2. ETİLER DEVRİ
Orta Karadeniz bölgesinde yapılan arkeolojik kazılar, buralarda M.Ö. 3000, 2000 ve 1000 yıllarında bir hayli sık yerleşmelerin varlığını göstermiş ve bu bölgenin Orta Anadolu ile yalnız ESKİ TUNÇ çağında değil, aynı zamanda Hitit, özellikle ESKİ HİTİT devrindeki ilişkileriyle ilgili de şahitlik eden belgeler bulunmuştur.
Etiler (HİTİTLER) Anadolu'ya gelip, Kızılırmağın geniş kıvrımı içine yerleştikten sonra, HATTUŞAŞ'ı kendilerine başkent yapmışlardır. Daha sonra yerleştikleri yerlerde büyük medeniyetler kuran Htitler bu merkezleri birbirine bağlamak için büyük ve düzgün yollar ile yollar üzerinde birtakım kaleler, istihkamlar inşa etmişlerdir. Bu yolların en büyüğü Orta Anadolu'yu Samsun'a bağlayan yoldur. Ana yol Kavak ilçesinden itibaren bu günkü asfalt şasenin geçtiği tabii vadiyi izlemiştir. Bunun en açık delili söz konusu vadinin her iki yakasında belirli uzaklıklarla sıralanan höyük veya yamaç yerleşmeleridir.
Gene ilgiler tarafından yapılan araştırmalar sonucu söz konusu yerlerin güney-kuzey bağlantısını sağlayan tâli bir yolun da, Havza-Ilıca-Demiryurt-Çakıralan ve Kapıkaya üzerinde Kızılırmak vadisine girerken BAFRA'ya ulaştığı tespit edilmiştir. Daha engebeli ve dağlık bir kesimden geçen ve esas yol herhangi bir sebeple kapatıldığı vakit kullanıldığı anlaşılan bu ikinci yolun yakınından da aynı surette M.Ö. 3000, 2000 ve 1000 yıllarına ait hüyük ve yamaç yerleşmeleri yer almaktadır.
Eti (Hitit)'lerin siyaasi kudret kurması tedrici olmuştur . Kuşşar (yahut Kussar ) şehrinin kralı ANİTAS, kazılar sonucu bulunan (Antias levhası) isimli vesikada bir çok şehir devletini nasıl ele geçirdiğini anlatır. Diğer taraftan babası PİÇANAS da, Kızılırmağın kuzeyinde bulunan ZALPA, NESA ve ETİ (HATTİ) şehirlerini fethederek genişletirler.
Eti krallığının asıl kurucusu ise LABARNAS sayılmaktadır. Labarnas, yaptığı savaşlarla ve kazandığı zaferlerle köklü bir devlet kurmuştu. Oğullarını da ZALPA, HASSUVA ve HALPUWA şehırlerinden kendine tâbi kral veya vali sıfatıyla vazifelendirmişti.
Bizim bu kitapta üzerinde duracağımız husus, ilgili nokta; Havza-Ilıca-Demiryurt-Çakıralan ve Kapıkaya üzerinden Kızılırmak vadisine girerek Bafra'nın sahil kısımlarına kadar ulaşan Hitit yolu ile bu yol üzerinde kurulan yerleşme merkezleri ve belki de bu merkezlerin en büyüğü meşhur ZALPUWA (ZALPA) şehridir.
Hitit Medeniyeti ve tarihi niş ortaya çıkarmak için 18. Ve 19. Yüzyılda yapılan çalışmalar, Berlin Asuriyatçısı HUGO WİNKLER'in 1907'de Boğazköy'de yaptığı sistematik araştırmalar ile büyük gelişme kaydetmiştir. WİNKLER bu kazı ile bir takım arkeolojik bulgu parçaların yanında bilhassa birçok tabletin bulunduğu bir mahzen keşfetmiştir.Önce burayı ARZAVALAR'in merkezi sanan Berlin Asuriyatçısı, ASUR diliyle yazılmış levhaları okuyunca buranın ETİLER'İN merkezi olduğunu anlamıştır.
1917 yılında Kayseri'nin Kuzey-Doğusunda PRAG'lı FR. HROZNY tarafından KÜLTEPE yakınlarında yapılan hafriyatlar sonucu ise yeni bir şehir ortaya çıkarıldı. Bu, ASUR birliğine bağlı KAPADOKYA eyaletinin merkezi KANEŞ idi. Burada da bulunan ÇİVİ YAZISI'yla yazılı tabletler Eti tarihini çok geri zamanlara götürdü ve tabletlerin incelenip, okunması sonucu ETİLER'in Milattân önce 2000 yıllarına kadar olan tarihinin büyük kısmı aydınlığa kavuşturulmuş oldu.
Bilâhare ilgili yerlerde yapılan düzenli kazılar, Etiler'e (Hititler) M.Ö. 3000 hatta 40000 yıllarına ait bilgilerin ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Bu arada Kültepe tabletlerinde ve 1971 döneminde Boğazköy'de bulunan ESKİ HİTİT (ER-HİTİT) devrine ait çivi yazılı bir lejander metinde; hem deniz kıyısında, hem de MARASANTİYA-KIZILIRMAK kenarında yer aldığı anlaşılan ZALPUWA-(ZALPA) şehrinden bahsedilmektedir.
Bunu H.OTTEN aynı sene yani 1971'de Paris'te toplanan Milletlerarası XIX. Assirioloji Kongresinde açıklamış ve bu şehrin BAFRA ilçesinin 7 kilometre kuzey-batısında bulunan İKİZDEPE mevkiinde olabileceği büyük ağırlık kazanmıştır.
İlmi ağırlığı olan böyle bir iddi'a üzerine İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Eski Ön-Asya dilleri ve kültürleri kürsüsü öğretim üyesi Prof.Dr.Uluğ BAHADIR ALKIM başkanlığındaki bir araştırma kurulu 1971, 1972, 1973 ve 1975 dönemlerinde topraküstü incelemeleri geliştirerek, Samsun'un özellikle bafra ve çevresinde bilinenlerden başka 54 yerleşme yerini tespit etmiştir.
Prof.Dr.Uluğ Bahadır ALKIM başkanlığındaki heyetin çalışmaları bilâhare ZALPA kentinin bulunduğu tahmin edilen İKİZTEPE köyüne kaydırıldı. Ve 1974 yılında ilk çalışmalara başlandı.
Kazı alanı, köyün kuzeyinde olup, dört tabii tepe üzerinde oluşan bir hüyük yerleşmesinşi içine almaktadır. Bu dört tepe; İkiztepe-I, İkiztepe-II, İkiztepe-III,İkiztepe-IV diye isimlendirilmiştir.İkiztepe-I'nin bügünkü ova düzeyınden yükşeklığı 29.42, İkiztepe-II'inki ise 22.54 metredir.
İkiztepe-I'deki çalışmalar:Kuvvetlı bir erozyondan fazlası ile etkilenmiş ve uzun yıllar sürülen çiftler sırasında toprak kaybına uğramış bu hüyüğün ilk kültür katında (Kat-I) Milâttan önce iki bin yıllarına ait kalabalık bir yerleşmenın varlığı anlaşılmıştır.Nitekim grid karelerinin birinde söz konusu çağı temsil eden altı mimarlık evresine rastlanmış,1976 dönemınde ise Tepenın hemen doğu kesiminde kazılan genış bir alanda da aynı devrin ilk üç evresi meydana çıkarılmıştır. Bulunan dikeç deliklerinde, yassı Temel taşlarından; yangın sonucunda komurlenmış hatıl parçalarından ve ıri pise (sıva ) kalıntılarından ahşap mimarlılığın uygulandığı tespit edilmiştir. Bu da İkiztepe'nin o zamanlar sık ormanlık bir bölgede yer aldığını göstermektedir.
İkiztepe-I'in "1. Kültür Katı'nın altı evresinde de meydana çıkan keramiğin büyük çoğunluğu ER-HİTİT, yani HİTİTLERDEN ÖNCEKİ çağa aittir.Bu keramik çarkta yapılmıştır,mineral katkılıdır , genellikle kırmızı ve kırmızımtrak kahve rengidir .Bazıları iyi perdehlanmış ve özenle yapılmıştır. Ancak pek azının hamuru bitki ve deniz hayvanı kabuğu katkılıdır.
Bunlardan nümune gösterecek olursak; kaidesi iple kesilerek çarktan çıkarılmış kadeh ile koni biçiminde incecik bedenli ve çok sivri dipli kadehlere yer verilebilir.
Gene İkiztepe-I'de ve söz konusu çağa ait;dudağı dışa dönük kase,tipik çaydanlıklar,gaga ağızlı testicik, geniş gaga ağızlı testicik, maşraba,gaga ağızlı ufak pitos bulunmuştur.Aynı alanın içinde ORTA-BRONZ-I çağının tipik misalleri olan bronz mızrak uçları, bir hançer,bronzdan,sırt sırta dayalı ikişer spiralden oluşan süs eşyası, üzeri altın kaplamalı başlı iğne parçası ve 52 bronz eser de ayrıca bulunan kıymetli eşyalardır.
Tıpkı İkiztepe-1'deki gibi kuvvetli bir erezyondan ve çift sürme sonucu önemli toprak kaybından etkilenen İkiztepe-II'nin tepe kesimindeki kazı çalışmaları sonucu bu günkü toprak düzeyinin 25-30 cm. altında yanmış Pise kalıntılarından oluşan molozun içinde ESKİ TUNÇ-III ve ESKİ-TUNÇ-II'ye ait keramik parçalarına rastlanmıştır.
İkiztepe-I'deki 6 mimarlık döneminin izlerini buradada rastlanmış ve 1976 yılında yapılan çalışmalarda bunların varlığı ispatlanmıştır.
İnşa tekniği ahşaptır. Bulunan kalıntılara göre şu şekilde bir inşa sistemi uygulandığı anlaşılmıştır:
"Düzleştirilmiş toprak zemin üzerine belirli aralıklara yassıca taşlar düzülmekte,bunların üstüne yatay ağaç hatıllar konulmakta,bu yatay hatıllar birbirine, istenilen mekanın plânına göre, tutturulmakta, dikey hatıllarla ayrıca ayrıca çatkılanmakta,gerektiğinde toprağa çakılan ağaç dikeçlerle takviye edilmekte, araları dallarla örülmekte ve her iki taraftan üzerlerine kalın çamur sıva (Pise) vurulmakta idi."
Bu kısımda yapılan çalışmalarda da ESKİ TUNÇ-I ile ESKİ TUNÇ-II'ye aüt kaplar bulunmuştur. Bilhassa çok sayıda; üstü yumrulu veya abanmış hayvan biçimindeki kulplar elde edilmiştir.
İkiztepe-I ile II arasında yapılan kazıda da ESKİ TUNÇ ÇAĞI'na ait eserler bulunmuştur. Bunlardan birincisi; pişmiş topraktan yapılmış; kollarını her iki yanda göbek ile göğüsler arasında kaburganın üzerinde parmaklarını açık olarak tutan bir idol parçasıdır. Diğeri ise, her iki kulağında dörder tane küpe deliği olan,ayakları kırık, kolları sarkık, işçiliği çok itinalı olan ve yine pişmiş topraktan yapılan bir figürün parçasıdır.
İkiztepe I'in doğu kesiminde yapılan kazılar sonucu bulunan dramoslu bir mezar ise, bulunan en önemli ve dikkat çekici eserlerden birisidir. İçinde bulunan bazı eşyalarla birlikte, bir altın paranın üzerindeki yazılara göre, bu mezar anıtının M.Ö.III. yüzyılın ilk çeyreği tahmin edilmektedir.
İkiztepe kazılarından9 elde edilen eserlerin özet bir değerlendirilmesi yapılacak olursa, burada bulunan nümunelerin bir çoğuna Balkanlarda ve Ege denizinin bazı adalarında yapılan hafriyatlar neticesinde de rastlanmıştır. Bundan; İkiztepe'deki kültür ile Batı kültürü arasında bir ilişki olduğunu çıkarabiliriz.
Gene bu arada Hitit Medeniyetinin yoğun olduğu yerlerde çıkarılan eski eserlerin bir kaçına İkiztepe'de rastlanmıştır. Hatta daha önceki devrelere(ER-HİTİT ÇAĞI) ait bir çok keramik bulunmuştur. Yalnız İkiz tepe'de değil , ikiztepe dolaylarındaki diğer hüyüklerde ER-HİTİT ÇAĞI keremiğine rastlanmış olması , ORTA TUNÇ- I başlarında BAFRA çevresinde yoğun bir yerleşme ve dolayısıyla bir bölge KRALLIĞI varlığı ihtimalini kuvetlendirmektedir. Ozamanlar bölgeninen büyük yerleşmesi olduğu için İKİZTEPE 'nin bu KRALLIĞIN MERKEZİ olması pekala mümkündür.
Bütün bu bilgilerin ışığı altında Kayseri 'nin kuzey - doğusunda bulunan Kültepe tabletleri ve Boğaz Köy'de bulunan ( Er -Hitit ) çağına ait çivi yazılı bir lejanderde bahsi geçen ; hem deniz kıyınsında , hem de marasantiya ( Kızılırmak ) kenarında yer aldığı ifade olunan meşhur ZALPUWA (ZALPA ) - İKİZTEPE denilebilir mi ? Veya ikiztepe , " zalpuwa ülkesine "ait şehirlerden biri midir ?Kazılar neticesinde elde edilen sonuçlar "zalpuwa - ikiztepe " eşitliğini doğrulayan bazı ipuçları vermişse de kesin hüküm vermek için henüz erkendir . Önümüzdeki dönemlerde gerek ikiztepe' de , gerekse diğer kesimlerde yapılacak çalışmalar , bu soruları belki cevaplandırabilecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder