ÖZET
Tarih
araştırmalarında seyahat yazıları birinci el kaynaklar olarak vazgeçilmez bir
niteliğe sahiptirler. Özellikle insan, yaşam ve çevreye dair verilen bilgilerin
çıplak gözle yansıtılması bu tür kaynakları daha önemli hale getirir. Bu
çerçevede son devrin önemli fikir ve siyaset adamlarından biri olan Doktor
Abdullah Cevdet 28 Eylül 1912’de Samsun, Giresun, Ordu ve Trabzon şehirlerini
kapsayan bir inceleme seyahati gerçekleştirmiştir. Sahibi ve yazarı bulunduğu
İçtihat dergisinin 67, 69 ve 70. sayılarında yayınlanan bu seyahat notlarında,
bulunduğu şehirlerin iktisadi, coğrafi, toplumsal, sağlık, kültürel, yerel
yönetim durumları hakkında gördüklerini, edindiği bilgileri ve düşüncelerini
anlatmıştır. Karşılaştığı, iktisadi gelişmenin eksikliği (ekonomik kaynaklarının
değerlendirilememesi veya verimli kullanılamaması gibi) kötü sağlık şartları,
yerel yönetici ve memurların olumsuz davranışları ve çalışma disiplinine sahip
olmayışları, devlete ait binaların perişanlığı, Müslüman olmayanların
Müslümanlara göre daha iyi şartlarda yaşamaları gibi olumsuz durumlardan dolayı
hoşnutsuzluğunu göstermiş ve tenkitlerini sıralamıştır. Diğer taraftan gördüğü
iyilik, güzellik, çalışkanlık, iktisadi kalkınma onu memnun etmiş, bunlara dair
örnekler sunmuştur. Ayrıca O, Müslümanların daha iyi şartlara sahip kılınmaları
ve kalkınmaları için neler yapılması gerektiği noktasında tavsiyelerde
bulunmuştur. Gezi notlarında gayrimüslimlerin Müslümanlara göre iyi imkânlara
sahip oldukları üzerinde de durulmuştur. Samsun bahsinde gerek gözlemler sonucu
gerekse tapu kayıtlarının ışığında bir yakın tehlikeye dikkat çekilmiş ve
Samsun’u Rumlar satın alıyor tespiti yapılmıştır. Söz konusu seyahat notları
ayrıca Balkan Savaşları’nın başlarında ülkenin vaziyeti hakkında da bazı
fikirler vermektedir. Özellikle savaşla ilintili olarak seferberlik sırasında
ve savaşın başında ordunun ne hâlde olduğuna dair tanık olunan bazı olaylarda,
tedbirsizlik ve disiplinsizlik, kumandanların prosedürcü ve keyfi tavırları ile
birbirlerinden kopuklukları gibi olumsuz bir tablo görülür.
Bu çalışma yerel
tarih veya şehir tarihçiliği için önemli bir yere sahip olan, ele aldığı
şehirleri kapsamlı şekilde tasvir eden ve bir çeşit envanterini veren Doktor
Abdullah Cevdet’in seyahat notlarını tanıtmayı, günümüz harflerine aktarmayı,
verilen bilgiler ve yapılan tespitler üzerinde genel bir değerlendirme yapmayı
amaçlamaktadır.
Anahtar Kelimeler:
Doktor Abdullah Cevdet, Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon
ABSTRACT
In
history researches, travel notes have an indispensable nature as first hand
resources. Especially, the reflection of the data with naked eye about human,
nature and environment makes such resources more important. In this respect,
Dr. Abdullah Cevdet, one of the most important intellectuals and politicians of
the latest era, performed an investigation travel on the 28th of September
1329/1912 covering Samsun, Ordu, Giresun and Trabzon. He shared his views and
information about the cities’ financial, geographic, social, cultural structure
and local management in the travel notes in 67th, 69th and 70th issues of the
magazine named İçtihad, which he owned and wrote for. He put forward his
reviews and knowledge about the positive things he came across and put into
words his pleasure for the beauty and improvement he faced. On the other hand,
he criticized the financial deficiency (such as the improper and non-productive
use of resources), bad health conditions, the negative behaviors of the
officials and managers and not having work discipline, the ruin of the official
buildings, displeasure of the better living conditions of the Muslims compared
with the non-Muslims. On the other side, samples of the good and beautiful
things, hardworking and financial improvements he saw made him happy. He also
gave Muslims some advice on what to do for better conditions and development.
In the travel notes, he emphasized that non-Muslims had better possibilities
than Muslims. In his Samsun reference, under the light of his own reviews and
land registration, he drew attention to the imminent danger and the rums buying
the land of Samsun. The travel notes in question indicates the conditions of
the country in the beginning of Balkan wars. Especially in concern with the
war, a negative picture is seen during the military mobilization and beginning
of war such as recklessness, indiscipline, disconnection and the procedural and
arbitrary behaviors of the commanders. This study aims to narrate and introduce
the travel notes of Dr. Abdullah Cevdet, who has an important place in local
and city history and describes the cities extensively, to our present language
and make a general evaluation of the given information and observation. Key
Words: Doctor Abdullah Cevdet, Samsun, Giresun, Ordu, Trabzon.
Giriş
Osmanlı Devleti’nin
son zamanlarında fikir ve siyasi hayatta önemli roller üstlenmiş ve özellikle
Jöntürk hareketinin başlatıcılarından biri olarak tanınmış olan Doktor Abdullah
Cevdet1 1912 Eylülü sonunda başlayan ve Trabzon’da noktalanan bir inceleme
seyahati gerçekleştirmiştir. Sırasıyla Samsun, Ordu, Giresun ve Trabzon şehirlerinde
incelemelerde bulunmuştur. Tarih araştırmalarında seyahat yazıları veya diğer
deyişle ve daha geniş manada seyahatnameler birinci el kaynaklar olarak her
zaman itibar görmüşlerdir. İşte II. Meşrutiyet’in ertesinde 1912 Eylül ve Ekim
aylarında Doktor Abdullah Cevdet tarafından gerçekleştirilen ve yazarın sahibi
olduğu İçtihat dergisinin 67,69 ve 70. sayılarında yayınlanan seyahat ve buna
dair notlar özellikle Samsun, Ordu, Trabzon şehirleri2 hakkında şehir tarihçiliği
bakımından önem arz etmektedir. Doktor Abdullah Cevdet seyahat notlarında bu üç
şehrin kültürel, ekonomik, sağlık, coğrafi (akarsu, orman, maden), yerel
yönetim (yönetici ve memurların davranışları, kamu binalarının vaziyeti)
durumları hakkında yapılan gözlemler ile edinilen bilgiler verilmiştir. Doktor
Abdullah Cevdet gezdiği yerlerde karşılaştığı olumlu durum ve gelişmelerle
ilgili memnuniyetini ve övgüsünü dile getirmiş, gördüğü ve gözlemlediği olumsuz
vaziyetler, gerilik ve ilkellikler karşısında ise hoşnutsuzluğunu belirtmiştir.
Aynı zamanda öneri ve tenkitlerini dile getirmiştir. Seyahatin tarihi aynı
zamanda Balkan Savaşları’nın seferberlik ve savaşın başlama dönemine denk düşmekte,
halkın ve devlet kurumlarının vaziyeti hakkında da ilgi çekici anekdotlar
içermektedir. Seyahat notlarının günümüz harflerine aktarılmasında metnin cümle
yapısı aynen muhafaza edilmiş, okunuşları ve yazılışları için ise Türk Dil
Kurumu’nun yayınladığı Yazım Kılavuzu(2009), Ferit Devellioğlu’nun
Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügati ile Şemseddin Sami’nin Kâmûs-ı Türkî
eserleri dikkate alınmıştır.
Doktor Abdullah Cevdet’in Seyahat
Notları
Samsun
Hareketimizin ikinci
günü alessabah Samsun’a vasıl olduk. Hava güzel, hemen arkadaşlarımızla çıktık.
Vapur gece kalkacak. İlk iş hükümet konağını ve mutasarrıfı görmek olacaktı.
Hükümet konağı nerede dedik, muntazam ve müstakim bir cadde gösterildi o
caddeyi aldık devam ettik. Çarşının içinden çıkar çıkmaz caddenin iki tarafında
boş ve bazı ağaçları havi fakat yolun her iki tarafında yüksekçe duvarla
ayrılmış bir saha açıldı. Millet bahçesi olmak gerek diye kendime bir ferah
hissettim. Mezarlık olduğunu biraz sonra anladım. Derken sağ tarafta bir kapı
gördüm. Üzerinde “İslam Kabristanı” ibaresini okudum. Hükümet konağına vasıl oluncaya
kadar yollarda çamur batakları geçmeye mecbur olduk.
Bundan bir buçuk iki
ay evvel Bulgarya’nın Filibe şehrinde bulundum. Dilber bir belediye bahçesi
vardı. Misafirleri bulunduğum Müslüman efendiler bana hikâye ettiler: Burası
Müslüman mezarlığı idi. Bulgaristan teşekkül ettiği vakit iki bin lira
mukabilinde3 bu mezarlığı belediyeye satmalarını Müslümanlara teklif etmişler.
Müslümanlar kabul etmemiş. A canım sizin şeriatınızca nakl-i kubur caizdir.
A’zamı nakletmeyi şehrin haricinde size bir mezarlık yapmayı da deruhte ederiz,
demişler. Müslümanlar kabul etmemekte ısrar etmişler. Aradan bir iki ay
geçtikten sonra bir Rus generali Bulgaristan’da bazı tensikat ve teşkilat
icrasına memur olarak gelmiş. Elinde kırbaç olduğu halde Müslümanların eşraf ve
azasını toplamış mezarlığa doldurmuş haydi bakalım kırın şu taşları, demiş. Taşları
bu Müslümanlara kırdırmış arkalarıyla taşıtıp taşları satmış ve Müslümanlara da
bir para vermemiş.
Samsun’un bu vasi
mezarlığı, ortasından geçen bu caddede yürürken bu hikâye-i elime hatırıma
geldi ve gayr-i şuuri bir heyecanla Ebul Alailmarinek:
Sabah! Hezâ kuburuna
temleirrrahim
Be feynelkubur men
ahde ada
Samsun’un Mekteb-i İdadisi
Üç senesi rüşti, 2
senesi idadidir. 180 talebesi var 7 Hristiyan. Geçen sene 18 Hıristiyan varmış.
Rum ve Ermeni her sene Hristiyan talebesi azalıyor. Çünkü kendi milletlerinden
çıkanlar mekatib-i aliyeye kabul olunuyor. Kendi mektepleri ise bizim
mekteplerimizin fevkindedir.
5 mekteb-i iptidai
var. Mahalli maarif komisyonu masrafını temin etmiş. Her mektebin vasatiyen 150
müdavimi 4 muallimi, birer mubassırı, birer hizmetçisi var. 1 inas rüştiyesi
var, 2 ana mektebi var, bunların cümlesi mektep olarak yapılmış. Maarif
komisyonunun varidatı senevi 1200 lira raddesindedir.
Maarif komisyonunun 2
tütün deposu var beherinin 150 lira icar-ı senevisi vardır. Maarife ait 12
dükkân birkaç ev, 2 gazino mevcuttur. Maarif müfettişi Alaettin Bey adında bir
zat. Maarif Müfettiş-i Umumisi 3000 kuruş maaş alıyor. Harcırah ve yevmiye yok.
Harcırah verilmemesi ifay-ı vazife etmelerine biraz durgunluk veriyor. Maarifin
gayri Ģuubat-ı idariyenin müfettişleri hem maaş, hem yevmiye, hem harcırah
alıyor.
Samsun’da Matbuat
Samsunda başlıca iki
gazete çıkıyor.(Doğru Ses), (Aks-ı Sada) üç dört matbaa ziyaret ettik en mühim
ve muntazamı (şems Matbaası’dır) Nemlizadelerden biri bu matbaayı bir şirket teşkil
ederek tesis etmiş. (Doğru Ses) burada çıkıyor. (Aks-ı Sada)nın da matbaası
var. Her ikisi motorla müteharrik ve yeni sistem makinelerle mücehhezdir.
Memlekette bir hareket-i ilmiye ve edebiye asarına destres olamadım. Bu
gazeteler hep fırka ve siyaset havalarının mahsulüdür. Ahaliyi tenvir etmek, irşat
etmek gayesini takip etmelerini her iki gazetenin muharrirlerine rica ettim.
Samsun’u Rumlar Satın Alıyor
Samsun önüne
varılıncaya göze çarpan muazzam iki binanın her ikisi de Rumlara aittir.
Bunlardan biri 250 yataklı bir Rum hastahanesidir. Diğeri mükemmel bir Rum mektebidir.
Samsun’da Rumların mahallesi şehrin sol tarafında, ve en havadar yerindedir.
(Atina)nın bir parçası Samsun’a naklolunmuş zannolunuyor.
Samsun’da Defter-i
Hakani İdaresi’nin kuyudatına nazaran musakkafât bey ü şirâ’ muamelatından
yüzde seksenini Müslüman tarafından satılan ve Rum tarafından alınan musakkafât
ve emlak muamelesi teşkil eder. (Samsun)un kadim ahalisinin kâffesi kayıkçı ve
bahçıvandır. Tüccarın kısm-ı azamı Trabzonlu ve Rizeli, Kayserili Rumlar ve
Sivaslı Ermenilerdir. Arsalar4 ve arazi süratle Hristiyan eline geçmektedir.
Ekseriyet Rumlardadır. (Kavak) nahiyesi sayesinde Müslümanlar, intihabatta
ekseriyet teşkil ediyorlar.
Samsun’un Nüfusu
Nüfusu Samsun şehrinin,
bundan yirmi sene evvel nüfusu, 11,000 idi. Sülüsü Müslüman sülüsânı Rum ve
Ermeni idi. şimdi yerli olmayanlarla beraber 50,000 raddesine çıkmış. Meşrutiyetin
ilanını müteakip içeriden pek çok nüfus gelmiştir. Sancağın nüfus-ı umumisi
1892 tarihinde şu miktarda şu suretle münkasem idi. Bugün yani yirmi sene sonra
tezayüd-i nüfus namına bizde hemen hiçbir hareket ve tahavvül görülmediğinden
hâl ve hakikate mukaren nazarıyla bakabiliriz.
Müslüman 214,135
Rum Ortodoks 77,000
Ermeni(Gregoryen)
17,000
Ermeni Katolik 900
Ermeni Protestan 565
Katolik Latin 150
Musevi 250
TOPLAM___ 310, 000
Samsun’un Madenleri
Samsun hattasının mürtefi mahallerinde demir, kurşun, gümüş damarları
görülüyor. Ve zaman-ı kadimde icra edilmiş olan hafriyat asarı meşhuttur. Bütün
bu servetler metruktür. Her iki manasıyla yolsuzluk bu metrukiyet ve hüsrana
sebebiyet veriyor.
Samsun’un Ormanları
Samsunun mühim bir
saha-i araziyesi meşe, kayın, servi, çam ağaçları ile mesturdur. Bunlardan
muntazam surette istifade edilmiyor. Ve bunların zalimane maruz olduğu
tahribata karşı bir tedbir alınmıyor. Hattanın münhatt aksamında her türlü âlâ
meyve ağaçları vardır.
Samsun’da Mebânî-i Dinîye
Samsun’da biri
büyükçe olarak 7 cami, 40 mescit, 1 Rum, 2 Ermeni, 1 Katolik, 1 Protestan, 1
Frenk kilisesi vardır.
Samsun’un Serveti
Samsun her sene on
dört milyon kilo tütün mahsulü verir dünyanın her tarafında meşhur olan bu
tütünün cigara haline konulduktan sonra beher kilosu kırk frank kıymet-i
vasatiye malik olur ki aşağı yukarı on iki milyon Osmanlı lirasından fazla bir
meblağ demektir. Bu kadar tütün takriben 35,450 dönüm arazi üzerinde istihsal
olunur. 1897 senesinde ithalat miktarı 12,472,000 franga ve 1898’de 12,948,000
franga baliğ oldu. Bu meblağın bir kısm-ı mühimmi yani 4,105,000 frankını
mensucat, 1,088,000 frankını şeker teşkil ediyordu. Üçüncü, dördüncü ilh.
derecede ehemmiyetli miktar teşkil eden eşya, demir, sabun, zeytinyağı
vesairedir. İthalatın 6,774,000 franklığı binnefs Türkiye’ye aittir. Müteakiben
İngiltere, Avusturya, Belçika, Rusya ve en sonra Fransa gelir. Bu vesaiki Yues
Guyet ile Raffalovich’in (Ticaret, Sanayi ve Banka Kamusu) unvanlı kitabının
cild-i sanisinin “Samsun” bahsinde ve 1283’üncü sahifesinde buluruz.
Aynı müelliflere
nazaran (Samsun)un ihracatı 1898 senesinde 20,000,000 (yirmi milyon) frank
raddesinde olmuştur. Bu miktarın 4,105,000 frankını tütün teşkil etmiştir.
Samsun-Sivas hattının
ikmalinden sonra Samsun5 Türkiye’nin en mühim bir şehri olacaktır. Fakat
Türklerin ve Müslümanların değil.
Samsun’da Ahval-i Sıhhiye
Dünyanın en iyi
havalı, en sıhhi bir şehri olmak istidadında olan (Samsun)un havası vahim ve
sıhhat-i umumiye muzmahildir. (Çaltı Burnu) ve havalisi müthiş bataklıktır.
Buralardan suût eden miyazmalar ahalinin kanını tesmîm eder. İdadi mektebinde
dershaneleri ziyaret ederken çocukların yüzünde bu musibetin tarihçesini ve
sutûr-ı akıbetini okudum. Müdür efendi tazallüm etti: Ekseriya ders esnasında
talebe birden bire sararır, düşer, kusar, hummay-ı merzagînin buraya mahsus bir
tecellisidir. Talebeyi ailesi yanına göndeririz. Birkaç gün sonra fakat
muzmahill bir halde gelir.” dedi. Samsun’un başlıca vefeyâtı hummay-ı
merzagîdendir. Bazen de fiyevür jön= hummay-ı asfer zuhur eder. Belediye tabibi
Kamil Efendi’nin on beş seneden beri vaki olan müşahedatına nazaran hâl bu
merkezdedir. (Kavak) nahiyesinde ve (Bafra)da frengi hastalığı hükümfermadır.
Bu (Kastamonu)dan geliyor. Dizanteri, tifo, çiçek, verem eksik değildir.
Lağımlar yoktur. Kasaba ve civar muttasılındaki 50,000 ahaliden senevi 250-300
vefeyat da oluyor. Yemen’e sevk olunup beher taburundan ancak 40 kişi dönen,
bakisi Yemen kumları içine gömülen bedbahtlar bu hesaba dahil değildir. Evet
sekiz sene evvel Yemen’e sevk olunan Harput taburundan yalnız 40 kişi o da perişan
bir halde avdet edebilmişti. Samsun’da difteri görülmüyormuş. Fakat görülmüyor
demek vaki olmuyor demek değildir. Koca Samsun’un belediye tabibinin maaşı 800
kuruştur. Sekiz yüz kuruş maaşlı bir tabip daha ziyade itina ve daha ziyade
takip-i vezaif edemez6.
Samsun Postahanesi
Sahilde ve iskeleye
yakın. Hiç olmazsa Avrupa’nın büyük bir köyünün postahane binası kadar muntazam
bir bina bulacağımı ümit ediyordum. Ben adeta bir baraka karşısında bulundum.
Tek bir tam iki tarafa gişelik eden iki uzun masa çivilenmiş bu büyücek oda bir
koridor ile ikiye ayrılmış. Koridorun ortası mübalağasız bir mezbele hâlini arz
ediyor. Mezbele yığının en yüksek noktasına bastım mı bastım. Baston 15
santimetre battı. Orada önüme rast gelen gişedeki bir genç memura sordum. Her
zaman postahanenizin içi böyle mezbelelik midir? dedim. Önüne baktı, hayır
efendim dedi. Nedir bu hâl? dedim. Efendim tahsisat yok dedi. Ben pür hiddet
idim. Kimdir buranın en büyük memuru? dedim. Şu köşede oturan sakallı efendi,
El-hâc Hakkı Efendi, dediler. Ben ortaya birkaç acı ta’zîr saçtım Hacı Hakkı
Efendi tespihi elinde olduğu halde maiyetindeki genç memurlara “ne diyor?”
diyordu. Bu mezbelelikten dışarı çıktım. İskeleye doğru giderken sol tarafta
bir kahve var, bunun önünde bir masanın üzerinde azim’ül-mikdar bir mektup
yığını gördüm. Mektupların bazıları da masanın ve masa önünde bulunan bir
delikanlı adamın ayakları altına düşmüştü. Hemen yaklaştım. Genç adama nedir bu
mektuplar? diye sordum. Genç cevap verdi: Posta mevziîyim mektupları tefrik
ediyorum dedi. Aman nasıl olur, sokak ortasında herkesin en mahrem ve mukaddes şeylerinden
olan mektup tefrik olunmak neden? dedim. “Yer yok” cevabını verdi. İsmin?
dedim. Hilmi, dedi:
Hükümet Konağı
Mutasarrıf Hamdi Bey
yaptırmış. Şimdi Ohannes Ferit Efendi isminde biri var. Saat alafranga 10’dur.
Mutasarrıf Efendi’yi ziyaret için hükümet konağında ve mutasarrıfın
odasındayım. Mutasarrıf Efendi henüz uykudan kalkmadı, diyorlar. Biraz
bekledikten sonra Ohannes Ferit Efendi zuhur ve bizi iltifata gark ediyor!
Mutasarrıf uyuyor, vali uyuyor! Türkiye bu. Zemin uyuyor, âsümân uyuyor. Yalnız
Allah uyanık.
Samsun’un Elektrikle Tenviri
Samsun Belediyesi’nin
8000 lira varidatı vardır. Fakat belediye ve hükümet-i icraiye reisinde Şîme-i
imar ve iktisat olsa bu sekiz bin liranın bir sene zarfında yirmi otuz bin
liraya çıkarılması pek kolaydır: Samsun’un 20 dakika mesafesinde (Murat Çayı)
var. Suyu bol ve serîü’l-cereyandır. Bunun kuvve-i muharrikesi şehri tenvir ve şehre
inşa edilecek tramvayları cer edecek miktarda elektrik hasıl etmeye kâfidir.
Elektrik fabrikasının tesisi ve hututunun tevzi, tahminen beş yüz bin frank
sarfıyla mümkündür: Bu meseleye yakından merbut olan petrol sarfiyatı şu
merkezdedir: Samsun şehrinde ve havali-i muttasılında yevmiye iki yüz elli
teneke petrol yakılmaktadır. Senevi vasatiyen 100,000 teneke eder. Her ay 7500
teneke istihlak olunuyor demektir. Her teneke 14 kuruşa alınıyor. Demek ki her
gün 4500 kuruşu gaz parası veriliyor. Senevi on dört milyon kuruş, petrol
parası olarak Samsun ve havalisinden çıkıyor. Elektrik istihsali halinde hem bu
paranın nısfıyla ihtiyacat-ı tenviriye tesviye edilecek, hem de para memlekette
kalacak, diğer imarata sarf olunabilecek. Bu erkam ve vesaiki tüccardan
Yelkencizade Hüseyin Efendi’den alıyordum.
Samsun müstakil
sancağının zürû’ edilen arazisi7 835,675 dönümdür. Kabil-i zürû’ olduğu halde
zürû’ edilmeyen arazisi 300,161 dönümdür. Ormanlar 257300 dönümlük bir saha işgal
eder. 950,300 dönümlük bir saha-i araziye ise gayr-i mezru ve yayla ve umumi
mera hâlindedir. Bu erkamı “Vital Cuinet’in kitab-ı meşhur ve muteberinden
alıyorum. Hesap ve mesaha-i kati mahsulü olmasa da hakikate pek yakındır.
Samsun’un Taksimat-ı Mülkiyesi
Samsun Sancağı idareten
(Samsun), (Teza), (Ünye), (Terme), (Çarşamba), (Bafra) kazalarıyla (Karaüç),
(Alaçam), (Kavak) nahiyelerine münkasımdır.
Samsun’un Sanayi
Samsunda sanayi
namına bir Ģey görülmez. Serrâclık, kunduracılık, çömlekcilik, kazancılık
sanayiden mâ’dûd ise bunlar vardır ağaçtan kaĢık dahi imal olunuyor.
Mecâri-i Miyâh
Samsun Sancağı’ndan
geçen sular şunlardır: (terme) civarında “Terme Çayı”, (Çarşamba) kazasından
geçen “Yeşilırmak”, (Bafra) civarından geçen “Kızılırmak”
Hayvanat-ı Ehliye
Samsun Sancağı’nda
her nevi hayvanat-ı ehliye kesretle mevcuttur. (Trabzon) vilayetinin diğer
taraflarından daha ziyade hayvanat yetişir. (Kızılırmak)ın ve (Yeşilırmak)ın
sevâhil ve mansıbı civarı iyi cinsten, dilber ve besili hayvanat ile doludur.
(…)
Seyahat Notlarının
Değerlendirilmesi
Her şeyden evvel şu
ana kadar günümüz harflerine aktarılmamış ve üzerinde herhangi bir araştırma
yapılmamış olan Doktor Abdullah Cevdet’in seyahat notları şehir tarihçiliği
veya yerel tarih araştırmaları için büyük öneme sahiptir. Özellikle Samsun,
Ordu ve Trabzon şehirleri iktisadi, kültürel, toplumsal, yerel yönetim, sağlık,
coğrafi durumları itibariyle gözlemlenmiş, oldukça dikkat çekici ve faydalı
bilgiler verilmiştir. Doktor Abdullah Cevdet yerel kişi ve kurumlardan aldığı
bilgileri de paylaşmıştır. Mahallinde ulaşılamayan bazı bilgileri ise Vital
Cuinet’in eseri gibi bazı kaynaklardan vermiştir. Doktor Abdullah Cevdet’in
notlarından halkın sağlıksız çevrelerde bulaşıcı hastalıklardan büyük zararlar
gördüğü anlaşılmaktadır. Samsun şehrinden bahsedilerken, bataklıklara dikkat
çekilmekte, buradan yükselen miyazmaların ahalinin kanını zehirlediği
söylenmektedir. Ordu’nun sağlık durumu anlatılırken ise bataklıkların ahaliyi
kırıp geçirdiği, sıtmanın oldukça etkili olduğu belirtilmekte ve dikkat çekici şu
sözlerle vaziyet resmedilmektedir: “Anadolu’da sıtmanın tahribatı, Ģüphesiz
Balkan Muharebesi’nin ve Yemen melhamesinin tahribatından hiç aşağı değildir. Şu
kadar ki hummay-ı merzagînin mitray yüzleri, şarapnelleri işitilmez ve gözle
görülmez. Onu mikroskop ile ve mikroskop gözler görür. “Mikrofon” kulaklar
görür”.
Doktor Abdullah
Cevdet’in seyahat notlarında dikkat çeken bir başka noktada da “Samsun’u Rumlar
satın alıyor” başlığıyla bir tehdit ve tehlikeye dikkat çekilmesidir. Buna göre
Samsun’daki en büyük iki binanın Rumlara ait olan hastane ile okul olduğu, şehrin
en güzel yerleşim yerinde Rumların oturduğu, bu durumun sanki Atina’nın bir
parçasının Samsun’a taşındığı zannını verdiği belirtilmektedir. Ayrıca tapu
kayıtlarına göre arsalar ve arazinin süratle Rumların eline geçtiği, nüfusun
çoğunluğunun yine Rumlara ait olduğu, yalnız Kavak nahiyesi sayesinde
Müslümanların seçimlerde çoğunluğu elde ettiği ifade edilmektedir. Seyahat
notlarında en çok üzerinde durulan hususlardan biri de yerel yönetimdir. Bu
çerçevede kamu binalarının harabeliği, perişanlığı ve işleyişi, mahallin
kumandan ve mutasarrıf gibi yöneticileri ile memurlarının davranışları ve nasıl
görev yaptıkları üzerinde durulmuştur. Binaların vaziyeti ile ilgili en çok karşılaşılan
gerekçe tahsisatın yokluğudur. Samsun mutasarrıfının gündüz saat onda henüz
uykudan kalkmadığına dikkat çekilmekte, yine memurların disiplinsiz çalıştıkları
anlatılmaktadır. Doktor Abdullah Cevdet’in seyahat notlarında üzerinde önemle
durulan konulardan bir diğeri de iktisadi hayat daha doğrusu iktisadi
kalkınmadır. O ziraatın ihmal edildiğini, iktisadi kaynakların
değerlendirilemediğini veya verimli işletilemediğini gözlemler. Bunun
örneklerini vererek tenkit ve önerilerini sıralar. İktisadi gelişmelerden
dolayı sevincini gizlemez. Geri kalmışlık örneklerini ise üzüntüyle karşılar.
Seyahat notlarında
Balkan Savaşları’yla ilintili olarak ordunun durumu hakkında fikir verebilecek
birkaç anekdota rastlanmaktadır. Bunları şöyle sıralamak mümkündür: Giresun’da
kışlada şahit olunan cephanelerin güvenliğinin sağlanmaması ve yabancı şahısların
hiç kontrol edilmeden ordunun en mahrem yerlerine girebilmesi, daha üst bir
komutanın ise bu disiplinsizliğe ve başıbozukluğa karşı “benim alayım “igvâ’
olunmaz” yanıtını vermesi; yine burada bir jandarma yüzbaşısının yeni getirilen
askerleri kabul etmemesi ve galiz küfürler ederek hükûmete hakaret etmesi;
Trabzon bahsinde yer verilen, ihtiyar bir vatandaşın kendisine yardım edecek ve
hayatını idame ettirecek kimsesinin bulunmadığı, bu nedenle askere alınan hasta
oğlunun serbest bırakılması talebine ordu kumandanının vatandaşı daha genel
manada halkı anlamaz bir tavırla, askeri prosedür ve kendi şahsi planları
gereği olumsuz cevap vermesi. Doktor Abdullah Cevdet’in seyahat notları Samsun,
Ordu Trabzon şehirlerinin 20. yüzyılın başlarındaki iktisadi, sosyal, kültürel,
yerel yönetim durumları bakımından zengin bilgiler içermekte, bu şehirlerin bir
çeşit fotoğrafını vermektedir. Aynı zamanda Balkan Savaşları’nın başlarında
memleketin birçok yönüyle durumu hakkında ipuçları da vermektedir. Seyahat
notlarının günümüz harflerine aktarılması ve değerlendirilmesi bu sahadaki
yapılacak çalışmalar için yol gösterici ve aydınlatıcı olacağı düşünülmektedir.
KAYNAKÇA
Abdullah Cevdet,
“Seyahat Notaları”, İçtihat, 3 Mayıs 1329/1913, s. 1459-1463.
Abdullah Cevdet,
“Seyahat Notaları 2”, İçtihat, 27 Haziran 1329/1913, s. 1501-1505..
Abdullah Cevdet,
“Seyahat Notaları”, İçtihat, 4 Temmuz 1329/1913, s. 1541-1544.
HANĠOĞLU, M. ġükrü,
“Abdullah Cevdet”, İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, C.1,
Ġstanbul 1988, s.90-93.
DEVELLĠOĞLU, Ferit,
Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, 26. Baskı, aydın kitabevi, Ankara 2010.
ġemseddin Sâmi,
Kâmûs-ı Türkî, Enderun Kitabevi, Ġstanbul 1989.
Yazım Kılavuzu, Türk
Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2009.
NOT: Abdullah Cevdet Kimdir?
1869’da Arapkir’de
doğdu. 1894’te Mekteb-i Tıbbiyeyi bitirdi. Okuldayken biyolojik materyalizm düşüncesinin
etkisinde kaldı ve bu düşüncenin yer aldığı yabancı yayınları tercüme ve yayın
işine başladı. Siyasete ilgi duyarak Tıbbiyeden arkadaşları ile birlikte 1889
yılında daha sonra ittihat ve Terakki adını alacak olan ittihad-ı Osmani
Cemiyetini kurdu. Siyasi faaliyetleri nedeniyle göz altılara, idari ve adli
takibatlara uğradı. Öğrenimi sonrası bir süre doktorluk yaptı. Siyasi
faaliyetlerini sürdürmesi Trablusgarp’a sürgün edilmesine neden oldu. Bu esnada
önce Tunus’a ardından Paris’e kaçtı. Buradaki Jöntürkler’e katıldı. Çeşitli
dergi, gazete ve risaleler yayınladı. 1904’te Cenevre’de içtihat mecmuasını
yayınladı. Ardından Mısır’a geçti ve söz konusu dergiyi burada yayınlamayı
sürdürdü. Kitap makale vs. yayın faaliyetlerini bırakmadı. II. Meşrutiyet’in
ilanından sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti liderleri ile anlaşmazlığa düştü ve
Mısır’da kalmayı tercih etti. 1910 yılında İstanbul’a geldi ve İçtihat’ı
kaldığı yerden yayınlamaya devam etti. Kısa süre Osmanlı Demokrat Fırkası
hareketinde yer aldı. Daha sonra Mütareke Dönemi’ne kadar siyasette geri planda
kalmayı yeğledi. İçtihat ise yayınladığı din aleyhtarı makaleler nedeniyle
birçok kez kapatılma kararlarına muhatap oldu.. 1915 yılında İttihatçıların
tehdidi üzerine içtihat’ı temelli kapatmak zorunda kaldı. II. Meşrutiyet Dönemi
boyunca tercüme faaliyetlerini sürdürdü Mütareke Dönemi’nde İçtihat’ı tekrar
yayınlamaya başladı. İttihatçı aleyhtarlığıyla dikkat çekti. Bu arada İngiliz
Muhipleri ile Kürt Teali Cemiyetleri içerisinde önemli roller üstlendi. Birkaç
kez devlet hizmetine alındı ise de düşünceleri ve yazdıkları nedeniyle
görevlerinden alındı. Aynı nedenlerden İçtihat da kapatıldı. Kurtuluş Savaşı
sonrası yeni yönetimi öven yazılarıyla İçtihat’ı tekrar yayınlamaya başladı.
Fakat Mütareke Dönemi’ndeki faaliyetleri ve duruşu nedeniyle bir daha devlet
hizmetine alınmaması kararlaştırıldı. Kendisini tamamen İçtihat’ın yayınlanması
işine verdi. Bir kısmı devlet yayını olarak basılan önemli biyolojik
materyalist eserler yayınladı. 29 Kasım 1932’de öldü. Bkz. M. Şükrü Hanioğlu,
“Abdullah Cevdet”, İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, C.1, İstanbul
1988, s.90-93. 2 Yazar, Giresun seyahatiyle ilgili diğer Şehirlerde olduğu gibi
bu şehrin iktisadi, sosyal, coğrafi durumu vs. hakkında bilgi vermemiştir.
Yalnız kışlada tanık olduğu bir hadise ve diyologu anlatır. Buradaki
disiplinsizliğe ve düzensizliğe dikkat çeker. Balkan Savaşları’nın başında
ordunun durumuna, daha doğrusu kumandanlarının lakaytlığına iyi bir örnektir
bu.
/Ersin
MÜEZZİNOĞLU
Dr. Öğretmen, MEB,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder