ÖMER ŞEVKİ ALTUNİÇ (KARAKULLUKÇU)
1295/1880-1950
Ailesi ve Doğumu
Nakşibendî şeyhlerinden Açıkbaş Ömer
Efendi namıyla meşhur, Ömer Şevki Altuniç (Karakullukçu) [1] 1295/1880
senesinde [2] Artvin’in 10 km. doğusunda yer alan eski adı Tolgum olan
Salkım’lı köyünde [3] Mustafa Efendi ve Hava Hanım’ın çocukları olarak dünyaya
gelmiştir.
Mustafa Efendi’nin Osman, Ömer ve
Ahmed adında oğulları, Asiye ve Hatice adında kızları dünyaya gelmiştir. Ahmed
çocukların en küçüğüdür ve Samsun’da dünyaya gelmiştir. Mustafa Efendi köyde
geçimini tarımcılıkla sağlardı.[4]
Hicreti
Ailesi, 1878-79 Osmanlı-Rus harbinde[5],
Rusların Artvin’i işgal etmesinden sonra Anadolu’ya hicret ederek Samsun’a, [6]
yerleşir. Samsun’da geçimlerini sebze yetiştirerek sağlarlardı.
Ömer Şevki Efendi, İlköğrenimini
tamamladıktan sonra liseyi Canik idadisinde okumuştur. 1312/1897 senesinde (17
yaşında iken) Canik Mektebi [7] İdadiye Mülkiyesi diplomasını
(şahadetnamesini), Pekiyi (aliyyü’l-a’lâ) dereceyle almıştır. [8] 1322/1907 de
ise (27 yaşında iken) idadi diplomasını (şahadetnamesini) zayi sebebiyle tekrar
çıkartmıştır.[9]
Öğretmenliği
Ömer Şevki Efendi 1988-1908 yılları
arasında İdadide Fransızca ve Edebiyat öğretmenliği yapmıştır [10]. 10 yıllık
bu sure içerisinde kaç sene öğretmenlik yaptığını kesin olarak bilememekteyiz.
Ancak beş-yedi sene kadar yaptığı tahmin edilmektedir. Fransızcasının çok ileri
olması sebebiyle Fransız, konsolos ve papazlarla görüşerek onlara Türkçe
öğretirken, kendi Fransızcasını da geliştirmeye devam etmiştir. Hatta şehirde
zengin aileler çocuklarına özel Fransızca dersleri aldırırmış.
Ömer Şevki Efendinin tayini, sebebini
bilmediğimiz bir nedenden ötürü Trabzon idadisine yapılır, ancak o buna kızarak
Trabzon’a gitmez ve öğretmenlik mesleğinden istifa eder. Artık bundan sonra
sebze komisyonculuğu yapan kardeşi Ahmed Efendi’nin yanında ortak olarak
ticarete başlar. Daha sonra Maarif Nezareti hatasını anlayınca tekrar Samsun’da
göreve başlayabileceğini söylemesine rağmen, O kabul etmez.
Ticari Hayatı
Ömer Efendi, kardeşiyle birlikte sebze
komisyonculuğu işini büyüterek, araziler satın alarak yarıcılarla (ortakçılar)
çalışmaya başlamışlardır. Sebzeciliğin borsasını fiili olarak uygulamışlardır.
Onlar fiyat belirlemeden esnaflar fiyat vermezlermiş. Esnaflar, ‘Pazarcıbaşı
hele bir fiyatları açıklasın’ derlermiş. Civar köylerden sebzelerini getirip bırakanları
gündüzün satarlar akşama da paralarını teslim ederlermiş. Belli bir zaman sonra
Samsun’da Kasaplar caddesinin bir ticari merkez haline gelmesini
sağlamışlardır. Ömer Efendi kendi bahçelerinden sebzeleri alıp dükkâna kadar
götürür ve bundan da hiç yüksünmezmiş. İşçilik yapan yakınlarına, ortakçılarına
parası olanlara ‘şuralardan arsalar alın, ileride buralar çok değerlenecektir’
dermiş.
Evliliği ve Aile Hayatı
İlk evliliğini Ali Efendi ve Aliye
Hanım’ın çocukları olan 1308/1893 doğumlu Fatma hanımla 1325/1909 yılında
gerçekleştirir. Bu evlilikten önce bir kız çocuğu dünyaya gelir ve fazla
yaşamaz, bu sebeple nüfusa kaydetmezler. Sonra ikinci çocukları Mahmut Şevki
Altuniç 1328/1912 dünyaya gelir. Mahmut Şevki 7 aylık iken 1329/1913’ta
annesini kaybeder.
İkinci evliliğini [11] Samsun müftüsü
Hasan Efendi’nin kızı 1303/1888 doğumlu Hava hanımla gerçekleştirir [12]. Bu
evliliğinden sırasıyla Neziha Hanım 1335/1919; Zehra Hanım 1336/1920, Abdullah
Efendi (Doktor) 1340/1924, Mustafa Fevzi 1926[13], Emine 1929 dünyaya
gelmiştir. Böylece Ömer Efendi’nin üç oğlu ve dört kızı olmuştur.
Ömer Efendi ev halkına karşı çok
müşfik idi, çocuklarının eğitimleriyle yakından ilgilenir, gerektiğinde
derslerine de yardımcı olurlardı. Özellikle kız çocukların okutulması yönünde
çevresindekilere hep telkinde bulunur ve teşvik ederdi. Bu sebeple kız
çocuklarını en az lise mezunu, erkek çocuklarını da üniversite mezunu
yapmıştır. Akşamları evde çocuklarıyla oturur tatlı tatlı sohbet eder
sonrasında da odasına çekilirdi. Yemeğe düşkün değildi ve sofrada yenmeyen
ekmek ve yemeklere “bereketli” ekmek, yemek diyerek yerdi. Günlük siyasi
gelişmeleri gazetelerden takip ederdi. Geceleri sabahlara kadar ibadet ve
zikirle meşgul olur, yatağında yatmazdı. Bir keçesi vardı, onun üzerinde ibadet
eder, belki de üzerinde uyurdu. Yatsı namazlarını ve teravihleri evinde
bacanağı olan Hafız Mahmud Danışman’ın imametiyle kılarlardı.
Tasavufî Hayatı
Tasavvufî hayatı Hacı ferşat efendi
ile tanışmasından sonra başlamıştır.[14]
1921-25 yılları arasında İstanbul’da,
Gümüşhânevî dergâhının dördüncü halifesi, postnişini olan Tekirdağlı
Mustafa Feyzi Efendi’nin yanında iki defa halvet yaparak sulûkunu
tamamlamıştır.
Hilafet sonrası Samsun’da irşad
görevlerine başlayan Ömer Efendi’ye, Samsun ve ilçelerinden, Karadeniz
nahiyesinden pek çok müridi ziyaretlerine gelir; onların manevi gelişimine
katkıda bulunurlardı. Tekkeler kapatıldığı için müridlerinin manevi
eğitimlerini evinde yaptığı haftalık sohbetlerle; Hatme Haceganı ise Fener’deki
bağ evi ile bazı talebelerinin evinde yaparak müridlerinin yetişmesini
sağlardı.
Kendileri şeyh olduğu için göz
önündeydi. Bu sebeple takip edilir, gözetlenirdi. Hatta şehir dışına çıkması
yasaklanmıştı. Bir defasında Hopa’ya kızının yanına gitmek istediğinde çok zor
şartlarda kısıtlı olarak izin verilmiştir.
Pek çok talebe yetiştiren Ömer
Efendi’nin meşhur talebeleri arasında, Halim hoca, Cemil Hoca, özellikle de
Sulucalı Ali Efendi ile Mustafa Bağışlayıcı’yı sayabiliriz. Şehir dışından
gelen misafirlerin Ömer Efendi ile bağlantı kurmasını Mustafa Bağışlayıcı
sağlar, onları ağırlar ve Ömer Efendi ile tanışmasını sağlarmış.
Ömer Efendi insanlara nasihat eder,
tatlı tatlı konuşurdu. Kendisi istişare edilen, tavsiyeleri dinlenen bir
kişiydi. Hiç kızmaz sinirlenmez, işleri itidalle yoluna koyardı. Esnaflar
arasında problem çıktığında, O çözermiş. Her haliyle insanlara örnek kişi idi.
Şapka kanunu çıkınca protesto mahiyetinde, şapka takmamak için sürekli başını
tıraş eder yaz-kış başı açık gezermiş. Yazları çok sıcak olduğu zaman hararetini
kesmek için çaya karabiber dökerek içermiş. ‘Dışarısı sıcak içerisini de
ısıtalım ki dengeyi bulsun’ dermiş. Aynı şekilde kışın da dışarıda kar
olduğunda başını biraz karla sıvazlayarak, ‘dışarısı soğuk içerisini de
soğutalım da dengeyi bulsun’ dermiş.
Kendisinden sonra bu manevi vazifeyi,
Amasya’nın Suluova’sında imamlık yapan, Ferşat Efendi’nin de Şeyhi olan Kondulu
Yusuf Şevki Yücel’in mahdumu olan Suluca’lı Ali Efendi namıyla bilinen Ali
Galip Yücel’e teslim eder.
Vefatı
Ömer Şevki Efendi 25 Mart 1950
senesinde, Cumartesi günü sabah saat 07:10’ da dâru bekâya irtihal eylemiştir.
Cenazesi Pazar günü unkapanı’ndaki evinden alınarak öğle namazına müteakip
büyük camide cenaze namazı kılındıktan sonra Seyyid Kutbuddin kabristanlığına
defnedilmiştir.
Ömer Şevki Efendi’nin cenazesi yurdun
dört bir tarafından, özellikle de Karadeniz’den gelenlerle dolup taşmıştır.
Öyle bir kalabalık cenaze Samsun’da görülmemiştir. Arapça ezanın yasak olduğu
bir dönemde, cemaat cenazeyi evinden mezarlığa kadar yüksek seslerle tekbir
getirerek götürmüşlerdir. Hiçbir yetkili de buna ses çıkarmamıştır.
Cenazeye gelenler birbirlerine
rüyalarında Ömer Efendi’nin vefat haberini görerek cenazeye geldiklerini
anlatmışlardır.
*
* *
Ömer Efendi’nin hayatını özetleyen
kendi dilinden dökülen mısralar*
Başta devlet, dilde himmet, elde
fırsat var iken,
Tut elinden düşmüşlerin, sana saadet
yâr iken,
Kimseye baki değildir, mülk-ü devlet
sim-ü zer,
Bir harap olmuş gönlü tamir etmektir
hüner!”
NOT: BU YAZI 14 EKİM 2012 PAZAR GÜNÜ,
SAMSUN/CANİK BELEDİYESİ KÜLTÜR MERKEZİNDE SAMSUN MANEVİ BÜYÜKLERİNİ YÂD EDİYOR
ADLI PANELDE SUNULMUŞTUR.
_____________________
1
Karakullukçu ailenin künyesi/ünvanıdır
ve 1934 soyadı kanunu çıkıncaya kadar da aile bunu resmi olarak kullanmıştır
(54 yıl). Şehâdetnâme ve hüviyetlerinde Karakullukçu şeklinde geçmektedir.
Ancak Of’lu bir ailenin bu ismi soyad olarak almasıyla, Ömer Şevki Efendi’de
Altuniç (içi altın gibi saf, kir pas tutmayan, içi saf olan kişi anlamına gelen
bu) soyadını uygun bulmuştur.
2
1295, Rûmî takvime göredir. Buna göre
Ömer Efendi’nin doğumu miladiye göre 1880’e tekabül etmektedir. 1295’in Rûmî
mi, Hicrî mi olduğuna dair bir işaret olmadığına göre, 7 Kanunusani 1329 ( 20
Ocak 1914) tarihli Doğum Tarihleri Hakkındaki Şûrayı Devlet Kararı’na göre,
bunun Rumî sayılması gerekir. Osmanlı Devleti’nde 1840 tarihinden itibaren
Hicri(Kameri) ve Mali (Rumi) takvim birlikte kullanılmaya başlamış, bu
takvimlerle ilgili 28 Şubat 1917 ve 1 Ocak 1918 tarihlerinde ay ve gün
kaydırılmak suretiyle yeni düzenlemeler yapılmıştı.
3
Deriner Barajı ise Artvin’in
eteklerinde başlıyor ve birçok köyü etkiliyor. Bu barajdan sonra da 7 köy su
altında kalacak. Sadece inşaat halindeki barajlar, Salkımlı (Tolgun) köyünden
geriye sadece birkaç ev bırakmıştır.
4
Yeğeni Fikret Altuniç Bey’in
anlatımıyla, balları küplere koyan Mustafa Efendi ihtiyaç için balları aldıkça
bereketleniyor ve bitme bilmiyor. Şaşkınlık içerisinde olayı hanımına
anlattıktan sonra artık balın tükendiğini anlatır.
5
Halk arasında 93 harbi diye bilinen,
1878-79 Osmanlı-Rus savaşı.
6
Yeğeni Fikret Bey, Babası Ahmed
Efendi’nin ana rahminde Samsun’a geldiğini bahseder. Babası Ahmed Efendi’nin
doğumu ise 1301 (1886)’dır. Burada üç durum söz konusudur; ya 1301 tarihi
yanlıştır, ya da Trabzon, Giresun, Ordu taraflarında birkaç sene kalmışlardır.
Ya da bu durumların olmaması halidir ki o zaman Ömer Efendi 5-6 yaşlarında iken
Samsun’a gelmiştir. Şimdiki Hançerli Mahallesi Ilıca Sokak’a yerleşmişlerdir.
Orada 4 dönümlük bir bahçe satın alıp sebze yetiştirerek geçimlerini sağlamaya
başlamışlardır.
7
XIX. Yüzyılın sonlarında Osmanlı’da
eğitim alanında bir takım düzenlemeler yapılmış, ana hatlarıyla 1869’da Maarifi
Umumiye Nizamnamesi ile yenilikler getirilmiştir. Okul çeşitleri ise;
a.
Umumi Okullar; Sıbyan Mektepleri,
Ruşdiyeler, İdadiler, Sultaniler, Dâru’l-Muallimi, Dâru’l-Muallimât,
Dâru’l-Funûn.
b. Hususi okullar; Müslim, gayri
müslim ve ecnebilerin açtıkları okullar.
*Her köyde ve Mahallede bir Sıbyan
mektebi; 500 haneli yerlerde Ruşdiye; 1000 haneli yerlerde İdadi; Vilayet
merkezlerinde Sultanî; İstanbul’da merkezde kız ve erkek muallim mektepleri ve
uygun yerlerde kız Ruştiyeleri.
8
Trabzon Vilayetinin idari yapısı;
1863’te yapılan düzenlemelerle,
Trabzon vilayeti (Merkez Trabzon sancağı, Canik Sancağı, Lazistan Sancağı ve
Gümüşhane Sancağı) dört sancakla yönetilmeye başlanmıştır. Canik sancağı; Canik
(Samsun merkez), Bafra, Çarşamba, Terme ve Ünye’den oluşmaktadır. Her ne kadar
yaygın ifade olarak Ömer Efendi’nin Trabzon’da İdâdi’yi okuduğu söylenmiş olsa
da (Yusuf şevki Efendi ile irtibatlandırmak için), bu bilgi yanlıştır. Çünkü
mezuniyet diplomasında Canik yazmaktadır. O tarihlerde Maarif Nezareti’nin
idari yönetimi Trabzon valiliği ve Canik Sancağı şeklinde idi; Canik Sancağında
da Sıbyan okulları, Rüşdiye ve İdadiler vardı. Daha sonra Trabzon Valiliği’ne
bağlı Canik Sancağının merkezi olan Samsun kazasında 1898’de kız çocukları için
İnâs Mektebi açılmıştır.
9
Osmanlı’da eğitim Devre i İbtidâiyye 2
yıl olup, 7 ve 8 yaş gurubudur; Devre i Vasatıyye 2 yıl olup, 9 ve 10 yaş
gurubudur; Devre i Âliye 2 yıl olup, 11 ve 12 yaş gurubudur. Sonrasında
İdâdiye’ye başladığını varsayarsak 5 yıl olan idâdî’nin ilk 3 yılı Rüştiye son
2 yılı ise idâdi’dir. Sonuç olarak toplarsak 12 + 5 = 17 yaş eder. Zaten Ömer
Efendi’nin de idadi şahadetnamesinde “sinnî=yaşı” kısmında 17 yazmaktadır.
10
Bu göreve ne zaman başladığı ve ne
zaman istifa ettiği bilinememektedir. Ancak 1898-1911 tarihleri arasında
yapmıştır.
11
İkinci evliliği 1329-1334/1913-1918
tarihleri arasında olmuştur.
12
Kayınpederinin vefatıyla ondan miras
kalan 3 katlı evine taşınır ve müftünün küçük kızı da onlarla bitlikte yaşar.
Müftünün küçük kızı olan Samire muhtemel 1907 doğumludur. Zira Ömer Efendi’nin
küçük kızı Emine Hanım’ın açıklamasıyla, müftü efendi vefat ettiğinde Samire
Hanım 11 yaşında imiş. Müftü efendi de muhtemelen 1919 ocak ayında vefat
etmiştir. Kaynaklara göre 30 ocak 1919’da Yusuf Bahri Uğurlu Samsun müftülüğüne
vekaleten atanmış ve 13 sene vekalet etmiştir. Sonrasında ise asalet gelmiş ve
1938 de vefat etmiştir.
13
Tekirdağlı Mustafa Fevzi Efendi’nin
vefatından 2 ay sonra oğlu dünyaya gelmiş ve şeyhinin ismini oğluna vermiştir.
14
Hacı Ferşat efendi ile ne zaman
tanıştığını tam olarak bilemiyoruz. Ancak, Hacı Ferşat Efendi’nin Samsun’da
öğretmenlik yaptığı söylenmektedir. Muhtemelen aynı dönemlerde birlikte
öğretmenlik yapmış olabilirler. Şurası kesin ki öğretmenlik yaptığı yıllarda bu
gerçekleşmiştir. Tanıyan bir kişi nin anlatımıyla, papyon kravat takar ve çok
şık giyinen Ömer Efendi Kasaplar caddesinde yürürken Ferşat efendinin nazarıyla
aralarında ülfet başlar ve tasavvufa intisabı böylece gerçekleşir. Bu da tarih
olarak 1898-1908 yılları arasında gerçekleşmiştir. Sonrasında ise İstanbul’da
Mustafa Feyzi Efendi hilafeti zamanında 2 halvete (1921-1925) katılmıştır.
15
Ali Galip Yücel, 1916-17 yıllarında,
muhacirlik zamanında Trabzon’dan Tekkeköy’e kardeşleriyle gelerek
yerleşmişlerdir. Samsun’da Ömer Efendi ile tanışır ve onun talebesi olur.
Manevi eğitimini onun yanında tamamlar. Büyük Samsun depremi sonrası Ömer
Efendi 1943 senesinde Amasya’nın Suluova şehrine imam olarak gönderir.
* Bu metin Cemil amca tarafından, M.
Zahid Kotku hocaefendi tarafından baskıya hazırlanan Tezkiretü'l-Evliyâ adlı
eserin son kısmına EK olarak ilave edilmiştir.
https://manevimimarlarimiz.blogspot.com/2012/10/ackbas-omer-efendi.html
https://manevimimarlarimiz.blogspot.com/2012/10/ackbas-omer-efendi.html