ÖZET
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan
tarihsel çizgide adı göç ve göçmen kelimeleri sıkça anılan yerlerden biri de
Samsun’dur. Osmanlı döneminde önce Kafkas göçleri ile başlayan bu göç ve iskan
süreci Balkan göçleri ve mübadele ile devam etti. Samsun bu süreçte sadece dış
göçlere değil aynı zamanda iç göçlere de sahne oldu. I. Dünya Savaşı yıllarında
Rus işgaline uğramış yerlerden kaçan pek çok göçmene Samsun yıllarca ev
sahipliği yaptı. Cumhuriyet dönemine gelindiğinde ise Doğu Anadolu’dan asayiş
ve güvenlik sorunu nedeniyle yerlerinden kaldırılan ailelerin iskân
birimlerinden biri yine Samsun oldu. Zorunlu göç ve iskân niteliğindeki bu
nüfus hareketinde nakledilen aileler devlet imkânları ile taşınmış ve sahile
yakın olmayan bölgelerde iskân edilmişlerdir. Samsun’a bu şekilde yerleştirilen
ailelerin üretici konuma gelene kadarki iaşe ihtiyaçları, ev ve arazi ile
birlikte üretim vasıtaları ve de sağlık ihtiyaçları yine devlet imkânları ile
karşılanmıştır.
Anahtar Sözcükler: Samsun, Doğu
Anadolu, Zorunlu Göç, İskân
FORCED MIGRATION AND SETTLEMENT FROM EAST
ANATOLIA TO SAMSUN IN THE EARLY YEARS
OF THE
REPUBLIC
ABSTRACT
Samsun is one of the cities where the
words "migration" and "migrant" were commonly used during
the transition from the Ottoman Empire to the Republican Period. The migration
and settlement, which began with the Caucasian migrations in the Ottoman
Empire, were followed by the Balkan migrations and population exchange. In this
period, Samsun witnessed not only external but also internal migration. During
the First World War, Samsun hosted many migrants who fled from places invaded
by Russia for years. In the Republican period, Samsun became one of the
settlement areas used by families who were displaced from East Anatolia
because of public order and security issues. The families who were forced to
move were transported by the government and settled in regions that were not
close to the shore. The food needs, homes and land, means of production and the
health needs of the families who were settled in Samsun in this way were also
met by the government until they became productive.
Keywords: Samsun, East Anatolia,
Forced Migration, Settlement
Karadeniz’in önemli bir liman kenti
konumundaki Samsun 19. Yüzyılın ortalarından itibaren göç ve göçmen olgusuyla
sıkça anılan yerlerden biri olmuştur. Önce Çarlık Rusya’sının güneye doğru
genişleme politikası sonrası Kafkaslardan(1), ardından 93 Harbi ve Balkan
Savaşları sonrasında Balkanlardan önemli miktarda göçmen Samsun’a iskân edildi(2). Bu dönemde Samsun dış göçlerin yanı sıra iç göçlerle de nüfus aldı. Cihan Harbi
yıllarında Doğu Karadeniz’de Rus işgalinden kaçan önemli miktarda bir nüfus
Samsun’a sığındı(3).
Cumhuriyet dönemine gelindiğinde Samsun yine
önemli bir göç ve iskân merkezi olma vasfını devam ettirdi. 30 Ocak 1923’de
imzalanan mübadele antlaşması gereğince 1924’ten itibaren Yunanistan’dan gelen
mübadillerin önemli bir kısmı Samsun’a yerleştirildi(4). Sonraki yıllarda
öncekiler gibi kitlesel olmasa da dış göç kapsamında Balkanlardan yine Samsun’a
yönelik göç hareketi devam etti. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Samsun dış
göçlerin yanı sıra iç göç ve iskân faaliyetlerine de konu oldu. Söz konusu
faaliyetler tespit edebildiğimiz kadarıyla Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin
Doğu Anadolu’da emniyet ve asayişi temin etmeye yönelik yürüttükleri askerî harekâtların
sonrasına denk gelmektedir. Dolayısıyla bu makalede doğudaki kalkışma hareketleri
sonrasında, ağırlıklı olarak da Dersim Harekâtı sonrasında uygulanan zorunlu
göçler sonrasında Samsun’a gönderilen göçmenlerin göç ve iskân süreci üzerinde
durulacaktır.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında
Türkiye’de doğu bölgelerinden batıya yönelik zorunlu iskân uygulamaları
genellikle siyasî nitelikli isyan ve başkaldırılar sonrasında uygulandı.
Nitekim bununla ilgili ilk örnekler de Şeyh Sait İsyanı sonrasındaki dönemde
görüldü. Örneğin 1927 yılında Ağrı bölgesinde çıkan bir ayaklanma sonrasında
hükümet, 1097 Sayılı Kanun’u çıkararak, “şark idare-i örfiye mıntıkasıyla
Bayezit [Ağrı] vilâyetlerinden” genel güvenliği silahlı eylemlerle sekteye
uğratan 1400 kişinin batı bölgelerine nakil edilmesi hususunu karara bağladı(5). Nitekim bu kanun kapsamında 1932’ye kadar toplam 2774 kişi batı bölgelerinde
zorunlu iskâna tabi tutuldu(6). Bu dönemdeki zorunlu iskân uygulamalarında
Samsun’un bir yerleşim mıntıkası olarak kullanıldığına dair bir bilgi tespit
edilememiştir.
1934 yılına gelindiğinde hükümet yeni
bir iskân kanunu için çalışmalara başladı. Hazırlanan kanun ile dış göçlerin
yanı sıra, güvenlik, aşiret yaşamının tasfiyesi ve topraksızlık gibi
meselelerin de çözüme kavuşturulması öngörülüyordu(7). Nitekim 21 Haziran
1934’te Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2510 Sayılı İskân Kanunu
ve bu kanunun 1935 yılında değiştirilen bazı maddeleri ile doğudan batıya
yönelik iskân uygulaması yeni bir yasal zemine oturtuldu. Buna göre Türkiye,
Dahiliye ile Sıhhat ve İctimai Muavenet Vekâletlerince belirlenecek ve İcra
Vekilleri Heyeti’nce tasdik edilecek bir harita ile iskân bakımından üçe
bölgeye ayrılıyor, 3 numaralı mıntıkada, diğer bir ifadeyle “yer, sıhhat,
iktisat, siyaset, askerlik ve inzibat sebepleriyle boşaltılması istenilen ve
iskân ve ikâmet yasak edilen yerler”de oturanlar, “yaşayış ve sıhhat şartları”
daha iyi olan yerlere naklediliyorlardı. Sevkiyata tabi tutulanların yolculuk
masrafları ile ev, arazi, ziraî alet, edevat ve tohumluk gibi ihtiyaçları
hükümet tarafından karşılanıyor, sevkiyatı takip eden bir yıl içerisindeki tüm
iaşe, barınma ve sağlık hizmetleri de ücretsiz veriliyordu(8).
Kanun metninde mıntıkaların sınırları
belirtilmiyorsa da 3 numaralı mıntıka ile ülkenin doğu bölgelerinin, diğer bir
ifadeyle Ağrı Tunceli, Erzincan, Bitlis, Siirt, Van, Bingöl, Diyarbakır, Muş,
Elazığ, Kars, Malatya, Mardin ve Çoruh vilayetlerinin kast edildiği açıktı.
Nitekim yukarıda ifade edilen esaslar dahilinde 1934 yılı sonrasında bu
bölgelerde güvenlik ve asayiş nedeniyle “yasak bölgeler” oluşturulmuş ve
buralarda yaşayanlar “menkul eşhas” adı altında batıya nakledilmişlerdir. 1935
yılından Dersim İsyanı sonrasına kadar devam eden dönemde 2510 Sayılı İskân
Kanunu esasları doğrultusunda toplam 5074 hanede 25.831 “menkul eşhas” batı
bölgelerinde zorunlu iskâna tabi tutulmuştur(9). Nitekim bu iskân mıntıkalarından
biri de Samsun’dur.
Arşiv belgelerinden tespit
edebildiğimiz kadarıyla 2510 Sayılı İskân Kanunu’na göre “menkul eşhas”ın
Samsun’da iskânına dair ilk teşebbüsler 1936 yılına aittir. Kayıtlara göre 1936
yılı başında güvenlik ve asayiş nedeniyle Elaziz vilayetinden 32 hanelik bir
kafile Samsun’a sevk edildi. Her bir hanenin ortalama dört kişiden oluştuğu
düşünülürse, bunların toplam nüfusu 120 civarında olsa gerektir. Kısa bir
süre Samsun’da hanlarda misafir edilen bu “menkul eşhas”, daha sonra Çarşamba
kazasına bağlı Gökçe köyüne yerleştirildi. Yerel idare bunların öncelikle
barınma ihtiyacını gidermeye çalıştı ve bu kapsamsa iki aylık bir süre
içerisinde 14 evin yapımı tamamladı. 28 Nisan 1936 tarihi itibariyle de geriye
kalan 18 evin inşasına başladı.
Nitekim 7 Mayıs 1936 tarihinde
Çarşamba Kaymakamlığı’ndan vilayete gönderilen bir yazıda bu evlerin Haziran ayı
sonlarında bitirilebileceği ifade edilmekteydi10. Tüm bu inşaatlar için Mayıs
1936 sonu itibariyle harcanan para miktarı 700 lira civarındaydı(11).
Menkul eşhas için yapılan harcamalar
sadece ev inşaatı ile sınırlı değildi. Kanuna göre hükümet sevk tarihinden
başlamak üzere bir yıl boyunca her türlü iaşe, ibate ve sağlık ihtiyaclarını
karşılamak ve de onları üretici konuma getirmek üzere çift hayvanı, tohumluk ve
arazi vermek durumundaydı. Nitekim Mayıs 1936 tarihi itibariyle 32 haneden
oluşan bu kafilenin söz konusu ihtiyaçlarını karşılamak için
Samsun’a gönderilen para ile yapılan harcamalar aşağıdaki tabloda gösterildiği
gibiydi(12).
Tablodan da anlaşılacağı üzere hükümet
doğudan nakledilen kimselerin ev ihtiyacının yanı sıra iaşe, ibate, sağlık ve
diğer gereksinimlerini karşılamış, üretici konuma geçmeleri için gerekli
tedbirleri almıştır. 1936 yılı içinde bu 32 haneden başka ayrıca yine doğudan
münferit nitelikte Samsun’a zorunlu iskân yapıldığı tespit edilmektedir.
Nitekim bu iskânlar daha çok siyasî “kürtçülük” çalışmalarında bulunan
kimseleri kapsıyordu. Bu kapsamda Samsun’a kaç kişi sevk edildiği konusunda bir
bilgi vermek mümkün olmamakla birlikte, sadece Ekim 1936’da Diyarbakır’dan iki ailenin
Bakanlar Kurulu kararına binaen Samsun’a sevk ve şehir merkezinde iskân
edildikleri tespit edilmektedir(13).
Yukarıda da ifade edildiği üzere
doğudan batıya yönelik zorunlu iskân uygulamaları daha çok siyasî ve silahlı
nitelikli isyan ve başkaldırılar sonrasında tatbik edilmiştir. Nitekim bu tür
zorunlu iskânlardan biri de 1937 Dersim Ayaklanması sonrasında uygulanmıştır.
Bilindiği üzere Dersim Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan süreçte devletin
otoritesini kabul ettirme noktasında sürekli sorunlar yaşadığı bir bölgedir.
Resmî belgelerde burası için kullanılan ifade “çıbanbaşı”dır. Nitekim
Cumhuriyet ile birlikte yeni idare buranın ıslahı için bir takım araştırmalar
içine girmiş ve bu kapsamda mülkiye müfettişleri,
içişleri bakanları bölge hakkında
raporlar tanzim etmişlerdir. Söz konusu raporların tümünde söz birliği
etmişçesine Dersim’in bir an önce ıslah edilmesi ve bunda kararlı davranılması,
bunun sadece askerî harekâtla değil, beraberinde eğitim, kültür, bayındırlık ve
imar, hatta sosyal inkılâpları içermesi hususu dile getiriliyordu. Nitekim bu
raporlar doğrultusunda 25 Aralık 1935’te TBMM’den Tunceli vilayetinin idaresi
hakkında bir kanun çıkarılarak, buranın başta askerî ve adlî olarak tüm
yönlerden ıslah edilmesi kararlaştırıldı.
Bölgeye “Korkomutan” rütbesinde bir
generalin vali olarak atanması sağlandı ve bu görev General Abdullah Alpdoğan’a
verildi. Yeni valinin bölgede göreve başlaması ve ıslaha yönelik düzenlemelerle
birlikte bazı aşiretlerin devletten yana tavır almaya başladığı görülürken,
buna karşılık yıllardır kendi başına buyruk ve devlet otoritesinden uzak
yaşamayı alışkanlık haline getirmiş bazı aşiretler de bundan rahatsızlık
duydular. Özellikle başını Yukarı Abbasuşağı aşireti reisi Seyit Rıza’nın
çektiği bu aşiretler dış kışkırtmaların da etkisiyle, devletin bölge üzerindeki
nüfuzuna karşı çıkarak, asker ve vergi vermeyi reddettiler ve nihayet Mart
1937’de ayaklandılar. Ayaklanmanın bir süre sonra genişleme eğilimi göstermesi
üzerine Haziran ayında kapsamlı bir askerî tenkil harekâtı başlatıldı. Askerî
harekât Eylül 1937’de asilerin büyük bir kısmının yakalanması üzerine
sonlandırıldı(14).
Hükümet Dersim İsyanı sonrasında gerek
2510 Sayılı Kanunun 2. maddesine dayanarak Doğu Anadolu’da güvenlik ve asayiş
gereği Tunceli, Muş, Elazığ, Bitlis ve Diyarbakır’da bazı yasak bölgeler
belirleyerek, buralardaki halkın batıya nakil ve iskânına karar verdi. Bu
sevkıyat için belirlenen iskân mıntıkalarından biri de yine Samsun’du. Nitekim
7 Nisan 1938 tarih ve 2/8222 nolu Bakanlar Kurulu Kararı ile Bitlis/Mutki’deki
yasaklı bölgede oturan halkın Samsun’a zorunlu iskânı kararlaştırıldı. Buna
göre 23 hanede 76 nüfus kara ve demir yolu ulaşım vasıtalarıyla 8 Haziran
1938’de Samsun’a ve oradan da iskân edilmek üzere Bafra’ya nakledildiler15.
Naklolunan bu şahıslara 2510 Sayılı İskân Kanunu gereğince borçlanma suretiyle
ev, arsa, ziraî alet ve tohumluk dağıtıldı, üretici konuma geçinceye kadar
iaşeleri ücretsiz karşılandı(16),
1938 yılı yazında Tunceli bölgesinde
bir askerî harekât daha düzenlendi ve bir önceki yıldan kalan ve küçük gruplar
halinde dağlarda dolaşan asi aşiret grupları dağıtıldı17. Harekât sonrası
hükümet 6 Ağustos 1938’de Tunceli’de ve çevredeki vilayetlerde bazı mıntıkaları
yasak bölge ilân ederek, buralardaki 5-7 bin dolayındaki kişinin batı
bölgelerine sevk edilmesi hakkında bir karar aldı(18). Bu kararın tam olarak
uygulanıp uygulanmadığı hususunda bir bilgi tespit edilememiş olmakla birlikte,
elimizde bu konuyla ilgili 3 Haziran 1939 tarih ve 2/11158 sayılı bir Bakanlar
Kurulu Kararı mevcuttur. Nitekim bu
kararda “Tunceli yasak bölgesi
halkından olmak üzere aman dileme veya yakalama suretiyle ele geçirilen” 1500
kişinin batı bölgelerine sevk edilmesine karar verildiği belirtilmekteydi(19).
Kararnameye ek olarak bir de bu kişilerin nerelerde ve ne oranda iskân
edileceği hususunda bir cetvel sureti bulunmaktaydı. İskân mıntıkaları ile
yerleştirilecek nüfus aşağıdaki tabloda gösterildiği gibiydi(20).
Tabloda görüldüğü üzere iskân için
düşünülen mıntıkalardan biri de Samsun’dur. Nitekim burada toplam 65 hanede
yaklaşık 260 nüfusun iskânı öngörülmektedir.
Belgelerden anlaşıldığı kadarıyla bu
65 hanenin tümü eş zamanlı olarak Samsun’a sevk edilmedi. İlk kafile Ekim 1939
başlarında Elazığ’dan trenle Samsun’a ulaştırıldı. Bu kafiledekilerden 8 hanede
19 nüfus merkez kazada, 12 hanede 29 nüfus Kavak’ta, 4 hanede 20 nüfus
Çarşamba’da ve 9 hanede 20 nüfus Terme’de iskân edilecekti(21). Bu ilk kafileyi
ilerleyen aylarda diğer kafileler izledi. Öngörülen iskân kotaları kısa sürede
dolduruldu. Örneğin 30 Kasım 1939 tarihi itibariyle Kavak’a 17 hanede 58 nüfus
sevk edilmişti(22).
Samsun’daki yerel idare sevkiyatlarla
birlikte iskân memuru başkanlığında, Sıhhat ve İctimai Muavenet müdürü ile
maliyeden ve belediyeden birer memurun katılımıyla bir iskân komisyonu kurdu.
Adı geçen komisyon sevke tabi tutulanların iaşe, barınma ve sağlık
ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlüydü. Bu kapsamda komisyon öncelikle köylerde
kaymakamlıklarca yürütülen iskân hazırlıkları tamamlanana kadar Samsun’da
kalacak ailelerin barınma sorununu çözmeye çalıştı. Nitekim şehirde yeterince
otel olmadığı için Subaşı’ndaki Taş Han ile geceliği beş kuruşa olmak üzere bir
anlaşma yapıldı. Dolayısıyla aileler iskân mıntıkalarına sevk edilene kadar
burada kaldılar(23). Ailelerin Samsun’da kaldıkları süre boyunca iaşeleri de
yine iskân komisyonu tarafından karşılandı. İstihkak günlük olarak büyükler
için 10, küçükler için ise 6 kuruş olarak tespit edilmişti. Nitekim komisyon
sadece 13 Ekim - 20 Ekim 1939 arasındaki bir haftada toplam 38,72 liralık bir
iaşe harcaması yaptı(24). Sevkiyat kışa yakın bir dönemde gerçekleştirildiği
için komisyon ayrıca yatak, yorgan vs gibi ihtiyaçları da ivedilikle
karşılamaya çalıştı. Nitekim bu kapsamda sadece Aralık 1939’da toplam 220
liralık bir harcama yapılarak, gerekli önlemler alındı(25).
Köylerde hazırlıklar tamamlandıkça
merkezdeki aileler peyderpey iskân bölgelerine sevk edildiler. Köylerdeki
ihtiyaçların giderilmesi hususunda kaymakamlıklar görevli kılınmıştı. Nitekim
kaymakamlar bu görevlerini 2510 Sayılı Kanunda belirtilen esaslar dahilinde ifa
etmeye çalıştılar. Üretici konuma gelene kadar iaşe ihtiyaçlarını karşılamak,
ev ve arazi ile birlikte üretim vasıtalarını temin etmek ve sağlık
ihtiyaçlarını karşılamak bu görev kapsamı dâhilindeydi. Tüm bu hizmetlerin
yürütülmesi ise tabiatıyla bir maddî külfeti gerektiriyordu. Nitekim sadece
Ekim 1939’da iaşe için Kavak’ta 90,86, Çarşamba’da 163,15 lira sarf edilirken(26),
Ekim 1939-Ocak 1940 döneminde Terme’de 537,20 (27) ve Ekim 1939-Nisan 1941
döneminde de Samsun merkezde 1094,05 lira iskân masrafı yapıldı(28).
Bu dönemde Samsun’a Tunceli’nin yanı
sıra başka yerlerden de sevkiyatlar yapıldı. Ancak bunlar daha çok kişi ve aile
bazında gerçekleşti. Örneğin 18 Ekim 1939’da biri 3 diğeri 6 nüfuslu iki
ailenin Erzincan’dan kaldırılarak, Çarşamba ve Terme’ye iskân edildikleri
tespit edilmektedir(29). Tüm bu menkul eşhasın nakledildikleri yerlerde oturma
mecburiyetleri 1947 yılında kabul edilen 5098 Sayılı Kanun’la kaldırıldı.
Dolayısıyla bu tarihten itibaren geri dönüşler başladı(30).
Netice itibariyle Cumhuriyetin ilk
yıllarından itibaren Doğu Anadolu’da bazı aşiretler kimi zaman yabancı emperyal
güçlerin yönlendirmesi, kimi zaman da Osmanlıdan beri devam edegelen devlet
otoritesini tanımama alışkanlığının etkisiyle kalkışma hareketlerine giriştiği,
Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin de bir yandan askerî tedbirlere bunları
bastırmaya çalıştığı, bir yandan da bu aşiret mensuplarını batıya zorunlu göç
ve iskâna tabi tuttuğu bir vakıadır. Toplu veya münferit nitelikteki bu zorunlu
iskân uygulamasına beşiklik eden yerlerden biri de Samsun olmuştur. 1936-1939
döneminde bu kapsamda Samsun’a tam olarak kaç kişinin iskân edildiğini tespit
etmek mümkün olmamakla beraber, en az 300 hanenin doğudan buraya sevk
edildiğini söylemek mümkündür. Samsun’da sahilden uzak köylere serpiştirme
yöntemi ile iskân edilen bu ailelerin yola çıktıkları andan iskân birimlerine
ulaşana kadar tüm ulaşım ve iaşe gereksinimleri devlet tarafından karşılanmış,
kendilerine ev ve üretim araçları temin edilmiş, hatta üretici konuma geçene
kadar iaşe dahil tüm ihtiyaçları yerel idarî birimlerce karşılanmıştır. Doğudan
Samsun’a göçürülen bu ailelerin çoğu 1947 çıkarılan kanunun mecburi İkameti
ortadan kaldırması ile yerlerine dönmüştür.
DİPNOTLAR
1 Abdullah Saydam, Kırım ve Kafkasya Göçleri (1856-1876), Ankara 1997, s. 46 vd.
2 Nedim İpek, Rumeli’den Anadolu’ya
Türk Göçleri, Ankara 1999, s. 37 vd.; Ahmet Halaçoğlu,
Balkan Harbi Sonrasında Rumeli’den
Türk Göçleri (1912-1913), Ankara 1994, s. 79.
3 Nedim İpek, “Birinci Dünya Savaşı
Esnasında Karadeniz ve Doğu Karadeniz’deki Göç
Hareketleri”, 19 Mayıs ve Milli
Mücadelede Samsun Sempozyumu Bildiriler 16-20 Mayıs 1994,
Samsun, s. 57-62.
4 Ayrıntısı için bkz. Kemal Arı, Büyük
Mübadele Türkiye’ye Zorunlu Göç (1923-1925), İstanbul
1995.; Nedim İpek, Mübadele ve Samsun,
Ankara 2000.
5 TBMM Zabıt Ceridesi, D: 2, İs: 4, C:
33, s. 274.; Eski ve Yeni Toprak,İskân Hükümleri ve
Uygulama Kılavuzu, Haz. Naci Kökdemir,
Ankara 1952, s. 28-30.
6 İskan Tarihçesi, s. 137; Soner
Çağaptay, “Kemalist Dönemde Göç ve İskan Politikaları: Türk
Kimliği Üzerine Bir Çalışma”, Toplum
ve Bilim, S: 93 (Yaz 2002), s. 227.
7 Fikret Babuş, Osmanlı’dan Günümüze
Etnik-Sosyal Politikalar Çerçevesinde Göç ve İskân
Siyaseti Uygulamaları, İstanbul 2006,
s. 171-175.
8 Düstûr, Üçüncü Tertib, C: 17, Ankara
1936, s. 28; Eski ve Yeni Toprak ve İskân…, s. 46-56.
9 Toprak ve İskân Çalışmaları,
Başvekâlet Toprak ve İskân İşleri Genel Müdürlüğü, Ankara
1955, s. 108.; İlhan Tekeli, “Osmanlı
İmparatorluğu’ndan Günümüze Nüfusun Zorunlu Yer
Değiştirmesi ve İskân Sorunu”, Toplum
ve Bilim, S: 50 (Yaz 1990), s. 64.
10 Samsun Bayındırlık ve İskân
Müdürlüğü Arşivi (SBİMA), Genel İskân Dosyası, Lef: 605.
11 SBİMA, Genel İskân Dosyası, Lef:
607.
12 SBİMA, Genel İskân Dosyası, Lef:
607.
13 SBİMA, Genel İskân Dosyası, Lef:
601.
14 Mahmut Rişvanoğlu, Doğu Aşiretleri
ve Emperyalizm, İstanbul 1978, s. 278.; Suat Akgül,
Yakın Tarihimizde Dersim İsyanları ve
Gerçekler, İstanbul 1992, s. 55-135.; Genelkurmay
Belgelerinde Kürt İsyanları-III,
İstanbul 1992, s. 85; Hüseyin Koca, Yakın Tarihimizde
Hükümetlerin Doğu-Güneydoğu Anadolu
Politikaları, Konya 1998, s. 457.
15 SBİMA, Genel İskân Dosyası, Lef:
602.
16 Bu hususta bak. Muhacirlere,
Naklolunanlara, Toprağa Muhtaç Yerli Çiftçilere ve Aşiret
Fertlerine 2510 Sayılı Kanuna Göre
Verilecek Ev ve Toprakların Kayıtlarına, Temlik ve
Borçlanma Muamelelerinin Suret-i
Cereyanına Dair İzahname, Ankara 1936.
17 Genelkurmay Belgelerinde…, s. 85.
18 Hıdır Öztürk, Tarihimizde Tunceli
ve Ermeni Mezalimi, Ankara 1984, s. 37.
19 SBİMA, Doğulular Dosyası, Lef: 5.
20 SBİMA, Doğulular Dosyası, Lef: 6.
Cetvelde her bir hane 4 nüfus olarak hesaplanmış, diğer bir
ifadeyle sevk edilecek nüfus ortalama
bir rakamla ifade edilmiştir. Dolayısıyla toplamda
gösterilen 1500 rakamını mutlak değer
olarak almamak gerekir.
21 SBİMA, Doğulular Dosyası, 9.10.1939
tarihli Erzincan Valiliği’ne gönderilen yazı.
22 SBİMA, Doğulular Dosyası, 30. 11.
1939 tarihli Kavak Kaymakamlığı yazısı.
23 SBİMA, Doğulular Dosyası, Lef: 2.
24 SBİMA, Doğulular Dosyası,
Lef:11-12.
25 SBİMA, Doğulular Dosyası, Lef: 14.
26 SBİMA, Doğulular Dosyası, Lef: 53,
55.
27 SBİMA, Doğulular Dosyası, Lef:
44-49.
28 SBİMA, Doğulular Dosyası, Lef:
32-52.
29 SBİMA, Doğulular Dosyası, Lef: 57.
30 Toprak-iskân Çalışmaları,
Başvekâlet Toprak ve İskân İşleri Genel Müdürlüğü, Ankara 1955,
s. 108.
KAYNAKLAR
1-Arşivler
Samsun Bayındırlık ve İskân Müdürlüğü
Arşivi (SBİMA)
2-Süreli
Yayınlar
Düstûr
Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt
Ceridesi
3-Kitap
ve Makaleler
AKGÜL, Suat, Yakın Tarihimizde Dersim
İsyanları ve Gerçekler, İstanbul 1992
ARI, Kemal, Büyük Mübadele Türkiye’ye
Zorunlu Göç (1923-1925), Tarih Vakfı
Yurt Yayını, İstanbul 1995.
BABUŞ, Fikret, Osmanlı’dan Günümüze
Etnik-Sosyal Politikalar Çerçevesinde
Göç ve İskân Siyaseti Uygulamaları,
Ozan Yayıncılık, İstanbul 2006.
ÇAĞAPTAY, Soner, “Kemalist Dönemde Göç
ve İskan Politikaları: Türk
Kimliği Üzerine Bir Çalışma”, Toplum
ve Bilim, S: 93 (Yaz 2002).
Eski ve Yeni Toprak, İskân Hükümleri
ve Uygulama Kılavuzu, Haz. Naci
Kökdemir, Ankara 1952.
Genelkurmay Belgelerinde Kürt
İsyanları-III, Kaynak Yayınları, İstanbul 1992.
HALAÇOĞLU, Ahmet, Balkan Harbi
Sonrasında Rumeli’den Türk Göçleri
(1912-1913), Türk Tarih Kurumu
Yayınları, Ankara 1994.
İPEK, Nedim, “Birinci Dünya Savaşı
Esnasında Karadeniz ve Doğu
Karadeniz’deki Göç Hareketleri”, 19
Mayıs ve Milli Mücadelede Samsun Sempozyumu
Bildiriler 16-20 Mayıs 1994, Samsun.
-------, Mübadele ve Samsun, Türk
Tarih Kurumu Yayını, Ankara 2000.
-------, Rumeli’den Anadolu’ya Türk
Göçleri, Türk Tarih Kurumu Yayınları,
Ankara 1999.
Muhacirlere, Naklolunanlara, Toprağa
Muhtaç Yerli Çiftçilere ve Aşiret
Fertlerine 2510 Sayılı Kanuna Göre
Verilecek Ev ve Toprakların Kayıtlarına, Temlik ve
Borçlanma Muamelelerinin Suret-i
Cereyanına Dair İzahname, Köyöğretmeni
Basımevi, Ankara 1936.
224 Journal of Black Sea Studies:
2016; (21): 215-224
KOCA, Hüseyin, Yakın Tarihimizde
Hükümetlerin Doğu-Güneydoğu Anadolu
Politikaları, Konya 1998.
ÖZTÜRK, Hıdır, Tarihimizde Tunceli ve
Ermeni Mezalimi, Türk Kültürünü
Araştırma Enstitüsü, Ankara 1984.
RİŞVANOĞLU, Mahmut, Doğu Aşiretleri ve
Emperyalizm, İstanbul 1978.
SAYDAM, Abdullah, Kırım ve Kafkasya
Göçleri (1856-1876), Türk Tarih
Kurumu Yayınları, Ankara 1997.
TEKELİ, İlhan, “Osmanlı
İmparatorluğu’ndan Günümüze Nüfusun Zorunlu Yer
Değiştirmesi ve İskân Sorunu”, Toplum
ve Bilim, S: 50 (Yaz 1990).
Toprak ve İskân Çalışmaları,
Başvekâlet Toprak ve İskân İşleri Genel
Müdürlüğü, Ankara 1955.
/Önder
DUMAN
Doç. Dr. Ondokuz Mayıs
Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü SAMSUN.http://dergipark.gov.tr/download/article-file/259268
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder