bizim gibisinden kastım, Samsun’un başına gelenler. Kendi elimizle, bir kısım
iradelerle, anlamadığımız bir güç, bakın, ben buradan, tekrar açıklıyorum:
Yetkililerin de elinde farklı bir bilgi varsa, bunu da bize sunmalarını temenni
ederim. Samsun’da konuşlandırılan, adına “mobil” denilen -Sayın Koç da, Sayın
Demir de, arkadaşlarımız da ifade ettiler- “mobil” ve “mobilize” demek hareket
edebilir demek. Önce, bir kere şunun ismini düzeltin; mobilize değil bu. Sabit,
karaya çakılmış ve dileyelim, inşallah, en kısa zamanda da, bu çalışma
ritminden çevreye zararlı olmayacak bir değişik aksiyonu icra eder hale gelsin
o. Sabit bir santral; önce, bunun ismini değiştirmek lazım.
İkincisi; değerli arkadaşlar, biliyor musunuz, bu
mobil santralın Samsun’da yapılan yatırım sözleşmesinde, metnin dışındaki isim
Bartın’dır. Samsunlular, Bartın’a yerleştirilecek olan bu mobili; ben,
Bartın’da da yerleşmesini arzu etmem eğer sağlığa zararlıysa; ama, Sayın Koç
da, arkadaşım da, bendeniz geçtiğimiz dönemlerde hem gündemdışı konuşmalarımda
hem soru önergeleriyle hem araştırma önergeleriyle bunu burada defaatle dile
getirdik ve dedik ki: “Bakın, Samsun’un yapısı çok farklı. Türkiye’nin dünyada
yapısı ne ise, Samsun’un da Türkiye içindeki yapısı böyle önem arz ediyor.”
Bunu, çok iddialı bir söz olarak
söylemiyorum değerli arkadaşlar.
Samsun’un iki önemli yönü var: Birincisi, kabul
buyurun, artık, ulusal bir yönünün olması. Türkiye’de millî mücadeleye ilk
beşik ve eşik olan bir il; böyle mi; hiç tartışılacak yönü yok. Geçenlerde
Balıkesirlilerin böyle yalandan farklı bir operasyonu oldu. Balıkesirlilerin
başka onur talepleri varsa, o onuru kendilerine veririz. Mesela, Zağanos Paşa
Camiindeki hutbe, elhak, size aittir. Mustafa Kemal’in, Zağanos Paşa Camiindeki
hutbesine elhak, saygı duyarım; ama, Millî Mücadelenin temeli 19 Mayısta
Samsun’da atıldı ve Samsun’la yürüdü bu. (Alkışlar) Onun için de, Değerli
Başbakanımızdan bugün programını okuduğu 59 uncu Cumhuriyet Hükümetini -buradan
da açıkça ilan ediyorum- 19 Mayıs 2003 Pazartesi günü Samsun’da toplamaya
-Samsun milletvekilleri arkadaşım adına da- davet ediyorum. Böylece, kabinemiz
o gün Samsun’da yeniden bir 19 Mayıs ruhunun yaşanmasına, inşallah, vesile
olacaktır. Dileyelim, o güne kadar da Samsun’un kirli havasının temizlenmesi
sağlanmış olsun.
Değerli arkadaşlar, Samsun’un ikinci önemli yönü de
şudur: Türkiye’deki en uzun iki nehrimizin denize döküldüğü ve her iki nehrin
ağzında da alüvyonlarıyla bol, fevkalade verimli ve münbit arazilerin,
toprakların olmasıdır. Bafra istikametindeki, yani, Kızılırmak Havzasındaki
arazilerimiz bu anlamda kirletilmemişti; ama, Sayın Koç’un demin söylediği
gibi, 1960’ların ikinci döneminde değerli siyasetçilerimizin, kanaatimce,
yanlış bir tercihi olarak, bakır ve azot fabrikalarını getirilip, bu verimli
arazilere yerleştirmesi bir talihsizlikti. Ancak, onun, bugünden farklı bir
olumlu yönü vardı; işsizlik ve fabrika konusu, o gün sanayi hamlesi olarak bir
tercihti ve işin gerçeğini de kabul etmek gerekirse, dünya ve Türkiye o gün,
bugünkü kadar çevre sorunlarının da farkında değildi. Öyle mi? Hadise bu.
1960’larda çevre fecaati... Çünkü, dünya da bu kadar kirlenmemişti, Türkiye de
bu kadar kirlenmemişti.
Değerli arkadaşlar, Karadeniz Tuna boyundan
kirletiliyor; Karadeniz Samsun bölgesi, Sinop Alaçam havalisine, geçtiğimiz
dönemlerde, 1988 yılından beri zaman zaman deşarj edilen birkısım zehirli
variller denizimizi kirletti... Geçen gün Plan ve Bütçe Komisyonunda bir
konuşma yaptım, gazeteciler başka noktaları yakalamamış da “mazotlu hamsi
yiyoruz” sözümü almışlar. Vakıa öyle. Karadenizli arkadaşlar da bilir,
hamsilerimizin lezzeti mazota ve fuel-oile dönüştü, bundan sonra da sebzeyi
fuel-oilli yiyeceğiz galiba. Dolayısıyla, bu kokunun hissedildiği Karadeniz
deniz ürünlerini maalesef tadar hale geldik.
Değerli arkadaşlar, burada yapılan bölgesel
yatırımlar ve sanayi kirletme açısından negatif bir unsurdur; ancak, bu, işin
tuzu biberi olmak şöyle dursun, tek kelimeyle bir fecaattir. Bu tercih neye
göre yapılmıştır, kim tarafından alelacele getirilmiştir, bu davette kimler
bulunmuştur, Enerji Bakanlığına, o gün, mücavir alan olduğu halde “gelin,
buyurun, burada bu işi yapabilirsiniz” diye milletin oylarıyla seçilerek bu işe
davet çıkaranlar kimlerdir; bunu Samsunlu çok iyi bilir ve esasen onların da
kısmı azamıyla 3 Kasımda hesabını sordu.
Şimdi, bizim, Hükümetimizden ve Parlamentomuzdan
bir temennimiz var: Yüce Parlamentodan talebimiz araştırma önergemizin kabulüdür.
Fevkalade olumlu oylarınızla kabul edileceğine inandığım bu araştırma
önergesinin sadece Samsun için değil, Türkiye için de gerçekten bu tip
santrallara ihtiyaç var mı yok mu?.. Ben açık olarak söylüyorum, kendime ait
rakamlarla söylemiyorum, Enerji Bakanlığının rakamları var, Türkiye, bu
anlamda, mobil santralları... Vaktiyle, bu 100 artı 100 gücündeki santralların
oluşumunda, 1999 17 Ağustosu sonrası deprem faciasını gerekçe göstererek,
Bakanlar Kurulunun bu kararından bir istifade Samsun topraklarını kimsenin
istismar etmeye ve Samsunluları da istiskal etmeye hakkı yoktu; ama, maalesef,
bu olumsuzluk o gün gerçekleşti. O bakımdan, bir şeyi söylüyorum: Bu
araştırmayla, teknik bir kadro -Sayın Koç’a aynen katılıyorum; uzman, çevre
sahasında da uzman, bu heyetin içerisinde Samsunlu olsun veya olmasın- Türkiye
açısından, gelecekte enerji kullanımında tercih edilecek üretim araçlarının ne
olup olmayacağı konusunda da ciddî bir karar verecek. O bakımdan, böyle
sağlıklı bir araştırma komisyonunun oluşmasını; ama.... Şu anda Samsun Çakmak
Barajından su almakta olan Samsunlunun çok kere köyünden, mahallesinden,
ilçelerinden gelip gittiği 1 209 000 nüfusa sahip ilinde içtiği bir bardak
suyla zehirlenmemesini istiyorsak, şu an...
Şu anda Tekkeköy İlçemizde insanlar zehir soluyor.
Çevredeki beldelerde insanlar zehir soluyor ve hatta, bunun doğurduğu bir
sıkıntı nedeniyle de bir beldemizin bu günlerde Kerbela’ya döndüğünü de burada
itiraf edeyim. Kutlukent Beldesinin de, bu olumsuz diyalogdan üzülerek söyleyeyim...
Buradan da Samsun’daki yerel idarecileri göreve davet ediyorum; bugünden
itibaren Samsun Büyükşehir Belediyesi ile Kutlukent Belediyesi anlaşsın,
uzlaşsın ve beldeyi susuz hayattan kurtararak, bir taraftan zehirli su içmeye
mahkûm eden olumsuzlukların bedelini insanların suyunu keserek ödetmesinler.
Buna hakkınız yok, derhal bu sıkıntıyı gidermek durumundasınız; ama, ben şunu
söylüyorum: Ciddî araştırmalar yapılmalı ve mutlaka, Samsun, bu kirli havadan,
zehirli su içme sıkıntısından kurtarılmalıdır. Mobil santralın, sağlığa mutlak
zararlı ve 2003 yılından itibaren meskûn alanlarda kullanılması yasak olan bu 6
numaralı fuel-oille değil, Samsun’a gelişi de, kullanılışı da, geleceği de
şaibeli olan -üzülerek söylüyorum, altını çizerek söylüyorum- Mavi Akımdan -var
ya o meşhur Mavi Akımımız, denizin altından geliyor- gelecek doğalgazla işler
hale getirilmesini umuyor, temenni ediyorum.
Katkılarınızla, Yüce Meclisin bu işe sahip
çıkacağına olan inancımı arz ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Uzunkaya, teşekkür
ederim.
Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması önergesi
üzerindeki öngörüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, Meclis araştırması açılıp açılmaması
hususunu oylarınıza sunacağım: Meclis araştırması açılmasını kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. (Alkışlar)
Sayın milletvekilleri, Meclis araştırmasını yapacak
komisyonun 12 üyeden kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyonun çalışma süresinin, başkan, başkanvekili,
sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere üç ay olmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Komisyonun
gerektiğinde Ankara dışında da çalışabilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir; hayırlı, uğurlu olsun.
(Alkışlar)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder