SITKI HOCA (Yusuf Sıtkı BAYRAM)
Merzifon’un Hacı Bayram oğulları namıyla anılan eski bir ailesinden Abdulmecid Efendinin oğludur. (H.1284-M.1868) yılında doğmuştur. Merzifonlu Müderris Hacı Bayram zade Hoca Bekir Efendi’den okumuş, medrese tahsilini bitirdikten sonra İstanbul’a giderek Ümmü Veled Medresesinde yüksek tahsilini ikmal ve icazet (diploma) almıştır. Çeşitli tarihler de Merzifon da Eytam müdürlüğü ve Evkaf (Vakıflar) memurluğu yapmıştır. Havza Direm Köyü imamlığı yaptığı sırada Milli Mücadelemize katkıları nedeni ile Havza tarihinde de seçkin bir yer edinen Sıtkı Hoca en son Havza müftülüğü görevinden emekli olarak meslek hayatını tamamlamıştır.
Boş zamanlarını tamamen mütalaa ile geçirirdi. Güzel konuşur, güzel yazar, hoş-sohbet, hazır cevap, zarif nüktedan, nevi şahsına mahsus, gün görmüş geçirmiş bir zat idi. Hayatında çok çile çekmiş 1 Eylül 1957 tarihinde memleketi olan Merzifon da vefat etmiştir.
Milli Mücadele'nin İlk Mitingi
06 HAZİRAN 1919, Cuma önemli bir gün... 30 MAYIS’taki mitinge yetişemeyen Sıtkı Hoca’nın katılımıyla bir miting düzenlenmiştir.(Sıtkı Hoca, Havza Direm köyü imamlığı yapmaktadır. Bilgili, hutbeleriyle ve hatipliği ile Havza’da Milli Mücadele’nin başlangıcında etkili insanlardan biridir.)
(...)
“Vatan elden gidiyor bu sefer vatan.
(Meşhurdur, dini bütün Sıtkı Hoca’nın
Yükselen tok sesi, hutbesi Havza’dan)
- Hadi silahınız yok, anladık!
Ama sopanız var !
Kazma - kürek sapınız var, o da yoksa,
Diyelim ki yok, o da yok !
Peki ya eliniz, kolunuz ? O da mı...
Aha ! şöyle yumruğunuz, o da mı yok ?
Durulur mu vatan elden gittiği zaman? ”
(Yukarıdaki sözler Sıtkı Hoca’nın mitingde söylediği sözlerden esinlenerek yazılan bir şiirin bir bölümüdür.)
Havza’da yapılacak miting öncesi Cuma namazı için hutbeye çıkan Sıtkı Hoca cemaati coşturmak ve ülkenin içinde bulunduğu şartları halka anlatmak üzere hutbede şu çarpıcı ifadeleri sarfederek halkın nabzını tutmasını bilmiştir. “Yangın saçaklığı sardı, yanıyoruz! Tek çaremiz silaha sarılmaktır. Derhal silahlarınızı temizleyiniz... Silahı olmayan baltasını, baltası olmayan sağlam bir odunu eline alsın, derhal saldıracağız! Önce içimizdeki ekmek bilmez hainleri, sonra da yurdumuzu işgal eden düşmanları temizleyeceğiz...”
Cuma hutbesinde halkı bir ölçüde mitinge hazırlayan Sıtkı Hoca, daha sonra yapılan mitingde coşkulu ifadeler kullanmasını bilmiştir. 1981 yılında Anadolu Ajansı Muhabiri Ceyhan ALTINYELEK’in İlçemize gelerek burada Kazım ANAR (Eski Belediye Başkanlarından)’la yaptığı röportaja göre, Sıtkı Hoca’nın “İkinci Mitingini“ gören ve yaşayan bir insan olarak şu açıklamaları yapmaktadır.
“Efendim Köye gelmişler. Havza Belediye Reisi’nin beni istediğini söylemişler. Ehemmiyet vermedim. Hemen hemen her gece beraberiz. Fakat iki gün sonra “Seni isteyişimizin sebebi vardı. Mustafa Kemal Paşa, mevlit okutturulmasını ondan sonra da aklı başında bir hocanın hitabette bulunmasını istiyordu. İşte seni bu sebeple arattık.” dediler ve bu davete icap etmeyişimizin korktuğuma hamledildiğini söylediler.
Neden korkacam?.... Bu söz pek ağrıma gitti. Mademki böyle diyorlar ilân ediniz tellal çıksın, bütün köylüler gelsinler. Cuma günü, Havza’nın Yörgüç Paşa Camii’nde mevlüt okunsun, ondan sonra ben, bar bar bağıracağım dedim. Ve O gün bu şekilde Cuma namazı kılındı. Belediye ile hükümet arasındaki yolda her tarafa sancaklar çekidi. Camiden çıkan halk akın akın giderek meydana toplandı. Paşa Hazretleri de orada pencerede.... Ben de cemaatle geldim. Binlerce köylü vardı. Rumları da despotları, papazları vesaireleri de davet etmişlerdi. O vakit Rum çoktu burada efendim.... Yüksek bir yere çıkardılar beni, hitabeye başladım. Karşıda bir muallimin kara tahtaya yazmış olduğu “İzmir bizimdir” ibaresini göstererek, İzmir’den geçemeyeceğimizi o mübarek vatan parçasının kurtarılması neye mütevakıf ise yapacağımızı söyledim ve Rumlar’a döndüm
“-Siz de vatan namına bizimle beraber hazır mısınız?” dedim.
Onlar da hatta despotlar ve papazlar da hep birlikte:
“-Feda olsun canımız biz de beraberiz” diye bağırdılar. Elbette korkudan öyle dediler, zararı yok dedirttik ya! Ama bize böyle konuşmak kuvvet ve cesaretini veren kimdi? İşte o penceredeki büyük serdar onun bir hareketi bizi böyle bir anda pervasızca şahlanmış, kükremiş aslanlara çevirmişti.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder