Lazlar hakkında, gerek popüler düzeyde gerekse
yazılı metinler (resmi metinler, akademik çalışmalar, araştırma niteliğindeki
eserler vs.) düzeyinde ciddi bir yanlış bilgilenme olduğu görülmektedir. Daha
açık bir ifadeyle, Laz terimiyle neyin kastedildiğine ve dolayısıyla Lazların
kim olduğuna dair birçok farklı nedenden kaynaklanan ve bir akademik çalışmada
göz ardı edilemeyecek derecede önemli bir karışıklık mevcuttur. Lazların kim
olduğunu ve dolayısıyla da kim olmadıklarını anlamak için ilk olarak Laz terimine
yüklenen anlamları gözden geçireceğiz.
Laz teriminin içeriğine dair karışıklık bir ölçüde,
Lazlara dair tarihsel bilgilerimizin eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Laz
terimi, yabancılar için Pont (Karadeniz) halklarını topluca ifade eden bir
terim iken, o yörede yaşayanlar tarafından da tamamen Bizanslaşmış, Grekçe
konuşan Pontiklerden (Rhomaioi) ayırt etmek üzere, yeterli derecede Bizans
kültürü almamış Lazları işaret etmekteydi.
Anadolu’da, Laz terimi, Karadeniz bölgesinde
yaşayan bütün grupları ifade eden ortak bir addır. Türkiye’de, bölge dışından
olan çoğu kişi için bu tanım Anadolu’nun diğer yerlerinden farklı olarak
algılanan bir bölgesel birimi ifade eder. “Açık olan şudur ki, diğer
Anadoluluların gözünde, Rize bölgesinde yaşanlar kendilerine hiç
benzememektedirler: yiyecekleri, giysileri, konuşmaları, evleri vs. hepsi
farklıdır.” Bölge dışında, Karadenizliler bir kimlik ifadesi olarak Laz
olduklarını söyleler. Ancak bölgede yaşayanlar için Laz, daha doğudakilerdir.
“İstanbul'da Samsunlular ve Sinoplular dahil bütün Karadenizlilere Laz derler;
Sinoplular Samsunlulara, Samsunlular Trabzonlulara, Laz derler. Trabzonlular da
Rizelilere Laz derler.” Laz teriminin birçokları için birden fazla anlamı
vardır ve Türkiye’deki kullanılış biçimiyle “Laz terimi yalnızca bölgenin etnik
ve linguistik özelliklerini gizlemeye hizmet etmiştir.” Türkiye’de ortalama bir
birey için Laz Karadeniz şivesi konuşan herkestir. Minorsky, İslam
Ansiklopedisi’ndeki Lazlar maddesinde bu konuya açıklık getirmiştir.
...Laz tabiri, Türkiye’nin garbında, fark
gözetilmeksizin, Karadeniz’in cenüb-i şarki kısmındaki ahaliyi ifade için
kullanılır, halbuki hakikatte, kendilerine laz diyen ve Lazca konuşan halk
bugün Hopa ve Pazar (=Atina) kazalarında oturmaktadır. Batum’un cenübunda az
sayıda laz vardır ki, bunlar Türk hududunu Sarp (Çoruh munsabının cenübü)’a 16
Mart 1921 tarihli Türk-Rus Anlaşması gereğince Türkiye’ye alındılar.
Ancak, Laz teriminin gerçekte kimleri ya da neyi
ifade ettiği konusundaki karışıklık günümüzden daha eskilere dayanmaktadır.
Minorsky, İslam Ansiklopedisindeki Lazlar maddesinde “Gürcüler ve Rusların
(Lazlarının kendileri değil) Lazları Ç’ani olarak adlandırmış olmalarından
kaynaklanan, kökü tarihe dayanan bir kafa karışıklığı vardır.” demek suretiyle
meselenin tarihsel derinliğine işaret etmektedir. Ancak burada bahsedilen
karışıklık terminolojiktir ve Türkiye’de Laz teriminin içerdiği farklı
anlamlardan kaynaklı değildir.
1906 Trabzon Vilayet Salnameleri’nde, Laz teriminin
Anadolu’da halk arasında yanlış kullanıldığı belirtilmektedir.
Diğer memleketlerde bu Vilayet halkının hepsi Laz
namıyla anılırsa da bunun bir bilgisizlik sonucu olduğundan şüphe yoktur. Çünkü
Lazlar dilleriyle ve adetleriyle ve yaşam tarzlarıyla diğerlerinden ayrılırlar.
Laz terimi konusundaki kavram karmaşası Lazca
konuşanlar için geçerli değildir. Lazlar kendilerini “Lazi” olarak
adlandırmaktadırlar ve kendilerini isimlendirme konusunda herhangi bir
karışıklık bulunmamaktadır. “Lazi” terimi halk arasında geniş bir kullanıma sahiptir.
Ayrıca Lazlar konuştukları dile “Lazuri” demektedirler.
Laz teriminin Anadolu’da kullanılış biçiminin yanı
sıra algılanışında da farklılıklar bulunmaktadır. Antony Bryerr’in bu konudaki
saptamaları şöyledir:
Kendileri hakkında konuşmayan pek çok dağlı halk
gibi Lazlar da, Bizans’tan bu yana hemen hemen düzenli bir şekilde kötü bir
şöhrete sahip olmuşlardır. Son dönemin gezginlerinin ezici çoğunluğu Lazların,
neşeli oluşlarından, misafir perverliklerinden ve zarif tavırlarından söz
ederler. Ancak, kendilerini kurnaz ve aptal olarak gösteren yaygın fıkraların
hedefi olmuşlardır. Aynı şekilde Türkler de Lazlar hakkında tenkitçidir; eski
bir atasözünde şöyle denir: “Müslümanlar, Laz peltesi* yemez.” Bir başkası ise
şöyledir: “Meyvaların en ucuzu kiraz, kuşların en aptalı kaz, milletlerin en
adisi Laz
Genel itibariyle bakıldığında, Laz terimine dair
karışıklığı yaratan en önemli unsur, bu terimin ayırdedici bir etnik/kültürel
kategori olarak değil bölgesel bir isimlendirme olarak kullanılmasıdır. Bu çalışmada
kullandığımız Laz terimi, bölgesel bir adı değil, esas olarak farklı bir
kimliğe ve kültüre sahip olan bir etnik grubu ifade etmektedir. Bu etnik grubun
kültürü ve kimliği çalışmanın ilerleyen bölümlerinde ayrıntılı olarak
incelenecektir. Genel karakteristikleri itibariyle Lazları, Karadeniz’in Laz
olarak nitelenen halklarından biri olan Karadenizli Rumlardan ayıran temel
unsurlar Lazların farklı bir dil konuşması ve bu iki halkın yaşadığı bölgelerin
kesin olarak birbirinden ayırt edilebilmesidir. Lazlar bu günkü Rize ilinin 25 km kadar doğusunda bulunan
Kemer’in doğusuna doğru uzanan sahil bölgesinde yaşar ve konuştukları dil
Rumların konuştuğu Antik Yunan kökenli dilden tamamen farklı bir dil ailesine
mensuptur. Öte yandan, Lazlar, yaklaşık olarak aynı coğrafyayı paylaşan ve
aralarında kültürel olarak bazı benzerlikler bulunan Hemşinlilerden de farklı
bir grup teşkil ederler. Lazların dil ailesi itibariyle ortaklaştığı Gürcüler
ve Svanlar gibi halklardan en önemli farkı ise tarihseldir. Lazlar, Gürcüler ve
Svanlardan farklı olarak ikibin yıla yakın bir süredir Kafkasya’dan ayrılmış ve
farklı etkileşimlere açık olan başka bir kültür alanında varlıklarını
sürdürmüşlerdir. Bu itibarla Lazlar dilsel olarak Kafkasya’ya, ancak, kültürel
olarak daha çok D. Karadeniz kültür alanına aittirler. Bu farklılaşma Lazların,
VIII. yüzyıl gibi daha geç sayılabilecek bir tarihte ayrıldıkları ve aynı etnik
grubun Kafkasya kültür alanında kalan parçası olan Megrellerle aralarındaki
kültürel farklılıklarında bile görülür.
Lazların diğer halklarla aralarındaki kültürel
farklılıklarına dair bir inceleme başlı başına ayrı bir çalışmanın konusunu
oluşturacak kadar kapsamlı bir konu olduğu ve çalışmamızda Lazların
sosyokültürel gelişimine odaklanıp, karakteristiklerini incelemeye
çalışacağımız için bu konuda detaya girmeyeceğiz. Burada vurgulamaya
çalıştığımız nokta, Lazların gerek dil, gerek kültür gerekse tarihsel olarak
farklı bir etnik grup olduğudur. Çalışmamızın ana temasını oluşturan Lazların
sosyokültürel gelişimleri de bu farklılığın varlığını ve nedenlerini detaylı
olarak göstermektedir.
Kaynakça:
Meeker, E. Michael, “The Black Sea Turks: Some
Aspect of Their Ethnic and Cultural Background”, International Journal of
Middle East Studies, England, 1971, pp. 319.
-Hann, M. Christopher M., TEA and Domestication of
Turkish State, Çev. Ahu Özsavaş, Modern Turkish Studies Programme, SOAS School
of Oriental and African Studies, The Eothen Press, Cambridgeshire, England
1990, s. 12.
-MARR, Nikolay, “Türkiye Lazistanı’na Bir Gezi:
Rusya Bilimler Akademisi Bülteni (1910)”, MJORA Lazepeşi Nena, Çiviyazıları
Yayınevi, İstanbul, Kış 2000, s. 66.
-Meeker, a. y., pp. 326-30.
-MINORSKY, S. V., İslam Ansiklopedisi, Lazlar
maddesi, Maarif Basimevi, İstanbul, 1957, Cilt 7.
-Minorsky, a. y.
Özşahin, Ömer, “1906 Trabzon Vilayet Salnameleri
Transkripsiyonu”, Gazi Üniversitesi, Tarih Bölümü, (Yayınlanmamış lisans
mezuniyet tezi), Ankara, 1999, s. 67.
* Laz peltesi: Mısır unu ve üzüm suyundan yapılan,
muhallebi kıvamında bir çeşit tatlı.
Bryer, a.y., s. 174-175.
/İsmail A.
BUCAKLİŞİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder